1. Giriş

Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) ilgili hükümleri dairesinde anonim şirket; kâr elde etme amacı ile kurulan, karar alma ve sair birçok süreçte çoğunluk ilkesinin ön plana çıktığı sermaye şirketidir. [1]

Çoğunluk ilkesinin hâkim olduğu anonim şirket yapısında kararlar çoğu zaman anonim şirket sermayesinin çoğunluğunu temsil eden pay sahiplerinin yönelim ve tercihleri doğrultusunda alınır. Bu durum, zaman içerisinde, anonim şirketin işleyişi bakımından çoğunluk pay sahiplerinin, azınlık pay sahipleri üzerinde dürüstlük ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacak bir hakimiyet kurmasına neden olabilir.[2] Çoğunluğun, azınlığı göz önünde bulundurmadan şirket yönetimini sürdürmesi er ya da geç çoğunluk ve azınlık pay sahipleri arasında gerilime ve neticeten hukuki ihtilaflara neden olmaktadır.

Nitekim kanun koyucunun birtakım düzenlemelerle azınlığı, çoğunluğun zaman zaman keyfi olarak nitelenebilecek bu eğilimlerine karşı hukuken korumaya çalıştığı görülmektedir. Genel kurul kararlarının iptali ve butlanını isteme imkanları bu kapsamda değerlendirilebileceği gibi haklı nedenle fesih davası da bu amaca hizmet eden en önemli yollardan birisidir.

2. Genel Olarak Haklı Nedenle Fesih Davası

Anonim ortaklığın fesih davası, 6762 sayılı eTTK’da mevcut olmayan, 6102 sayılı TTK ile Türk Hukuku’na kazandırılan, anonim şirketler bakımından yeni bir sona erme nedenidir. 6762 sayılı eTTK’nın yürürlükte olduğu dönemde, gerek öğretide gerekse yargı kararlarında anonim şirketin haklı nedenlerin varlığı halinde sona erdirilip erdirilemeyeceği tartışılmış ve kanunda bu yönde açık bir düzenlemenin bulunmaması ve anonim şirket yapısına uygun olmaması nedeniyle anonim şirketin haklı sebeple feshinin mümkün olmadığı ağırlıklı olarak kabul edilmiştir.[3]

6102 sayılı TTK ile Türk Hukuku’na kazandırılan bu yeni sona erme sebebi, 531. maddede açıkça ifade edildiği üzere, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde haklı sebebe dayanılarak şirketin feshine karar verilmesi istemiyle açılacak bir dava neticesinde söz konusu olabilecektir. Davacı pay sahibi ya da sahiplerinin anonim şirketin feshi dışında başka bir istemle bu davayı açabilmeleri mümkün değildir.[4] Ancak davacı/davacıların, dava dilekçelerinde terditli bir biçimde anonim şirketin feshine ya da bu uygun görülmezse uygun görülecek başka bir tedbirin uygulanmasına karar verilmesini talep edebilmeleri mümkündür. Dava dilekçesinde anonim şirketin feshi haricinde hükmedilmesi talep edilen sair tedbirler açıkça zikredilebileceği gibi özel bir tedbir türü belirtilmeden de feshin uygun görülmemesi halinde sair bir tedbirin uygulanmasının talep edilebilmesi mümkündür.[5]

Davanın açılması bakımından kanunda özel bir hak düşürücü süre ya da zamanaşımı süresi öngörülmemiştir.[6] Bununla birlikte fesih davasının anonim şirketin feshini gerektirir bir haklı nedenin varlığı öğrenildikten çok uzun bir süre sonra açılmasının, iyi niyet ve dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı söylenebilir.[7]

Bu davada ispat külfeti, anonim şirketin feshini talep eden davacı üzerindedir. Davacı, ispat külfetini her türlü delille yerine getirebilir. Davacının bu davada temel olarak ispatlaması gereken iki husus bulunmaktadır. Bu kapsamda davacı, kanunun aradığı oranda pay sahibi olduğunu ve şirketin feshini gerektirecek haklı bir nedenin bulunduğunu ispatlamakla yükümlüdür. Şirketin kötü yönetimine ilişkin haklı fesih nedenlerinin ispatı bakımından, şirketin ticari defter ve kayıtları, bilirkişi incelemesi vb. delillere; şirket ortakları arasındaki anlaşmazlıkların feshe neden oluşacak boyuta ulaştığına dair iddialar bakımından ise ortaklar arasında derdest veya karara bağlanmış davalar ile tanık beyanlarına delil olarak dayanılabilir. [8] Fakat davacı hangi delile dayanırsa dayansın, davanın kabul edilmesi ve şirketin feshine karar verilebilmesi için ortada şirketin feshini gerektirir ciddi bir durumun mevcut olduğu mahkeme nezdinde ispatlanmak zorundadır. [9]

Öğretide bazı yazarlar, anonim şirketin feshi davasında haklı neden olarak ileri sürülen durumların başka kanuni ya da sözleşmesel yollarla ortadan kaldırılabilmesinin mümkün olduğu hallerde açılan fesih davasının mahkeme tarafından reddedilmesi gerektiğini[10]; diğer bazı yazarlar ise kanunda işbu davanın görülebilmesi için öncelikle sair kanuni ya da sözleşmesel yollara başvurulması gerektiği gibi bir şart öngörülmediğini, bu nedenle aksi yöndeki yorumun isabetli olmadığını, fesih davasının tali bir dava niteliğinde olmadığını ve haklı sebebin varlığı halinde doğrudan bu davanın açılabileceğini ifade etmektedir.[11] Öğretideki baskın görüş ise, sair kanuni yollara başvurulmasının bir dava şartı olarak değerlendirilemeyeceği yönündedir.

