I- Genel Açıklama
 
 
Belirtmeliyiz ki konu ile ilgili önceki iki yazımda, maalesef Anayasa çalışmaları ile ilgili resmi açıklama yapılmadığından, internet sitelerinden elde edebildiğim metinler üzerinden çalışabilmiştim. Şimdi temin edebildiğim 59 maddeye ulaşan uzlaşma metni üzerinde çalışabilmem ve daha isabetli tespitler yapabilmem mümkün oldu. 7’den 77’ye hepimizi ilgilendiren Anayasa metnine kafa yormamız, katkı sağlamamız, eleştiri ve itirazlarımızı ortaya koyabilmemiz, Anayasa çalışmasının dışında kalmamamız gerektiğine inanıyorum. Net bilgilere ulaşamadığımız ve sadece internet ortamında takip etme imkanı bulduğumuz Anayasa önerilerinin tam metni ile ilgili bazı eksikliklerimiz olabilir. Ancak varsa bu eksikliğin bizden kaynaklanmadığını ifade etmek isteriz.
 
Aşağıda önce kısa açıklama ve ardından 59 maddenin tanıtımı yapılacaktır. Öneri maddelerin 1982 Anayasası’ndaki karşılıklarına yer verilerek, kısa çalışma notlarımız da okuyucunun takdir ve değerlendirmesine sunulmuştur.
 
Yeni Anayasa hazırlanması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan siyasi partilerce oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun, uzun bir çalışma döneminden sonra uzlaşmaya vardığı 59 maddenin Yeni Anayasa için yeterli olamayacağı anlaşılmaktadır. Önce konu ile ilgili genel bir açıklama yapıp, ardından üzerinde uzlaşılan 59 maddenin kısa tanıtımını yapmaya çalışacağız. Çünkü Anayasa, yazılı hukuk sisteminde yer alan normların tepe noktasını oluşturan bir kanun olarak tüm toplumu yakından ilgilendirmektedir.
 
Öneri metninin 9. maddesinde tutuklama tedbirinin yer aldığı görülmekle birlikte, bu maddede milletvekilleri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı görülmektedir. Kanaatimizce, mevcut Anayasanın 83. maddesinde bu konuda bir düzenleme yapılmazsa veya yürürlükteki 14. madde kaldırılmazsa (ki bu pek mümkün gözükmüyor), milletvekillerin tutuklu yargılanıp yargılanmaması tümü ile mahkemelerin takdir ve değerlendirmesine bağlı olacaktır. Kanaatimizce, bu konuda “eşitlik” ilkesinden ayrılmaya da gerek yoktur. Çünkü tutuklama tedbirinin yanlış uygulanması, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda değişikliği gerektiren ve özellikle de uygulamayı ilgilendiren ciddi bir sorundur. Bu sorun, tüm bireylerin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bakımından güncelliğini korumaya da devam etmektedir. Bir ayrıcalık yapılıp, milletvekillerine tutuksuz yargılanma yolu açılmak istenmekte ise, ya mevcut Anayasa m.83’de bir değişikliğe gidilmek suretiyle milletvekillerinin tutuksuz yargılanmasının yolu açılmalı ya da yine 83. maddede yer alan yasama dokunulmazlığının kapsamı genişletilmelidir.
 
Belirtmeliyiz ki temel sorun, yeni Anayasadan ziyade uygulamadan kaynaklanmaktadır. Anayasayı tümden de değiştirseniz, yeni Anayasa veya değişen Anayasa, sorunların çözümüne çare olamayacaktır.
 
Geçmişte 1982 Anayasası’nda birçok köklü değişikliğe gidildi. Şimdi ise, yapboz tahtasına dönen Anayasada değişikliğe gitmek, birçok maddeyi ve kazuistik, yani ayrıntıcı yöntemi korumaya devam etmek, Anayasadan kaynaklandığı söylenen sorunları çözmeye yeterli olmayacaktır. Sorunlar bu şekilde çözülse idi, 2010 yılı değişikliğinden bu tarafa birçok sorun çözüme kavuşurdu.
 
Önerilen 59 maddeden ibaret Anayasa hükümleri arasında bir uyum ve sistematiklik mevcut değildir.
 
