T.C.
Yargıtay
21. Hukuk Dairesi
2019/3188 E. , 2019/5362 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacılar ve davalılardan ...ve Blok Sanayi A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere, temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalı ... vekilinin tüm, davacılar vekilinin ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, 11/06/2013 tarihli iş kazası sonucu sigortalının vefatı nedeniyle anne, baba ve kardeşlerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davalı ... hakkında davanın reddine, davacı kardeşlerinin maddi tazminat istemlerinin reddine, davacı anne lehine 18.898,73 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi, davacı baba lehine 15.683,36 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminat ile davacı kardeşler Sakıp ve Adem lehine 5.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılar ... ve ...Ve Blok Sanayi A.Ş.'den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara ödenmesine, davacı kadeş Nazlıcan’ın manevi tazminat isteminin ise reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacının davalı asıl işveren ...Ve Blok Sanayi A.Ş.’ne karşı 24/01/2011 tarihli sözleşme ile bu şirketin maden sahasından maden çıkarma ve bu şirketin fabrikasına nakletme yükümlülüğü altında bulunan alt işveren ...’ün işçisi ekskavatör operatörü olarak çalışmaktayken olay günü maden ocağında çalışma yürüttüğü sırada, ekskavatör iş makinesine düşen kayalar nedeniyle bu makinenin kabininin ezilmesi sonucu vefat ettiği, hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunda davalı alt işveren ... hakkında % 50 , davalı asıl işveren ... ve Blok San. A.Ş 'ne % 30 kazalı ...'a % 20 kusur verilirken, davalı ...’e kusur verilmediği, aynı olayla ilgili Aşkale Asliye Ceza Mahkemesinin 31/10/2017 tarih 2015/7 Esas ve 2017/77 Karar sayılı ilamıyla davalı ... ve ...’ün ölüme neden olma suçundan mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun ise 74. maddesine göre hukuk hakimi zarar verenin kusuru olup olmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa dair hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, kusurun takdiri ve zarar miktarının belirlenmesi konusunda da ceza mahkemesi kararı ile bağlı değildir. Ancak Ceza Mahkemesinin mahkumiyet kararındaki, fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını saptayan maddi olaya ilişkin kabul, hukuk hakimini de bağlar. Aynı şekilde 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 53. maddesi de bu düzenlemeyi içermekte idi.
Somut olayda, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre şantiye şefi olduğu anlaşılan ...’e kusur verilmemesi nedeniyle açılan davanın reddine karar verilmiş ise de; iş bu davalı hakkında mahkumiyet kararı verildiği dikkate alınarak, öncelikle mahkumiyet kararının kesinleşip kesinleşmediğini araştırılarak, Ceza dava dosyasında kesinleşen olguların hukuk hakimini de bağlayacağı gözetilerek, Ceza dava dosyası dosya kapsamına getirtilerek, davaya konu iş kazasının gerçekleştiği alanda uzman iş güvenliği uzmanı bilirkişilerden teşkil edilecek 3 kişilik bilirkişi kuruluna dosyanın incelettirilmek suretiyle tarafların kusur durumu ve özellikle davalı ...’ün kusur durumu yeniden tartışılarak, rapor alınması ve sonucuna göre davalı ... Küçüğün tazminattan sorumluluğu noktasında bir karar verilmesi gerekirken; yetersiz kusur raporunu hükme esas alarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
3- Taraflar arasında maddi tazminatın hesabında dikkate alınan ücret konusunda da uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.
Maddi tazminatının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Öte yandan, gerçek ücretin ise; işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda somut olay incelendiğinde, müteveffa sigortalının olay tarihinde ekskavatör operatörü olarak görev yaptığı, bu işi yapan bir işçinin asgari ücretin üzerinde ücret elde etmesinin gerekeceği açıktır.
O halde mahkemece yapılacak iş, sigortalının olay tarihinde yaptığı iş meseleğindeki kıdemi ve yaşı da gözönüne alınarak, alabileceği ücretin TÜİK, Çevre Şehircilik Bakanlığı, ile işin yapıldığı yerdeki meslek odalarından araştırılmak suretiyle alabileceği ücretin tespiti ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar dikkate alınarak davacıların maddi tazminat alacaklarını belirlemekten ibaretken, asgari ücret üzerinden yapılan hesabı hükme esas alarak maddi tazminatın belirlenmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
4- Taraflar arasında hükmedilen manevi tazminat konusunda da uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere gerek mülga 818 sayılı B.K.'nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesi hükmüne göre Hakim, ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Hakimin manevi zarar adı ile ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de; hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Öte yandan manevi tazminata hükmedilmesinde yaşın bir önemi olmadığı açıktır. Nitekim dairemizin 20/02/2018 tarih 2016/12343 Esas ve 2018/1508 Karar sayılı kararında da “ Haksız fiil tarihindeki cenin olan davacının sağ olarak doğmak koşuluyla haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteyebileceğine” işaret edilmiştir. O halde davacının, sigortalının vefat ettiği tarihteki yaşı itibariyle ölümü kavrayamayacağı bu yönüyle manevi zarara uğramadığı gözetilerek manevi tazminata takdir edilmemiş olmasında usul ve kanuna uyar yön bulunmamaktadır.
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı anne ve baba lehine takdir edilen 10.000 TL manevi tazminatın az olduğu, öte yandan davacı kardeş Nazlıcan’a da hatalı gerekçe ile manevi tazminat takdir edilmemiş olması hatalı olmuştur..
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacılara iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden davalıya yükletilmesine,
23/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi





