Bir insanın kendisini riske atması ile başkasını riske atması farklı şeylerdir. Hele bu kendi çocuğu ise daha başka bir şeydir.

Tasvip etmediğiniz bir hayat tarzında yaşayan insanları düşünün, mesela bir hayat kadınını! Onlara “aynı işi çocuğunun da yapmasını ister misin?” diye soracak olsanız, neredeyse tamamına yakınından şu cümleyi duyarsınız, “ben düştüm çocuğum düşmesin”!

Bu düşünceye ve endişeye her insan saygı duyar, “ben düştüm çocuğum düşmesin..!” 

Peki ya böyle düşünüp endişe etmese, para için bedenini başkalarına kiralama “işini” ustalıkla kendi çocuklarına öğretse ne düşünürsünüz?

Ben kendi adıma cevap verecek olursam ilkine biraz saygı duyarım ama ikincisinden iğrenirim!

Her vicdan sahibi insan gibi, kendi düştüğü bataklığa, bilerek isteyerek arzulayarak kendi çocuğunu da sürükleyen insanları lanetlerim!

İşte bu günlerde böyle bir iğrenme hali var bende! Kendi bulaştığı yolsuzluk ve rüşvet bataklığına çocuklarını alet eden, onları bari olsun bu pis işlerden uzak tutmayan, “ben düştüm bari çocuklarım düşmesin” demeyen, hırsızlığı meslek haline getiren ve ustalaşan insanlardan, para için kızına bedenini nasıl ustaca pazarlayacağını öğreten bir hayat kadınından iğrendiğim gibi iğreniyorum!!!

Çok özür dilerim, haksızlık ettim!

Onlar en azından kimsenin hakkını yemiyorlar, kendi hayatlarını mahvediyorlar belki ama milletin hakkına hukukuna girmiyorlar! Kazandıkları para, bana göre, yolsuzluk ve rüşvetten elde edilen paradan çok daha temiz!

Bu yüzden hayat kadınlarına bile bunlardan daha çok saygı duyuyorum…

Yolsuzluk ve rüşveti meslek edinen insanlardan, milletin hakkına hukuka tecavüz ederken çocuklarını hiç düşünmeden aracı olarak kullanan, onların hayatını da mahveden insanlardan iğreniyorum!

Bundan herkes iğrenir.

Çünkü bunun adı iblisliktir.

İblis demişken geçtiğimiz günlerde izlediğim bir filmi anlatayım size.

Kıssadan hisse.

1998 yapımı polisiye bir film. “Cani Ruh” adlı 9 Emmy ödüllü bu film kimsenin farkında olmadığı ama insanların bedenine girerek yaşayabilen bir iblisin hayatını ve işlediği suçları konu alıyor.

Sıradan bir cinayetin peşine düşen dedektif, gördüklerini ilk başlarda anlamlandırmakta güçlük çeker ve fakat takip ettikçe olağanüstü bir durumun var olduğunu fark etmeye başlar.

Yıllardır kimsenin ruhu bile duymadan insanların içinde bedeninde bir asalak gibi yaşayan bu “iblis”, kendisini fark eden, işlediği suçları gören ve peşine düşen bir dedektife düşman olur. İlk başlarda onu ele geçirmeye çalışır ancak ilk dokunuşta ele geçirdiği diğer insanlar gibi onu ele geçiremediği için fena halde öfkelenir. Bunun üzerine karşısına pervasızca dikilir ve meydan okur “eğer önem verdiğin bir tek insan varsa bu işin peşini bırakırsın, yerinde olsam dağlara kırlara giderim” der. Üstelik bu sözleri dedektifin kendi dostlarının bedenine girerek söyler!

Dedektif şöyle der iblise “iyi ama bu benim işim!”. İblis yine tehdit eder “seni de ele geçireceğim, bunun birçok yolu var, zaman benden yana”.

İblis adam öldürür, cinayet mahalline ondan izler bırakır, tuzaklar kurar, bir tanığın bedenine girer ve dedektifin aleyhine ifade verir.

Nihayet bağlı olduğu polis teşkilatı dedektifin peşine düşer. Cinayetler işleyen İblis, cinayetleri araştıran ve peşine düşen dedektifin bir katil olarak aranmasını sağlar.

İblis yine dedektifin kendi çalışma arkadaşlarından bir başka polisin bedenine girer ve ona şöyle der “bodrumda bir şeyler bulmuş olabilirsin ama bazı şeyleri hiç bilemezsin, bilsen de kimse sana inanmaz, öfkemden kork..” der.

Yanından ayrılırken her defasında bir şarkı söyler iblis, “sürekli özgür olmak istiyorsun, bunun peşini hiç bırakmıyorsun…”

Merak edenler için filmin sonundaki şu iç diyalogu yazmakla yetineyim;

“…binlerce yıl yaşadıktan sonra bir piç kurusu tarafından yakalanmanın ne demek olduğunu anlayabiliyor musunuz?! Evet iblisler de yakalanır hem de dünyayı kurtaracağını zanneden işgüzar bir polis tarafından….”

(Bu köşe yazısı, sayın Av. Zafer KAZAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)