Öneride yer alan; “Düzeltme ve cevap hakkı”; “Devletin sosyal ve ekonomik görevlerinin sınırı”; “Kıyıların korunması ve kıyılardan yararlanma”; “Tarih kültür ve tabiat varlık ve değerlerinin korunması”; “Doğal servetlerin aranması ve işletilmesi”; “Ormanların korunması ve geliştirilmesi”; “Devletleştirme ve özelleştirme”; “Tüketicinin korunması”; “Yabancı ülkelerde yaşayan vatandaşlar”; “Sporda tahkim”; “Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması” ve “Adalet hizmetlerinin denetimi” başlıklı 12 maddenin Anayasada yer almaması gerektiğini düşünmekteyiz. Bu maddelere giren konular, yasalar ve alt normlar tarafından düzenlenmelidir.
 
Önerilen bazı madde metinlerinde (örneğin, Yerleşme ve seyahat hürriyeti başlıklı 14. madde ile Mülkiyet ve miras hakkı başlıklı 21. madde ve Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı başlıklı 24. madde), sınırlamanın kanunla getirilebileceği ifadesine yer verilmemesi, Anayasanın 13. maddesi yeni Anayasada da aynen korunduğundan, bu konuda herhangi bir sorun yaşanmayacaktır.
 
Uzlaşma Komisyonu, yazılı hukuk sisteminde izlenen anayasa düzenleme tekniğine de uygun davranmamaktadır. Bildiğimiz kadarı ile hedef yeni anayasa düzenlemektir. Bunun dışında, sınırı, amacı ve hangi maddeleri kapsadığı bilinmeyen değişiklik önerisinde bir ciddiyet, istikrar ve ihtiyaca uygun sonuç elde etmek mümkün değildir. Mecliste grubu bulunan siyasi partilerden oluşan bir uzlaşma komisyonunun, her bir madde üzerinde oybirliği ile mutabık kalmak suretiyle ne olduğu bilinmeyen Anayasanın bazı hükümleri üzerinde değişikliğe gitmesi ve bazı yeni hükümleri kabul etmesi, öncelikle yürürlükte bulunan 1982 Anayasası ile uyumlu olmayacak, sürekli yapılan değişikliklerle özünü ve sözünü yitiren 1982 Anayasası’nda gerçekleştirilecek bu değişiklikler, Anayasa tartışmalarını daha da artıracaktır.
 
Yazılı metinden ibaret Anayasa her şey demek olmadığı gibi, bir an için tümü ile yeni Anayasa düşünülmekte ve bunun da yolu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçmekte ise, ya mevcut siyasi partilerin Mecliste bulunan çoğunluğu ile uyumlu bir komisyon oluşturulmalı ya da bu Meclisin yeni Anayasayı düzenlemeye vaktinin kalmadığından bahisle sadece seçim kanunlarında değişikliğe gidilerek, daha fazla demokratikleşmenin sağlanması amacıyla özellikle seçim barajı ve milletvekili adaylarının ön seçimle belirlenmesi konuları yeniden düzenlenip, yeni Anayasanın hazırlanması bir sonraki Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bırakılmalıdır. Çünkü ne zaman Anayasa değişikliği veya bir kanun değişikliğinde acele edilse, gerek kabul edilen kuralların iyiliği ve gerekse uygulanması açısından hedeflenen başarının elde edilemediği örnekleri ile sabittir.
 
Mevcut durumda, Meclis Başkanı’nın iyiniyetli çabaları ile oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun çalışma masasından kalkmayarak, eşit oylarla ve oybirliği ile Anayasanın tüm maddeleri ve tartışılan her husus üzerinde anlaşması aranmaktadır. Bu tür bir anlaşma hayaldir, zaman kaybıdır, hukuki bir yarar sağlamaz. Siyasi partiler bundan sadece siyasi kazanç sağlayabilir, fakat kaybedilen zaman, oyalanan gündem olur ve yeni Anayasa beklentileri de bir başka bahara kalır.
 
