Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Mirastan Feragat Sözleşmesi” başlıklı 528.maddesinde;Mirasbırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir. Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder. Bir karşılık sağlanarak mirastan feragat, sözleşmede aksi öngörülmedikçe feragat edenin altsoyu için de sonuç doğurur.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Madde gerekçesinde ise şu açıklamalara yer verilmiştir; “…Madde konu ve kenar başlıklarıyla birlikte anlaştırılmak suretiyle yeniden kaleme alınmıştır. Madde, İsviçre Medenî Kanununun 495 inci maddesine olduğu gibi üç fıkra hâline getirilmiştir. Mirasbırakanın, bir mirasçısı ile birlikte karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabileceği ifade edilmiştir. Bir mirasçının mirastan feragatini temin etmek, mirasbırakan yönünden ölüme bağlı tasarruftur. Mirastan feragat sözleşmesi kural olarak, saklı paylı mirasçıyı mirastan uzaklaştırmak için başvurulan bir yoldur. Saklı payı olmayan bir mirasçı ile veya vasiyet alacaklısı ya da atanan mirasçı ile de feragat sözleşmesi yapılmasına engel yoktur. Feragat eden, mirasbırakanın ölümünde artık ona mirasçı olmaz; bunun sonucu olarak da mirasçılara ait hak ve yetkilere sahip olmadığı gibi, tereke borçlarından da sorumlu değildir. Maddenin son fıkrasında, feragatin, feragat edenin altsoyuna etkisi bakımından, yürürlükteki Kanunun karşılıklı ve karşılıksız feragat ayırımı yapmadan feragatin altsoya etkisini kabul eden İsviçre Medenî Kanununun 495 inci maddesinden farklı ve doğru düzenlemesi Türk toplumunun düşünce biçimine ve aile yapışma uygun olarak muhafaza edilmiştir. Böylece feragat karşılıklı sağlanarak yapılmış ise, feragat sözleşmesinde belirtilmedikçe, feragat, feragat edenin altsoyuna etkili olacak ve onların da mirasçılık sıfatlarını kaldıracaktır. Düzenlemenin zıt anlamından da feragat karşılık sağlanmadan yapılmışsa, feragat, feragat edenin tümünü etkilemeyecektir. Bu prensibin aksi de mirastan feragat sözleşmesi ile kararlaştırılabilir; ancak feragat edenin altsoyunun mirasbırakana karşı saklı paydan doğan haklan saklıdır.”

Bu kapsamda konuya doğrudan Yargıtay uygulaması açısından bakıldığında Yargıtay henüz doğmamış bir miras hakkından vazgeçilemeyeceği, bu icapla evlilik öncesinde eşle yapılan mirastan feragat sözleşmesinin geçersiz olduğu görüşündedir. Karar özeti şu şekildedir; Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 21.9.2022 Tarih 2022/2476 Esas 2022/5976 Karar Sayılı İlamı; …Somut olaya gelince, her ne kadar davacı …Noterliğinde düzenlenen mirastan feragat sözleşmesi ile miras hakkından feragat etmiş ise de feragat tarihi itibarı ile mirasçı sıfatının olmadığı sabittir. O halde, noterde düzenenen feragat sözleşmesi TMK m. 528 anlamında bir feragat sözleşmesi olmadığı gibi doğmamış haktan feragat edilemeyeceği, bu beyana hukuki sonuç bağlanamayacağı açıktır.Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 7.2.2022  Tarih 2021/1023 Esas 2022/805 Karar Sayılı İlamında da benzer husus vurgulanmıştır;  ‘’…Noterliğinde düzenlenen … düzenlenen 14/11/1992 tarihli muvafakatnamelerin, mirastan feragat sözleşmesi niteliğinde olmadığı gibi, mirasbırakan ...'nın 13/07/1996 tarihinde ölmüş olması, muvafakatname tarihlerinde davacıların henüz mirasçı sıfatları bulunmaması karşısında doğmamış bir haktan feragat da edilemeyeceği, …” Yine Yargıtay bir başka kararında murisin vefatı öncesinde mirasçıların noterde tek yanlı olarak taahhüt vererek mirasçıların mirastan feragat edemeyeceğini, nitekim doğmamış haktan önceden feragatin mümkün olmadığını vurgulamıştır. Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 6.12.2005 Tarih 2005/19483 Esas 2005/17034 Karar Sayılı İlamı; “…Miras bırakan … …1994 tarihinde ölmüştür. Murisin ölümünden önce; davacılardan …, … ve …'in; "... murisin davalılara temlik ettiği gayrimenkullerden dolayı, ilerde babaları …’in vefatında hiçbir hak talep etmeyeceklerine ve dava açmayacaklarına" dair tek taraflı irade beyanı şeklinde verdikleri, noterde düzenlenen …1993,…1993 ve …1993 tarihli taahhütnameler mirastan feragat sözleşmesi (TKM. md. 475) niteliğini taşımadığından hukuken geçersizdir. Henüz hak doğmamışken, doğmamış bir haktan önceden feragat de mümkün olmadığından sözü edilen taahhütnameler haktan feragat niteliğinde de değildir. Bu bakımdan davalıların bu belgelere dayanan itirazları yerinde görülmediği gibi aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları da yersizdir.’’ (Aynı yönde Y.2.HD. 6.12.2005 T. 2005/19483 E. 2005/17034 K.).  Yargıtay başka bir kararında murisin vefatından sonra da mirasçının tek taraflı feragat beyanı vererek mirastan feragat sözleşmesi yapamayacağını, bu beyanın ancak miras payının devri niteliği taşıyacağını belirtmiştir. Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 13.12.2012 Tarih 2012/23784 Esas 2012/30251 Karar Sayılı İlamı; “… Davalılar-birleşen davanın davacıları ... ve arkadaşlarının mirasbırakanı olan ... ..noterliğinin …1981 gün ve … yevmiye nolu düzenleme şeklindeki feragatname ile müteveffa babaları …’dan kalan menkul ve gayrimenkullerindeki hak ve hisselerini kardeşleri ve aynı zamanda mirasçı olan …ile müteveffa kardeşi ..varislerine bıraktığını beyan etmiştir. Düzenleme şeklinde yapılan bu sözleşme Türk Kanunu Medenisinin 475. maddesi ve Türk Medeni Kanununun 525.maddesi kapsamında mirastan feragat sözleşmesi olmadığı gibi şartları da olmadığından vasiyetname de kabul edilemez.”

Yargıtay mirastan feragat sözleşmelerinin resmi şekilde yapılmasının zorunlu olduğu ve murisin bu sözleşmeye katılımının kurucu unsur olduğu görüşündedir. Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 05.11.2015 Tarih 2015/2635 Esas 2015/9871 Karar Sayılı İlamı; “…Mahkemece davanın dayanağı belgenin mirastan feragat sözleşmesi niteliğinde olduğu kabul edilmiştir. Davalının imzasını taşıyan belgenin düzenlendiği tarihte tarafların murisi ..... sağ olup belgede imzası bulunmamakla birlikte yasada düzenlendiği gibi resmi şekilde yapılmamış olmasından dolayı mirastan feragat sözleşmesi (TMK m. 528 ve 545 ile 11.02.1959 tarih 16/14 sayılı YİBK) olarak nitelendirilemeyeceği açıktır. Buna göre, mahkemece davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken dayanak belge hatalı şekilde değerlendirilerek mirastan feragat sözleşmesi olarak kabul edilip yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.’’ Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 08.02.2021 Tarih 2017/1857 Esas 2021/651 Karar Sayılı İlamında da benzer husus vurgulanmıştır; “…Mirastan feragat sözleşmesi, hukuki niteliği itibariyle bir miras sözleşmesi olduğu için, yukarıda açıklanan kurallar mirastan feragat sözleşmesinin kurulmasında da geçerli olacaktır. Somut olayda, mirastan feragat sözleşmesi ölüme bağlı tasarruf şeklinde yapılması geçerlilik koşulu olup resmi şekil koşuluna uyulmadan yapılan sözleşmenin hukuken geçerliliği bulunmadığından iptali de söz konusu değildir. Türk Medeni Kanununun 545.maddesinde belirtilen emredici kural nedeniyle geçerli bir mirastan feragat sözleşmesinden söz edilemez. Bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirmeyle davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir.’’ (Aynı yönde Y.2.HD. 19.2.1987 T. 1987/103 E. 1987/1233 K. ; Y.2.HD. 12.10.1992 T. 1992/8409 E. 1992/9487 K. ; Y.2.HD. 22.1.2009 T. 2007/15407 E. 2009/507 K.). Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 21.10.2013 Tarih 2013/11498 Esas 2013/23671 Karar Sayılı İlamında da benzer yönde hüküm tesis edildikten sonra murisin hukuki işlem ehliyetinin yokluğunun mirasbırakanın mirastan feragat sözleşmesine katılımını geçersiz kılacağı ve onu sözleşmeye katılmamış duruma getireceği vurgulanmıştır; “…Bir kimsenin sağlığında, mirasçılardan birinin diğer mirasçılar veya üçüncü bir şahıs ile olan o kimsenin mirası hakkındaki sözleşmenin geçerliliği kendisinin iştiraki ve muvafakatine bağlıdır. Mirasbırakanın iştiraki veya muvafakati olmaksızın yapılan sözleşme hükümsüzdür. Böyle bir mukavele mucibince vukuu bulan teslimat geri istenebilir (TKM. md. 613). Sözleşmenin yapıldığı tarihte mirasbırakanın tasarruf ehliyetinin bulunmadığı yapılan soruşturma ve Adli Tıp 4. İhtisas Kurulunun … tarihli …. sayılı raporundan anlaşılmaktadır. Hukuki işlem ehliyetinin yokluğu, mirasbırakanın katılımını geçersiz kılar. Ve onu sözleşmeye katılmamış duruma getirir. Dolayısıyla, mirasçılar arasında mirasbırakan sağken düzenlenen 6.10.1998 tarihli sözleşme hükümsüzdür. Bu hükümsüzlük, paylaşmadan önce herhangi hak düşürücü veya zamanaşımı süresine bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebilir.’’  Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 23.01.2017 Tarih 2016/10390 Esas 2017/434 Karar Sayılı İlamında da benzer şekilde mirastan feragat sözleşmesinin resmi şekilde yapılmasının bir geçerlilik şartı olduğu, mirasçılardan birinin mirasa ilişkin üçüncü bir şahısla veya diğer bir mirasçı ile yaptığı sözleşmenin mirastan feragat sözleşmesi olmayıp, miras hakkının temliki sözleşmesi olduğu, bu sözleşmenin dahi geçerli olabilmesinin murisin katılımına bağlı olduğu vurgulanmıştır; “…Mirastan feragat sözleşmesi, mirasbırakanla mirasçı arasında yapılan ve mirasçının miras hakkından vazgeçmesine ilişkin bulunan bir sözleşmedir. Mirasçının bu konuda üçüncü bir şahısla veya diğer bir mirasçı ile yaptığı sözleşme mirastan feragat sözleşmesi olmayıp, miras hakkının temliki sözleşmesidir. Mirastan feragat sözleşmesinin resmi şekilde yapılması bir geçerlilik şartı olduğu halde miras hissesinin temliki sözleşmesi alelade yazılı şekilde yapılabilir. Açılmamış bir miras üzerinde miras hakkının temliki sözleşmesinin geçerli sayılabilmesi için TMK’nın 678. maddesi gereğince miras bırakanın bu sözleşmeye iştiraki ve muvafakat etmesi şarttır. ...’un sağlığında, ...’un gayrimenkulleri hakkında yapılan rızai taksim sözleşmesi geçersiz olduğu gibi sözleşmenin 2.maddesinde yer alan ...’un mirasından feragat hükmü de noterde resmi şekilde yapılmadığından geçersizdir. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.” (Aynı yönde Y.14.HD. 19.4.2021 T. 2018/3787 E. 2021/2893 K.).

