Bu çalışmayla temin edilmek istenen amaç, kendisini üçüncü yargı paketiyle lanse eden mevzuatının takip hukuku açısından taşıdığı anlamı, takip ve usul hukukunun kaygı ve kodları üzerinden ve sağlıklı okumalarla açığa çıkarmak ve ilgililerin dikkat ve istifadesine sunmaktır.

Bu çabanın bir diğer hedefi ise, yenilik olarak sunulanın meramı ile özü arasında dikkatli bir tur yaparak, onlarla temin edilmek istenenlerle, beklentiler arasındaki farkı ortaya koymaktır. Dahası bu çelişkilerin vücuda getirdiği etki ve sonuçları olabildiğince yukarıdan ve cebri icranın umarları üzerinden tartışarak, onlarla baş etmenin veya oluşan krizin nasıl ve ne şekilde aşılacağı konusunda önerilerde bulunmaktır.


Çalışma gücünü büyük ölçüde eleştiriden almaktadır. Hareketi sağlayan
onarcı bu eleştiri, doğruya doğru demeyi ihmal etmezken, gerçeklerle inatlaşan
ahkâm ile onun yaratacağı etki ve sonuçların hak ve özgürlüklerle ilişkisini
deşifre etmeyi unutmadı.


1. Kamu Personelini Tayin Tekeli / İcra Yönetici ve Memurunun Seçilme Yöntem ve Kaynağı:
İİK’ nın 1. maddesini değiştiren ilk düzenleme, icra çalışanlarını kaynaklarına
ve rol ile işlevlerine dayanarak sınıflandırmaktadır. Buna göre yönetici kadronun
seçimini Adalet Bakanlığına bırakan düzenleme, yöneticilerin seçimini bir başka
otoriteyle paylaşmayı reddetmektedir.


Yöneticileri, kaideten adliye dışından seçmeyi tercih eden bakanlık, gerektiğinde
adli/iç kaynaklara yönelerek, dikey geçişe imkânın kapılarını aralamaktadır.
Böylece icra dairelerinin yönetici seçimine kaynaklık etmesine fırsat
tanınmaktadır. İç kaynakların tüketilmesine mesafe koyan bakış açısı, koşulların
dayatması halinde, deneyimlerin sevk ve idareye katkı sunmasına, hazır bu
kadronun takdir marjı kapsamında kullanılmasına onay vermektedir.


Yönetici dışındaki sınıfın, kural olarak iki kaynaktan temin edilmesi düşünülmektedir.
Bu kaynakların ilki, yeniden atanlardan diğeri ise kurum içinde
istihdam edilenlerden oluşmaktadır. Dolayısıyla bakanlığın devrettiği yetkiye
istinaden, Komisyonların belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde, her iki kaynaktan
kâtip temin etmeleri mümkündür.

İç kaynaklardan temin edilen kâtip sayısının, tahsis edilen kadronun yüzde
ellisiyle sınırlanması, yatay geçişle yer değiştirecek personelden boşalacak yerlerin,
sair adli hizmetler üzerinde yaratacağı baskı ve zaafları önlemeye matuftur.
Düzenleme, fiili veya hukuki sebeplerle boşalan yönetici ve kâtip kadrolarına
yerel kaynaklardan atama yapılmasına onay vererek, adli hizmetin kesintiye uğramasını
yerinden yönetim ilkelerinden aldığı yardımla önlemeye çalışmaktadır.


Madde, bu haliyle hizmetin sürekliliği için yerel otoritelere boşlukları doldurmaları
için kaynaklar üzerinde sınırlı ve istisnai tasarruf imkânı tanımakla,
yerinden yönetim olanak ve kabiliyetini artırdığından söz etmek mümkündür.
Bu verimli ve olumlu bir gelişme olarak telakki edilebilir. Takdirin ölçütsüz
bırakılması, ölçütün es geçilmesi, yetkinin ölçüsüz kullanılma ihtimaline çağrı
yapacağını unutmamak gerekir.


Burada gözden kaçmaması gereken, yönetici sınıfın seçimi konusundaki
yetkinin şekilde elde tutulmasıdır. Bakanlık bu düzenlemeye dayanarak, icra
müdürlüğünü sevk ve idare edecek kadroları seçme ve görevlendirme hakkını
korumuş olacaktır.

İcra mahkemelerinin yetki alanı içindeki icra müdürlüklerinin değiştirme
yetkisinin bakanlığa verilmiş olması, icra daireleri üzerinden kanuni yargıç
ilkesinin ihlal olasılığını tartışmaya açmaktadır. Bireyin, istisnai de olsa nerede
yargılanacağını sürprizlere bırakan bu düzenlemenin gizil tehlikelere kaynaklık
yapması an meselesidir.

2. Gerekçe Kültürünü Egemen Kılma
Israrı / Temellendirmeyle Barışma /
Cebri İcranın Gerekçeyi Keşfetmesi:
Gerekçe, meşruiyet aracıdır. Olup bitenlerin yazgısını, temellendirmenin kalitesi
ve kantitesi belirler. Liberal ve demokratik genler bunu böyle addeder.
Yasama, normlar hiyerarşisinin doruğundan tabanına kadar, bulabildiği her
yer ve fırsatta, kamuyla ilişki kuran hemen herkese eylem işlem ve kararlarını
temellendirmeyi emreder.

Cumhuriyetin kuruluşuyla neredeyse yaşıt olan bu buyruğun, cumhuriyeti
ya da onun şahsında yargıyı demokratikleştirmenin bir aracı olduğu ne yazık ki
unutuldu, kamu otoriteleri veya bürokrasi kerameti kendinden menkul işlemlerini
temellendirmeyi, ehlileştirmeyi ihtiyaç olmaktan çıkararak, solo yapmayı
tercih ettiler. Böylece gerekçe ödevinin kadük, yetmez ve atıl kalmasına içten
ve sürekli bir katkı sunularak, hesapsızlık ve içe dönük eyleme vazife addedildi.
Bürokrasinin türevi niteliğindeki icra müdürlüklerinin bu halenin dışında
kaldığını savlamak ne yazık ki mümkün değildir. Mahkemelerin kararlarını
temellendirme zahmetinde bulunmadığı ya da bu temellendirmenin hukukla
yolunu ve aklını ayırdığı bir zamanda, onun uzantısı niteliğindeki bir otoriteden
ne yaptığını, eylerken neye dayandığını beklemek abesle iştigal olarak algılandı.
Bu okuma biçimi, kendi hayat tarzını, gideceği yönü tayin ederek gerekçesiz
eylemeyi varlığının sebebi saydı.


Söylediklerimizin abartı olmadığı üstünkörü bir inceleme veya sıradan bir
istatistiğin kanıtlayacağı konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.
İcra eylem, işlem ve kararlarının gerekçeyle düeti, burada olup bitenlerin birlikte
ve ortaklaşa olarak, bireye toplum ve kamuya münasip bir lisan ve içerikle
anlatılmasını amaçlar, avazını her şeyin hukuk içinde cereyan ettiğine özgüler.
Gerekçenin takip hukukunda ödev haline gelmesiyle birey, toplum ve
kamuya verilen mesaj özetle şudur: şöyle veya böyle yaşanan her hukuki ilişkiden
ya da ilişkisizlikten neşet eden alacak borç ilişkisini çözen takip hukukunun
yaşam-mülkiyet ikilisi ile sözleşmeden neşet alacak hakkı arasındaki yarışın
çelişkiye dönüştürülmeden halledildiğinin yeterli, doğru, makul, meşru ve
hukuki, inandırıcı ve ikna edici argümalarla ortaya konulduğunun yurttaşa
anlatılması amaçlanmaktadır.

Yurttaş veya takip konusu hakla münasebeti olanlara takibin serüveni
hakkında meşru ve makul izahatta bulunmak gerekçelendirmedir. Gerekçe,
yürünen ya da gidilecek istikamete tutulan ışıldaktır. Borçlu, alacaklı veya diğer
meşru ilgililer sunulan gerekçeye dayanarak ikna olurlar veya alınan malumatın
projektörüyle kanun yolu veya savunma iddia hakkına etkinlik ve doğru bir
istikamet verirler. Bu ödevden imtina; atiyi görmeyi, mesafe almayı önlemekle
kalmaz, bireyin sıfır gerekçeli veya defolu temeller üzerinden kamusal alan ve
temsilcilerine olan güvenini de çok geçmeden tüketir.


