A. ÖZET
5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 94 ve 116. Maddelerinde ve ayrıca Hükümlü ve Tutuklulara Yakınlarının Ölümü veya Hastalığı Nedeniyle Verilebilecek Mazeret İzinlerine Dair Yönetmelik’te, tutuklu ve hükümlülerin yakınlarının cenazelerine katılmaları için izin hakkı düzenlenmiştir.
Bu çalışmada tutuklu ve hükümlülerin yakınlarının cenazelerine katılmalarının hangi hâllerde mümkün olduğu, hukuksal başvuruların hangi makama, nasıl ve ne şekilde yapılacağı, Anayasa Mahkemesince hakkın kullanımı ile ilgili verilen kararlar ile başvuruların reddi hâlinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru açısından izlenecek hukuksal süreç üzerinde durulacaktır.
B. CENAZEYE KATILMA HAKKI VE ŞARTLARI
Ölüm insan hayatında karşılaşılan en acı olaylardan biridir. Şüphesiz, bu acıyı ölüm anından itibaren en yoğun derecede yaşayan ve desteğe en çok ihtiyaç duyanlar, ölen kişinin aile bireyleridir. Birçok kültürde, ölen kimsenin tanıdıkları ve yakınları bir araya gelerek ölüm nedeniyle duyulan acı ve üzüntüyü paylaşmakta; geride kalan aile bireylerini ziyaret ederek kendilerine maddi ve manevi destekte bulunmaktadır.
Peki, ölen kimsenin aile üyelerinden biri tutuklu ya da hükümlü olduğunda yas sürecinde birliktelik nasıl sağlanacaktır? Bu sorunun çözümüne yönelik olarak, tutuklu ve hükümlü kişilerin yakınlarının cenazelerine katılabilmeleri için ulusal ve uluslararası mevzuatta düzenlemelere yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), hükümlü ve tutukluların, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin tamamına kural olarak sahip olduğunu belirtmektedir (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No: 74025/01, 6/10/2005, § 69).
Bununla birlikte, AİHM; suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin varlığı hâlinde, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz bir sonucu olarak mahkûmların haklarına sınırlama getirilebileceğini kabul etmiştir. Ancak bu durumda dahi, hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlamanın makul ve ölçülü olması gerektiğini vurgulamaktadır (Silver ve Diğerleri/Birleşik Krallık, §§ 99–105).
Özgürlüğünden mahrum bırakılan tutuklu ve hükümlülerin, insan olarak sahip oldukları haklara kısıtlamalar getirilebileceği kabul edilmekle birlikte; Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin R (2006) 2 sayılı Tavsiye Kararında, bir mahpusun herhangi bir yakın akrabasının ölümü veya ciddi hastalığına ilişkin haberinin ilgili mahpusa derhâl iletilmesi gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca, koşulların elvermesi hâlinde, mahpusun hasta bir yakınını görmesine veya bir cenaze törenine yalnız başına veya görevli eşliğinde katılmasına izin verilmesi gerektiğine yer verilmiştir. (Yerdelen, Erdal ve Ali Murat Nas. “Tutuklu ve Hükümlülere Verilen Mazeret İzinleri”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, sy. 34 (Nisan 2018): 80.)
Bu açıklamalar ışığında, hükümlülerin mazeret ve cenaze izin hakkı, 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un (CGTİK) 94. maddesinde düzenlenmiştir. CGTİK 94/1-a. maddesinde hükümlülerin ana, baba, eş, kardeş veya çocuğunun ölümü dolayısıyla yol dışında on güne kadar mazeret izni hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir. Ancak, yasada, hükümlünün bu mazeret izninden yararlanabilmesi için hükümlülük süresinin onda birini iyi hâlli olarak geçirmiş olması şartı aranmıştır. Ayrıca, ceza infaz kurumu en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığı’nın onayı sonrasında bu haktan yararlanılabileceğine yer verilmiştir.
