Bilindiği üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Kanunun Uygulama Alanı” başlıklı 1.maddesinde; “Türk Ticaret Kanunu, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun ayrılmaz bir parçasıdır. Bu Kanundaki hükümlerle, bir ticari işletmeyi ilgilendiren işlem ve fiillere ilişkin diğer kanunlarda yazılı özel hükümler, ticari hükümlerdir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun “Temsil” başlıklı 426.maddesinde ise; "Vesayet makamı, aşağıda yazılı olan veya kanunda gösterilen diğer hâllerde ilgilisinin isteği üzerine veya re'sen temsil kayyımı atar: …2. Bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa, …” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu kapsamda Türk Ticaret Kanununun 1.maddesi dikkate alınarak medeni kanunun ilgili hükümlerinin uygun düştüğü ölçüde sermaye şirketleri hakkında uygulanması mümkündür. Yasa Koyucu TTK’da kayyım atanmasına dair ayrı bir düzenlemeyi gerekli görmemiş, mükerrerlik ile karmaşa oluşturmasını engellemek amacıyla Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümlerinin sermaye şirketlerine uygulanacağını vurgulamıştır (Benzer yönde görüş için bknz: Prof. Dr. Erdoğan MOROĞLU, Anonim Ortaklıklarda Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2017, s.97-98; Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Vasi – Kayyım Yasal Danışman ve Vesayet Daireleri, Ankara 2015, s.780).

Yine küçük ve kısıtlının Türk Medeni Kanunu m.16 kapsamında, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremeyeceği hükme bağlanmıştır.  Aynı yasanın “Çocuk ile Ana ve Baba Arasındaki Hukuki İşlemler” başlıklı 345.maddesinde ise; “Çocuk ile ana veya baba arasında ya da ana ve babanın menfaatine olarak çocuk ile üçüncü kişi arasında yapılacak bir hukuki işlemle çocuğun borç altına girebilmesi, bir kayyımın katılmasına ve hakimin onayına bağlıdır.” hükmü amirdir. Bu çerçevede çocuk ile ana ya da babası arasındaki hukuki işlemlerde, küçüğün menfaati ile ana babasının menfaati çatışabileceğinden TMK’nın 345.maddesi gereği küçüğe kayyım atanması gerekir. Zira madde metniyle çocuk ile ana veya baba arasında ya da ana ve babanın menfaatine olarak çocuk ile üçüncü kişi arasında yapılacak bir hukuki işlemle çocuğun borç altına girebilmesinin, bir kayyımın katılmasına ve hakimin onayına bağlı olduğu açıkça düzenlenmiştir. Yargıtay'ın vermiş olduğu aşağıda yer alan kararlar incelendiğinde de, baskın görüş olarak TMK.m.345 gereği küçük ve kısıtlıya atanması gereken kayyım türünün TMK.m.426 kapsamında temsil kayyımı olduğu anlaşılmaktadır;

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10.05.2018 Tarihli 2016/11335 Esas 2018/3458 Karar sayılı kararı; “…Davacı … temsil kayyımı talebinde bulunduğu küçük …’un velisi, dolayısıyla yasal temsilcisi ise de, ikisinin de aynı şirketin ortakları olmaları nedeniyle aralarında menfaat çatışması bulunduğundan, TMK’nın 426. maddesi gereğince kayyım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 29.12.2008 Tarihli 15207 Esas 18048 Karar sayılı kararı; “… Davacı, eşinin ölümüyle velayeti kendisine kalan çocukları … ve …’ye miras yoluyla intikal eden şirket hissesinin devri için çocuklara kayyım atanmasını istemiştir. İstek, TMK 345.md. dayanmaktadır. Delillerin bu madde çerçevesinde değerlendirilecek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.”

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 21.06.2004 Tarihli 7135 Esas 8099 Karar sayılı kararı; “… Olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir. Davacı 19.07.2003 doğumlu oğlu …’a tapuda satış işlemi yapacağından kendisinin oğluna vasi atanmasını istemiştir. Çocuk ile ana veya baba arasında ya da ana ve babanın menfaatine olarak çocuk ile üçüncü kişi arasında yapılacak bir hukuki işlemle çocuğun borç altına girebilmesi, bir kayyımın katılmasına ve hakimin onayına bağlıdır. (TMK.m.345) isteğin kayyım tayini açısından değerlendirilip, tarafların delilleri sorulup sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken isteğin vasi tayini olarak kabul edilmesi isabetsizdir.”