Gerekçesiz kararların har vurup harman savurduğu, gününü gün ettiği bir
iklimin egemenliğindeki takip işlemlerinin yarattığı talan, tahrip ve kirlilikle,
kötü şöhretin izlerini silmeye niyetlenen sistem, kararlarn temellendirilmesini
ödeve dönüştürdü.


Yasama, otoritelerin yaslandıkları temellerle aklanmalarına, gerekçeleri
aracılığıyla arınmalarına fırsat tanımaktadır. Etrafı saran spekülasyon, yolsuzluk
ya da rüşvet iddialarını def etmenin verimli ve etkili bu aracına yaslanan kamu
otoritelerinin, hukukla olan sınavlarını vermelerini sağlayacak güçlü, verimli
ve etkili bir silahın varlığından söz etmek mümkündür.


Kanun yolunun, rol ve işlevini gerçekleştirmeleri icra ve ya takip işlemlerin
ard alanındaki nedencelerin verdikleriyle sahici amacına ulaşır. Aksi halde,
yapılan bir haciz veya muhafazanın sebebini belirleyerek sorgulamak, dolayısıyla
işlemi aklamak, mahkûm etmek muameleyle helalleşmek ne yazık ki mümkün
olmayacaktır.

Gerekçeyi ağzına almayan, hatta yanından geçmeyen pratiğe, gelecekteki
işlemlerin gerekçelendirilmesini buyuran Yasama, Anayasa’nın gerekçe bağlamlı
talep, emir ve talimatlarını senelerdir görmezden gelen icra işlemlerinin, sarsılarak
kendine gelmesi birey ve topluma hesap vermesinin zamanı geldiğini yalın ve
açık bir dille emredilmektedir.
Gerekçe adına sevindirici bu açı, işlemlerin kendisine ayna tutmasından
başka, işlem, eylem ve kararların meşru, makul ve hukuki öncüllere yaslanarak,
hadlerin aşılmamasına, hukukun içinde kalınmasına eşsiz katkı sunulmakta
dahası, gerekçeler üzerinden kamu görevlileri ile işlemlerinin ilgililerle helalleşmesi
ve denetlenmesi kolaylaştırılmaktadır.

Kör göze parmak bu bakış açısı, yıllardır gerekçesizlikten nemalanan ve
düzeni alttan alta kemiren, halden düşüren, bunalıma sürükleyen ya da alenen
tehdit eden takip işlemlerini yalın, açık ve buyurucu bir dille uyararak, atılan
her adımın hesabını vermeye zorlanmakla, her şeyin eskisi gibi olmaması
gerektiğinin sinyalini vermektedir.


Ancak tüm bunların olabilmesi için, gözetim ve denetim makamlarının
bir adım öne çıkarak insiyatif almaları zorunludur. İİK 18 maddesinin icra
müdürlüklerinden izahat alma takdirlerini gerekçe kültürünün yerleşmesi
amacına matuf kullanmaları, gerekçesiz işlemleri öncelikle usul açısından
mahkûm etmeleri, yasamanın bu özlemini gerçekleştirmeye eşsiz katkı sunacağı
unutulmamalıdır.


Gözetim ve denetim rol ve işlevindeki zaaf ve gevşemelerin, ayak direten
gerekçesizliklerin derinlerden yüzeye çıkmasını zorlaştıracağı gibi, çatlaklara
yerleşerek işlem ve eylemleri bozacağı, kuşkuyu mayalanacağı muhakkaktır.


2.Elektronik İşlemlerin Teşvik edilmesi /
Uyap’ı Entegre ve Egemen Kılma Arzusu:
Uyap’ın egemenliğini tahkim eden bakış açısı, bu ortam aracılığıyla gerçekleşecek
işlemleri özendiren bir yaklaşıma sahiptir. Birçok veri üzerinden bu emelini
realize etmeye çalışan yasama, ilaveten klasik süre anlayışını süreyi gün sonuna
değin uzamıştır. Bu bakış açısı, gün sonunu mesainin bitimiyle sınırlayan
hükümleri istisnaya uğratırken, elektronik başvuruların ömrünü uzatmıştır.
Elektronik başvuruların ömrünü uzatan düzenleme, bu yönüyle herkese bu
yöntem ve ortamın sunduklarında yararlanmaya teşvik ederken, gelecekteki
belirsizliğin yaratacağı uyuşmazlıkları denkleme katmayı unutmuştur.
Mesai saati ile gün sonu arasındaki farktan neşet eden avantajdan eşitlerin
yararlanmasına imkân veren öneri, elektronik olanaklardan bihaber yurttaş ile
plazadaki olanakları katlayan arasında icrai bir fark yaratarak, süreler üzerinden
eşitsizliği eylemli olarak tetiklemektedir.

Eşitlik ilkesini, sürelerle tehdit eden bu uygulamanın ayaklarının yere
bastığından önünü gördüğünden veya halden anladığından söz etmek bugün
için mümkün değildir.


Yasama bu mantığıyla, ünü sanı sınırları aşan sistemi yargı düzeneğinin
kalbine yerleştirmekle yetinmemekte, bu sistemden yararlanmanın kaplamını,
içine takip işlemlerini katacak denli genişletmektedir. Sistem yöneticilerinin
sahadan bihaber oluşları ya da pratikle aralarına zamanı almaları, bu dizgeyle
uygulamanın aynı dili konuşmalarını güçleştirmektedir. Dahası, uygulama
ile Uyap arasındaki her çelişki, makinenin aklından ya da çözüm olarak lanse
ettiğinden yana bir seçimle son bulacaktır.

İcra hukuku veya İflas mevzuatıyla ilgisi minimize olan pencere ve butonların,
hukuku adalete dönüştürmesi veya alacaklı ile borçlu arasındaki münasebeti
adil şekilde yönetmesi, sevk etmesi konusundaki ağır sorun, uyuşmazlık ve
kuşkuya her halükarda zaman el koyacaktır.

Sevk ve idareyi Uyap’a terk eden bu bakış açısı, sistemin dakikliğini ve
güvenirliğini sağlamak bu konuyu kefalete bırakmaması icab eder. Tüm ödül
ve sınır ötesindeki taltiflere rağmen, sistemin işleyişindeki duraksama ve sabrı
zorlayan ağırlık, aralarında elektronik başvuru veya onu karşılayan soydaş
karar ve işlemlerin kronolojik bağlamlı kuşku ve sorunlarla epey boğuşacağını,
bu boğuşmanın belirsiz maliyetlere bünyeyi halden ve çekişten düşüreceğini
unutmamak gerekir.

Dikkate değer bir yenilik(?) olarak da değerlendirilecek husus, verilerin
fiziki ortamda biriktirilmesi ve saklanmasına ilişkin kadim ve klasik anlayışı
gözden düşüren düzenlemedir. Bu ahkâm, elektronik verilerin toplanması ve
saklanması anlayışını egemen kılarak, dijital var olmayı kurala dönüştürmekte,
fiziki tutum ve depolama işini ise tali plana itmektedir. Böylelikle başvuru
ile onun sevk ve idaresine dair bilimum eylem, işlem söz davranışla kararlar
elektronik kayıtla gözaltında tutulmaktadır.