Yargıtay mirastan feragat sözleşmesinin mühür kullanılmak suretiyle adi yazılı şekilde yapılmasını da geçersizlik nedeni olarak görmektedir. Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 5.5.1972 Tarih 1971/2899 Esas 1972/2815 Karar Sayılı İlamı; “…Resmî vasiyet Sulh Hâkimi veya Noter tarafından düzenlenir (MK. 479). Kanunda okuma yazma bilenler veya bilmeyenler için vasiyetname düzenleme şekli ayrı ayrı gösterilmiştir. Bununla beraber herhangi bir kimse sebep göstermeksizin bu şekillerden birini seçebilir. ( 26.3.1962 günlü ve 23/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ). Davaya konu, mirastan feragat sözleşmesinde, feragatte bulunan ( H.C. ) nin mühür kullandığı görülmüştür. Böylece vasiyetçi, okuma yazma bilmeyenlere mahsus vasiyetname yoluyla mirastan feragat sözleşmesi yapma arzusunu belirtmiştir. Şu halde sözleşmenin Medenî Kanunun 482. maddesi çerçevesinde düzenlenmesi gerekir. Oysa sözleşmede, 482. maddede yazılı sıra, şekil ve şartlara hiçbir bakımdan uyulmadığı görülmektedir. Öyle ise mirastan feragat sözleşmesi geçerli değildir. Öte yandan vasiyet tanıklarının vasiyetnameyi imza etmeleri zorunludur ( MK. 481 ). Oysa, davaya konu feragat sözleşmesinde tanıklardan ( H.U. ) nun imzasının bulunmadığı, mühür kullandığı anlaşılmıştır. Bu dahi sözleşmeyi geçersiz kılan bir noksanlıktır.”

Yargıtay mirastan feragat sözleşmesinin vekil yoluyla düzenlenmesi halini de geçersizlik nedeni saymaktadır. Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 14.5.2007 Tarih 2007/6349 Esas 2007/7938 Karar Sayılı İlamı; “…Mirastan feragat sözleşmesi ( TMK. m. 528 ) , miras sözleşmesinin bir çeşidi olduğundan, resmi vasiyetname şeklinde yapılması zorunludur ( TMK. m. 545 ve Y.İç. B.K. 11.02.1959 tarih, 16/14 sayılı kararı ). Davaya konu 07.06.2004 tarihli sözleşmeye miras bırakan … bizzat katılmayıp vekaleten düzenlendiğinden, geçerli bir mirastan feragat sözleşmesinden söz edilemez. Davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.’’

Yine Yargıtay mirastan feragat sözleşmelerinin imza aşamasında murisin damadının sözleşmede tanık olmasını, sözleşmenin geçersizlik sebebi olarak görmektedir. Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin, 06.10.2020 Tarihli, 2019/3626 Esas 2020/5850 Karar Sayılı İlamı; “… Türk Medeni Kanununun 536/I.maddesinde öngörülen unsurlardan birini içinde barındıran resmî vasiyetname resmi şekle aykırı olarak düzenlenmiş addedilir ve işlem iptal davasına konu edilebilir. Mirastan feragat sözleşmesi, hukuki niteliği itibariyle bir miras sözleşmesi olduğu için, yukarıda açıklanan kurallar mirastan feragat sözleşmesinin kurulmasında da geçerli olacaktır. Somut olayda, mirasbırakanın damadı ... ... 1. Noterliğinin … tarihli düzenleme şeklinde mirastan feragat sözleşmesinde tanık olarak yer almıştır. Türk Medeni Kanununun 536. maddesinde belirtilen emredici ve yasaklayıcı kural nedeniyle geçerli bir mirastan feragat sözleşmesinden söz edilemez. Bu sebeple davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir.” Ancak Yargıtay başka bir kararında tanıklığa ilişkin yasaklayıcı kurala aykırılığın, dürüstlük kuralına aykırı biçimde bir ivaz karşılığı mirasından feragat eden kişi tarafından ileri sürülemeyeceğini vurgulamıştır (Y.14. HD. 27.03.2019 T. 2016/8822 E. 2019/2813 K.).