Bu kadar uzun süre çalışan Uzlaşma Komisyonu’nun, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın özelliği, madde sayısı, konuları, sistematiği ve sürekli değişikliğe uğramasının önlenmesi amacıyla ne tür bir yöntemin izlenmesi gerektiği konularında bağlayıcı çerçeve kurallarını belirlemesi isabetli olurdu. Böylece, yeni Anayasa düzenlenmesinde daha hızlı ve verimli yol almak mümkün hale gelebilirdi. Mevcut durumda izlenen yöntem, maalesef bazı değişikliklerin yapılmasına ve bir bütünlük taşımayan bu değişiklikler ile yürürlükteki Anayasanın çelişmesine de yol açabilecektir.
 
Şu an ortaya çıkan sonuç, bugüne kadar 16 kez değiştirilen 1982 Anayasası’nda yeni değişiklikler yapmaktan öteye geçmeyecektir. Kazuistik, yani ayrıntıcı ve birçok maddeden oluşup, her meseleyi Anayasa ile çözeceğini zanneden ve her müesseseyi de Anayasaya koymak suretiyle meşrulaştırmayı hedefleyen anlayışın terk edilmesi gerekmektedir. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti’nin geçmiş anayasaları ile 1982 Anayasası’nın başına gelen yürürlükten kaldırılma ve sürekli değiştirilme geleneği varlığını sürdürmeye devam edecektir. Bu varlık, Anayasanın tüm sorunları çözemeyeceğini, yerine bireyin hak ve hürriyetleri ile Ülkenin yönetim sistemini gösteren kısa ve öz Anayasanın kabul edilmesinin yerinde olduğunun kabulü ile son bulacaktır.
 
Yeni Anayasa hazırlanması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan siyasi partilerce oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun, uzun bir çalışma döneminden sonra uzlaşmaya vardığı 59 maddenin Yeni Anayasa için yeterli olamayacağı anlaşılmaktadır. Önce konu ile ilgili genel bir açıklama yapıp, ardından üzerinde uzlaşılan 59 maddenin kısa tanıtımını yapmaya çalışacağız. Çünkü Anayasa, yazılı hukuk sisteminde yer alan normların tepe noktasını oluşturan bir kanun olarak tüm toplumu yakından ilgilendirmektedir.
 
II- Uzlaşılan 59 Madde
 
Uzlaşılan Anayasa m.1 (İnsan onur ve haysiyeti): İnsan onur ve haysiyeti dokunulmazdır. İnsan onur ve haysiyeti insan haklarının ve anayasal düzenin temelidir.
Devlet, insan onur ve haysiyeti ile insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına saygı duyar, bu değerleri korur ve bunların önündeki tüm engelleri kaldırır.
Mevcut Anayasa m.32/1: Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
 
* Uzlaşılan Öneri Anayasanın “İnsan onur ve haysiyeti” başlıklı 1. maddesi, mevcut Anayasanın çeşitli maddelerinde bahsi geçen “onur, haysiyet, şeref” gibi kavramları maddeleştirerek, bu kavramların insan haklarının ve anayasal düzenin temeli olduğunu ifade etmiştir. 1982 Anayasası’nda insan hak ve hürriyetleri ile anayasal düzen kavramları defalarca kullanılmış, ancak anlamının neleri kapsadığı gösterilmemiştir. Değişiklikle bu husus aydınlatılmıştır. Ayrıca 2. fıkrada, insan onur ve haysiyeti ile insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme, koruma ve bunların önündeki engelleri kaldırma noktasında devletin sorumlu olacağı belirtilmiştir.
 
Uzlaşılan Anayasa m.2 (Temel hak ve hürriyetlerin niteliği ve bütünlüğü): Herkes, kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
Temel hak ve hürriyetler bir bütündür ve birbirini tamamlar.
Mevcut Anayasa m.12: Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.
 
* Mevcut Anayasanın “Temel hak ve hürriyetlerin niteliği ve bütünlüğü” başlıklı 12. maddesinin 1. fıkrası aynen alınmış, 2. fıkrası “temel hak ve hürriyetler bir bütündür.” demek suretiyle değiştirilmiştir. Bu değişiklikte kişinin; topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarının neler olduğundan bahsedilmeyip, yalnızca bu ödev ve sorumlulukların kişi hak ve hürriyetin ayrılmaz birer parçası olduğuna vurgu yapılmıştır.
 