Elektronik kaydı tutan öznenin bu belleği elektronik imzasıyla onaylaması,
onu tutanağa dönüştürmesi, senetle özdeş duruma getirirken, statü kazanan bu
done varsayımsal bir gerçek ve doğru olarak dış dünyaya açılmaktadır. Bu tedavül
biçimi, onu kaleme alan, onaylayan ve işleme katkı sunan meşru ilgilileri bağlayan
önemli ve azımsanmayacak bir dokunulmazlık bahşetmektedir. Elektronik
imza ila onaylananın, fiziki imza ile aynı hükmü doğurmasının benimsenmesi,
bu şekilde oluşturulan veri yahut nesnenin ispat sahasında mutlak bir rol ve işlev
üstleneceği manasına gelmektedir. Yasa yapıcının elektronik ortamda vücuda
getirilen verileri senet olarak addetmesi, bu şekildeki nesnelerin anılan madde
aracılığıyla senede yüklenen anlam ve güçten istifade edeceğini göstermektedir.
Senede atf edilen hükümlerin kudreti, veri temin kopyalama ve örneklemede
elektronik rezervin kaynak addedilmesi, referans alınma mecburiyeti, onu
oluşturanların omzundaki yük veya sorumluluğu bir hayli artırması, sistemin
güveni güçlendirecek, zaafları da önleyecek tedbirlere sahip olmasını gerektirmektedir.

Öteki ifadeyle bir hayli öne çıkan ve baz alınan bu depolamanın sahici, güvenilir,
doğru ve gerçek addedilebilmesi, bağırlarındaki zaaflardan arındırılmasına bağlıdır. 
Sistemin kara delikleri, senet kimliğiyle hukuk dizgesine
katılan bu veriler üzerinden tahmini zor ve aşılması bir hayli güç ilave sorunla,
uyuşmazlıklara neden olacağı muhakkaktır.

Sistemin, dolaylı da olsa fiziki arşivlemede sebat etmesi, paralel yedekleme
ya da elektronik depolama olanağının zaaflarını göreceli de olsa ortadan
kaldırmaya adaydır. Bu kaideten benimsenen elektronik saklamanın, her şeye
rağmen yaşayacağı ya da yaşama ihtimali olan sorunların kısa sürede ve etkili
yöntemlerle aşılmasını kolaylaştıracak, verimli ve etkili bir ihtiyattır. Bu ihtiyat,
sınırlı da olsa acil çıkışların kullanılmasına imkân verecektir.

Sistemin, niyetlendiği bu yolda sağlam adımlarla yol alması, noksanlarını
algılaması, kibrini bırakması, icra etkinliğinin selameti için çok ama çok
çalışmasına bağlıdır. Çok çalışma sorunları araziyle işbirliği yaparak, yerinde
görmek, belirlemek, içtenlikle anlama ve onlara dumanı tüten sahici çözümlerle
karşılamakla mümkündür.

3. İcra Dairesinin Nakitle İlişkisini Sıfırlama
Gayreti/ Mülkiyet Hakkının Zorlanması
/ Nemalar Üzerindeki Hukuka Aykırı
Tasarruf/ Yeni Fırsat Alanlarının İnşası:
İcra dairelerindeki yolsuzluk iddialarını azaltmanın çareleri üzerinde kafa
yoran yasama, geliştirdiği bu yöntem veya buluşla(?) icra dairelerince tahsil
edilen paraların ilgililerine bankalar aracılığıyla ödenmesini sağlamayı düşünür.
Üstelik bu bankayı seçme yetkisinin Bakanlığın takdirine bırakılmıştır.


Madde, tercih edilecek bankanın nitelikleri konusunda suskundur. Bu suskunluğu
yaratan, takdir marjının dayanacağı ölçütlerin kamuoyu ile paylaşılmamasından
kaynaklanır. Bu tabansızlık veya ölçütsüzlük, uygun bankanın
seçimindeki kriteri sırra dönüştürecektir. Sırrın, kuşkuyu besleyen özelliği ya da
firari genleri, seçimle eş zamanlı olarak spekülasyonları tetikleyecektir. Bakanlığın
zan altında kalmaması, bu tercihin hangi sebeplerden neşet ettiğini raporlarla
merak eden herkesin bilgisine sunmalıdır. Özü itibariyle kendisinin olmaması
gereken nemayı sahiplenen idarenin, hiç değilse biriken nema konusundaki
merakları gidermesi, bu alanı denetime açması şeffaflık söylemini kısmi de
olsa destekleyecektir.

Tahsilâtla reddiyat arasındaki sürenin maksimum üç günle sınırlanması,
ödemenin tahsille eş zamanlı olarak gerçekleştirilmesi gerektiğine dair kabul,
gecikmelerden neşet eden kaygıları göreceli olarak ortadan kaldıran hatırı sayılır



bir gelişmedir. İcranın bu söze sadık kalması, tahsilâtları vakit geçirmeden reddiyata
dönüştürmesi konusundaki özveri ve maharetine bağlıdır.

Banka ile meşru ilgili arasındaki ilişki ya da alacak transferini talebe bağlı
olmaktan çıkaran buyruk, ödemelerin gerçekleşmesini ödeve dönüştürerek gecikmelerin
yaratacağı riskleri önleme azmindedir. Parayla fiziki ilişkiyi minimize
etmeye eğilimli bu halin, bankalar nezdinde korunan alacakların getirilerinden
kimin, nasıl ve ne şekilde istifade edeceğini izahtan vareste tutmuştur.
Meşru ilgili ile icra dairesinin tahsilât ve reddiyat bağlamlı münasebetlerine
mesafe koyan bu bakış açısının, yazgısını belirleyecek olan niyetlerle onları ete
kemiğe bürüyen icraattır. Zaman ve onunla işbirliğine gönüllü icraat yasanın
ömrünü biçmeye muktedirdir.

Yüzlerce belki de binlerce ihbar ve şikâyetlerle bu alanın denetime açılmasını
isteyen yurtlaşın, sağır sultanı ayaklandıran bu feryat ve figanının anılan çözümle
yanıtını bulması, kötülerin iyisi olarak telakki edilebilir. Düzenlemeyi tolare
edilebilir kılan, ahkâmın bu konuyu duyar oluşundan neşet etmekle birlikte,
çözüm olarak öne çıkarılanın bir başına, bu işi kökünden çözen bir karaktere
sahip olmadığının ayırt edilmemesidir.


Her şeye rağmen öznelerin parayla bağını koparabilmesi her şeyin müsebbibi
eğitimsizlik, ekonomik olanaksızlıklar, organizasyon eksiği ya da politik tercih
veya kültürel kodlar vesair gibi kadim edenlerle iyi, sıkı ve daimi bir dostluğa
ihtiyaç duyar. Aksi halde su akar yolunu bulur misali, kuşkulu ilişkiler veya
kötü niyet önünde sonunda ilgililerle ilişki kurmanın yollarını keşfederek,
yasanın tedbir olarak öne çıkardığı çözümü bir gecede buruşturması ya da boşa
çıkarmasıyla sonuçlanabilir.

Anılan paraların ülke genelinde ulaşacağı rakamın büyüklüğü, cebri icradan
neşet eden bir getirim alanının İİK 85 maddesi ile cebri icra hukukunun
ilkeleri doğrultusunda düzenlenmesi, buraya çöken bulutları nispeten dağıtacaktır.
Cebri icranın, meşru ilgililerin yararları üzerine inşa edilen dinamiği,
özü itibarıyla alacaklı ve borçlunun tasarrufuna bırakılması gereken nemanın,
bu ilişkiyi gözeten ve düzenleyenlere tevdiini yasaklamaktadır.

Liberal desenlerle şekillenen mülkiyet hakkını, epey zorlayan ve meşruluk
sorunlarının habercisi bu tonun, hayra alamet olmadığı aşikârdır. Başkasına ait
varlık üzerinde fırsat alanları yaratarak, iştahları kabartan bu anlayışın kendisini
yasayla peçelemesi, onun sorgulanmasını önlemez. Sevk ve idareyle mahdut
bu ilişki tarzının, buradaki devasa kaynağa gözünü dikmesi, mali disiplinin
kaygılarına hizmet eden aşkın bir yaklaşımdır.

Demek istediğimiz oylumuyla kamuoyunun dikkatini öteden beri celb eden
bu devasa potansiyelden nemalanma isteklerinin ardı ve arkasının kesilmemesi,
eleştiri itiraz ve şikâyetlere rağmen idarenin burada kalmada sebat etmesi, nemaya
el koyması başkasına ait olduğu münakaşasız paranın getirisini konu edinen
tartışmaların sıcaklığını ilelebet koruyacağına tanıklık edecektir.