Yargıtay vasiyetnamelerden farklı olarak mirastan feragat sözleşmelerinin sulh mahkemelerine gönderilmesine lüzum olmadığı görüşündedir. Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin, 18.3.2021 Tarihli, Esas 2017/3750 Karar 2021/1936 Sayılı İlamında; “…Türk Medeni Kanununun 596. maddesi vasiyetnamenin açılıp okunmasına ilişkindir. Türk Medeni Kanununun 528. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş bulunan mirastan feragat sözleşmelerinin vasiyetnamelerdeki usul doğrultusunda açılıp okunmasına ilişkin bir hüküm yoktur. Noterde düzenlenmiş olan mirastan feragat sözleşmesinin miras bırakanın ölümü halinde sulh hakimine gönderilmesinin gereği bulunmamaktadır.’’ (Aynı Yönde Y.14.HD. 01.04.2019 T. 9036/2889).

Tüm bu hususlarla birlikte Yargıtay mirastan feragatte feragat edenin üçüncü kişilere olan borçlarının lehine feragat ettiği kişi tarafından ödemesi suretiyle de yapılabileceği, baskı ve tehditle sözleşmeyi imzaladığını iddia eden tarafın bunu ispatla yükümlü olduğu, bu tür bir davada diğer kardeşlerin de tanık olarak dinlenebileceği görüşündedir. Karar özeti şu şekildedir; Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 26.10.2022 Tarih 2022/3695 Esas 2022/7029 Karar Sayılı İlamı; “…Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesinin 04.03.2022 tarihli ve 2022/64 Esas, 2022/307 Karar sayılı kararı ile bilirkişi raporunda davalının davacının bir kısım şirket borçlarını karşıladığının tespit edildiği, bu hususun mirasçı olup hak sahibi olabilecek davalı tanıkları ... ve ... tarafından da teyit edilmiş olduğu, davacı ve mirasbırakan babanın yüklü miktarda borçlarının davalı tarafından karşılandığı, mirastan feragat sözleşmesine tanık ...'ın beyanlarında; işlem sırasında davacının herhangi bir baskı görmediği, bu sözleşmenin davalının bu tür davayla karşılaşmaması ve haklarının teminatına yönelik yapıldığı, tanık ...'ın beyanlarında kardeşi S.'ın aslında babasının tüm mirasından feragat ettiği ancak Noterde yanlış anlaşılma nedeniyle sadece bir taşınmazdan feragat edildiğinin yazıldığını belirttiği gerekçeleriyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir…Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yukarıda numaralı paragrafta açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre numaralı paragrafta belirtilen şekilde kararın verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.”

