Bilindiği üzere Türk Borçlar Kanunu m.561 vd. hükümlerinde genel saklama sözleşmesi düzenlendikten sonra TBK.m.571-575 arasında “Ardiye Sözleşmesi” hükme bağlanmıştır. Bu sözleşmelerin ortak özelliği, taraflardan birinin saklama borcu altında olması olup genel saklama sözleşmesine ilişkin hükümler genel hüküm niteliğinde sayıldığından özel bir düzenleme bulunmayan hâllerde ardiye sözleşmesine de uygulanır (Prof.Dr.Aydın ZEVKLİLER – Prof.Dr.K.Emre GÖKYAYLA, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 20.Bası, İstanbul 2020, s.694). Bu kapsamda tanım olarak saklama sözleşmesi, saklatanın bir taşınır eşyayı belirli veya belirsiz bir süre için saklayana bıraktığı, saklayanın da bırakılan şeyi kabul etme ve güvenli bir yerde koruma altına alarak saklatan yararına saklama ve istenildiğinde geri verme yükümlülüklerini üstlendiği bir sözleşmedir (Prof.Dr.Turgut M. ÖZ – Prof.Dr.Şebnem AKİPEK ÖCAL – Prof.Dr.Murat DOĞAN – Prof.Dr.Kemal ŞENOCAK, Borçlar Hukuku Özel Hükümler 1.Baskı, Ankara 2023, s.803). Bu çerçevede saklama sözleşmesi, bir şeyin saklanması edimini ihtiva eder. Vedia (emanet), ardiye ve hancıya tevdi sözleşmeleri buna örnek gösterilebilir (Prof.Dr.Fahrettin ARAL - Prof.Dr.Hasan AYRANCI, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 14.Baskı, Ankara 2021, s.57). Bu sözleşmelerin kurulması ise herhangi bir şekil şartına tabi değildir (Prof.Dr.Fikret EREN, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 4.Baskı, Ankara 2017, s.749 ; Prof.Dr.Aydın ZEVKLİLER – Prof.Dr.K.Emre GÖKYAYLA, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, s.696). Nitekim sözleşmenin kurulması için tarafların rızalarının birleşmesi yeterlidir (Prof.Dr.Cevdet YAVUZ – Doç.Dr.Faruk ACAR – Doç.Dr.Burak ÖZEN, Borçlar Hukuku Dersleri Özel Hükümler, 10.Bası, İstanbul 2012, s.652). Dolayısıyla bu sözleşme sözlü, yazılı veya resmi şekilde yapılabilir (Prof.Dr.Turgut M. ÖZ – Prof.Dr.Şebnem AKİPEK ÖCAL – Prof.Dr.Murat DOĞAN – Prof.Dr.Kemal ŞENOCAK, Borçlar Hukuku Özel Hükümler s.809). Saklama sözleşmesini akdetmek için sözleşme konusu taşınırın maliki olma zorunluluğu da yoktur. Taşınıra zilyet olan herkes bu sözleşmenin tarafı olabilir (Prof.Dr.Ahmet M. KILIÇOĞLU, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 2.Baskı, Ankara 2020, s.645).

Ardiye sözleşmesi ise, ardiyeci ile saklatan arasında kurulan, ardiyeciyi ücret karşılığı saklatanın eşyasını depolama, koruma ve talep edildiğinde geri verme yükümlülüğü altına sokan bir sözleşmedir (Yargıtay 3.Dairesi Onursal Başkanı Nihat YAVUZ, Türk Borçlar Kanunu Şerhi 2.Cilt, 2.Baskı, Ankara 2015, s.2950). Bu kapsamda ardiye, genellikle ticaret mallarının konulduğu, saklandığı yer olarak tanımlanabilir. Ardiyeci ise, ticari malları saklamak üzere kabul eden, izin alınmışsa saklanmak üzere kabul ettiği malları temsil eden senet düzenleyebilen ve senet zilyetlerine senedi devretmek yoluyla saklanan malın mülkiyetini devretme veya üzerinde rehin kurma imkanı veren depo, antrepo veya umumi mağaza vasfındaki işletmeleri işleten kişiyi ifade eder (Prof.Dr.Turgut M. ÖZ – Prof.Dr.Şebnem AKİPEK ÖCAL – Prof.Dr.Murat DOĞAN – Prof.Dr.Kemal ŞENOCAK, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, s.831). Bu çerçevede ardiyeci, bu işi meslek edinen bir tacir olup meslek olarak eşya depolama ve korumayı üzerine alan kişi konumundadır (Yargıtay 3.Dairesi Onursal Başkanı Nihat YAVUZ, Türk Borçlar Kanunu Şerhi, s.2951).