4. Basit Yargılamaya Yapılan Vurgu/
Makul Sürenin Meramını Dillendirme,
Kaygılarını Giderme/ Nostalji veya
Romantik Olmaya Mahkûm Bir Çaba:
Yasama, aktüel kaygılarının bir başka izdüşümü olarak telakki edilebilecek bu
düzenleme, uzun süredir yargılamanın makul sürede bitirilmesini hedefleyen
çabalarını, 6 madde üzerinden icra hukukuna da ihraç etmiştir.
Basit yargılamanın özü itibarıyla teksif ilkesi ile usul ekonomisinin biçimlendirdiği
ve takibi olası engellerinden arındırmaya özgülenen yapısı gözetildiğinde,
makul süreyle soyut bir çelişkisinden söz etmek olanaksızdır. Uygulamanın
basit yargılama vurgusunu hafife alan, teğet geçen ya da umursamayan tavrı,
yasamanın bu yargılama yöntemini realize etme arayışın desteklemiştir.
Bu çabaların sonucuna dönüşen birinci paragraftaki basit yargılama usulüne
yapılan vurgunun etkisizliği, önüne getirilen “ivedi işlerden sayılma”
tümcesiyle görünür, etkin ve verimli kılınmaya çalışılmaktadır. Öteki deyişle
basit yargılama usulüne göre yürütülmesi gereken yargılamaların vaad edilenin
gerisinde kalması tasavvur edileni bir türlü yakalayamaması, yasa yapıcının icra
etkinliklerini konu edinen başvuruların ivediliğine vurgu yapmaya zorlamıştır.
18. madde bu kazancıyla pekiştirilmiş bir paradigmanın sahibi olarak,
buradaki işlerin ivedi olmasından ötürü basit usulle yürütülmesini buyurur.


Kütlenin hızla sevk ve idaresini savunan bu duruş, sağda solda eylemeyi yasaklayarak
doğası gereği çabucak halli gereken uyuşmazlığın hukuki ve meşru
kestirmelerle sonlandırmasını salık verir.


Yasa yapıcının yüreğini dağlayan gecikmelerin, ekstra vurgularla nasıl ve
ne şekilde önleneceğini, duruşma salonunun aritmatiğini oluşturan öznelerin
bireysel ve kurumsal gayretleriyle hukuka olan bakış ve imanları tayin edecektir.
Tecrübe, ekonomiyle at başı giden uyuşmazlıklarla duruşma salonlarının
baş etmesi neredeyse imkânsız olduğunu gösterir. Doğal olanı yurttaşlar
arasındaki huzursuzluğu tetikleyen, tahrik eden nedenler üzerinde durarak,
önleyici çözümleri sistemin dinamosuna dönüştürmektir. Adliyelerin önüne
dikilen ve büyüklüğü övünce tahvil eden tabelalarla, bu tabelalara can veren
zihniyetin, yasalarla çabukluğu sağlama çabası kürsüde beklenen karşılığı bulması
meçhuldür.

Bu iki kere iki dört eder gibi açık, yalın ve kesin bir hakikattir. Dolayısıyla
yasamanın kendisini norma dönüştüren bu düşüncesi elbette olumludur.



Ancak bu artının onca engelle baş ederek aradan sıyrılması, uyuşmazlığı ses
hızıyla buluşturması veya güvenle sonuçlandırması muhtemelen romantik ya
da özlenen bir çaba olarak anılacaktır.


5. Uluslararası Andlaşmaların
Dokunulmazlığı/ Cebri İcranın Anlaşmayla
Sınırlanması/ Cebri Hukukun, Diplomatik
Avantajlarla Tahdidi/ Diplomatik Plakalara
Muhafaza ve Yediemine Tevdii Yasağı:
Cebri icra hukukunun yerel unsurlar karşısındaki gövde gösterisinin, sıra yabancı
unsurlu uyuşmazlıklara gelince sakinleşmesi, sınırlarının aktüel öznelerin, küresel
ihtiyaçların veya kapitalist ekonominin yararlarınca yeniden belirlenmesinden
ya da diplomatik karşılıklılık gereksiniminden neşet eder.


Takibin gücünü ilamlı icrayla sınırlayan, muhafaza ve yediemine tevdiine
yasak getiren genel çerçeveye ilaveten, Uluslararası andlaşmaların hükümleriyle
dokunulmazlığı tahkim eden bakış açısı, yabancı unsurlu takipler karşısında
gerileyerek, diplomasinin müdahalesini kolaylaştırmaktadır. Düzenleme yabancı
devlet adamlarını ülkemizde bulundukları müddetçe taşıyan ulaşım araçlarının
muhafazaya alınmasını ve yedi emine tevdii edilmesini yasaklamaktadır. Bu kesin
söylem, kimi takip işlemlerinin zamanla mahdut olarak uygulanmasını, ihtimal
olmaktan çıkarmaktadır. Dolaşım özgürlüğünün diplomasi ile koalisyonu,
takibin hareket serbestîsini yerinde bir müdahaleyle sınırlamıştır. Burada kürsel
edenler devreye girerek yerel hukukun etkinlik alanı ile gücünü örseleyerek,
mevzubahis kaybı, diplomatik dokunulmazlıklarla peçelemeye çalışmaktadır.
Politik bu tercih, yargıca ve uygulamacıya parlamento kararları hariç olmak
üzere, borçlu devlete ait malların hacz edilebileceğine ilişkin tasarruftan meşru
ilgilinin haberdar edilmesini salık vermektedir. Böylelikle ülkelerin anlaşmalara
yaslanarak cebri icra sürecini kontrollerine imkân tanınırken, meşru ilgiliye
dönüşen diplomatik kimliğin kendisine yönelen hukukun, yarattığı olanaklardan
uyarılar sayesinde haberdar olmaları sağlanmakta, erişim ve öznel hakkın icra
hukuku alanındaki türevinin işlerliğine ivme kazandırılmaktadır.


6. Başvuru şeklinin Çoğalması/ Erişim
İmkân ve Kolaylığının artması:
58. maddeyi yeniden biçimlendiren 9. madde, takip taleplerini hasredilme
biçimini, içine elektronik başvuruyu da katacak şekilde genişletmektedir. Buna

göre birey sözlü, yazılı ya da elektronik başvuru yollarından herhangi birini
seçerek, takip hakkını kullanma, alacağını tahsil imkânına kavuşmaktadır.
Başvuru portföyünün zenginleşmesi, erişim imkânını besleyen önemli bir
gelişme olarak telakki edilebilir. Vekil veya bireyin onca riske rağmen oturdukları
yerden tuşlara dokunarak, tasarruf hakkını kullanmaları, tuşlarla barışık
olanları bekleyen, makul süreyle dost bir erişim kolaylığı olarak ifade edilebilir.
Bu madde ile getirilen bir diğer düzenleme, alacaklı ile borçlunun tanınması
ve teşhisine imkân veren zorunlu bilgilerle, meşru ilgili ya da takibin taraflarına
erişmeyi, onlarla sağlıklı bir iletişim kurulmasına imkân veren bilgilerin, kamu
otoritesiyle paylaşılmasını sağlayan düzenlemedir.


Anılan düzenleme, takip talebi ile ödeme emrinin özne bağlamlı çerçevesini
sıkı şekilde çevreleyerek, takibin kişi bakımından makas değiştirmesi,
husumet bağlamlı sorunlarla, takibin sübjektif sınırlarında muhtemel genişleme
ve daralmaları önlemeye çalışmaktadır. Sözün özü, kişiye ait ve onun takip
hukuku bakımından teşhisine olanak tanıyan ya da kişiliği ile kimliği üzerinde
oluşabilecek kuşkuları rahatlıkla dağıtabilecek en uygun bilgi toplanarak,
takip konusu hak ile özneler arasındaki bağ herkesin denetimine açılmaktadır.
Alacaklının banka hesap numarası vermeye icbar edilmesi, banka aracılığıyla
gerçekleşmesi öngörülen tahsilât veya ödemelerin zamanında ve gerektiği gibi
ödenmesini belirlemeye özgülenir.


