ÖZ:

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun “amaç” kenar başlıklı 1. maddesinde, kanunun amacının; karayollarında can ve mal güvenliğini sağlamak, gereken tedbirleri almak ve trafik düzenini sağlamak olduğu belirtilmiştir. Bu hükümle paralel olarak adı geçen kanunun 2. Maddesi ile kanunun kapsamı, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümler ile sınırlanmıştır. Bahsi geçen kanunun 10. Maddesinde ise, belediyelerin, il ve ilçe trafik komisyonu ile iş birliği içerisinde olması gerektiği, bu konuda kanuni şartlar dahilinde kendi trafik şube müdürlüğünü kurmak, görev ve yetkilerini iş birliği içerisinde kullanması/yerine getirmesi gerektiğini, kendi sorumluluk alanı içerisindeki yolların bakımını ve yapımı yapmak, gereken tedbirleri almak, gereken yerlere trafik işaretlerinin koymak ve bunların bakımını sağlamak, yolları güvende tutmak, yollarda yapılacak olan çalışmaları sağlamak ve bu konuda tedbirleri almak gibi birçok görev ve yetkiyi düzenlemiştir. Bununla birlikte, ilgili idareler bazen kendi sorumluluk alanı içerisindeki karayollarının yapımı, bakımı veya onarımı hakkında gerekli yükümlülüklerini yerine getirmemektedir. Örneğin, yollarda oluşan çukurların nedeniyle yolu kullanan bireylerin araçları kaza yapmakta ve bunun sonucunda maddi ve/veya manevi zararlar ortaya çıkmaktadır. Bunun üzerine bireyler kazanın meydana geldiği karayolundan sorumlu olan veya olabilecek idareler hakkında tazminat davası açmaktadırlar. Ancak, bireyler tarafından açılacak olan tazminat davalarında uyuşmazlığın dahil olduğu yargı yolunda bakımından birtakım tereddütler yaşamaktadır. İşte tam da bu noktada uygulamada karayollarının bakım ve/veya onarımından eksikliğinden kaynaklanan zararlardan nedeniyle açılacak olan tazminat davalarında yargı yerinim adli mi yoksa idari yargı yeri olduğu hakkında çeşitli birtakım karışıklıklar yaşanmaktadır. Bu yüzden çalışma konumuzda karayollarında ilgili idarenin bakım veya yapımdan kaynaklanan kusurlarından dolayı ortaya çıkan zararlardan dolayı açılacak olan tazminat davalarında görevli yargı yeri ile ilgili olarak uyuşmazlık mahkemesinin vermiş olduğu kararlara yer vereceğiz.

I. GİRİŞ:

Kural olarak idari eylem ve/veya işlemden kaynaklı birtakım uyuşmazlıklarda görevli yargı yeri idari yargıdır. Ancak, bazen kanun koyucu idari yargı koluna dair birtakım uyuşmazlıkları kamu yararı, usul ekonomisi, yargı usulünde birlik gibi saiklerle adli yargıda çözümlenmesi gerektiğinden bahisle kanuni düzenlemeler yapmaktadır.

Bu kapsamda, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun(KTK) 110. Maddesinin 1. Fıkrasının 1. Cümlesine göre, işleteni veya sahibi devlet ya da kamu kurumlarına ait olan araçların vermiş olduğu zararlar ve KTK’ dan doğan sorumluluk davalarında görevli yargı yeri adli yargı olacağını düzenlemiştir. Ancak, buna rağmen uygulama da özellikle karayollarının bakımı veya yapımından kaynaklan ihmaller ya da tedbirsizlikler veya özensizlikler nedeniyle ortaya çıkan zararlar nedeniyle ilgili idareler aleyhine açılacak olan tazminat(tam yargı) davalarında görevli mahkeme veya daha üst bir kavram ile ifade etmek gerekirse yargı yeri bakımından birtakım tereddütler yaşanmaktadırlar. Bu anlamda, bireyler karayollarının bakımı veya yapım eksikliğinden kaynaklanan zararların tazminine yönelik olarak kimi zaman ilgili idare aleyhine idari yargıda kimi zamanda adli yargıda tazminat/tam yargı davası açmaktadırlar. Açılan dava üzerine, idare mahkemeleri, davanın adli yargıda görülüp karara bağlanması gerektiğinden davanın görev yönüyle reddine, asliye hukuk mahkemeleri ise davanın idarenin eyleminden veya daha doğrusu idarenin eylemsizliğinden kaynaklanması sebebiyle görevli yargı yerinin idari yargı olduğu gerekçesi ile davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden reddine karar vermektedir. Böylelikle her iki ayrı yargı koluna dahil olan mahkemeler(idare ve asliye hukuk mahkemeleri) karşılıklı olarak uyuşmazlığın kendi yargı koluna dahil olmadığı hususunda kararlar vermektedir.