Tekraren belirtmek gerekir ki ardiye sözleşmelerinde kendisine tevdi edilen eşyayı, depolayıp muhafaza eden ve bu işi meslek edinen taraf ardiyecidir. Ardiyeci, meslek olarak emtia depolama ve muhafaza etmeyi üzerine alan kişidir. Ardiye sözleşmesine konu olan ardiyecilik işi, sürekli olan bir iştir. İşin hacmi esnaf faaliyetini aşan ve ticari mahiyet arz eden işlerdendir (Prof.Dr.İhsan ERDOĞAN, Ardiye Sözleşmesi, Konya 1990, s.29). Yargıtay’ın da bu görüşte olduğu, tüm kararlarında, “umumi mağaza işleten” sıfatı olmayan işletmeleri “ardiyeci” olarak nitelendirmesinden anlaşılmaktadır. Zira 2699 sayılı Umumi Mağazalar Kanunu’nun 3.maddesinde aynen; “Bu şekilde faaliyette bulunacak şirketlerin unvanlarında umumi mağazalar teriminin bulunması zorunludur.” denilmekte olup, Yargıtay’ın, tüm kararlarında şirket unvanlarında “Umumi Mağazalar” terimi bulunmayan işletmeleri “ardiyeci” sözleşmesinin tarafı olarak nitelendirmesi bu kabule işaret etmektedir (Y.11.HD 14.03.2013 T. 2013/10767 E. 2014/991 K. ; Y.11.HD. 03.06.1975 T. 1975/1284 E. 1975/3645 K. ; Av.Erdi KONUR, Liman İşletmeleri Hizmetlerinin İfasından Doğan Hukuki Sorumluluk, 1.Baskı, Ankara 2017, s.75).

Önemi gereği vurgulamak gerekir ki Borçlar Kanununda düzenlenen saklama sözleşmesi, ücret unsuru içermediğinden eksik iki tarafa borç doğuran sözleşmelerdendir. Zira bu sözleşme türünde ücret kararlaştırılmamışsa, ücret ödeme borcu yoktur. Ancak ardiye sözleşmelerinde, ardiyecinin saklatanın eşyasını depolayıp koruma, saklatanın da buna karşılık ücret ödeme borcu mevcuttur. Bu nedenle ardiye sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Ücret unsuru haricinde ise ardiye sözleşmesinin özellikleri içerisinde, depolama amacı, koruma amacı, iş görme amacı ve ticari iş olma niteliği de vardır. Dolayısıyla ardiye sözleşmesi esas itibariyle kazanç getiren bir girişim olup ardiyeye tevdi edilecek malların konusunu, değiştirme ve trampa değeri olan ve ticarete tahsis edilmiş mallar oluşturur (Yargıtay 3.Dairesi Onursal Başkanı Nihat YAVUZ, Türk Borçlar Kanunu Şerhi, s.2950). Kanunda saklama ve ardiye sözleşmeleri için bir şekilden söz edilmediğinden saklama sözleşmelerinde olduğu gibi saklama sözleşmesinin özel niteliği olan ardiye sözleşmesinde de şekil serbestisi geçerlidir (Yargıtay 3.Dairesi Onursal Başkanı Nihat YAVUZ, Türk Borçlar Kanunu Şerhi, s.2951).