CGTİK m. 94/2 hükmünde, hükümlülerin cenazeye katılma hakkı düzenlenmiştir. Yasada cenazeye katılma izninden 5275 sayılı yasanın 25 inci maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olanların yararlanamayacağı belirtilmiştir. Cenazeye katılma izninden yararlanabilmek için, bu durum dışında belli şartlar da aranmaktadır. Buna göre;
-Cenazeye katılmanın, güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması,
-Hükümlünün “tehlikeli” statüsünde olmaması,
-Kolluk görevlilerinin refakat etmesi,
-Mahpusun, ikinci derece dahil kan veya kayın hısımlarından birinin ya da eşinin ölümü nedeniyle, talebinin de bulunması hâlinde, Cumhuriyet Başsavcısının onayıyla, yol süresi hariç olmak üzere iki güne kadar izin verilebileceği belirtilmektedir.
Burada, tüm şartların sağlanmış olması hâlinde haktan mutlak surette yararlanma imkânı değil, Cumhuriyet Başsavcılığına takdir hakkı tanınmıştır.
5275 sayılı Kanun’un m. 94/2 hükmünde, hükümlünün cenazeye katılması için iyi hâlli olma şartı aranmamış olup bundan ötürü kişi hakkında iyi halli olmaya dair bir şart aranmayacaktır (Mehmet Balaban [2. B.], B. No: 2020/7697, 20/6/2023, §34, 38).
Yine, 5275 sayılı Kanun’un 116/2. Maddesinde de benzer şekilde, tutuklular bakımından düzenlemeye yer verilerek; “İkinci derece dâhil kan veya kayın hısımlarından birinin ya da eşinin ölümü hâlinde, tutukluya, ceza infaz kurumu en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet başsavcılığının onayı ile soruşturmanın veya kovuşturmanın selameti ve güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla, dış güvenlik görevlisinin refakatinde yol süresi dışında iki güne kadar cenazeye katılması için izin verilebilir.” denilmiştir.
Tutuklu bakımından aranan “soruşturmanın veya kovuşturmanın selameti ve güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması” şartı bakımından; soruşturmanın selameti gerekçe gösterilerek tutuklunun cenazeye götürülmemesi hâlinde soruşturmanın selametine nasıl zarar vereceğine ilişkin gerekçelerin, bilgi ve belgelerle desteklenerek açıklanması gerekmektedir. (Abuzer Uzun [2. B.], B. No: 2016/61250, 13/6/2019, §46)
Tutuklu/hükümlünün bu haktan yararlanmaya yönelik bir talebinin olması hâlinde; mazeret ya da cenaze iznine refakat eden dış güvenlik görevlilerinin harcırah ve yol giderleri ile tüm masrafların tutuklu/hükümlü tarafından karşılanması gerekmektedir. Aksi takdirde, kişi bu haktan yararlanamamaktadır. (Hükümlü ve Tutuklulara Yakınlarının Ölümü veya Hastalığı Nedeniyle Verilebilecek Mazeret İzinlerine Dair Yönetmelik Md. 13).
C. CENAZEYE KATILMA TALEBİ VE BAŞVURUDA İZLENECEK USUL
Cenazeye katılma izni bakımından öncelikli şart, tutuklu/hükümlünün talebinin olması ve giderlerin karşılanması hususudur. Uygulamada, taleple birlikte öncelikli olarak tutuklu/hükümlünün cezaevinde bulunan hesabına, giderlere karşılık belirlenen tutarın yatırılması istenilmekte; istenilen tutarın yatırılmaması hâlinde diğer işlemlerin yerine getirilmediği görülmektedir.
Tutuklu, hükümlü ya da vekili tarafından sunulacak talep dilekçesinin kişinin bulunduğu cezaevinin bağlı bulunduğu savcılığa sunulması gerekmektedir.
Uygulamada görüldüğü üzere, savcılığa sunulacak talep dilekçesine; tutuklu veya hükümlünün ikinci derece dâhil kan veya kayın hısımlarından birinin ya da eşinin vefat ettiğine dair belge (varsa ölüm belgesinin) sunulması, cenaze ve taziye işlemlerinin yapılabilmesi için cenaze ev adresi ile cenazenin defnedileceği mezarlık adres bilgisinin yazılmasının istenildiği görülmektedir (varsa açık adres yoksa il-ilçe mahallenin belirtilmesi gerekmektedir).
