Adalet (yani Adaletin gözetilmesinden oluşan fayda) beklentiye dayanır ve beklenti de yasanın parmağını izler. . . Bentham, UC lxx(a). 21
Bir eylemi, ölçüyü veya toplumsal veya yasal düzenlemeyi, genel etkisinin toplumdaki kişilerin çoğunluğunun mutluluğunu veya genel refahını ilerletmek olduğu şeklinde gören ahlaki felsefe yaklaşımıdır. Yararcılık, toplumun yarar ve yüklerinin dağıtımında adalet sorununa yönelik hedef odaklı bir yaklaşımdır, çünkü kolektif iyiliğin veya refahın ilerlemesine öncelik verir. Kural yararcılığı, eylem faydacılığındaki bazı sorunlardan kaçınmaya çalışır. Örneğin, eylem- yararcılıkta, her boş zamanımızın hayır işi yaparsak daha fazla toplumsal yarar sağlayacağına karar verilirse, hayır işi için televizyonu bırakmamız gerektiği anlaşılıyor. Ancak kural-yararcılığında, boş zamanı yasaklayan bir kural toplumsal olarak yararlı değildir, dolayısıyla hayır işi için boş zamanı terk etmemiz gerekmez.
Bentham’a göre yarar (utility) mutluluk, aynı zamanda zevk alma, iyi ve ilgi demektir.1 Maddeci bir felsefe olarak belirmekte, yalnızca zevk ve acı vardır. Bentham benim bireysel haklarım arasında ayrım yapmayıp, daha ziyade tüm vurguyu toplam sonuçlara yapmaktadır. Böylece tek bir kişiye verilen zarar, acı haklı gösterilebilir: Öteki insanlarda yaratılan zevk toplamda ağır basmaktadır. İşte Bentham’ın siyasi ve ahlaki matematiğinin doğasıdır.
Bentham için tüm zevkler aynıdır; tüm zevkler duygusaldır, tüm zevkler fiziki, kendini iyi hissetme deneyimini içermektedir-Niceliksel zevk. Bentham için tüm zevkler aynıdır. İki birim zevk de aynıdır. Yaşar Kemal’in bir eserini okumakla bir barda bir bardak şarap içmek için bir ayrım söz konusu değildir.
Bunlar arasında bir ayrım yapılamaz. İşte bu saptama John Stuart Mill’i rahatsız etmiştir. O’na göre, zevkler açısından türde farklılıklar vardır-niteliksel açıda farklı zevkler vardır. Örneğin entelektüel nitelikli zevkler yanında fiziki zevkler (yeme-içme). Birinci ikincisine üstün gelmektedir.
Bentham’ı kamu ahlaki sorunlarıyla etkin biçimde ilgilenmeye yönelten şey, bir hukuk öğrencisiyken işbaşında gördüğü yaygın sosyal adaletsizlikler oldu. Bentham, XVIII. Yüzyıl başında İskoç-İrlandalı filozof Francis Hutcheson’un şu düsturunu “En iyi edim, en fazla sayıda insana en büyük mutluluk sağlayan edimdir.” önermesini ilke olarak benimsedi. Bentham bu düsturu geliştirerek bir ahlak felsefesine dönüştürdü.
Bentham’ın yararcılığı, ahlaki soruşturmaları/araştırmaları, sosyal bilimlerde araştırma programlarına dönüştürülmüştür:
- Psikologlar, siyaset bilimciler, kriminologlar, ekonomistler, sosyal psikologlar v.s, sosyal uygulamaları ve hükumet programlarını inceleyerek en iyi biçimde acıyı azaltıcı (ve zevkin en iyi) şekilde elde edilmesine katkıda bulunacaklardır.
- Sorun şu olacaktır: Hangi olası sonuçlar genelde zevki arttırıp, acıyı minimize edeceklerin saptanmasıdır.
- İngiliz yaklaşımında, soyut (felsefi/metafizik) uğraşlar yerine acı ve elem öne çıkmaktadır.
“Genel mutsuzluk ortamında kimse mutlu olamaz”. Diğer insanların mutsuz olduğu bir ortamda, topluma karşı duyarsız bir kişinin mutluluğu ancak sadist bir mutluluk olabilir.
