İsrail Gazze’yi bombalıyor..
Çoluk çocuk demeden öldürüyor.
Yıllardan beri…
Dünyanın gözü önünde.. 
Dünya? 
Pardon Dünya zaten onlar. Dünyayı onlar yönetiyor.
Öyle diyor Theodor Herzl.
1895’li yıllarda “dünyayı yönetmeliyiz, sayımızla değil, zekâmızla” diyor.
Yahudi Devletine giden yol adında bir çalışma yapıyor, kitap yazıyor. 
Her şeyi en ince ayrıntılarına kadar planlıyor. 
Çöl topraklarının nasıl ıslah edeceğini dahi düşünüyor. 
Zamanının önemli Yahudi zenginlerinin kapısını çalıyor bir bir. 
“Bırakın bu küçük yardım işlerini” diyor. Siz diyor “Yahudilerin ahlakını bozuyorsunuz”. 
“Yardım tembelliği, tembellik dilenciliği doğurur” diyor.
“Benim dünyanın kaderini değiştirecek bir projem var, size anlatmak istiyorum” diyor. 
Bir hayal diyorlar, aklını kaybetmiş olmalı diyorlar kendisine.
Bunları kendi ırkdaşları söylüyor. Zira o kadar ümitsiz bir durum vardır ki, “Yahudi Devleti” ancak bir rüya olabilir diyorlar. Zaten kendisi de “biliyorum” diyor, bu Thomas More’nin “Ütopya”sı gibi bir ütopya diyor. Ama gerçek olabilir, olmazsa da “Bir Roman gibi” der, Romanını yazarım diyor. 
Ama Herzl’in hayali, rüyası, hülyası, sabahı, akşamı bu düşüncedir. 
Hiçbir ümitsizliğe kapılmadan çalışmalarına devam eder.
Alman Kayzer’inden, Avusturya Prens’ine çalmadık kapı bırakmıyor. 
Ve nihayet Osmanlı Sultanı ile görüşmeye karar veriyor.
Kendisini Sultan ile görüştürmek amacıyla saray görevlilerine karşı her yolu deniyor, zaaflarını arıyor. 
Sonunda amacına ulaşan Herzl, Sultan 2.Abdülhamit Han ile görüşür. 
Herzl, çalışmaları için “yaptığım şey yumurtalar üzerinde dans etmek gibi bir şey” der. 
Ya Abdülhamit.. Kor ateş üzerinde yürümeli ama merasim havası içinde olmalıdır. 
İmparatorluk borç batağında çırpınmakta, Ermeni meselesi her bir taraftan sıkıştırmaktadır. 
Herzl,  Avrupa’nın bu hasta adamından bir parça koparmak ümidiyle görüşür Sultan’la. 
Der ki “borç batağından kurtaralım sizi, Ermeni meselesinde yardım edelim, Avrupa basınında size destek olalım..” Ve daha niceleri.. En sonunda Sultan der ki “boşuna yormayın kendinizi, size bir parça toprak dahi veremem, bu topraklar benim değil zira milletimin. 
Belki kadavramızdan alırsınız ama ben canlı bir organdan bu parçayı koparamam..”
Hayalini kurduğu Yahudi devletini göremez T.Herzl, 1904 yılında ölür ama İsrail’in kuruluşu onun portresi altında ilan edilir. “Nihayet 50 sene içinde kurulacak bu devlet” dediği İsrail, 44 yıl sonra 1948 yılında ilan edilir. Herzl’in her duruma göre yeni bir planı vardı. 
Her aşaması planlı olarak kurulan bir devlet var karşımızda. 
Bugün hala rüyasını kurdukları amaçları planlıyorlar. 
Onlar için imkânsız yok artık. 
Egemen güçlerden ses yok. Neden? Egemene egemenler çünkü.
Diğer devletlerin cılız sesine aldırır mı İsrail. 
Ölümü görmüşler sıtmadan korkarlar mı..!
Durmayacaklar. Barış çabaları boşuna. 
Gözyaşları daha yıllarca akmaya devam edecek. 
Biz kahrolsun demeye devam edeceğiz. 
Peki ama bizim bir planımız var mı? Ne yapıyoruz? 
Devlet olarak nasıl bir gelecek öngörüyoruz? 
Herzl gibi hayallerimiz var mı? 
Milletimizi üstün milletler sınıfına yerleştirecek bir eğitim ve çalışma hayallerimiz var mı? 
“Nihayet 50 sene içinde bu zulmü bitirecek ve Terör devletinin ellerini ayaklarını bağlayacağız” diyebiliyor muyuz? Bu sorulara verilecek bir cevabımız, en azından bir “rüyamız” yoksa evet demek mümkün değil.  
Filistinliler bu toprakların asli sahibi. 
Yahudiler küçük koloniler halinde yerleştirildiler buralara. 
Amaca giden her yolu meşru gören Siyonist irade terör eylemlerine başladı ve bir çember gibi sardı Filistin topraklarını. Bazılarının, Filistin’in mücadelesi ile Pkk terörünü aynı sınıfta değerlendirdiğini görüyor ve acı bir tebessümle, “Theodor Herzl gerçekten amacına ulaşmış biridir” diyorum, ne diyeyim. Evet, akıl dışı olan bu kıyaslamaya karşı söylenebilecek o kadar çok şey var ki. 
Kasıtlı bir düşünce diyor ve bu kıyası sizin idrakinize havale ediyorum. 
İsrail bizi çok yakından izliyor ve hayallerine giden yolu kan akıtarak açmaya devam ediyor. 
Zira Sultan’ın “bir karış toprağı dahi size veremem” cevabına karşı Herzl anılarında “Türkler gün gelecek, dilenci durumuna düşecek ve dizlerime kapanıp yalvaracaklar” diye yazmaktadır. 
Sakın küçümsemeyin bu sözü, zira Herzl’in portresi altında İsrail yoluna devam ediyor..!
Hedef “vadedilmiş topraklar".
Herzl’in sınırlarını çizdiği toprakların bir ucunun Anadolu’da olduğunu unutmayın..!
Irak ve Suriye’de olanları, İran’ı ve Pkk terörü bu denklemden uzak tutamayız.
Amaca giden her yolu deneyeceklerdir..! 
İşte size bir komplo teorisi; 
Anadolu’da kurulmak istenen bir Kürt devleti “Truva atı” içinde bir Siyonist İsrail olacaktır. 
Bu Kürtler için de Türkler içinde bir felaket demektir.
“Olacak iş değil” diyorsanız Herzl’in anılarını okuyun.
Hayallerin, adım adım nasıl gerçek olduğunu ve olabileceğini orada göreceksiniz..!



(Bu köşe yazısı, sayın Av. Zafer KAZAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)