Borçluya ait adresin, alacaklının takdiri ile belirleniyor olmasının yaratacağı
tebliğ, malumat, bilgilendirme ya da tebligat odaklı sorunlar için taşıdığı riskler,
varlığını muhafaza etmekle birlikte, bu ödevin sahici bir iletişimi sağlayacak
adresi zorunlu addetmesi, bu bilgiyi görülebilirlik koşuluna dönüştürmektedir.
Dikey ilişkiye egemen hukukun icabı olarak, gerçekleşecek vergi veya
harçların tahsili için lazım gelen vergi numarasının, kimlik numarasıyla ikame
edecek olması, talebin sıradan bir engel ya da bahaneyle geri dönmesini önleyen
almaşık bilgi olarak algılanabilir.


Bu düzenleme, özü itibarıyla takip hukukunda başvurunun görülebilmesi
ya da dikkate alınıp değerlendirilmesi için lazım gelen en az bilginin teminini
hedefler. Hukuk usulündeki gelişmelere koşut bu bakış açısı, takibin başlayabilmesi
için gerekli koşullar olmadan takibin konulan eşiği aşması veya bir adım
öne çıkması ilerlemesi önlemektedir.

6. Takibin Kabuledilebilirlik Standartları
Açısından Sınanması/ Tasarrufun
Elimine İmkânına Kavuşması:



Son derece önemli bulduğumuz bu düzenlemeyle 58. maddenin aradığı
koşulları taşımayan talep ve tasarrufların, ödeme emrine tahvilini yasaklamasa
bile, onların reddedilmesine imkân verilmektedir. Bu yaklaşım, her talebin
elini kolunu sallayarak ödeme emrine dönüşmesi ya da borçlu aleyhine ciddi
bir tehlike olması engellenmektedir.


Takip geleneği, her talebi ödeme veya icra emrine tahvil eden bir pratiğin
adıdır. Bürolarda hazırlanan takip taleplerinin, yine burada hazırlanan ödeme
emirlerine dönüştürüldüğü herkesin malumudur. Bu bakış açısı, ipleri tasarrufun
eline vererek, talebin takip hukukunu sevk ve idare etmesine müsaade
etmekten öte, ipleri eline almayı alışkanlık haline getirmektedir. Bu huyun
organizasyon eksikliği, alt yapı bozukluğu gibi sorunlarla yaptığı işbirliği,
kötü bu deneyimlerin yarattığı devasa sorunların hallini mahkemelere ciro
etmektedir. Mahkemeler bu özensizlik ve ihmalden kaynaklanan nedenlerle
işini yapmaktan ziyade, sıradan bir denetimle ayıklanabilen hatalarla boğuşan
derece icra müdürlüğüne dönüştürmektedir.


Olup bitenleri fark eden yasama getirdiği bu hükümle icra müdürüne veya
ardıllarına, bir talebin kabul edilebilir olup olmadığına ilişkin ödevini, talebi
şekil açısından değerlendirerek sınamasını hatırlatır. Sıradan gibi görünen bu
düzenlemenin hedefini bulması, icra müdürlüğünün defolu ya da olgunlaşmamış
talepleri ayıklayarak, uyuşmazlık yaratan kusurların kaynağına hapsedilmesini
sağlayacaktır. Bu hâkimliklerin sırtına binen sözde uyuşmazlıkların önemli bir
kitlesini, çekilen sıradan bir set yahut sınayan alelade bir bakışla ihtilaf, şikâyet,
itiraz olmaktan çıkacaktır.


Böylelikle müdürlük kendisine gelen talebi 58. maddenin koyduğu standartlar
çerçevesinde değerlendirmeye tabi tutacak, standartlarla barışık veya
uyumlu olan talebin eşikten geçerek takibe dönüşmesine izin verecektir. Aksi
halde talebin konulan eşiği aşacak olgunlukta olmadığından bahisle reddederek,
yoksanan talebi gerekçeleriyle kayıt altına alacaktır. Red veya kabulün gerekçelendirilme
mecburiyeti, icra müdürlüğü işlemine meşru ilgililerce yöneltilecek
eleştiri, şikâyet ve itirazların sağlıklı şekilde denetlenmesine, takibin bu aşamasının
görünmesine imkân verecektir.


Yozlaştırmada mahir pratiğin bu düzeni veya söylemi hayata geçirebilmesi,
onu anlamasına her açıdan kavramasına, yaratacağı etki ve sonuçları hesaplamasına
bağlıdır. İşini çeşitli vesilelerle başkasına devretmeye gönüllü ve eğilimli,
hatta ondan kaçmak için mütemadiyen bahane üreten bir mekanizmada sebat,
talepleri test etmeye özgülenen bu düzeneğin hevesini kursağında bırakacağını
unutmamak gerekir.


Yargıtay deneyimlerinin, takibin öngörülen standartla uyumluluğunun
sınanma işini, icradan alıp mahkemelere vermesi, her talebin dirençle karşılaşmadan,
ödeme veya icra emri olarak takibi başlatarak, cebri icranın yaşam,
barınma ve mülkiyet hakkı ile görünen adalet gibi öncüllerle ilişkisi koparılmıştır.
Böylelikle deneyimleri de arkasına alan pratikler, kusurlu yapılarına rağmen
bağışıklık sistemi epey zayıflayan borçlunun yakasından yakalamıştır.



7. Tazminatların Düşürülerek Eşitlenmesi/
Erişime Göreceli Nefes Aldırmak/ Adaliye
Kapısını Tazminatlarla Kapamak, Uyuşmazlıkları
Baskılamak, Yeni Adliyelerle Övünmek:

Mahkemelere erişim, öznel bir hakkın belirlenmesi, sınırlanması veya korunması
önündeki engellerin kaldırılması, temizlenmesi azaltılmasıyla mümkündür.
Adil yargılanma hakkı, dava öncesi ve dava sırasında bireyin önüne konulan
engellerle cebelleşmesini, kan ter ve revan içinde kalarak, mahkeme kapısından
dönmesini görünen adalete aykırı bulmaktadır. Dolayısıyla, davalaşmayı riske
edecek her ne ise kendisini, kisvelerle örterek süreci dumura uğratmasının
engellenmesi yasamaların güncel ve asli ödevlerindendir.


Hak arama özgürlüğü, iyi niyetle mahduttur. Aralarında iyi niyetin de
olduğu birçok değer kendisini dava ve görülebilirlik engeli olarak görerek, her
talebin tartışılır, gözetilir ve görülür kılınmasını yasaklamaktadır. Mahkemelerin
sahici tartışmalarla iştigal etme, onları çözüme kavuşturma misyonu, usul
hukukçularını onca uyuşmazlık arasında en sıcak, en değer ve en sahici olana
odaklanarak, sönümlenmesi için çareler bulmaya zorlamıştır.


Arayış kendisini mutlak ve göreceli birçok çözümle karakterize eder. Mutlak
engelleri, talebi mahkeme kapısından geri çeviren, davalaşmayı engelleyen
ve yargısal diyalektiğe mani olan olmak üzere, üçlü bir tasnife tabi tutmak
olanaklıdır. Bu set, öyle veya böyle uyuşmazlık olarak addedilen bir krizin
mahkemelerce çözülmesini, içerik ve şekli nedenlerden oluşan bir düzen aracılığıyla
kati surette reddeder. Bu demektir ki uyuşmazlık oluşturulan ve kendisini
kamu düzeni şeklinde lanse eden sistemin vücuda getirdiği düzenek, böyle bir
uyuşmazlığı görmeye tartışmaya ya da dikkate alınması icab eden dara, değer
ve çapta görmez. Usul hukukçuları ve akademi malum engelleri, umumiyetle
görülme koşulları şeklinde tanımlamayı veya adlandırmayı uygun görür.
Göreceli olarak tabir ettiğim engeller ise, yasal olmakla birlikte araya giren
zaman ve koşulların etkisiyle meşruiyet ve hukukiliği tartışmalı hale gelen
maniler zinciri veya ortaklığı olarak nitelendirilebilir. Burada diğerinden farklı
olarak, sisteme konulan açık ve örtülü öneri, buyruk veya engellerle, birey hak
ararken bin düşünüp bir yapmaya zorlanır. İlk bakışta hafife alınan ya da pek
önemsenmeyen bu engel aracılığıyla, bireye hak arayışında oldukça dikkatli
olması tavsiye edilir, aşkınlık ihtimalinin vukuunda ise, davacı veya davalıyı
bekleyen akıbet münasip bir dille izah edilir.