Bu öncelikli şartların yerine getirilmesi sonrasında savcılık tarafından tutuklu veya hükümlünün talebi doğrultusunda, cenazeye katılmasının güvenlik bakımından sakınca oluşturup oluşturmadığının araştırılması bakımından kolluk birimlerine müzekkereler yazılmaktadır.
Kolluk birimlerinden gelen cevaplara istinaden, savcılık tarafından talebin kabulüne ya da reddine karar verilmektedir. Ülkemizin gelenek ve göreneklerine göre cenazenin defin işleminin çoğunlukla oldukça hızlı gerçekleştiği göz önünde bulundurulduğunda, bu sürecin hızlı bir şekilde sonuçlandırılması gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi talep tarihi ile kararın bildirim tarihi arasında geçen 3 günlük sürenin makul olmadığını belirtmektedir (Rasul Kocatürk [GK], B. No: 2016/8080, 26/12/2019, 63, 64).
Anayasa Mahkemesi kararlarında bu süreçle ilgili olarak; “Ülkemiz geleneklerinde cenazenin bekletilmeden defnedildiği, akabinde birkaç gün süreyle taziye kabulü yapıldığı bilinen bir olgudur. Bu nedenle yakını ölen hükümlünün izin talebinin, kamu makamlarınca süratle harekete geçilerek koşullar da dikkate alındığında mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılması önem arz etmektedir. Ayrıca talebin karşılanmasında kamu makamlarının kendilerinden beklenen özeni göstermeleri gerekmektedir. Şayet talebin karşılanması imkân dâhilinde görülmezse bu duruma ilişkin zorunluluk hâllerinin ve güvenlik risklerinin, somut olgu ve olaylara dayalı olarak açıklanması gerekir.” değerlendirilmesine yer verilmiştir (Rasul Kocatürk [GK], B. No: 2016/8080, 26/12/2019, 62).
D. CENAZEYE KATILMA İZNİNİN VERİLMEMESİ VE BAŞVURU YOLLARI
Yasada aranan şartların sağlanmaması halinde, tutuklu/hükümlünün cenazeye katılma talebinin reddine karar verilebilecektir. Yasada aranan tüm şartların sağlanması durumunda dahi talebin reddine karar verilebilmekte olup, Başsavcılığın burada takdir hakkı bulunmaktadır. Her ne kadar takdir yetkisi bulunmakta ise de; Anayasa Mahkemesi kararlarında verilen ret kararlarının keyfilik içermemesi gerektiği; başvurucunun çıkarları ile toplumun çıkarları arasında adil denge kurulmasına yönelik ikna edici, ilgili ve yeterli unsurları taşıması gerektiği ifade edilmektedir (Beşir Doğan [2. B.], B. No: 2013/2335, 15/12/2015, Mehmet Balaban [2. B.], B. No: 2020/7697, 20/6/2023).
Bu yönüyle de ret kararlarının gerekçesinde ileri sürülen hususların inandırıcı ve somut olgularla desteklenecek şekilde ortaya konulması gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi bir kararında; tutuklunun cenaze merasimine naklinde güvenlik yönünden zafiyet oluşacağı gerekçesiyle cenazeye götürülmemesi halinde, infaz kurumu ile cenazenin defnedileceği yer arasındaki yol güzergâhı boyunca güvenlik ve asayiş bakımından ne gibi sorun veya riskler olduğu da somut olarak belirtilmesinin ve talebin reddedilmesinin gerekçesi inandırıcı bir şekilde ortaya konulmasının gerektiği belirtilmektedir (Abuzer Uzun [2. B.], B. No: 2016/61250, 13/6/2019, §45).
Yine bir başka kararda; başvurucunun cenazeye katılma izin talebinin genel açıklamalara yer verilerek sadece salgın hastalık (COVID-19) gerekçesiyle reddedilemeyeceği, sosyal mesafe ve maske kullanımı ya da başkaca tedbirler çerçevesinde başvurucunun talebinin karşılanmasına ilişkin bir değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmektedir (Barkın Timtik (2) [2. B.], B. No: 2020/32414, 13/5/2025, § 18).
