Bu büyük yolsuzluk Sayıştay denetiminden kaçmalarından belliydi!

Türkiye Cumhuriyet tarihinde ilk kez Sayıştay uygunluk raporu vermeden kesin hesap AKP oylarıyla kapatıldı! Bunun nedeni kendini bağıra bağıra açık ediyordu aslında!

Sağır ve idraksiz olmayanlar bunun ne anlama geldiğini çoktan anlamışlardı!

Tarihimizin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda şu ana kadar 10.000 milyon doların ele geçirildiği söyleniyor!

Anlaşılan daha ele geçirilmeyi bekleyen milyar dolarlar var! Milletin hortumlanan paralarını kurtarmak için bu hükümetten sonra sanırım ikinci bir TMSF kurmak gerekecek…

İnsan hayret ediyor doğrusu, tarihin bu en büyük yolsuzluğuna karşın hala milletin karşısına çıkabiliyorlar, yatak odalarındaki milyon dolarların hesabını vermek yerine “Dış güçler, İsrail, Amerika, Cemaat, komplo kurdu” vs. diyebiliyorlar!

Bölünme operasyonunun adını “Barış ve Çözüm süreci” koyan Başbakan, tarihi rüşvet ve yolsuzluk skandalına “komplo” diyor! PKK’nın yol kesip bölgede polislik yapması, vergi toplaması “barış ve çözüm süreci” oluyor ama Savcılığın yaptığı yolsuzluk operasyonu “paralel devlet” oluyor öyle mi? Hangisi paralel devlet? Hangisi komplo? “Barış ve çözüm süreci” denilen bölünme operasyonu mu yoksa “Tarihi Rüşvet ve Yolsuzluk Skandalı” mı?

Siz kimi kandırıyorsunuz? Milletin zekâsı ile alay mı ediyorsunuz!

Asıl şu sorulara cevap verin siz;

-Bir bakanın oğlunun yatak odasında 7 tane kasanın ne işi var?

- 4.5 milyon dolar ayakkabı kutularının içinde neden saklanıyor?

-Halkbankası Genel Müdürü milyon dolarları neden evinde saklıyor?

-Bir bakan 700 bin dolarlık saati hangi şahsi serveti ile nereden almıştır?

-Savcının talimatıyla hareket eden polis müdürlerini ve operasyonla ilgisi olmayan Türkiye’nin birçok yerindeki polisleri neden dağıttınız? Daha büyük yolsuzluklarınız ortaya çıkmasın diye mi?

-Adli kolluk yönetmeliğini neden değiştirdiniz?

-Rüşvetin kamera kayıtları, resimleri ve belgeleri için ne diyorsunuz?

Bakın ne diyorlar;¬

-O paralarla imam hatip okulu yapacaktık(!),

-Para sayma makinelerini yatak odamıza polis koydu(!),

-Polis bacak bacak üstüne atıp evde lahmacun yedi!

-Bunların hepsi bir komplo(!)

İçlerinden bir tanesi bile “bu ne rezillik arkadaş milyon dolarların, 7 tane kasanın senin yatak odanda ne işi var” demiyor da, koro halinde “komplo” diyorlar(!)

Normal bir insan bu suçlar karşısında insan içine çıkamazken bu adamlar yüzleri kızarmadan çıkıp bunları söyleyebiliyorlar.

Çevrelerinde “bir haltlar yemişsiniz susun bari oturun yerinizde” diyecek tek bir akıllı adam kalmamış anlaşılan!

Suçüstü yakalanmalarının sonrasında yaptıkları şeyler yolsuzluğun çapının çok daha vahim olduğunu işaret ediyor! 100’ü aşkın polis müdürünün sürülmesinin sebebi bu, Adli Kolluk Yönetmeliğini, hukuku katlederek değiştirmelerinin sebebi bu, komplo diye havaya zıplamalarının sebebi bu, hakimleri savcıları tehdit etmelerinin sebebi bu!

Böyle bir skandalı ancak darbe dönemlerinde görmek mümkün olabiliyordu hamdolsun bunu da gördük! Darbeciler, yaptıkları zulümlerden ve yolsuzluklardan ötürü yargılanmasınlar diye Anayasa’ya ek madde koyuyorlardı bu aklı evveller de Adli Kolluk Yönetmeliğini değiştiriyorlar!

Düşünebiliyor musunuz? Bu yönetmelik değişikliği sayesinde yolsuzlukların ortaya saçılmasının önüne geçebileceklerini sanıyorlar! “Yolsuzluğumuzu ortaya çıkaracaksan önce bize haber vereceksin ki sen daha ortaya çıkarmadan biz senin kafanı kopartabilelim” demeye getiriyorlar!