Bu dil, özünde davacı ve davalıya her talebin karşılanması ya da uyuşmazlığın
görülmesinde ısrarcı olunmamasını salık verirken, önüne konulan engelle
caydırıcı olmayı elinden geldiğince denemeye kalkışır. Yasama, bazen dava
sayısını veya uyuşmazlık potansiyelini koyduğu örtülü bu iradeyle kaynağına
hapseder. Çok etkili olabilen bu yaklaşım, bireysel barışı kursağında bırakırken,
her an patlamaya hazır yeni risklerin pusu atmasına kaynaklık eder. Böylece
geçici olarak geri çekilen uyuşmazlıklar, zaman ve koşulların etkisiyle mutasyona
uğrarken, tazelediği kan ve güçle mahkeme kapısını yeniden zorlamakta
tereddüt etmezler.


Dolayısıyla sinen uyuşmazlık, sinsi bir şekilde birey ve toplumu en zayıf
yerinden yakalayacağı anı kollar.


Fırsatçı bu engel, görecelidir. Bireyi hak arama ve aramama konusunda
ciddi bir duraksamayla baş başa bırakır. Yurttaş ya da herkes önüne konulan
olasılıkların gücü ve gerçekleşme ihtimalinin eşitliği karşısında zar atmaya zorlanır.
Hukuk zara atmayı sevmediğine göre, yasama bireye dayatılan bu akıbeti
bertaraf etmesi, hak ve özgürlükleri tehlikeyle yüz yüze bırakan bu olguyu hukuk
olmaktan çıkarmak veya tolare edecek bir şekle dönüştürmek, sertliğini alarak
etkisiz kılmakla ödevlidir.


Aktüel koşullar ve güncel hukuk anlayışı yasamayı neredeyse tek seçenekle
yetinmeye zorlar. Bireyin mahkemeye erişimini sağlamak, meramının gözetilmesi
için gerekli olanak ve kolaylıkları tedarik etmek asra yakışan hal tarzıdır.
Yasamanın uyuşmazlıkları azaltmak, önlemek veya bitirmek gibi bir ödevi onu
almaşık çözümler üzerinde kafa yormaya zorlasa da çözüm diye sunulanın, hak
ve özgürlüklerle çelişme ihtimali, yasamaları uyanık olmaya veya optimum
olanı bulmaya sevk eder.


Uyuşmazlıkları önlemek, toplumsal barışı temin yasamaların asli ödevidir.
Oluşan uyuşmazlıkları adil ve güvenli bir şekilde bitirmek, onun bir başka misyonudur.
İlk görevde meydana gelen kırılma veya çözülmelerin ikinci alanda
sıkışmaya veya daralmaya yol açacağı muhakkaktır. İkinci alanda, ilk ödevin
yerine getirilmesindeki ihmal veya kastın yarattığı basıncı, sudan engel veya
adil yargılanma hakkını kısıtlayacak veya ortadan kaldıracak engellerle azaltması
ya da bertaraf etmesi tahammül ve telafisi zor bir potansiyelin oluşmasına ev
sahipliği yapar.


İşte göreceli olarak nitelediğimiz bu engellerin, bireysel uyuşmazlıkları
kaynağına hapsetme yeteneği, ilk işlevin zaaflarından kaynaklanan çaresizliği
ortadan kaldırmaya yönelik yalancı bir çözüm veya önlemdir. Onun kesin ve
sahici bir çözüm sunmasının olasılıklara bağlı olması, onu göreceli çare yapan
başat nedendir.

Şimdi bu veriler doğrultusunda tazminat mevzusuna dönecek olursak:
Tazminatlar özü eğilimleri, suyu huyu itibarıyla davanın açılmasını kısıtlayan
ya da zaman, adam ve yerine göre önleyen engel olduğu muhakkaktır. Cebri
icra hukuku, hemen her yerde tazminatla eylemeyi, konuşmayı alışkanlık haline
getirmiştir. Deyim yerinde ise, icra iflas hukukunun her yerinden tazminat
veya teminat fışkırdığını, alacaklının bu güvencelerle desteklendiğini korumaya
alındığını söylemek abartı olmayacaktır.

Bu düzenleme, sıradan bir itiraz ve şikâyetin tazminat ve teminatla karşılaşmasını
hukuk olarak lanse etmektedir. Cebri icranın yakıcı ve yıkıcı yalaz ve
etkisiyle yüz yüze gelen borçlunun, takibe karşı mukavemetinin etkisiz kalması
ya da reddedilmesi, kaybedenin önüne konulan en az yüzde kırklık faturayla,
hak arayışı trajediye dönüşecektir. Trajediden kaçış, çoğu kere bireyi, mahkemelere
başvuru hakkından feragate veya imtinaya zorlar. Böylece birey önüne
gelecek faturanın kabarma olasılığı ile olanaklarını genişletme seçeneği arasında
sıkışarak, olanağını genişletmekten vazgeçer. Bu imtina ise çok geçmeden hukuk
olarak önümüze konulur.

Seçenekleri değerlendirmek, en uygunun tercih etmek, baskı ve basınçtan
uzak bir ortamın varlığını gerektirir. Yasama bu ortamı koyduğu güvencelerle
sağlamak zorundadır. İradenin tezahür için ihtiyaç duyduğu koşulları sunmaktan
çekinen yasamanın, güven telkin ettiğinden, teminat verdiğinden
söz edilemez. Tazminatların her köşeden çıkması, sürpriz pusular atması, bu
güvenliğin yeterince sağlanamadığı konusunda derin kuşkulara yol açmaktadır.
Uyuşmazlıkları sönümlemede bir çare olarak görülmesi, adil yargılamanın
beklentileri önüne konulan ciddi bir engelin, yine bu görünen adalet misyonu
olan yasamanın açmazıdır.

Para cezalarının almaşık mali, politik tercihlerin ya da bütçe araçlarının
almaşık araç ve ürünü oldukları bilinmektedir. Uyum paketinin devletin kasasına
aktardığı bu kaynaktan vazgeçmemesi, erişimi bu cepheden anlamsız kılan bir
başka çelişkidir. Bu aracın hatırı sayılır kalem ve oranlardan oluşuyor olması,
öznel hakkın mücadele alanını genişleten, gücünde gerilemeye yol açan ciddi bir
engeldir. Özellikle imza inkârı, ihalenin feshi gibi, hatırı sayılır yani icra hukuk
mahkemelerindeki uyuşmazlıkların önemli kalemlerinden olan bu ihtilafların
sonucuyla ilgili olmaları, borçlu ya da meşru ilgililerin bu davalara tevvesül
etmeden parmaklarını şakaklarından ayırmamaya zorlamaktadır.
Burada dikkatten kaçmaması gereken husus, tazminatın erişim engeli olmaması,
hak arayışını önler olmaması ya da gelir kaynak ve kalemine dönüşmemesidir.
Günümüz hukuk anlayışı, bütçenin mahkemeler üzerinden oluşturulmasını
ve sürdürülebilir bir gelir kaynağı olarak telakki edilmesini önlemekte hatta
şiddetle reddetmektedir. Vergi gibi yurttaşla toplum arasındaki mali ibralaşma
aracına ilaveten, bütçenin yaratılan ek kaynaklarla tahkim ve tahkim edilmesi,
dolaylı vergi, harç ve cezalarla mahkemelerin kapısına kilit vurma ya da gayrimeşru
yol ve yöntemlerle hak arayışına zorlamak demektir.