Bu sebeple bizler adı geçen çalışma konumuzda öncelikli olarak adli ve idari yargı alanındaki görev meselesi üzerinde duracağız. Akabinde, karayollarının bakım veya yapım eksikliği ya da bozukluğu sebebiyle ortaya çıkan zararlardan dolayı açılacak tazminat/tam yargı davalarında görevli yargı yeri ile ilgili olarak uyuşmazlık mahkemesi kararlarına yer vereceğiz.

II.  ADLİ VE İDARİ YARGIDA GÖREV MESELESİ:

İdari davalara dair uyuşmazlıklarda yargılama usulü, görevli ve yetkili mahkeme, tarafların hak ve yetkileri, dilekçeler ve kanun yolları gibi usule ilişkin kurallar 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda(İYUK) düzenlenmiştir. İdari yargıda görev meselesine geçmeden önce idari dava türlerine dair bir takım genel açıklamalar bulunacağız. İdari dava türleri, 2577 sayılı İYUK’ un “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” kenar başlıklı 2. Maddesinde düzenlenmiştir.

Buna göre, idari işlemlerin, yetki, şekil, konu, sebep ve amaç yönlerinden birinin  hukuka aykırı olması sonucunda menfaatleri ihlal edilen kişiler tarafından açılan davaya “iptal davası”, idari eylem ve/veya işlem dolasıyla kişisel hakları zedelenen kişilerce açılan davaya “tam yargı” davası, Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar “idari sözleşmeden” kaynaklan davalar olarak adlandırılmaktadır. Görüldüğü üzere, idari davalar, iptal, tam yargı ve idari sözleşmeden kaynaklanan davalar olmak üzere üçe ayrılmaktadır.

İdari davalarda görevli mahkemeler, Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemeleridir( İYUK m. 1 f.1). Ancak, idari yargıda genel görevli mahkeme idare mahkemesidir. İdare ve vergi mahkemeleri ilk derece mahkemesi, bölge idare mahkemesi istinaf mahkemesi, danıştay ise, hem ilk derece mahkemesi hem de temyiz mahkemesidir[1].

Hal böyleyken, idari yargı koluna dair mahkemeler, davanın açılması üzerine İYUK m. 14 f.3-a bendi uyarınca mahkemelerin görevi ve yetkisi konusunda ilk inceleme yapılmaktadır. İdari yargı koluna dair mahkeme, dava dilekçesi üzerinde yapmış olduğu ilk inceleme üzerine uyuşmazlığın adli yargı koluna dahil olduğunu, dolasıyla uyuşmazlığın adli yargıya dahil mahkemelerde çözümlenmesi gerektiğine kanaat getirirse o durumda davanın İYUK m..15 f.1-a, .c.1 uyarınca reddine karar verir. İdari nitelikte mahkemelerin davanın görev yönünden reddine dair kararına karşı taraflarınca ilgisine ve duruma göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir(İYUK m. 15 f.1-4). Davacı taraf, idari yargı merciince davanın görev yönünden reddine dair karar hakkında yasal süre içerisinde istinaf kanun yoluna başvurmaması halinde veya başvurup da istinaf kanun yolu başvurusunun reddi ile davanın görev yönünden reddine dair kararının onanması halinde idari yargı merciince davanın görev yönünden reddine dair kararı kesinleşecektir. Bunun üzerine davacı, davasının adli yargı merciinde açması gerekmektedir.

Buna karşılık, adli yargı kolunda ise ceza mahkemeleri ile hukuk mahkemeleri bulunmaktadır. Ancak bizler konumuzla bağlantılı olarak adli yargı kolunda hukuk mahkemeleri üzerinde duracağız.

Adli yargının hukuki uyuşmazlıklara ilişkin yargılama usulü, mahkemelerin görevi, yetkisi, ispat, tarafların hak ve yetkisi ve kanun yolu gibi usule ilişkin hususlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda(HMK)düzenlenmiştir. HMK’ya göre, kanunda sulh hukuk mahkemeleri ile diğer mahkemelerin görev alanına giren dava ve işler hariç olmak üzere konusu malvarlığı veya şahısvarlığı haklarını ilgilendiren dava ve işlerde aksine bir hüküm yoksa asliye hukuk mahkemeleri görevlidir(HMK m.2). Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin hükümler kamu düzenindendir(HMK m. 1). Ve yine HMK’nın 114. Maddesinin 1. Fıkrasının b bendine göre bir davanın esastan görülebilmesi için uyuşmazlığın adli yargı koluna, adli yargıda ise hukuk yargısının görev alınana girmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle yargı yolunun caiz olması gerekmektedir. Bu husus, bir dava şartı olup; mahkeme resen dikkate alabileceği gibi taraflarda süresiz bir şekilde ileri sürülebilir(HMK m.114 f.1-b; HMK m.115). Yargı yolunun caiz olmadığı durumda yani uyuşmazlığın idari yargı kolunda çözümlenmesi gerektiği anlaşılırsa mahkeme davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden reddine karar vermesi gerekmektedir(HMK m.115 f.2, c.1). Yargılamanın tarafları, hukuk mahkemesince yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle verilen davanın usulden reddine dair kararının hakkında şartlarını taşıması halinde kanun yoluna başvurabilir. Süresi içinde kanun yollarına başvurulmaz veya başvurulup da reddedilirse yani derece mahkemesinin vermiş olduğu yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine dair karar kesinleşecektir.

 III. ADLİ YARGI VE İDARİ YARGI ARASINDAKİ GÖREV UYUŞMAZLIĞI VE ÇÖZÜM YÖNTEMİ:

Uygulama da bazen bir uyuşmazlığın adli yargı koluna mı yoksa idari yargı koluna mı dahil olduğu hususu hakkında tereddütler yaşanabilir. Davacılar,  ortaya çıkan uyuşmazlık hakkında kimi zaman adli yargı koluna dahil hukuk mahkemelerde ya da idari yargı koluna dair mahkemelerde dava açmaktadırlar.

Davacılar tarafından açılan dava, idari yargı koluna dahil mahkemelerde açılmışsa söz konusu(idare mahkemesi, vergi mahkemesi, danıştay vs.) mahkeme, İYUK m.14 hükmü uyarınca dilekçe üzerinde yapmış olduğu ilk inceleme sonucunda davanın adli yargıda çözümlenmesi gerektiğinden bahisle davanın İYUK m.15 f.1 uyarınca görev yönünden reddine karar vermektedir. Davacılar, bu karara karşı daha öncede çeşitli vesilelerle ifade ettiğimiz üzere duruma ve ilgisine göre istinaf ya da temyiz kanun yoluna başvurabilir. Ancak, davacılar, söz konusu karara karşı istinaf ya da temyiz kanun yoluna başvuru yapılmaması halinde ya da yapılıp da kanun yolu başvurusu reddedilmesi halinde davanın görev yönünden reddine dair kararı kesinleşecektir.

Buna karşın, ilgili uyuşmazlık hakkında davacılar adli yargı koluna dahil hukuk mahkemelerinde dava açmış ise o durumda davanın açıldığı hukuk mahkemesi uyuşmazlığın idari yargı koluna dair mahkemelerde çözümlenmesi gerektiği bu sebeple yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermektedir. Yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair kararı hakkında yargılamanın tarafları, sair şartlarını taşınması halinde yasal süre içerisinde kanun yolu başvurusunda bulunabilirler. Ancak taraflar, yasal süre içerisinde söz konusu karar hakkında kanun yolu başvurusunda bulunmaz ise ya da bulunmuş olup da reddedilmiş ise o durumda derece mahkemelerinin vermiş olduğu davanın yargı yolu caiz olmaması nedeniyle vermiş olduğu usulden ret kararı kesinleşmiş olacaktır.