Uzlaşılan Anayasa m.4 (Hayat hakkı): Herkes hayat (yaşama) hakkına sahiptir.
Meşru Müdafaa ve suçla mücadele esnasında kanunun cevaz verdiği durumlarda, hayat (yaşam) hakkını ortadan kaldıracak ya da tehlikeye düşürecek ölçüde güç kullanımının kesinlikle zorunlu olması hali istisnadır.
Mevcut Anayasa m.17/1, 4: Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır.
 
* Değişiklik Önerisinde, herkesin hayat (yaşama) hakkına sahip olduğu kabul edilmiştir. Yaşama hakkının istisnasının yalnızca “meşru müdafaa” ve “suçla mücadele esnasında kanunun cevaz verdiği durumlar” olduğu belirtilmiştir. Mevcut Anayasanın 17. maddesinin 4. fıkrasında,  yaşam hakkının istisnası olarak belirtilen yakalama ve tutuklama kararının yerine getirilmesi, tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri gibi kolluk faaliyetleri yeni maddede sayılmamış ve yalnızca “meşru müdafaa” ile “suçla mücadele” kavramlarına yer verilmiştir.
 
Uzlaşılan Anayasa m.7 (İşkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağı): İşkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasaktır.
Hürriyetlerin (özgürlüklerin) kısıtlanması ve cezaların infazı halleri dahil olmak üzere hiç kimseye insan onur (şeref) ve haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza verilemez ve muamele yapılamaz.
Mevcut Anayasa m.17/3: Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
 
* Değişiklik Önerisinde, mevcut Anayasanın, “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı başlıklı 17. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen işkence ve eziyete kavramlarına tekrar yer verilmemiş, ancak “İşkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağı” başlıklı ayrı bir madde haline getirilmiştir. 2. fıkrada ise önerilen Anayasa metninin 1. maddesinde insan hakları ve anayasal düzenin temeli sayılan insanın onur ve haysiyetine yönelik her türlü hareket yasaklanmıştır.
  
Uzlaşılan Anayasa m.8 (Zorla çalıştırma ve angarya yasağı): Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. İnsan ticareti ve angarya yasaktır.
Ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi ile vatan hizmeti niteliğindeki veya hükümlülük hallerinde yapılan çalıştırmalara ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.
Mevcut Anayasa m.18: Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.
Şekil ve şartları kanunla düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar; olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetler; ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları, zorla çalıştırma sayılmaz.
 
* Uzlaşılan 7. maddede, mevcut Anayasanın zorla çalıştırma yasağı başlıklı 18. maddesinde belirtilen angarya yasağına “insan ticareti” de eklenmiş, ayrıca mevcut Anayasada şeklinin ve şartlarının kanunla düzenleneceği, uzlaşılan Anayasada ise esaslarınun kanunla düzenleneceği öngörülen zorla çalıştırma ve angarya yasağına dair istisnalar kapsamına “vatan hizmeti” adında yeni bir terim eklenmiş, hükümlülük ve tutukluluk hali yerine sadece hükümlülük hali deyimi kullanılmıştır. Olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetlere ise önerilen maddede yer verlişmemiştir..
 
Uzlaşılan Anayasa m.9 (Kişi hürriyeti (özgürlüğü) ve güvenliği): Herkes kişi hürriyeti (özgürlüğü) ve güvenliğine sahiptir.
Aşağıda gösterilen haller (durumlar) dışında kimse kişi hürriyetinden (özgürlüğünden) mahrum (yoksun) bırakılamaz;
a)Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi,
b)Mahkemelerce verilmiş yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi,
c)Kişinin kendisinin veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin (özgürlüklerinin) korunması amacıyla verilmiş mahkeme kararının veya kanunda öngörülen idari tedbirlerin yerine getirilmesi,
d)Usulüne aykırı şekilde ülkeye giren veya hakkında sınır dışı etme ya da iade kararı  verilen kişinin yakalanması, gözaltına alınması veya tutuklanması, 
Yakalama ve tutuklama hakim kararı ile olur. Tutuklama kararı, hakkında kuvvetli suç  şüphesi bulunan kişilerin, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek amacıyla veya bunlar gibi tutuklamayı  zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde verilebilir. Kuvvetli suç şüphesinin varlığı veya isnat edilen suçun ağırlığı  tek başına tutuklama nedeni sayılamaz. Tutuklama nedenlerinin varlığı  somut olgulara (müşahhas hadise) dayandırılarak gerekçeli olarak belirtilmedikçe ve adli kontrol önlemlerinin yetersizliği açıklanmadıkça tutuklamanın devamı kararı verilemez. Hakim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, suçluluğu hakkında kuvvetli suç şüphesi bulunan kişilerle ilgili olarak yapılabilir. Yakalama ve tutuklamanın usul ve esasları kanunla düzenlenir.
Yakalanan veya tutuklanan kişiye, yakalama veya tutuklama sebepleri ile hakkındaki iddialar ve kanunen kendisine tanınan haklar herhalde yazılı, bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal; toplu suçlarda ise en geç hakim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir. Kişi gözaltına alınır alınmaz derhal müdafii ile görüştürülür. Soruşturma evresinde müdafiin dosyayı inceleme yetkisi savunma hakkını ortadan kaldıracak biçimde sınırlanamaz. Müdafii olmayan kişiye baro tarafından bir müdafii görevlendirilir. Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı yakınlarına derhal bildirilir.
 