Tazminatların göreceli engel olmaları gerektiğine dair tezin haklılığı tartışılabilir.
Özellikle hükümden önce, itirazla duran cebri icranın ilerlememesinden
kaynaklanan zararların karşılanma mecburiyeti, tazminatların hoş görülmesini
kolaylaştıran etkili edendir. Cebri icra hukukunun çıkış noktası, bir alacağı meşru
ve hukuki olabildiğince erken tahsil etmek ya da alacaklının önerilen usul ve
süreçler aracılığıyla mümkün olduğunca tam olarak doyurulmasıdır. Gözetilmesi
gereken diğer görev ise, anılan süreçte alacaklı ile borçlu arasındaki eşitliği
olabildiğince korumak, borçlunun yasal, meşru ve hukuki olmayan dezavantajlarla
kelepçelenmesini önlemektir. Sözün özü, borçlunun şahdamarını kesmek
veya belini kırmak, cebri icra hukukunun koyduğu hedefler arasında değildir.
Mizanı muhafaza ödevi, alacaklı doyurulurken borçlunun yaşam kaygısını
görmezden gelmeyi yasaklar. Bu cümleden olarak, tazminat alacaklının alacağına
geç olarak kavuşmasından neşet eden etki ve sonuçların sineye çekilmesini
kolaylaştıran amil olarak karşımıza çıkmaktadır. Haksız olma, takibin durması,
haksız ve kötü niyetli olma veya kötü niyetli olma gibi olguların tek veya birlikte
gerçekleşmesiyle devreye konulan tazminatların, haksız veya kötü niyetli girişimleri
önleyen dinamikleri, onların varsayımsal kabullerini mümkün kılmakta,
haksızlık ve kötü niyetin belirlenmesindeki riskler ise onların benimsenmesini
güçleştirmekte, soru işaretleriyle yaşamalarına ortam hazırlamaktadır.
Alacaklının, duran takipten kaynaklanan kayıplarının, tali alacaklarla
minimize edilmesi veya tamamen ortadan kalkması, tazminatların alacağın
geç olarak tahsiliyle oluşan kaygıları giderme işleviyle bağını zayıflatmaktadır.
Zayıf bu rabıta, tazminatların haklılık katsayısını düşürmekte, onların göreceli
hak arayışını önleyen içeriklerini ayyuka çıkarmaktadır.


Yasamanın bu kaygısının adil yargılama hakkıyla karşılaşması, parlamentoyu
seksen yıllık bir icraatını günün koşullarına uyarlamaya tazminat-erişim
ve hak arama ekseninde yeniden değerlendirmeye icbar etmiştir. Bu gözetme iyi
olmakla birlikte, hak arama- erişim ve dava hakkı arasındaki ilişkiyi dört başı
mamur şekilde irdelemekten ve herkese hak ettiğini vermekten bir hayli uzaktır.
Tazminatların, yüzde yirmiye çekilmesine rağmen, tavanın özgür bırakılması,
bu alanı kontrol eden riskin her an uyanmasını kolaylaştırmaktadır.
Tavanın etkinliğini koruması, takdiri bu miktarın her an riske dönüşeceği,
adil yargılanma hakkının buradaki beklentilerini tuşa getire potansiyelini koruduğunu,
yıkıma devam etmeye muktedir olduğunu göstermektedir. Takdiri bu
yetkiden neşet edecek miktarın sınırsızlığı, işlerin deneyimlerle yürütüleceği,
şekilleneceği manasına gelmektedir. İçtihatların, bu konuyu yeterince kavramaktan
uzak aklı, onu alacaklı ve borçlunun kişi kimliği gibi değerler üzerinden
çözüm üretmeye teşvik ederken, birçok açıdan sorunlu olan tazminatların
akıbeti objektif değer ve parametrelerle bağını kopararak savurmalarına neden
olmaktadır.

İçtihatların tazminat konusundaki iradeleri net değildir. Kafası karışık bu
deneyimlerin istikrarsızlığı, yasamanın tazminatlarla ilgili düşüncesinin pratiğe
yansımasını güçleştirecektir. Aynı dairenin benzer donelerden beslenen gerçekler
hakkında yekdiğerini çürüten uygulaması işlerin sorunsuz halledileceğine dair
sevinçleri kursaklarda bırakmaya eğilimlidir.


Değişiklik veya yenileşme maalesef, tazminatların hak arama özgürlüğü,
ifade hürriyetinin salonlardaki varyantı üzerine konulmuş ciddi bir ipotek
olduğunu kavramaktan epeyce uzaktır. Bu alana el atan aklın, kürsü ile meşru
ilgili, temsilcileri ile numuneleri oluşma süreç ve platformunun dışında tutması,
yabana atılmaması gereken ciddi bir noksandır. Kürsüden ve yargı gerçeğinden
bihaber öznelerle eyleme huyu, bürokratik vesayetin, tüm vesayetlerin anası
olarak işini yapmaya devam ettiğine veya ahkâm kestiğine, gücünü koruduğuna
karine oluşturmaktadır. Herşeye rağmen göreceli engellerin eşiği ve ağırlığındaki
bu hafifleme ve düşüş, onu engel olmaktan çıkarmamakla birlikte, etkisinde
nispi bir azalmaya yol açmıştır.


Alacağa geç kavuşmaktan ötürü oluşan kayıpların işleyen, işletilen veya
işletilecek faizle karşılanmasından başka, onu bekleyen sair faturaları ödemek
yerine, hak arayışına oracıkta son vermesi, ısrarcı olmaması ya da temyizden
sonra bu riski bertaraf etmek için davadan vazgeçmesi, duruşma salonlarının
yabancısı olmadığı tutumdur. Gerçeğe erişimi taahhüt eden, illa ki hakikat diye
tutturan bir hukuk sisteminin, hatalarından kaynaklanan riskleri, oluşturduğu
engellerle bertaraf etmesi, adalet arayışlarını ertelemekten öteye bir anlam taşımaz.
İstatistikler, böyle bir görüşün yaratacağı acı gerçeği her gün ve bulduğu
her fırsatta misliyle önümüze koymaktadır.


Böyle bir tablo bize mutluluğun resmini çizemez. Çizemeyeceğini dudaklara
takılan tebessüm göstermektedir. Mahkeme kapılarını, erişim engelleriyle
yurttaşın yüzüne kapatan, hücum eden yükü davalaşma eşiğini yükseltmekle
azaltmayı tasarlayan bir siyaset, eli mahkûm müteahhitliğe soyunmak ve onunla
övünmek zorundadır.



8. Ev Haczinin Sonu/ Barınma Hakkının
Anımsanması/ Borçlunun Üzerine Çullanan
Cebri İcra Mantığına Son Verme Çağrısı /
Talebi Hacze Dönüştüren İnat/ Ayakları
Havada Kalmaya Mahkûm Tekrar:



a) Göze Kıymık Düzenleme/Uygulamanın Yinelemeyle Uyarılması/
Tekrarı Bekleyen Akıbet:


Sokağın ev haczi olarak adlandırdığı aşkınlığı disipline etmeye adanan
düzenlemeyi, yenilik olarak benimsemek olanaksızdır. İİK 82.maddesi, ruhu
itibarıyla, borçlunun sözleşmeden kaynaklanan ödevlerine aykırı davranmaktan
kaynaklanan müeyyideleri, yaşam hakkıyla sınırlamıştır. Bu sınır haczedilebilecekleri
nitel ve nicel açıdan betimleyerek, sınırlayarak ve belirleyerek istisnaya
uğratmıştır. Buna göre bireyin yaşamı için gerekli olan, ekonomik varlığını
sürdürebilmesi için elzem olan araç gereç ve eşyaların dokunulmaz kılınarak,
cebri icra gücünün dışında tutulmuştur. Dolayısıyla yaşam için gerekli olan
eşyaların haczi mümkün değildir. Yasa yapıcının bu konudaki söylemi saltık
olmasına rağmen uygulamanın bu söylemle uyumlu bir düşün ve pratiğe sahip
olduğunu ifade oldukça güçtür.


b) Ayak Sürten Pratikler/Hafife Alınan Yasama / Fırsat Kollayan
Yozlaştırma Geleneği:


Yasama açık ve saltık bu buyruğunun ötelenmesi, hafife alınması sözleşmeden
neşet eden yükümlülüğün yerine getirilmemesinden kaynaklanan
yaptırımın, şiddetini artırmasına pervasızlaşmasına yol açmıştır. Sözün özü,
yasama arzu etmemesine ve cebri icra gücünün dışında tutmasına rağmen,
alacaklının icra müdürüyle yaptığı dayanışma ve ittifakın sonucu, yaşam ve
barınma hakkını güvenceye alan bu yasak, mütemadiyen herkesin gözü kulağı
önünde ve gün ortasında çiğnenir hale gelmiştir.