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.01.2018 Tarihli 2017/11336 Esas 2018/1279 Karar sayılı kararı; “…Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; miras bırakan…’in vefatı ile geriye mirasçıları olarak eşi … ile 2014 doğumlu müşterek çocuk …’in kaldığı, anne …’in küçük …’e babasından miras yoluyla intikal eden şirket hisseleri üzerindeki haklarını kullanabilmesi için kayyım atanmasına karar verilmesini istediği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı, küçük…in velisi, dolayısıyla yasal temsilcisi ise de, aynı şirketin ortakları olmaları nedeniyle aralarında menfaat çatışması bulunduğundan, TMK’nun 426.maddesi gereğince davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.”

Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 2012/5542 Esas 2012/6826 Karar sayılı kararı; “…Küçük … 20.5.2009 doğumlu olup annesinin velayeti altındadır. Bir işte yasal temsilcinin menfaatiyle kısıtlının menfaati çatışıyorsa, vesayet makamı, ilgilisinin istemi üzerine veya resen temsil kayyımı atar. (T.M.K.m.426/2 ). Mahkemece yapılacak iş küçük …’a kayyım tayin edilmesi talebiyle ilgili davacıya delillerinin sorulması, gösterdiği takdirde delillerinin toplanıp sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.”

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesinin 06.06.2018 T. 2018/1568 E. 2018/1035 K.sayılı kararı; “…Yargılama konusu olayda; Davacı anne, eşinin hissedarı olduğu şirkette eşinin vefatı ile velayeti altındaki çocuklarıyla birlikte hissedar haline geldiklerini ve menfaat çatışması nedeniyle çocuklarına kayyım atanmasını talep ettiği, …Mirasbırakan …’ın mirasçılık belgesinin dosya içerisine alındığı, davacı ve 2002, 2004 ve 2006 doğumlu küçük çocuklarının birlikte mirasçı olduklarının anlaşıldığı; Mirasbırakan ….’ın ortağı olduğu şirketin sicil kaydının dosya içerisine alındığı, mahkemenin, küçüklere ayrı ayrı temsil kayyımı atanmasına karar verdiği, ancak sonrasında 25/05/2018 tarihli tashih kararı ile hüküm fıkrasına yönetim ve temsil kayyımı olarak atama yapıldığı şeklinde düzeltme ve açıklama yapıldığı, TMK 426. maddede yasal temsilci olan veli ile küçük arasında menfaat çatışması olduğunda küçüklerin temsili için temsil kayyımı atanması gerektiği hususunun düzenlendiği, Tashih kararında TMK 427.madde gereği yönetim kayyımı atandığı hususu belirtilmiş ise de, maddede sayılan yönetim kayyımı atanmasını gerektirir koşulların bulunmadığı, dolayısıyla tashih kararının hatalı olduğu, şirket yönetilirken alınacak kararlarda, yapılacak işlemlerde küçüklerin anneyle menfaatin çatıştığı her durumda kayyımın temsil edeceği, kayyımın görevinin küçükler reşit olana kadar devam edeceği, bu nedenle istinaf başvurusunun bu yönüyle yerinde olduğu, bu hususun düzeltilmesi gerektiği, …Ancak; KÜÇÜKLERE TEMSİL KAYYIMI ATAMA KARARI DOĞRU OLDUĞU halde ek kararla yönetim kayyımı yetkisinin verilmesinin yanlış olduğu bu yanlışlık duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte olduğundan HMK 353/1-b/2 maddesi gereğince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile mahkeme kararının düzeltilmesi gerektiği …”

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2010/11840 Esas 2011/1757 Karar sayılı kararı; “…3/5/2008 tarihinde ölen eşinin mirasını kendi adına ve 5/3/2002 doğumlu kızı … adına reddettiğini belirterek, mirasın reddine karar verilmesini istediği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 426/2. maddesine göre, bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışırsa vesayet makamının ilgilisinin isteği üzerine veya re'sen temsil kayyımı ataması gerekmektedir. Mahkemece, mirasın reddinde annenin hukuki yararı ile çocuğun hukuki yararı çatıştığından, küçüğe kayyım tayin ettirilmesi, husumetin kayyıma yöneltilmesi, gösterdiği takdirde delillerin toplanması gerekirken küçüğe kayyım tayin ettirilmeden eksik hasımla işin esasının incelenerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.”