“Savcılığın emrinde operasyon yapması gereken polis bu bilgiyi Valiyle, Emniyet Müdürüyle veya Kaymakamlarla paylaşmak zorunda” diyorlar!

İnanabiliyor musunuz?

Şu Hukuk kepazeliğine bir bakın!

Eğer içinizde kafası çalışan bir tane bile adam kalmadıysa ben size bir yol göstereyim, bu iş yönetmelik değiştirmekle olmaz, hatta kanun değiştirmekle bile olmaz, Anayasa’da değişiklik yapmanız gerekiyor! Mesela, “Yargı erki yürütmenin emrinde çalışır” gibi bir cümle eklemeniz geçici bir çözüm olabilir. Geçici diyorum zira bu ek madde Anayasamızdaki “Kuvvetler Ayrılığı” ve “Hukuk devleti” ilkesine aykırı olacağından bu temel ilkeleri toptan kaldırmanız gerekecektir! Tek çareniz, koskoca Türkiye Cumhuriyetini Arap şeyhlerinin idare ettiği bir kabile devleti haline getirmektir! İşte o zaman belki paçayı kurtarma şansınız olabilir!

Umarım nasıl bir çıkmaz sokakta olduğunuzu anlamışsınızdır!

Hukukun onuruna sahip çıkan Barolar, Hukukçular bu kepazeliğe sessiz kalmayacaktır! Bu yönetmelik yok hükmündedir, uygulanma şansı yoktur!

Yargı üzerinde açık bir tahakküm kuran, yolsuzluğun üzerini örtmeye çalışan Hükümet Anayasal bir suç işlemektedir! Ancak bu yolun sonu Yüce Divan’a çıkacak, göreceksiniz!

Savcılar soruşturmayı kim ihlal eder ve amirleri ile paylaşırsa haklarında suç duyurusunda bulunmak zorundadır zira soruşturmanın gizliliği bir kanun emri gereğidir, yönetmelik ile Anayasal bir düzenlemenin, kanun emrinin kaldırılması mümkün değildir!

Anayasa ve Kanuna açıkça aykırı bir yönetmelik olamaz, uygulanamaz!

Normlar hiyerarşisi gereği kimse bu yönetmeliğe dayanarak işlem yapamaz!

Buradan polislere sesleniyorum, yıldırım hızıyla değiştirilen Adli kolluk yönetmeliği açıkça yasaya ve Anayasaya aykırıdır, uygulanması suçtur. Bu yönetmeliğe göre gizli soruşturmayı ifşa edenler, gizli soruşturmadan vali ve emniyet amirlerini haberdar edenler suç işlemiş olacaklardır, bunu unutmayın!

Bu yönetmelik kepazeliğine hiçbir hukukçu sessiz kalamaz, kalmayacaktır da!

Bir hukukçu suça suçluya ve asıl önemlisi delile bakar, siyasetin soyut ve mesnetsiz komplo iddialarıyla, “ABD yaptı, İsrail yaptı, Cemaat yaptı” safsatalarıyla ilgilenmez! Mahkemede şunu sorarlar adama; “şu kadar milyon dolar para yatak odanda ne arıyor? Görüntülerde şu kadar milyon dolar rüşvet alan adam sen misin? Bu parayı ne için aldın?” Bu soruya “komplo bunlar” diye cevap verirseniz geçmiş olsun derim size!

Kim yakalamışsa yakalamış, çalışmalarına emeklerine sağlık, iyi ki yakalamışlar! Bu büyük yolsuzluk ve rüşveti ortaya çıkardıkları için bu millet onlara ancak şükran duyar!

Hem sonra bütün bir yargıyı, emniyeti vs. komple belli bir cemaate atfetmek nasıl bir küstahlık!

Ne yani, yargının içinde emniyetin içinde, bu devletin içinde yolsuzluğun üstüne gidebilecek, rüşveti ortaya çıkarabilecek cemaat mensuplarından başka namuslu cesur tek bir adam kalmadı mı?

Cemaat mensupları dışındaki amir memur hakim ve savcıların tamamı korkak ve menfaat düşkünü insanlar mı?

Bu nasıl bir hakaret!

Ne derseniz deyin artık bitti, buraya kadar…

Sırtınızda artık suya batınca eriyen tuz çuvalları yok, yolsuzluk ve rüşvet süngerleri var! Yolsuzluğu meydanlarda savundukça, üstünü örtmeye çalıştıkça batacak, battıkça süngeriniz su dolacak, milletin gözünden düşecek ve boğulup gideceksiniz…

Tarihe bir kez daha bir not düşün, bundan birkaç yıl sonra, ülkemizin nasıl bir uçurumun kenarından döndüğünü daha iyi göreceksiniz!!!


(Bu köşe yazısı, sayın Av. Zafer KAZAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)