Böyle bir durumda, yargılamanın tarafları, bir uyuşmazlık hakkında ilk başta idari yargı koluna dahil idare mahkemelerinde açmış olduğu davanın( görevli mahkemenin adli yargı koluna dair mahkemeler olduğundan bahisle)görev yönünden reddine dair kesinleşmiş karar üzerine aynı uyuşmazlıkla ilgili olarak adli yargı koluna dair hukuk mahkemelerinde yeni bir dava açmış olup da söz konusu davadaki hukuk mahkemesi de uyuşmazlığın idari yargı koluna dahil mahkemelerce çözümlenmesi gerektiğinden bahisle davanın yargı yolu caiz olmaması nedeniyle usulden reddine dair kesinleşmiş karar üzerine ya da tam tersine tarafların ilk başta uyuşmazlıkla ilgili olarak adli yargı koluna dair hukuk mahkemelerinde açmış olduğu dava idari yargı koluna dahil mahkemelerce çözümlenmesi gerektiğinden bahisle davanın yargı yolu caiz olmaması nedeniyle usulden reddine dair kesinleşmiş karar üzerine aynı uyuşmazlıkla ilgili olarak idari yargı koluna dahil idare mahkemelerinde açmış olduğu davanın( görevli mahkemenin adli yargı koluna dair mahkemeler olduğundan bahisle)görev yönünden reddine dair kesinleşmiş karar üzerine adli ve idari yargı kolları arasında görev uyuşmazlığı çıkacaktır. Bu görev uyuşmazlığı öğretide ve kanunda “olumsuz görev uyuşmazlığı “ olarak nitelendirilmektedir.

Adli ve idari yargı arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlığı Uyuşmazlık Mahkemesince kesin olarak karara bağlanacaktır. Nitekim bu husus Anayasamızın “Uyuşmazlık Mahkemesi ” kenar başlıklı 158. Maddesinin 1. Fıkrasında şöyle ifade edilmiştir: “Uyuşmazlık Mahkemesi adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir” . Aynı şekilde, bu durum yine 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun1. Maddesinde şöyle hüküm altına alınmıştır: “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir”

Az yukarıda bahsettiğimiz ihtimaller dahilinde adli ve idari yargı kolları arasında yaşanan olumsuz görev uyuşmazlığı hakkında uyuşmazlık mahkemesine başvuru hakkı yine yukarıda zikredilen 2247 sayılı Kanunun 14. Maddesinin 2. Fıkrasına göre davanın taraflarına aittir. Davanın tarafları, adli ve idari yargı arasındaki olumsuz görev uyuşmazlığını uyuşmazlık mahkemesine çözümlenmesi amacıyla taşıyabilmesi için 2247 sayılı kanunun 14. Maddesinin 1. Fıkrasında da aynen ifade edildiği üzere, adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. Davanın tarafları bu şartlar dahilinde görev uyuşmazlığının giderilmesi için talepte bulunması halinde son görevsizlik kararı veren yargı mercii, ilk görevsizlik kararı verilen merciine ait dava dosyası da temin edilerek görev uyuşmazlığının giderilmesi amacıyla yapılan talep hakkında karar verilmek üzere uyuşmazlık mahkemesine gönderilir. Bunun üzerine uyuşmazlık mahkemesi, 2247 sayılı Kanunun ilgili maddelerinde yer alan usul ve esaslar dairesinde söz konusu görev uyuşmazlığı hakkında yani uyuşmazlığın çözümleneceği yargı yerinin belirlenmesi amacıyla karar verecektir.

Davanın tarafları haricinde,  2247 sayılı Kanunun 19.maddesi uyarınca, adli ve idari  yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. Bu durumda da, Uyuşmazlık Mahkemesi adli ve idari yargı kolları arasındaki görev uyuşmazlığını 2247 sayılı Kanunun ilgili hükümleri uyarınca karara bağlayacaktır.

Görüldüğü üzere,  adli ve idari yargı kolu arasında ortaya çıkacak olan görev uyuşmazlığı hakkında Uyuşmazlık Mahkemesine başvuru hakkı kural olarak yargılamanın taraflarına aittir. Ancak, istisnai olarak 2247 sayılı Kanunun ilgili maddeleri uyarınca şartları taşıması halinde yargı mercileri de başvurma hakkına sahiptir.

