Ülkemizde “gereği düşünüldü” deyip, aslında hiç de “düşünmeyen” hakimlerimiz, mahkemelerimiz olduğu herkesin malumu! Bu nedenledir ki kimse yargıya güvenmiyor!

Bunu sadece “sağır sultan” duymadı! Sağır sultanların hüküm sürdüğü bu ülkede mahkeme var ama  “Yargı” yok! “Yargıya güveniyor musunuz?” sorusu bu anlamda aslında yanlış bir soru?

Önce “Türkiye’de neden bir yargı yok?” sorusunu sormak gerekiyor.

Biz “Mahkeme” ile “Yargıyı” birbirine karıştırıyoruz!

Bir kürsü ile “Mahkeme” kurabilirsiniz ama binlerce hakim savcı ve avukat ile bir “Yargı” kuramayabilirsiniz!

Çünkü “Yargı” demek muhakeme demektir, düşünmek demektir, usul demektir, delilleri ve somut vakayı “Hukukun evrensel ilkelerine göre” tartışmak demektir.

Bunlardan birini yapabilseydik eğer bugün yaptığımız şey “duruşma” değil “muhakeme” ve “yargılama” olurdu!

Un var yağ var şeker var ama “helva” yapamıyoruz! Bir kâse una bir çuval şeker, yarım teneke yağ katarsanız ne size aşçı derler ne de yaptığınız şeye helva! Bunun mazereti olamaz! En kötü bir aşçı bile hiçbir hal ve şartta bir kâse una bir çuval şeker yarım teneke yağ katmaz!

 İş yoğunluğu dahil hiçbir şey böyle, acemilik dahi diyemeyeceğim, bir rezilliğin mazereti olamaz!

Peki, neden Yargı yok? Çünkü bu sistemde gerçek tanımıyla bir “Yargıç” yok denecek kadar azdır! Yargıç gibi düşünen, muhakeme eden hâkimler mum ışığında yaşarken onları bulmak ve sayılarını çoğaltmak çok zor! Bu itibarla her Hâkim bir Yargıç değildir!

Hâkimlerimizin çoğu bir “Yargıç” gibi değil, polis gibi düşünüyor, Vali gibi karar veriyor!

Örnek vereyim; Fahri trafik müfettişlerinin yazdığı cezalar! Hiçbir delil kayıt vs yok! Sadece plakanıza yazılan tek satırlık bir ceza var! Vatandaş gidip sulh ceza mahkemesine itiraz ediyor, hakim karar veriyor; “usul ve yasaya aykırı itirazın reddine!” Tek cümle!!! Başka hiçbir açıklama, gerekçe, delil tartışma vs. yok! Suçluluk bir karine! Masumiyetinizi ispat bile etseniz, ki bu çok zor, Fahri müfettişin yazdığı ceza tasdik ediliyor! Ben şimdi “ayıptır bu yaptığınız, hukuku ayaklar altına aldınız” deyince ayıp mı etmiş oluyorum!?

Yargılama yapmak yılan zehrinden ilaç yapmaya benzer. İlaç bir terkiptir. Terkip yapılamazsa yapılan şey zehir siz de bir katil olursunuz!

Bu nedenle “yargıya güven neden yok?” sorusunun cevaplarını ve çözüm yollarını aramalıyız. Benim bir kısım cevabım şunlardır;
Yargıya güven yok çünkü;

–  Bu mahkemenin içinde bir “Yargı” yok, yargılama yok,
–  Bu mahkeme hiç düşünmez, düşünse de hukuk mantığı ve diyalektiği içinde düşünmez,
–  Omzunda cüppe olan her “Hâkim” bir “Yargıç” değildir,
–  Suçluluğunuzu esas kabul eder masumiyetinizi ispatlamanızı ister,
–  Masumiyetin ispatı zor aksi kolaydır,
–  Kanun ne söylerse söylesin, siz ne söylerseniz söyleyin, o vicdan adını koyduğu keyfine ve önyargısına göre karar verebilir,
– Usul ayaklar altında,
– Adalet kişiye yere ve konuma göre değişebilen iki cümlelik bir karardır,
– Bizim mülkümüzün temeli adalet değildir,
– Biz bu işi beceremedik, beceremiyoruz…

O halde çare nedir? Çare, hukukun ruhuna Fatiha okutan bu hakim ve savcılar yerine Türk Milleti adına karar verecek “Jüri” sistemini getirmektir!

Evet, bu işin çaresi Jüri sistemidir!

Jürinin karşısında herkes bağımsız ve tarafsızca yargılanabilir.

Yargılamanın katı ve şekli kuralları belirlenir ve böylece keyfiliğin önüne geçilebilir!

Vicdansa, keyfi mi örfimi olduğu belli olmayan, 1 kişinin vicdanı değil 20 kişinin vicdanı olsun, muhakeme ise 1 kişinin değil 20 kişinin muhakemesi olsun.

Avukat konuşurken “ayağa kalkıyor mu kalmıyor mu” gibi tırıvırı konuları takıntı yapan, delilsiz ceza veren, onaylayan, adını vicdan koyduğu keyfilik ile karar veren hâkimlerle buraya kadar…

Halkın güvenmediği bir Yargı’nın Türk Milleti adına karar verdiğini düşünmek artık mümkün değildir!

Unutulmasın ki “Mahkeme” başka bir şeydir, “Yargılama” başka bir şey! “Hâkim” başka bir şeydir, “Yargıç” başka bir şey!


(Bu köşe yazısı, sayın Av. Zafer KAZAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)