T.C.

Yargıtay 

8. Hukuk Dairesi

2021/122 E., 2021/4895 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın reddine dair kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 15.01.2020 tarihli ve 2016/10574 Esas, 2020/160 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Davacılardan ... tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Dava dilekçesinde, tarafların kök murisi ...'in mirasının mirasçılar arasında taksim edildiği ve 867 parsel sayılı taşınmazın davacılara isabet ettiği iddia edilerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacılar adına tescili istenmiştir.

Cevap dilekçesi ile miras taksim sözleşmesinin geçersiz olduğu beyan edilerek davanın reddi savunulmuştur.

Mahkemece, tüm mirasçıların katılımı ile geçerli bir miras taksim sözleşmesi olmadığı (sözleşmeyi imzalayan/parmak basan bir kısım mirasçıların okuma yazma bilmediği ve sözleşmeyi muhtara ve azalar tarafından imzalanmadığı) gerekçesi ile davanın reddine dair verilen kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 15.01.2020 tarihli ve 2016/10574 Esas, 2020/160 Karar sayılı ilamı ile onanmasına dair kararının davacılar vekili tarafından düzeltilmesi istenildiğinden dosya yeniden incelenmiştir.

Dava, TMK'nin 676.maddesi kapsamında miras taksim sözleşmesine dayalı muris ... adına kayıtlı 867 parsel sayılı taşınmazın mevcut tapu kaydının iptali ile taşınmazın davacılar adına tescil istemine ilişkindir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 676. maddesi (MÜLGA 743 sayılı TKM'nin 611.) uyarınca miras ortaklığına (terekeye) dahil taşınmazlara ilişkin miras taksim sözleşmesinin geçerliliği için tüm mirasçıların katılımı ile adi yazılı şekil yeterlidir. Miras paylaşımı (taksim) ancak taksim sözleşmesinin yapıldığı sırada miras ortaklığına dahil, paylaşılmamış olan miras mallar için söz konusudur. Paylı mülkiyete dönüştürülmüş ya da diğer mirasçıların oluruyla bir veya birkaç mirasçı adına tescil edilen durumlarda miras taksim sözleşmesi yapılması sonuç doğurmaz.

Hemen belirtilmelidir ki, TMK'nin 676. maddesinde öngörülen yazılı şekil, bir ispat koşulu değil, geçerlilik koşuludur. TBK'nin 11/2. maddesine göre kanunun emrettiği şeklin dereceyi şumul ve tesisi hakkında başkaca bir hüküm tayin olunmamış ise, akit bu şekle riayet olunmadıkça sahih olmaz. Şekle aykırılığın müeyyidesi az önce açıklanan yasa maddesinde hüküm altına alındığı üzere kanunun öngördüğü bir şeklin kapsam ve sonuçları hakkında başka bir hüküm konulmamış ise, şekle uyulmadan yapılan sözleşme hükümsüzdür. Hükümsüzlüğe bağlanan sonuç 29.9.1988 tarihli ve 2/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde belirtildiği gibi; kanun, öngördüğü şekil şartı bir geçerlilik şartı olarak düzenlenmiş bulunmakta ve buna uyulmadan yapılan sözleşmelere geçersizlik müeyyidesini (hukuki sonucunu) bağlamaktadır. Kanunda öngörülen şekil şartı emredici nitelikte olduğundan, hakim şekil noksanlığını her safhada resen gözönüne almak zorundadır. 12.4.1944 tarihli ve 1943/14 Esas, 1944/13 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında da belirtildiği gibi, geçerliliği şekle bağlı sözleşmelerde, kanunun öngördüğü şekle uyulmaması sözleşmeyi hükümsüz kılar ve bu husus itiraz nedeni olduğundan hakim tarafından doğrudan doğruya gözönünde tutulur.

Ancak şekle bağlı bir sözleşmede, şekle aykırı olarak yapılan sözleşme kural olarak geçersiz olmakla birlikte, bu sözleşmeden doğan edimler taraflarca tam olarak ifa edilmiş ise, şekil eksikliği nedeniyle geçersizliği ileri sürmek, hakkın kötüye kullanılmasını oluşturur. (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop :Borçlar Hukuku Genel Hükümler,7.Bası, İstanbul 1993 sh.134; ....... :Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 4. Bası, Ankara, 2004, sh.96 )

Şimdi bu nokta da; "dürüst davranma" ve "hakkın kötüye kullanımı" ilkeleri üzerinde durulması gerekmektedir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun “Dürüst davranma” başlıklı 2. maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre; dürüstlük, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Bu kural, kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlaklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekalı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (.......: Türk Özel Hukuku 6. Baskı İstanbul 2011, s.226-227).