Bentham, “Herkes bir sayılacak, hiç kimse birden daha çoğu sayılmayacaktır” biçiminde anlatılan demokratik bir ilkenin gerektiğini savunuyordu. Yasama faaliyeti söz konusu olduğunda, bu ilke, uygar bir düzende, sesi yüksek çıkan bir azınlık sesi (veya gürültüsünün) sessiz insanları yönetmesine izin vermemek anlamına gelir.
Yararcılığın önemli bir niteliği de radikal bir sonuçsallık sergilemesidir. Niyet değil, sonuca bakılmaktadır. Bunun karşıtı ise niyet, süreç ve usul olmaktadır-deontolojik yaklaşımda Kant’ın takipçileri olarak R. Nozick ve J. Rawls yer almaktadır. Bentham’a göre, yarar biliminde her şey ölçülebilir. İşte eylem yararcılığında, mutluluk aritmetiği’nin temelinde yatan çeşitli niteliklerin (yoğunluk, süre, kesinlik, yakınlık/ propinquity, verimlilik/fecundity, saflık ve kapsam) her biri eylemin yararını saptamak üzere değerlendirilmelidir.
Halka görüşleri ve duyguları sorulduğunda ortaya çıkan toplama göre tasarı kabul ve reddediliyor. Cezaevlerinin özelleştirilmesi projesi ele alındığında, halk oylaması ile “haz” ve “acı” birimleri saptanması sürecinde,
+ Y=Beni hafifçe mutlu edecek; +2Y=Beni biraz fazlaca mutlu edecek; +3Y=Beni çok mutlu edecek; +4Y=Beni mutluluktan uçuracak; - Y = Beni hafifçe mutsuz edecek; -2Y=Beni biraz daha fazla mutsuz edecek;-3Y=Beni gerçekten mutsuz edecek; -4Y=İntihar etmeyi bile düşünebilirim. Kamuoyu yoklaması sonucunda 4,5 milyon (-Y) birim halk mutsuzluğu seçerken, 6 milyon (+Y) birim mutluluğu seçerse, cezaevleri özelleştirilir. Demokratik yaklaşımla çoğunluk istediğini almakta; bir bakıma yararcılık demokratik bir görüntü sergilemektedir.
Yararcıların için gerekçelerin önemi yoktur; yalnız sonuçlar önemlidir. Asıl vurgu fail üzerinde değil, edim üzerindedir. J. Bentham ve J.S.Mill insanların gerekçelerinin görülemediği ve ölçülemediğini ama eylemlerin sonuçlarının görülebileceğini öne sürmektedirler. İşte bu nedenle, yararcılık, “sonuçsallık” olarak da bilinmektedir.
- Yaşam destek ünitesine bağlı komadaki bir hasta/ sokak serserisi bir alkoliğin öldürülmesinin yararcılık açısından irdelenmesi ve öte yandan “yaşam hakkı” ile “insanları öldürmemeliyiz” kuralı insanların yaşamlarını sürdürmesinin, “kural yararcılığı”nın (Mills) daha üstün bir yarara hizmet edeceğidir.
- Amaç (sonuç) hangi durumlarda aracı haklı çıkarabilir? Suçlu olduğunu bildiği bir sanığın mahkûm edilmesini garanti etmek üzere bir polisin yalancı tanıklık etmesi kabul edilebilir mi? Adil yargılanma hakkı, usul adaleti herkes için bir güvence olduğundan bu amaç olası toplumsal yararı haklı çıkarmak yerine toplumsal zarar doğuracak niteliktedir.
Bu niteliklerin çoğunun anlamı kendiliğinden belirgin ise de Bentham, fecundity/üretkenlik/verimlilik ile aynı tür zevk veya acının devam etmesi; saflık ile sözü edilen eylemi karşıt bir duygunun takip etmemesini ve kapsam’la duruma göre zevk veya acıyı yaşayan insan sayısını kastetmektedir. (Eylem yararcılığı).
Bentham, yarar ilkesinin doğrudan kanıtlanamayacağını kabul etmekte; “başkaca her şeyi kanıtlamak için kullanılanın kendisi kanıtlanamaz: Kanıtlar zincirinin başlangıcı başka bir yerde olmalıdır. Böyle bir kanıtı vermek olanaksız olduğu kadar da gereksiz olduğunu” belirtmektedir.
Kural Yararcılığı
Kural yararcılığı da şöyle formüle edilebilir: Bir eylemin doğruluğu veya yanlışlığı, herkesin benzer durumlarda yapması gereken eyleme yönelik kuralın sonuçlarının iyiliği veya kötülüğüne göre belirecektir. Bu yararcılık türü, zaman içinde deneyimin bizi belirli davranış biçimlerinin yararları konusunda aydınlatacağını, böylece bunların kural haline gelmesi gerektiğini ileri sürer. Hukuk teorisyenleri adalet hakkında söylevde bulunurken, özellikle bir kuralın adaleti (veya adaletsizliği) üzerine konuşacaklarından yararcılığın bu türü özellikle ilgi çekici olabilir.
Bentham’ın Hukuk Teorisi
Bentham’a göre yasa koyucu, toplumun total mutluluğunu en yüksek dereceye çıkarmak için hukukun amaçları olarak şu dört ana ilkeyi göz önünde bulundurmalıdır:
- İdame ilkesi: Geçim vasıtalarını sağlamak;
- Bolluk/refah yaratmak;
- Eşitliği teşvik etmek; ve
- Güvenliği sağlamaktır.
Hukukun dört amacı arasında özgürlüğe yer vermemesinin nedeni, O’nun, özgürlüğü güvenliğin bir öğesi olduğunu saymasındandır.
Teorik açıdan birbirinden ayrıştırılabilen bu dört amacın, O’na göre, uygulamada çoğu kez birbirine karıştığı görülmektedir. Örneğin refahı sağlamak amacını güden yasa aynı zamanda geçim vasıtalarını sağlamak için gerekli olanakların var oluşuna neden olduğu gibi güvenliğin sağladığı huzur, ticaret ve sanayinin gelişmesine, bireylerin daha çok çalışıp kazanmasına etkili olmaktadır. O’nun bu amaçların tümünü hür teşebbüs ile sağlama düşüncesi, refah devletinin tipik amaçlarını çağrıştırmaktadır.
O’na göre, hukukun amacı mutluluğu pekiştirmektir. Tüm yasaların müşterek olan veya olması gereken genel amacı toplumun total mutluluğunu pekiştirmektir ve bu nedenle, ilk önce mutluluğu azaltma eğilimindeki her şey giderilmelidir.
Bentham ve Ceza
Yararcılığın entelektüel kökleri David Hume ve Claude-Adrien Helvétius gibi on sekizinci yüzyıl filozofları tarafından ortaya konmuş ve ceza adaleti için çıkarımları on dokuzuncu yüzyılın başında Cesare Beccaria ve Jeremy Bentham gibi reformcular tarafından hızla fark edilmiştir. Yararcılık o zamandan beri ceza adaleti araştırmalarına (en azından İngilizce konuşulan dünyada) günümüze kadar egemen olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ceza hukuku alanındaki önde gelen metin- Model Ceza Kanunu-8 kesinlikle faydacı bir belgedir; yirminci yüzyılın önde gelen İngilizce konuşan ceza hukuku filozofu- H.L.A. Hart- alana ilişkin yararcı bir anlayış ortaya koymuştur ve dünyanın büyük bir bölümündeki modern ceza adaleti reform çabaları, ampirik olarak yönlendirilen, yararı maksimize eden politika düşüncesi tarafından motive edilmektedir. Faydacılığın ortaya çıkışından bu yana geçen yaklaşık 300 yılda, ceza adaleti hakkındaki düşüncelerimizi kökten değiştirmiştir.
Yararcılık, XIX. yüzyılda ikinci bir gelişme aşamasında, Beccaria'nın geçiş figürü ve Jeremy Bentham ile John Stuart Mill'in merkezi oyuncular olarak kendi başına ortaya çıktı. Yararcılık, ceza adaleti de dahil olmak üzere insan çabasının hemen hemen her yönünü yeniden şekillendirmek için oldukça ayrıntılı bir ilkeler dizisine yol açtığı ikinci aşamaydı: Kanıt yasasında değişiklikler, ceza savunmaları yasası, cezalandırma rejimleri, cezaevi tasarımı, polislik uygulamaları ve çok daha fazlası. Son olarak, üçüncü aşamada, yirminci ve yirmi birinci yüzyıllarda yararcılık, ceza adaleti reformu da dahil olmak üzere çok çeşitli yasal alanlarda politika analizi için standart çerçeve haline geldi.9
Yirminci ve yirmi birinci yüzyılın büyük bölümünde yararcılık, ceza adaleti kurumlarını analiz etmek için baskın kritik çerçeve olmuştur. Bugüne kadar, suç sayma tartışmaları, Mill'in yararcılığı, güvenliğin maksimizasyonundan ziyade (Bentham'ın yapmaya meyilli olduğu gibi) bireysel özgürlüğün maksimizasyonuna bağladığı 'zarar ilkesi' konuşmalarıyla domine edilmektedir.6
Yararcılık, suç sayma meseleleri hakkındaki tartışmalara hakim olmamıştır, ancak ceza tartışmalarındaki önemi rakipsizdir. Yirminci yüzyılın büyük bölümünde, cezai cezanın tek saygın savunması, caydırma veya rehabilitasyon açısından çerçevelenen yararcı olmuştur. Rehabilite edici ideal - Bentham'ı takiben, cezanın temel amacının bir tür ahlaki yeniden eğitim olarak tasarlandığı- cezai hüküm açıklamalarına hakim olmuştur. Cezalandırma akademisyenleri arasındaki temel tartışmalar, bunun cezai hüküm vermenin uygun amacı olup olmadığıyla ilgili değildi, yalnızca bu amacın ceza hukukunun suç için bireysel sorumluluk temelinde ceza dağıtımına olan bağlılığıyla uyuşup uyuşmayacağıyla ilgiliydi. Faydacı ceza açıklamalarına yönelik en bilinen meydan okuma, bunu yapmanın daha fazla toplumsal refaha yol açacağı durumlarda masumları cezalandırmayı haklı çıkarma potansiyeline sahip olmasıdır- Bentham'ın yeterince cevaplayamadığı bir meydan okuma.
Çağdaş politika tartışmalarında, cezai cezalandırmanın temel gerekçesi, Rawls, Hart, Ashworth ve von Hirsch tarafından ortaya konulan sınırlamalar dahilinde de olsa, açıkça yararcı olmaya devam ediyor. Örneğin Kanada'da, cezalandırmanın 'temel ilkesi' 'bir cezanın suçun ağırlığına ve suçlunun sorumluluk derecesine orantılı olması gerektiği' olsa da her cezai ceza, sayılan politika amaçlarından (genel ve özel caydırma ve rehabilitasyon dahil) bir veya daha fazlasını desteklemelidir.
Cezanın bir kötülük olduğu ve yarar ilkesi uyarınca fazlaca kötülüğü gidermek/önlemek beklentisi olduğunun da öngörülmesi gerekmektedir. Aşağıdaki hallerde ise cezaya başvurulmamalıdır:
- Önlenecek bir zarar-eylemin tüme zararlı-olmaması;
- Cezanın zararı önleyici işlev görememesi;
- Sonuçta beliren zararın, önlenmesi istenilen zarardan daha büyük olması; ve
- Zararın kendiliğinden veya daha ucuz bir şekilde önlenebilmesidir.
Bentham, suçlar ve cezalar arasındaki oran konusunda da bazı kurallar koymaktadır. Sosyal yarar kavramı ile ilgili bazı kurallar şöyledir:
- Suç için saptanan ceza değeri, hiçbir halde, suçun sağladığı yararı gidermek için yeterli olandan az olmamalıdır.
- Suçun neden olduğu zararın büyüklüğü oranında ceza bağlamındaki bedel de büyük olmalıdır.
- İki suçun cezası karşılaştırıldığında, daha ağır suç için öngörülen ceza insanı hafif suçu işlemeye yöneltici yeterlikte vazedilmelidir.
Yasama erkinin işi, kamusal ve özel menfaatler arasında ahengi sağlamaktır. Benim hırsızlık yapmaktan kaçınmam kamu menfaatine iken, etkili bir ceza hukuku benim menfaatimedir. Ceza hukuku böylece bireysel menfaatler ile toplum menfaatlerini örtüştüren bir metot olmaktadır.