Mevcut Anayasa m.19: Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
 
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir. Hakim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.
 
Yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hakim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir.
 
Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırk sekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hakim önüne çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hakim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde uzatılabilir.
 
Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir.
 
Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.
 
Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.
 
Bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir.
 
* Türkiye Cumhuriyeti, kişiye, olaya ve duruma bakmaksızın bir tedbir olan tutuklamayı, kurallarına uygun ve makul süre uygulamayı benimsemeli, tutuklamayı yıllarca süren bir cezaya dönüştürmemelidir.
Bu arızalı durum nedeniyledir ki,Kuvvetli suç şüphesinin varlığı veya isnat edilen suçun ağırlığı tek başına tutuklama nedeni sayılamaz. Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır.  Tutuklama hiçbir surette cezalandırma şekline dönüştürülemez.” hükmü Anayasa tarafından güvence altına alınmalıdır.
Uzlaşılan Anayasa m.11 (Kişisel bilgi ve verilerin korunması): Kişisel bilgi ve verilerin gizliliği esastır.
Herkes, kişisel bilgi ve verilerinin korunması hakkına sahiptir. Bu hak; kişisel bilgi ve verileri konusunda bilgilendirilme, bunlara erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar.
Kişisel bilgi ve veriler, ancak kişinin açık rızasına veya kanunla öngörülen meşru bir sebebe dayalı olarak, ayrımcılığa yol açmayacak şekilde toplanabilir, işlenebilir ve kullanılabilir. Kişisel bilgi ve veriler otomatik olarak toplanamaz veya işlenemez.
Kişisel bilgi ve verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller, bu hakkın etkili olarak kullanılmasını  sağlayacak şekilde kanunla düzenlenir.
.Mevcut Anayasa m.20/3: Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.
 
*Önerilen Anayasa hükmünde, mevcut düzenlemeye paralel bir şekilde düzenlemeye gidilmiştir. Yenilik olarak, kişisel bilgi ve verilen gizliliğinin esas olduğu belirtilmesi gösterilebilir.
Uzlaşılan Anayasa m.14 (Yerleşme ve seyahat hürriyeti): Herkes yerleşme ve seyahat hürriyetine (özgürlüğüne) sahiptir.
Yerleşme hürriyeti, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek, çevreyi ve kültürel varlıkları korumak; seyahat hürriyeti ise genel sağlığın korunması (suç işlenmesini önlemek, kamu düzeni) ve suç soruşturması veya kovuşturması sebepleri ile sınırlanabilir.
Vatandaş sınır dışı  edilemez ve yurda girme hakkından mahrum bırakılamaz.
Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti ancak suç soruşturması veya kovuşturması  sebebiyle hakim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.
Mevcut Anayasa m.23: Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.
Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak;
Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek;
Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.
Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hakim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.
 