Diğer bir anlatımla dürüst davranma “bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, namuslu, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekalı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.

Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. TMK’nin 2. maddesi hükmü herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Türk Medeni Kanunu'na göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.

Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu, gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hallerinde, TMK'nin 2. maddesi uygulama alanı bulur ve olağanüstü bir imkan sağlar; haksızlığı düzeltici, yasadaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir (25.1.1984 tarihli ve 1983/3 E., 1984/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).

Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hâkime özel ve istinaî hallerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme imkânını sağlamaktır.

Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, tarafların kök murisi ... oğlu ...'in 07.01.1984 tarihinde ölümü üzerine; murisin eşi ... ile çocukları ..., ..., ..., ... arasında 09.09.1984 tarihli miras taksim sözleşmesi akdedilmiştir. İş bu sözleşmeyi ... dışındaki mirasçıların parmak izi bastığı, sözleşme yapılırken iki tanık bulunduğu ancak muhtar ve ihtiyar heyetinin onayının ise olmadığı görülmektedir. Mirasçılar, aralarında akdettikleri bu rızai taksim sözleşmesi ile, muris Mehmet'in ilk eşinden olma evlatları olan ... ve ...'e, "..." ve "İki Söğüt"ten her ikisi 30 dönüm olmak üzere hisselerine bedel taşınmaz aldıkları ve ikisinin 15'er dönüm olarak aralarında bölüşecekleri, adı geçen mirasçıların murisin başka mal ve mülkiyetlerinden hiçbir alacakları olmadığı, geri kalan mal ve mülklerini anaları ile dört kardeşin paylaşacağının kararlaştırıldığı, dava dilekçesinde, davalılar murisleri ve murisin ilk eşinden olma evlatları ... ile ...'in miras taksimi sonucu kendilerine düşen bu taşınmazları üzerlerine kaydettirdikleri , ancak davacıların kendilerine isabet eden 867 parsel taşınmazı üzerlerine kaydettiremedikleri ileri sürülmüş olup dava konusu edilen taşınmazın Antalya İli Korkuteli İlçesi Bozova Köyü 867 (2013 tarihinde 22/A çalışması ile 351 ada 105 parsel) ile 1963 tarihinde tapulama ile tarafların murisi ... oğlu ... adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.

Buna göre; dava dilekçesinde davalılar murisleri ve murisin ilk eşinden olma evlatları ... ile ...'in miras taksimi sonucu kendilerine isabet eden taşınmazları adlarına kaydettirdikleri iddia edildiğine göre geçersiz olduğu kabul edilen 09.09.1984 tarihli miras taksim sözleşmesi gereği muristen, ... ile ... veya mirasçıları adına intikal yada murise ait herhangi bir taşınmazın tescil edilip edilmediği yani davalılar tarafından geçersiz olduğu ileri sürülen miras taksimine dair edimin ifası anlamında bir edinme olup olmadığı konusunda Mahkemece herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadığı, iddia edildiği üzere davalılarca geçersiz olduğu ileri sürülen miras taksimi dolayısı ile taşınmaz edinilmiş olmasının tespiti halinde artık sözleşmenin şekil şartına uymadığından geçersiz olduğunu ileri sürmenin hakkın kötüye kullanımı mahiyetinde olacağı ve bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumayacağı düsturuna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerektiği açıktır.

Bu durumda, Mahkemece, dava dilekçesinde ileri sürüldüğü üzere, geçerlilik şekil şartına uymadığı için geçersiz kabul edilen 09.09.1984 tarihli miras taksim sözleşmesi gereği ... ile ... veya mirasçıları adına murise ait herhangi bir taşınmazın intikal veya tespit görüp görmediği hususunda toplanan ve toplanacak deliller kapsamında araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde davanın reddine karar verildiği bu defa ki inceleme sonucu doğru görülmeyerek hükmün bozulması gerektiğinden onama kararının kaldırılarak hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılardan ...'ın karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 15.01.2020 tarihli ve 2016/10574 Esas, 2020/160 Karar sayılı onama ilamının KALDIRILMASINA, Yerel Mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 Sayılı HMK'nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK'un 442/1 maddesi gereğince aynı Mahkeme ilamı ile ilgili bir defadan fazla karar düzeltme isteğinde bulunulamayacağından ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 09.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.