 IV.  KONUYA DAİR UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARLARI VE DEĞERLENDİRMELER:

Uygulamada karayollarından sorumlu kimi idareler bazen kendi sorumluluk alanı içerisindeki yolların yapımı ve/veya bakımı hususunda gerekli çalışmaları yapmamakta bu konuda alınması gereken tedbirleri almamaktadır. Yollarda meydana gelen bazı bozulmalar, yapımındaki veya bakımındaki eksiklikler sebebiyle söz konusu yolda bireylerin araçları ile seyir halindeki giderken kaza yapmaktadırlar. Yapılan kazalar sebebiyle bireylerin hem şahısvarlıkları hem de malvarlıkları maddi ve/veya manevi anlamda zarar görmektedirler.

Bireyler, karayollarının yapımı ve bakımındaki bozukluklar veya eksiklikler nedeniyle araçları ile seyir halindeyken kaza yapmaları sonucunda uğramış olduğu maddi ve/veya manevi zararlarının tazmini amacıyla bazen idari yargı da bazen de adli yargıda tam yargı/tazminat davası açmaktadırlar. Ancak, bahsi geçen uyuşmazlıklarla ilgili olarak gerek adli yargı koluna dair gerekse idari yargı koluna dair mahkemeler kendi yargı kollarının söz konusu uyuşmazlıkları çözmeye yetkili olmadığı, kendi yargı yerlerinin görevli olmadığı gibi gerekçeler ile karşılıklı görevsizlik kararları vermektedirler.

Bunun üzerine gerek yargılamanın tarafları gerekse şartlarını taşıması halinde adli ve idari yargı kolları arasında gerçekleşen görev uyuşmazlığını çözmek amacıyla uyuşmazlık mahkemesine başvurmaktadırlar.

Uyuşmazlık mahkemesi konuya dair vermiş olduğu birçok kararında[2], 2918 sayılı KTK’ nın 1. Maddesinde, kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği sağlamak ve de bununla ilgili tedbirleri almak olduğunu, aynı kanunun 2. Maddesinde ise, kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri kapsamış olduğunu, aynı şekilde aynı kanunun 10.maddesi ile, ilgili belediyelere kanun gereği yüklenen yükümlülüklerini il ve ilçe trafik komisyonları ile diğer mahalli trafik birimleri ile koordineli çalışarak yerine getirmesi gerektiğini, kendi trafik şube müdürlüklerini kurmasının gerekli olduğunu, kendi sorumluluk alanında bulunan karayollarına ilişkin olarak gerekli yol yapım ve bakım çalışması yapması gerektiğini, yolların can ve mal güvenliği bakımından gerekli tedbirleri alması gerektiğini, karayollarında trafik için tehlike arz edebilecek engelleri gece veya gündüz rahat bir şekilde görülebilecek bir şekilde işaretlemek gibi hususları düzenlemiş olduğunu, ve yine aynı kanunun 110. Maddesinin 1. Fıkrasına göre, işleteni veya sahibi devlet ya da kamu kurumlarına ait araçların sebep olmuş olduğu zararlarda dahil olmak üzere, KTK’ dan doğan tüm sorumluluk  davalarının adli yargıda görüleceğine dair düzenlemenin yer almış olduğunu, Anayasamızın 158. maddesinin son fıkrasına göre diğer mahkemeler ile Anayasa Mahkemesi kararları arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi kararlarının esas alınacağı dair kuralın olduğu,  KTK’nın 110. Maddesindeki göreve ilişkin kuralın anayasaya aykırı olmadığına ilişkin Anayasa Mahkemesinin (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.) kararının Anayasamızın 158. Maddesinin son fıkrası uyarınca derece mahkemeleri ve uyuşmazlık mahkemelerince dikkate alınması gerektiğini,  bu sebeple, KTK’ nın 110. Maddesi ile Anayasa Mahkemesinin bu madde hakkında somut norm denetimi sonucunda maddenin Anayasaya aykırı olmadığına ilişkin kararı ve gerekçesi dikkate alındığında, adı geçen kanunun kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesine istikrarlı bir şekilde ifade etmiştir.

Benzer şekilde, uyuşmazlık mahkemesi adli ve idari yargı koluna dair görev uyuşmazlıklarında sigortalı aracın uğradığı hasarı ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 110. maddesi kapsamında, adli yargı yerinde, görülmesine gerektiğini kararlarında belirtmiştir[3].