Söz konusu durumların aksine yani mahpusun cenazeye katılmaya izin verilmemesine dair verilen kararlar sonucunda, mahpusun AİHS 8. maddesi ve Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ihlal edildiğine karar verilebilecektir. (Rasul Kocatürk [GK], B. No: 2016/8080, 26/12/2019, Barkın Timtik (2) [2. B.], B. No: 2020/32414, 13/5/2025, Mehmet Balaban [2. B.], B. No: 2020/7697, 20/6/2023, Abuzer Uzun [2. B.], B. No: 2016/61250, 13/6/2019, Yavuz Geçim [2. B.], B. No: 2018/15011, 24/2/2021).
AİHM de yakın akrabaların ölüm veya ağır hastalığı üzerine tutuklu veya hükümlülere kullandırılan izinleri, AİHS 8. Maddesiyle; Anayasa Mahkemesi de benzer şekilde Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan “Özel ve aile hayatına saygı hakkı”yla ilişkili olarak ele almaktadır. (Ploski/Polonya, B. No: 26761/95, 12/11/2002, § 32; Banaszkowski/Polonya, B. No: 40950/12, 25/3/2014, § 21; Giszczak/Polonya, B. No: 40195/08, 29/11/2011, § 27, Beşir Doğan [2. B.], B. No: 2013/2335, 15/12/2015, Rasul Kocatürk [GK], B. No: 2016/8080, 26/12/2019, Barkın Timtik (2) [2. B.], B. No: 2020/32414, 13/5/2025).
Cenazeye katılma izin talebinin reddi halinde, 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri uyarınca infaz hâkimliğine şikâyet yoluna başvuruda bulunulabilecektir.
Tutuklu veya hükümlü verilen karara karşı öğrenme tarihten itibaren on beş gün, herhalde talebin sunulduğu tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.
İnfaz hakimliği tarafından duruşma açılmaksızın, dosya üzerinden karar verilecek olup, verilen karara karşı tebliğden itibaren iki hafta içerisinde ağır ceza mahkemesine itiraz yoluna gidilecektir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunda, ikincillik ilkesi gereği öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunlu olsa da, cenazeye katılma izni verilmemesi ile ilgili başvuru usulünde farklı bir değerlendirme yapılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi kararlarında şikâyet başvurularında infaz hâkimliğinin yetkisinin; işlemin iptaline, faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar vermekten ibaret olduğu ve infaz hâkimliğinin tazminata hükmetme yetkisinin bulunmadığı da dikkate alınarak infaz hâkimliğine yapılacak şikâyetin başvurucu yönünden etkili bir sonuç doğurmayacağı değerlendirilmekte ve izin verilmemesi taleplerine karşı doğrudan Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yoluna gidilebileceği belirtilmektedir. (Yavuz Geçim [2. B.], B. No: 2018/15011, 24/2/2021, §26, 27, benzer yöndeki karar için bkz. Rasul Kocatürk [GK], B. No: 2016/8080, 26/12/2019, § 36, § 37)
Bu yönüyle tutuklu/hükümlü Başsavcılık tarafından verilen cenazeye katılma izin talebinin reddi kararına karşı İnfaz Hakimliği’ne başvurabileceği gibi yerleşik kararlar gereğince doğrudan Anayasa Mahkemesi’ne hitaben bireysel başvuru yoluna da başvurabilecektir.
E. SONUÇ
İş bu yazımızda 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 94. ve 116. maddelerinde yer alan tutuklu ve hükümlülerin cenazeye katılma izni meslektaşlarımızın kolayca bilgi edinebilmeleri amacıyla genel hatlarıyla ele alınmıştır. Kapsamlı bir çalışmayla ele alınabilecek bu konu; uygulama ve Anayasa Mahkemesi kararları ışığında izin hakkı ve şartları, izin talebi ile başvuruda izlenecek usul ve izin verilmemesi halinde başvurulabilecek hukuksal yollar bakımından genel hatlarıyla ele alınarak meslektaşlarımızın bilgisine sunulmuştur.

Av. Fatih GÖKÇE