Bu bilgiler ışığında bakıldığında; Liman işletmeleri, depolama hizmetini profesyonel mahiyette ve kazanç elde etmeyi amaçlayarak ifa etmekte olup; liman işletmeleri tarafından verilen depolama hizmetinin bu özelliği, verilen hizmetin yukarıda tanımlanan saklama sözleşmesinin tali bir çeşidi olan ardiye sözleşmesi olduğunu göstermektedir (Av.Erdi KONUR, Liman İşletmeleri Hizmetlerinin İfasından Doğan Hukuki Sorumluluk, 1.Baskı, Ankara 2017, s.74). Nitekim depolama hizmeti, liman işletmeleri tarafından verilen temel hizmetlerden birisi olup depolama hizmeti, karadan ve denizden gelen emtianın belirli süreler için kapalı ambar, sundurma, antrepo veya açık saha, rıhtım veya iskelelere konularak terminal işletmesinin sorumluluğu altında saklanmasını ifade eder. Eş söylemle depolama hizmeti, ambarlara alınan yüklerin sahipleri ya da taşıyıcıları tarafından teslim alınmasına veya gemi ile gönderilecek yükün, gemiye ya da deniz vasıtasına yüklenmesine veya tasfiye vb. şekilde çıkarılmasına kadar liman işletmesinin sorumluluğu altında muhafaza edilmesi hizmetidir (Av.Erdi KONUR, Liman İşletmeleri Hizmetlerinin İfasından Doğan Hukuki Sorumluluk, s.34). Bu çerçevede liman işletmelerinin, depolama hizmetini verirken liman müşterisi ile arasında yaptığı sözleşmenin hukuki niteliği genel olarak bir saklama (vedia) sözleşmesi olarak nitelendirilmelidir (Av.Erdi KONUR, Liman İşletmeleri Hizmetlerinin İfasından Doğan Hukuki Sorumluluk, 1.Baskı, Ankara 2017, s.73). Bu sonuçtan hareketle liman işletmelerinin depolama hizmeti verirken oluşan yükümlülük ve sorumlulukları 6098 sayılı TBK’nın öncelikle ardiye sözleşmeleri açısından özel hüküm niteliğinde olan 571-575 maddelerine göre; bu maddelerde düzenleme bulunmayan konularda ise genel hüküm niteliğinde olan, genel saklama sözleşmesine ilişkin 561-570 maddelerine göre belirlenmelidir (Av.Erdi KONUR, Liman İşletmeleri Hizmetlerinin İfasından Doğan Hukuki Sorumluluk, 1.Baskı, Ankara 2017, s.76).

Yargıtay uygulamasında da gümrük antreposuna teslim edilen malların yangında hasar görmesi halinde uyuşmazlığın haksız fiil hükümlerine göre değil vedia ve daha özel nitelikte düzenlediği ardiye sözleşmesine dair hükümleri çerçevesinde ele alınması gerektiği (Y.11.HD. 24.9.2013 T. 2011/13295 E. 2013/16474 K. ; Y.11.HD. 24.3.2015 T. 2014/6264 E. 2015/4069 K.), ticari iş kapsamında depolama faaliyeti yürüten bir işletmenin ardiyeci olarak değerlendirilmesi gerektiği (Y.11.HD. 14.03.2013 T. 2013/10767 E. 2014/991 K. ; Y.11.HD. 03.06.1975 T. 1975/1284 E. 1975/3645 K.) vurgulanmaktadır.

Sonuç olarak; liman işletmelerinin depolama hizmeti verirken liman müşterisi ile arasında yaptığı sözleşmenin hukuki niteliği ardiye sözleşmesidir. Bu nedenle liman işletmelerinin depolama hizmeti verirken oluşan yükümlülük ve sorumlulukları TBK’nın öncelikle ardiye sözleşmeleri açısından özel hüküm niteliğinde olan 571-575.maddelerine göre; bu maddelerde düzenleme bulunmayan konularda ise genel hüküm niteliğinde olan genel saklama sözleşmesine ilişkin 561-570 maddelerine göre belirlenmelidir.