Tüm Bu Hususlarla Birlikte Temsil Kayyımı Atanması İstemleri Bir Çekişmesiz Yargı İşidir: Zira HMK’nın “Çekişmesiz Yarı İşleri” başlıklı 382.maddesinde; “(2) Aşağıdaki işler çekişmesiz yargı işlerinden sayılır: b) Aile hukukundaki çekişmesiz yargı işleri: …14) Hâkimin çocuğun mallarının yönetimine müdahale etmesi ve çocuğun mallarının yönetiminin kayyıma devri.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Bu tür yargılamalar iki taraf arasında meydana gelen bir uyuşmazlığı çözmek için değil kendisine kayyım atanacak kişinin kişi varlığını ya da malvarlığını korumak amacıyla yapıldığından ortada bir uyuşmazlık yoktur (Prof. Dr. Mustafa Alper Gümüş, Türk Medeni Hukukunda Kayyımlık, İstanbul 2006, s.325). Yani çekişmesiz bir yargı işi olan kayyımlık yargılamasında taraf veya davacı davalı kavramlarından söz edilemez. Kendisine kayyım atanması istenen çocuk, kayyım atanmasını isteyen kişi ve varsa diğer ilgililer yargılamaya ilgili sıfatıyla katılır (Prof. Dr. Mustafa Alper Gümüş, Türk Medeni Hukukunda Kayyımlık, s.326). Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/7597 E. 2017/17127 K. 19.12.2017 tarihli kararında da aynı husus vurgulanmıştır.; “…Hasımsız görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, yetkisizlik kararı verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü...” Bu nedenle temsil kayyımı atanması istemli davalar hasımsız olarak açılır.

Yine Temsil Kayyımı Atanmasına İlişkin Davalarda Yetkili ve Görevli Mahkeme Kayyım Atanması İstenen Kimsenin Yerleşim Yeri Sulh Hukuk Mahkemesi’dir: Bu husus TMK’nın m.430.maddesinin emredici hükmü gereğidir; “Temsil kayyımı, kendisine kayyım atanacak kimsenin yerleşim yeri vesayet makamı tarafından atanır. Yönetim kayyımı, malvarlığının büyük bölümünün yönetildiği veya temsil edilen kimsenin payına düşen malların bulunduğu yer vesayet makamı tarafından atanır.” Yargıtay 20.Hukuk Dairesi’nin 03.11.2015 Tarihli 2015/10492 Esas 2015/10259 Karar sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…4721 sayılı TMK’nın 430/1. maddesinde “… temsil kayyımı, kendisine kayyım atanacak kimsenin yerleşim yeri vesayet makamı tarafından atanır.” hükmüne yer verilmiştir. İstek TMK’nın 426/2. maddesinde belirtilen temsil kayyımlığına ilişkin olup, TMK’nın 430/1. maddesi uyarınca kendisine kayyım atanacak kimsenin yerleşim yeri vesayet makamı yetkilidir. Küçük …’nin biyolojik annesi …’yle birlikte “…” adresinde ikamet ettiği anlaşıldığından davanın İstanbul Anadolu 13. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.”

Son olarak TMK’nın 431.maddesinde yer alan;“Vasinin atanması usulüne ilişkin kurallar, kayyım ve yasal danışmanın atanmasında da uygulanır.” hükmü gereği vasi tayininin usul kurallarını düzenleyen “Geçici önlemler” başlıklı 420.maddesinin de temsil kayyımı tayini davasına uygulanması gerektiği açıktır. Nitekim 420.madde metni şu şekildedir; “Vesayet işleri zorunlu kıldığı takdirde vesayet makamı, vasinin atanmasından ÖNCE DE RE'SEN GEREKLİ ÖNLEMLERİ ALIR; özellikle, kısıtlanması istenen kişinin fiil ehliyetini geçici olarak kaldırabilir ve ona bir temsilci atayabilir.”  

SONUÇ OLARAK; Türk Ticaret Kanununun 1.maddesi dikkate alınarak medeni kanunun ilgili hükümlerinin uygun düştüğü ölçüde sermaye şirketleri hakkında uygulanması mümkündür. Nitekim Yasa Koyucu TTK’da kayyım atanmasına dair ayrı bir düzenlemeyi gerekli görmemiş, mükerrerlik ile karmaşa oluşturmasını engellemek amacıyla Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümlerinin sermaye şirketlerine uygulanacağını vurgulamıştır. Bu çerçevede çocuk ile ana ya da babası arasındaki hukuki işlemlerde, küçüğün menfaati ile ana babasının menfaati çatışabileceğinden TMK’nın 345.maddesi gereği küçüğe kayyım atanması gerekir. Zira madde metniyle çocuk ile ana veya baba arasında ya da ana ve babanın menfaatine olarak çocuk ile üçüncü kişi arasında yapılacak bir hukuki işlemle çocuğun borç altına girebilmesinin, bir kayyımın katılmasına ve hakimin onayına bağlı olduğu açıkça düzenlenmiştir. Yargıtay, bu madde kapsamında atanacak kayyım türünün temsil kayyımı olduğunu vurgulamakta olup bu davalar çekişmesiz yargı işidir. Son olarak temsil kayyımı atanmasına ilişkin davalarda yetkili ve görevli mahkeme kayyım atanması istenen kimsenin yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesi’dir.