Haczi caiz olmayan bu malların haciz tehdidinden kurtarılması, borçlunun
aleyhine olan sözleşmeleri yinelemesine, yenilemesine yol açmakla yetinmemiş,
yerine getirilmesi oldukça güç hatta imkânsız bu sözleşmelerin kendisini
taahhüdü ihlal veya başka bir suç namıyla mahkemelere taşıyarak, Roma’nın
borçluyu alacaklılar arasında parçalayarak, bölüşen o meşhur icrasını andıran
günleri anımsatmıştır.

Yargıtay’ın taahhüdü ihlal suçlarının cezalandırılmasını kolaylaştıran deneyimleri,
yaşam ve barınma hakkı ile taahhüt arasında sıkışan borçluyu yaşam
hakkı lehine sayısız ve ağır ödünler vermeye zorlarken, çok işlevli bir kanepesini,
günlük lokmasını saklayacak buzdolabını veya zorunlu ihtiyaca dönüşen çamaşır
makinesini kaptırmamaya ve ayakta kalmaya icbar eder.


Elaleme rezil olmama kaygısı, borçluyu haciz mahallinde sessiz sedasız
öne sürülen her teklif ve koşulu kabule zorlarken, onuru ile malı arasında
seçim yapmaya zorlanan birey, onurundan olmaktansa ihtiyaçlarından olmayı
seçerek, adeta diz çöker. Böylece icra hukukunun insani kod ve huyları vicdani
genleri askıya alınarak, hukuk aşkınlıklarla yer değiştirir ya da çapsız ve hadsiz
uygulamalar hukuk diye tedavüle çıkarılır.


c) İcranın sefaleti/Talebe Dayanamayan İşlem ve Kararlar/Sönen
Ocaklar/ İçtihatlarla İvme Kazanan Hazımsızlık:


İcra müdürlükleri, yasanın açık davetini dinlemez bir tutumda senelerdir
ısrar etmektedirler. İstisnai icralar veya insanı gözeten, barınmaya saygılı, yaşam
hakkını kutsayan gerçekler bu kaderi değiştiren etkisiz kalemden öte bir anlam
taşımaz. Bu olguyu destekleyen ve tetikleyen hatta şımartan bu edenlerin başını
içtihatların çektiğinden kuşku ve nedamet duymamak, gerekir.


Yargıtay’ın dumanı tüten deneyimleri, alacaklının her talebinin karara
dönüştürülmesini önermeye devam etmektedir. Öteki deyişle içtihatlar, haciz
talebinin benimsenmemesini bozma sebebi addetmeye devam etmektedir.
Bu, aralarında yaşam hakkına olanak sağlayan günlük yaşamı imkânlı kılan
eşyaların da bulunduğu birçok nesnenin herhangi bir hacz edilmezlik testine
tabi tutulmadan haciz ve muhafazasına olanak tanımaktadır.


d) Hak Aramaya İcbar/ Duruşma Salonlarında Tüketilen Ömürler:


Aşkın haciz ve zıvanadan çıkan muhafazalar, anılan gücü arkasına alarak
meşruiyet denemesini devam ettirmektedir. Alacaklının talebini yasaya açık
aykırılıkla hacze dönüştüren icra müdürlüğü, yaşam hakkını pratize eden veya
ekonomik sürdürülebilirliği riske eden işlemlere hız kazandırmaktadır.


İşlemlerin hükümden düşürülmesi, hukuka aykırı hacizlerin şikâyet yoluyla
ortadan kaldırılmasını gerektirmesi, oldukça sarsılan ve ayakta kalmakta güçlük
çeken ya da son bir hamleyle toparlanmaya çalışan borçluyu ek külfetlerle
hak aramaya zorlarken, haciz ve muhafazaya alınan eşyaların geri dönüşünü
neredeyse imkânsızlaştırmaktadır.


Bin bir güçlükle ve epey kaynak harcanarak elde edilen malların örselenmesi,
örselenenin tamiri ile bunların saklanması ve korunması için gerekli finansman,
yeni bir fatura, borç kalem veya külfeti olarak masaya konulmaktadır. Borçluya
yüklenen faturaların, ona sebebiyet verenden tahsil edilmesi unutulmakta ya
da oldukça pahalı, zaman sabır ve kaynak gerektiren bu işler daha çok, ömür
tüketen dava veya davalar zincirine havale edilmektedir.



e) Denetlemekte ve Gözetmedeki Yetersizlik/ Umarsızlığın Yarattığı
Şımarıklık/ Memurla Yer Değiştiren Yargıç/Keyif Çatan Aymazlık/
Dur Durak Bilmeyen Uyuşmazlıklar:


İcra mahkemelerinin şikâyetin kabulüyle sonuçlanan hukuka aykırı işlemlerin
hesabını sormakta akim kalmaları, talebin, haciz muhafaza, içtihat ve denetimsizlikle
yaptığı koalisyonun netice almasını kolaylaştırmakta, yaptığı yanına
kar kalan talep ve işlemlerin ibralaşmaktan kurtulması, onların kendilerini her
seferinde yenileyerek çoğalmalarına, güçlenerek ilerlemelerine ışık yakmaktadır.
İcra hâkimlikleri ile rutin denetimler, kol kırılır yen içinde kalır misali
hukuku ağır şekilde ihlal eden, yaşam ve barınma hakkını hafife alan uygulamaları
ortadan kaldırmakla birlikte, bu aşkınlığın hesabını sormayı görev
tanımı dışına çıkarmaktadır. Sıradan bir istatistik icra dairelerinde hukuka
aykırı işlemlerin sahici veya efektif bir denetime uğramadığını, basmakalıp,
rutin murakabeyi elini kolunu sallayarak geçtiğini ya da gözetilmediğini görecektir.
Hukuk herkesçe bilineni, maruf ve meşhur olanı ispatını külfet olmaktan
çıkarmaktadır.


Bunu bilen işlemler, azgınlaşmakta icra hâkimliklerini şikâyetle iptal edileni
ortadan kaldıran veya düzeltilen işlemler üzerinden icra memuruna dönüştürmekte,
memurun hâkimle fonksiyonel açıdan yer değiştirmesine yol açar.
Hâkimlerin icra işlem, eylem ve kararlarını denetleyen ve onları hukukun
içinde tutan ya da hukukun içine çeken otorite olmaları, icra memurlarının
hukukla uyumsuz, çelişen pratikleriyle her açıdan ve mütemadiyen mücadele
edilmesini gerektirir.

Gelinen nokta, yargıcın icra müdürlüğüyle yer değiştirmesine yol açmakla
kalmaz, hukuka aykırılıkları hukukun içine çekme, aşkınlıkları dizginleme
gayretlerinden ötürü, üretilen yapay uyuşmazlıklar, mahkemelere erişim ve
sübjektif hakkın korunması taleplerinde istenmeyen patlamalara yol açar.
Aşkın pratiklerin oluşturduğu potansiyeli eritecek, bir yargı aygıtı oluşturmak,
mütemadiyen doğuran ihtilaflara yargıç ve salon yetiştirmek seraptır.


f ) Hiç kimseye Eyvallahı Olmayan Uygulama/Sırıtan İşlemler:


İcra müdürlüklerinin denetlemek ve gözetlemekle ödevli otoritelerin yaşam
hakkını tehdit eden haciz ve mu