Teknoloji hızlandıkça mahrem alanın korunması da daha farklı teknikler ve sızmaya dair önlemler alınmasını gerekli kılıyor. Altyapının güçlendirilmesi ve verilerin hızlı iletilmesi, mobil iletişimin, dijital sağlığın, uzaktan yönetilen cihazların kullanım alanını daha sürdürebilir kılıyor ancak bir yandan da büyük veri topu daha da büyüyor.

Avrupa’nın Siber Güvenlik yılının konusu da bu yıl 5G teknolojisi oldu ve Pandemi ile de taçlandı. Online hayat etkinliğinin en ihtiyaç duyduğu unsur internet hızı ve veri depolama idi. 5G denemeleri bu anlamda daha da hız kazandı. Bir çok sivil toplum örgütü ve topluluk tarafından yeni şeytan olarak adlandırılan bu teknoloji, elbette gizlilik ve mahrem konularında bu alanda çalışan bizleri meşgul etmekten geri durmayacaktır.

“Hiper bağlantılı bir dünyaya açılan pencere” , hala sakin ve huzurlu kalmak isteyenler için sakinlik ve huzur vaad etmeyecek, bir yandan da milyarlarca cihazı birbirine bağlayacak olan bu teknolojinin müptelası bir o kadar fazla olacaktır. Aynı zamanda Yapay Zeka sistemleri için büyük gerçek zamanlı verilerin de toplanmasını kolaylaştıracak olan yeni şeytan, Yapay Zekalı sistemlerin de yeni besini haline gelecek.

Şu ana kadar yapılan açıklamalarda mevcut 3G-4G sistemlerinin kullanıcı doğrulama yöntemlerinin  zayıf olduğu, 5G sisteminde uçtan uca şifreleme ve anonimleştirme kimlik doğrulama yöntemleri ile daha güvenilir bir ağ kuracağı tanımlanıyor. Yeni şeytanın hücreleri diğer teknolojilerden daha küçük, boşluklar daha dar olduğundan veri sızmalarının da önüne geçilecektir ve korsanların bu anlamda yeni saldırılar üretmeleri gerekecektir.

5G’nin en can alıcı özelliklerinden biri, nesnelerin interneti cihazlarının kendiliğinden internete bağlanma özelliği taşımalarıdır. Drone, otonom araçlar gibi bir çok cihaz kendiliğinden internete bağlanacak ve gizlilik kuralları ile de tasarım aşamasında bağlı olarak kalacaktır. Kendi gizlilik seçeneklerini önceden yükleyen bir kişi için yeniden tercih yapmak zorunda olmaksızın cihazlar bu donanımla çalışacaktır. Bu noktada en büyük sorun bir çok cihazın aynı anda birbirine bağlanması noktasında veri aktarma ve veri depolama seçeneklerinin gerçekleşmesi aşaması olacaktır. Örneğin; otonom cihazınızda kayıtlı bir verinin aynı anda akıllı evinize bağlı cihaza aktarılması aşamasında verinin sizin dışınızda görüntülenmesi ya da sızması noktasında nasıl bir önlem öngörülmüştür. Tasarım noktasında gizlilik ile donatılmış bu cihazlara verilen yetkinin aşılması sırasında sorumluluk alanı nasıl belirlenecektir ya da 5G teknolojisinin olmadığı bir ülkeden 5G teknolojisine sahip bir ülkedeki cihazınızın kontrolü nasıl sağlanacaktır? Bu anlamda operatörlerin sorumlulukları nasıl belirlenecektir?

Avrupa Konseyi’nin direktifleri ve tavsiye kararlarında yapay zeka teknolojileri ile ilgili hususlara yer verilmekte ve 108 sayılı Sözleşme ile de üye devletlerin yükümlülükleri sayılmaktadır. Buna göre üye devletler kendi ülkelerinde kişisel verilerin korunması, mahremiyetin sağlanması için altyapı eksikliklerini gidermelidir ve son teknoloji ürünlerini takip etmelidir. 5G ile ilgili de üye ülkelerin veri aktarımından önce teknolojilerinin benzer olup olmadığı mutlaka tartışılacak ve gündeme alınacaktır. Veri aktarmadan önce güvenli ülkeler listesi yeniden gözden geçirilecek ve üye ülkelerden yükümlülüklerin de kısa zamanda yerine getirilmesi talep edilecektir.

Sonuç olarak bu teknolojilerin tasarım aşamasında mimari özelliklerinin gizlilik ve mahremiyet üzerine kurulu olması gerekmektedir. Veri korumaktan uzak bir teknolojinin hızlı olsa da bugün insan haklarına uygun olduğunu söylemek gerçeklikten uzaktır. 5G’den beklenen, hızın yanında aynı hızla mahremiyeti de korumak ve kullanıcıya daha çok kontrol vermesi yolunda bir gelişme kaydetmesi olacaktır. Kullanıcının bu amaçla bilgilendirilmesi ve kontrol gücünün de elinden alınmaması teknolojik gelişimin etik boyutu ile de eş zamanlı ilerlemesini sağlayacaktır. Yeni şeytandan beklenen mahremiyet tarlasına sızmaması olacaktır.