* Uzlaşılan maddede, mevcut Anayasada belirtildiği gibi yerleşme ve seyahat hürriyeti ayrı ele alınmış, yerleşme hürriyetine getirilen istisnalar, kısmen mevcut maddedekilerle örtüşen, paralel yeni tanımlarla açıklanmıştır. Seyahat hürriyetine getirilen istisnalar aynen korunurken, “genel sağlığın korunması” ifadesi eklenmiş, suç işlenmesini önlemek ve kamu düzeni kavramlarının karşılığı veya benzeri, parantez açıklamasıyla yine bu ifade kapsamında belirtilmiştir. Önerilen madde metninde, sınırlamanın kanunla getirilebileceği ifadesine yer verilmemesi, Anayasanın 13. maddesi korunduğunda soruna yol açmayacak gibi gözükmektedir. Yurt dışına çıkma hususunda mevcut Anayasa hükümleri aynen korunmuştur.
 
Uzlaşılan Anayasa m.18 (Bilim ve sanat hürriyeti): Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, icra etme, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hak ve hürriyetine (özgürlüğüne) sahiptir.
Devlet, bu hak ve hürriyetin (özgürlüğün) önündeki engelleri kaldırmak ve etkili biçimde kullanılmasını sağlamakla yükümlüdür.
Devlet, sanatı ve kültürel etkinlikleri destekler ve sanatçıyı korur..
Mevcut Anayasa m.27: Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir.
Yayma hakkı, Anayasanın 1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeleri hükümlerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamaz.
Bu madde hükmü yabancı yayınların ülkeye girmesi ve dağıtımının kanunla düzenlenmesine engel değildir.
 
* Uzlaşılan “Bilim ve sanat hürriyeti” başlıklı 11. maddede, mevcut 27. maddenin ilk fıkrası aynen alınmış, ancak 2. fıkra ile Devletin bu hak ve hürriyetin önündeki engelleri kaldırmak hususunda sorumlu olduğu bildirilmiştir. Ayrıca mevcut Anayasanın ikinci ve üçüncü fıkrasında belirtilen istisnalara yer verilmemiştir. Mevcut 27. maddenin ikinci fıkrasında yer alan, yayma hakkının Anayasanın 1, 2 ve 3. maddelerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamayacağı hükmüne bu defa yer verilmediği görülmektedir. Buna göre, ya mevcut 1, 2 ve 3. maddelerin değiştirilemeyecek hükümlerden olduğunu ifade eden 4. maddenin kaldırılacağı veya bilim ve sanat hürriyetinin kullanılması ve özellikle yayılması suretiyle Devletin şekli, Cumhuriyetin nitelikleri, Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkentinin değiştirilebilmesinin sağlanması amacıyla kullanabilmesine izin verildiği düşünülebilir. Önerilen yeni düzenleme, bilim ve sanat hürriyetinin kullanılmasında herhangi bir sakınca olamayacağını ve bu hürriyetin kullanılmasına sınırlama getirmemek gerektiğini savunan düşünceyi desteklemektedir. Cebir-şiddet, hakaret veya tehdit içermeyen düşünce açıklamalarına sınırlama getirilmemesi gerektiği, aksinin demokratik hukuk toplumuna uygun olmayacağı dikkate alındığında, mevcut 27. maddenin ikinci fıkrasına, uzlaşılan yeni 11. maddede yer verilmemesinin isabetli olduğu ileri sürülebilir.
Uzlaşılan Anayasa m.20 (Düzeltme ve cevap hakkı): Şeref ve haysiyetlerine dokunulan veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılan herkes düzeltme ve cevap hakkına sahiptir.
Düzeltme ve cevap yayımlanmazsa, yayımlanmasının gerekip gerekmediğine hakim, ilgilinin müracaat tarihinden itibaren en geç kırk sekiz saat içerisinde karar verir.
 Mevcut Anayasa m.32: Düzeltme ve cevap hakkı, ancak kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılması hallerinde tanınır ve kanunla düzenlenir.
Düzeltme ve cevap yayımlanmazsa, yayımlanmasının gerekip gerekmediğine hakim tarafından ilgilinin müracaat tarihinden itibaren en geç yedi gün içerisinde karar verilir.
 
* Sözkonusu maddede düzeltme ve cevap hakkı hükümleri aynen alınmış, ancak düzeltme ve cevabın yayımlanmaması durumunda, yayımlanmasının gerekip gerekmediği kararının hakim tarafından en geç yedi gün içinde değil, kırk sekiz saat içerisinde verileceği belirtilmiştir.
 