Uyuşmazlık mahkemesinin konuya dair vermiş olduğu kararları yerindedir. Şöyle ki; 2918 sayılı KTK’nın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. Maddesinde, işleteni veya sahibinin devlet ya da kamu kurumlarının olduğu araçların vermiş olduğu zararlar ile bu kanundan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda çözümleneceğini düzenlemiştir. KTK’nın mahkemelerin göreve ilişkin 110. Maddesi 6100 sayılı HMK ve 2577 sayılı İYUK ile sair mevzuat hükümlerinde yer alan mahkemelerin görevine ilişkin hükümlerden öncelikli uygulanması gerekmektedir. Çünkü, KTK’nın konuya ilişkin kanun hükmü HMK, İYUK ve sair mevzuattaki hükümlere nazaran özel niteliktedir. Bununda ötesinde, Uyuşmazlık Mahkemelerinin konuya ilişkin kararlarında haklı olarak gerekçe babında dayanmış olduğu AYM’nin KTK’nın 110. Maddesinde yer alan göreve ilişkin kuralının anayasa aykırı olmadığına dair somut norm denetimi kararı ile Anayasamızın “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” Şeklindeki 158. Maddesinin son fıkrası ve Anayasamızın “XI. Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü”  kenar başlıklı “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” şeklindeki 11. Maddesi söz konusu uyuşmazlıklarda adli yargı yerinin görevli olduğu sonucunu çıkarmaktadır. Aksinin kabulü, bahsi geçen uyuşmazlıklarda görevli yargı yerinin adli yargı olduğunu öngören kanun hükmünün amacı ile bağdaşmayacağı gibi bu durum hukukun üstünlüğü, hukuk devleti ilkeleri, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkesi, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ile Anayasanın üstünlüğü prensibine aykırılık teşkil edecektir.

Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, karayollarında ilgili idarelerin yol yapım ve/veya bakım çalışmalarından kaynaklanan kusurlar nedeniyle ortaya çıkan zararlara ilişkin tazminat ve rücu davaları adli yargıda görülüp karara bağlanması gerekmektedir.

V.  SONUÇ:

Karayollarının bakımı ve/veya yapımındaki eksiklik ya da bozukluklar sebebiyle yaşanan kaza sonucunda bireylerin gerek malvarlıklarında gerekse şahısvarlıklarında meydana gelen maddi ve/veya manevi zararlarının tazmini amacıyla kazanın meydana geldiği yerdeki karayolundan sorumlu ilgili idareler aleyhine açılacak tazminat davalarında görevli yargı yeri adli yargıdır. Nitekim, 2918 sayılı KTK’nın m.110 f.1’e göre, işleteni veya sahibi devlet ya da kamu kurumlarına ait olan araçların vermiş oldukları zararlarda dahil olmak üzere KTK uyarınca ortaya çıkan sorumluluk davaları adli yargıda görülür. Aynı şekilde, konuya ilişkin AYM kararları ve Uyuşmazlık kararları da  bu yöndedir.

-----------------

[1] Ayrıntılı bilgi için bkz: Eraslan, Y;  Bilgin, H. (2017). İdari Yargıda Görev Uyuşmazlığı,  Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, (8), s. 151-187.

[2] Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, 25.06.2018 K.T., 2018/400 E., 2018/443 K.; Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, 28.09.2020 K.T., 2020/490 E., 2020/518 K.; Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, 11.04.2016 K.T., 2016/196 E., 2016/236 K.; Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, 28.12.2015 K.T., 2015/931 E., 2015/955 K.; Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, 10.07.2017 K.T., 2017/450 E., 2017/503 K., https://kararlar.uyusmazlik.gov.tr/, Erişim Tarihi: 12.08.2023.

[3] Söz konusu kararlar için bkz: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, 08.05.2017 K.T., 2017/199 E., 2017/277 K. ; Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, 21.10.2019 K.T., 2019/554 E., 2019/700 K., https://kararlar.uyusmazlik.gov.tr/ , Erişim Tarihi: 12.08.2023.

Anahtar Kelimeler: Karayolları, Görevli Yargı Yeri, Adli Yargı, İdari Yargı, Uyuşmazlık Mahkemesi,