Yine Yargıtay mirastan feragat sözleşmelerinde hile ve korkutma iddiasında bulunan tarafın bunu ispatla yükümlü olduğu görüşündedir. Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 07.09.2015 Tarihli 2015/8923 Esas 2015/7855 Karar Sayılı İlamında; “…Mirastan feragat sözleşmesi, miras sözleşmelerinin bir başka çeşididir Onun için bu sözleşmenin de diğer miras sözleşmeleri gibi Medeni Kanunun 492. maddesi gereğince resmi vasiyet şeklinde yapılması zorunludur. Davacı hata hile ve korkuya düşürülerek sözleşmenin düzenlendiğini de kanıtlayamamıştır. Öngörülen 50.000,00 YTL bedelin muris tarafından davacıya ödendiği noterce düzenlenen sözleşmede belirtilmiş olup, belgenin aksi aynı güçte başka bir belge ile kanıtlanamadığı gibi takdiri delillerle de bu yön doğrulanmamıştır. Yukarıda yapılan açıklamalar, toplanan deliller ve dosya içeriği ile resmi biçimde düzenlenmiş bulunan sözleşme gözönünde tutularak mahkemece mirastan feragat sözleşmesinin yazılı gerekçelerle reddine karar verilmiş olmasında kanuna aykırı bir yön görülmemiştir.” Ayrıca Yargıtay mirastan feragat sözleşmesi kapsamında hata, hile ve ikrah iddiasının bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde ileri sürmesi gerektiğini (Y.2.HD. 10.4.2001 T. 2001/1960 E. 2001/5647 K. ; Y.1.HD. 26.5.2022 T. 2022/61 E. 2022/4189 K.), mirastan ivazlı feragatta ivazın düşük bedel içermesinin tek başına sözleşmenin geçersizliği sonucu doğurmayacağını (Y.14.HD. 12.06.2015 T. 2015/6742 E. 2015/6531 K.), mirastan feragat sözleşmelerinde baskı ve zorlama iddialarının incelenmesinde dinlenen tanık beyanları ve noterlikte bulunan kamera görüntülerinin de dikkate alınması gerektiğini, bu hususta ispat yükünün iddia eden yana ait olduğunu (Y.14.HD. 10.05.2016 T. 2016/404 E. 2016/5691 K.), 11.2.1959 gün ve 16/14 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereği mirastan feragat sözleşmesinden tek taraflı dönülemeyeceğini (Y.2.HD. 23.10.2003 T. 2003/11149 E. 2003/14180 K.), nitekim mirastan feragat sözleşmesinin iki taraflı akitlerden olduğunu, yasada belirtilen koşullar oluşmadıkça sözleşmenin tek taraflı feshinin olanaklı olmadığını, feragat sözleşmesinin ya tarafların karşılıklı olarak anlaşması (MK.493/1) ile veya dönme hakkı sözleşmede açıkca saklı tutulmuş ise veya iradeyi sakatlayan nedenlerden birinin varlığı (MK.451-499 BK.23-31) ya da mirastan ıskat sebeplerinin ortaya çıkması (MK.493/2) karşı edimin yerine getirilmemesi (Mk.494), şekil eksikliği (MK.500) hallerinde feshedilebileceğini, fesih konusunda anlaşmazlık halinde dava yolu ile de feshin istenebileceğini (Y.2.HD. 17.11.2000 T. 2000/11399 E. 2000/14374 K.), mirastan feragat sözleşmesinin tek başına murisin mal kaçırma kastının varlığını ispata yeterli olmadığını (Y.1.HD. 11.10.2021 T. 2021/769 E. 2021/5381 K.) sıklıkla vurgulamaktadır.

SONUÇ OLARAK; mirastan feragat sözleşmeleri kapsamında henüz doğmamış bir miras hakkından vazgeçilemez, nitekim doğmamış haktan önceden feragat mümkün değildir. Yine murisin vefatından sonra da mirasçının tek taraflı feragat beyanı vererek mirastan feragat sözleşmesi yapabilmesi mümkün değildir. Bu beyan ancak miras payının devri niteliği taşır. Mirastan feragat sözleşmeleri resmi şekilde yapılmak zorunda olup murisin bu sözleşmeye katılımı kurucu unsurdur. Bu kapsamda murisin hukuki işlem ehliyetinin yokluğu, mirasbırakanın mirastan feragat sözleşmesine katılımını geçersiz kılacağı gibi onu sözleşmeye katılmamış duruma getireceğinden sözleşmenin geçersizliği sonucunu doğurur. Mirastan feragat sözleşmesinin mühür kullanılmak suretiyle adi yazılı şekilde yapılması da mümkün değildir. Bu sözleşmeler vekil yoluyla da düzenlenemez. Vasiyetnamelerden farklı olarak mirastan feragat sözleşmelerinin sulh mahkemelerine gönderilmesine de lüzum yoktur. Son olarak mirastan feragat sözleşmelerinde hile ve korkutma iddiasında bulunan taraf bunu ispatla yükümlü olup hata, hile ve ikrah iddiasının bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülmesi gerekir.