Uzlaşılan Anayasa m.21 (Mülkiyet ve miras hakkı): Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Miras hakkı, kamu yararı; mülkiyet hakkı ise kamu yararı ve yabancılar için milli güvenlik sebebiyle sınırlanabilir.
 Mevcut Anayasa m.35: Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.
 
* Mülkiyet ve miras hakkı başlıklı madde, yabancılar yönünden mülkiyet hakkının milli güvenlik sebebiyle sınırlanabilmesi yeniliğini içermektedir. Bu hüküm, “Yabancıların durumu” başlıklı Anayasa m.16’ya uygun düşmektedir. 16. maddeye göre, “Temel hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir”. Belirtmeliyiz ki, öneride de miras hakkının kamu yararı ile sınırlanmasının öngörülmesi ve bu sınırlamanın en azından kanunla yapılabileceğine dair mevcut düzenlemenin muhafaza edilmemesi isabetli olmamıştır. 
 
Uzlaşılan Anayasa m.22 (Çalışma ve sözleşme hürriyeti): Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.
Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal devlet ilkesine uygun yürümesini, güvenlik ve istikrar içinde çalışmasını sağlayacak, tekeller oluşmasını engelleyecek tedbirleri alır.
Her türden teşebbüslerin, doğal kaynakların tüketilmesi, çevre kirliliği, çalışanların iş güvenliği ve iş sağlığı açısından gerekli önlemleri almalarını sağlamak ve denetlemek devletin yükümlüğündedir.
 
Mevcut Anayasa m.48: Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.
Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır.
 
* Uzlaşılan madde 22’de mevcut Anayasa m.48 aynen alınmış, ek olarak 3. fıkraya, tekellerin oluşmaması için devletin tedbir alacağı ve her türden teşebbüslerin, doğa, çevre, iş güvenliği ve iş sağlığı hususunda ki işlemlerinin devlet tarafından kontrol edeceği öngörülmüştür.
 
Uzlaşılan Anayasa m.24 (Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı): Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme ve bunlara katılma hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, kamu düzeninin, genel sağlığın, başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması veya suç işlenmesinin önlenmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. İdari makamlar, kanuna dayanarak toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı yeri, güzergahı  ve zamanını hakkın demokratik işlevini ve etkisini dikkate alarak belirler.
Mevcut Anayasa m.34: Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.
 
* Mevcut Anayasada belirtilen “milli güvenlik”, toplantı ve gösteri düzenleme hakkına getirilen bir istisna olmaktan çıkarılmıştır. Ayrıca, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ancak kanunla sınırlanabilmesi kuralı yeni maddede yer almamakta, yalnızca idari makamların, kanuna dayanarak toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı yeri, güzergahı ve zamanını belirleyeceği belirtilmektedir. Uzlaşılan bazı maddelerde (Yerleşme ve seyahat hürriyeti başlıklı 14. madde ile Mülkiyet ve miras hakkı başlıklı 21. madde ve Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı başlıklı 24. maddede) bu yöntemin izlendiğini, yani sınırlamanın kanunla öngörülmesi usulünün gözardı edildiğini belirtmek isteriz. “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı mevcut 13. madde muhafaza edilmeyecekse, bu eksikliğin vahim nitelik taşıyacağı ve Anayasa m.90/5’le bağlı olduğumuz İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ne aykırı olacağı tartışmasızdır. Ancak Öneri 24. maddede mevcut 13. madde aynen muhafaza edildiğinden, bu konuda bir sorun yaşanmayacak, kişi hak ve hürriyetleri ile ilgili tüm sınırlamaların kanunla öngörülmesi gerekecektir.  
 
Uzlaşılan Anayasa m.26 (Başvuru ve bilgi edinme hakkı): Herkes kendisiyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bireysel ya da topluca başvuruda bulunma hakkına sahiptir. Başvurulara yetkili makamlar gecikmeksizin cevap verir.
Herkes kendisiyle veya kamu ile ilgili eylem ve işlemler hakkında bilgi edinme hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanımına ilişkin usul ve esaslar eşitlik, tarafsızlık ve şeffaflık ilkelerine uygun olarak kanunla düzenlenir.
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin başvuracağı kanun yollarını, mercilerini ve sürelerini belirtir.
Yabancıların bilgi edinme hakkından yararlanması karşılıklılık