O’na göre, insanlar suçludan nefret ettiğimiz için değil; fakat, suçun önlenmesi için cezalandırılmaktadır. Cezaların kesin olması cezaların şiddetinden daha önemlidir.
Amerikan ceza hukuku araştırmalarının önde gelen belgesi olan Model Ceza Kanunu, cezai suç için genel bir gerekçelendirme ilkesini şu terimlerle ortaya koymaktadır: 'Failin kendisine veya bir başkasına zarar veya kötülük gelmesini önlemek için gerekli olduğuna inandığı davranış, bu tür bir davranışla önlenmesi amaçlanan zarar veya kötülük, suçlanan suçu tanımlayan yasa tarafından önlenmesi amaçlanan zarar veya kötülükten daha büyük olduğu takdirde haklıdır...'
Çağdaş ceza hukuku bilginlerinin çoğu, bunu cezai yasaklar ve gerekçelendirmeler konusundaki ahlakçı anlayışlarına bir meydan okuma olarak görmüştür.10
[Bentham’ın yazıları] kendi yaptıkları yıkıntıların altında gömülü, patlamış mermilere benziyor.
Fitzjames Stephen, Digest of Law of Evidence
Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel
-----------------
1 Bentham, 11 yaşında Oxford’a; 15 yaşında hukuk fakültesine; 19 yaşında Baroya kaydoluyor. Kendisi avukatlık yapmayarak tüm yaşamını hukuk felsefesi ve ahlak felsefesine odaklıyor. Kişisel veya sosyal ahlak için olsun en yüksek ahlak ilkesi genel refahı veya kolektif mutluluğu maksimize etmek veya hepsinin ötesinde zevki acıya oranla yükseltmek ahlakiliğin en yüksek ilkesidir. Özetle yararın maksimize edilmesidir.
8 Model Ceza Kanunu (veya MPC), Amerikan Hukuk Enstitüsü tarafından derlenen ve ilk olarak 1962 yılında yürürlüğe giren bir model kanundur. MPC'nin yürürlüğe girmesinin ardından, birçok eyaletin ceza kanunları önemli reformlardan geçti ve bugüne kadar birçok eyaletin ceza kanunları MPC'ye dayanmaktadır.
9 Mustafa T. Yücel. Kriminoloji, Ank., 2024: XVIII. asrın sonuna doğru Beccaria’dan esinlenen İngiliz filozofu Jeremy Bentham’da (1748-1832) yarar ve acı arasındaki bir dengenin suçlu bir davranışı özgürce seçmesine rehberlik edeceğini ileri sürdü. Bentham, cezaların düzenlenmesine egemen olacak şu kuralları formüle etti:
1. Suç için saptanan ceza değeri, hiçbir halde, suçun sağladığı yararı gidermek için yeterli olandan az olmamalıdır.
2. Suçun neden olduğu zararın büyüklüğü oranında ceza bağlamındaki bedel de büyük olmalıdır.
3. İki suçun cezası karşılaştırıldığında, daha ağır suç için öngörülen ceza insanı hafif suçu işlemeye yöneltici yeterlikte vazedilmelidir. Aksi takdirde, bir suçlu ırzına geçtiği mağduru öldürebilir.
J. Bentham. Principles of Morals and Legislation A Dolphın Books, 1961, ss.162-168. Bentham, panoptik cezaevi mimarisi planları dışında güvenliği, çevresel tasarım ve risk azaltılması projesi olarak daha kapsamlı olarak kavramlaştırdı. The Bentham Projesi bkz. http://www.ucl.ac.uk/Bentham-Project/index.htm J.Bentham. Panoptican, Letter V.
6 Ayrıca bkz. Research Handbook on Law and Utilitarianism, Edited by Guillaume Tusseau, Edward Elgar, 2024. Bentham and the Common Law Tradition Second Edition GERALD J. POSTEMA, Öxford, 2019.
10 Mustafa T. Yücel. https://hukukihaber.net/Hukuk-ve-Ekonomi-Hareketinin-Merkezindeki-“Anahtar-Fikirler”
Mustafa T. Yücel. https://hukukihaber.net/Ahlak-Teorisi-Doğru-Olan-Şeyi-Yapmak