Bu davanın muhatabı yani husumetin yöneltilebileceği kişi, çoğunluk pay sahibi ya da sahipleri değil feshi talep edilen anonim şirketin kendisidir.[12] Bu nedenle dava neticesinde anonim şirketin feshi yerine başka bir alternatif tedbirin uygulanmasına karar verilmesi durumunda, bu alternatif tedbirin muhatabı ancak davalı konumundaki anonim şirket olabilir.[13] Örneğin alternatif bir tedbir olarak davacının paylarının gerçek değerinin ödenerek davacının ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesi durumunda, pay bedellerini ödeyerek payları iktisap etmekle mükellef tutulabilecek kişi ancak davalı şirket olabilir.

Gerek 6102 sayılı TTK’nın anonim şirketin feshi davasına ilişkin 531. maddesinin lafzı gerekse de bu madde kapsamında oluşan yargı uygulaması göz önünde bulundurulduğunda; 531. maddede öngörülen bu davanın asıl varlık amacının, anonim şirketin inşai bir dava yoluyla ortadan kaldırılmasından ziyade azınlığı oluşturan pay sahiplerinin haklarının korunmasını temin etmek olduğu görülmektedir. İsviçre öğretisi ve yargı kararlarında da bu davanın anonim şirkette geçerli çoğunluk ilkesine karşı azınlığı koruyan radikal bir araç olduğu, azınlığın haklarını çoğunluğa karşı tekeffül ettiği, azınlığın çoğunluğa karşı korunması noktasında bu davanın bir tür emniyet supabı işlevi gördüğü ifade edilmektedir.[14] Bu çerçevede bu davanın gerek amacının gerekse fonksiyonunun, anonim şirketteki azınlık ile çoğunluk pay sahipleri arasında bir denge-fren mekanizması yaratmak olduğu söylenebilir.

3. Şirketin Haklı Nedenle Feshini İsteyebilecek Kişiler

Kanun ile bu imkân, azınlık konumundaki pay sahiplerine tanınmıştır. Bu çerçevede, çoğunluğun iradesi doğrultusunda alınan kararlardan doğrudan ya da dolaylı olarak zarara uğradığını düşünen azınlık, haklı nedenle fesih davasını ikame etme imkanına sahiptir. Fakat kanun koyucu bu davayı açma imkanını belirli oranda pay sahibi olan kişi ya da kişilere tanımıştır. Bu bakımdan kapalı anonim şirketlerde davayı ancak sermayenin en az onda birini temsil eden pay sahibi ya da sahipleri açabilecektir.[15] Halka açık anonim şirketlerde ise bu oran sermayenin en az yirmide birini temsil eden pay sahibi ya da sahipleri olarak öngörülmüştür.

İlgili maddenin gerekçesinde vurgulandığı üzere, tek bir pay sahibi bu oranda paya sahip olması halinde tek başına bu davayı açabileceği gibi tek başına bu oranda bir paya sahip olmayan birden fazla pay sahibi de bir araya gelerek yüzde veya yüzde beş şartını sağlamak suretiyle bu davayı ikame edebilir.

Kanunda yüzde on veya yüzde beş şartının hangi anda aranacağı hususunda bir açıklık bulunmamaktadır. Davanın açıldığı sırada davacının bu şartı sağlıyor olması gerekir ise de haklı nedenlerin ortaya çıktığının iddia edildiği dönemde ve/veya kararın verileceği an bakımından da bu şartın aranıp aranmayacağı belirsizdir. Öğretide bu davanın, azınlığın haklarının çoğunluğa karşı korunması amacıyla öngörüldüğüne vurgu yapılarak, haklı nedenin ortaya çıktığı tarihte, azınlık konumunda bulunmayan bir pay sahibinin azınlık hakkının varlığından da bahsedilemeyeceği ifade edilmekte ve davanın devamı boyunca yüzde on veya yüzde beş şartının gerçekleşip gerçekleşmediğinin kontrol edilmesine ek olarak[16] haklı sebebin ortaya çıktığının iddia edildiği tarihte de davacının/davacıların azınlık konumunda bulunup bulunmadığının mahkemece değerlendirilmesi gerektiği belirtilmektedir.[17]

Öğretide bazı yazarlarca eleştirilmekle birlikte[18] 531. maddenin gerekçesinde, şirket esas sözleşmesinde yer verilecek bir hükümle pay sahipliğinin oranına ilişkin kanuni sınırın aşağı çekilebileceği belirtilmiştir. Bununla birlikte bu sınırın yüzde on veya yüzde beşten daha fazla bir oran olarak kararlaştırılabilmesi, bu durum azınlık hakkının kullanılabilmesini güçleştireceğinden mümkün olmamalıdır.

4. Haklı Fesih Nedenleri

Davanın özellikle başarıyla sonuçlanabilmesi bakımından önemli olan husus, ortada şirketin feshini gerektirecek boyut ve ehemmiyette bir haklı nedenin bulunmasıdır. Kanunda şirketin feshine karar verilmesini gerektirir haklı nedenin tanımı yapılmadığı gibi haklı neden olarak değerlendirilebilecek hallere örnek de verilmemiştir. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere haklı neden kavramının kapsamının tayini, öğreti ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Fakat her halükârda mehaz İsviçre düzenlemeleri ve öğretisinde de kabul edildiği üzere pay sahipleri arasındaki ufak çaplı anlaşmazlıkların ya da kişisel kavgaların mahkemece şirketin feshi bakımından haklı neden olarak değerlendirilmesi mümkün olmamalıdır. Dava neticesinde şirketin feshine karar verilmesi çok farklı menfaat gruplarını (şirket pay sahipleri, şirket çalışanları, şirket alacaklıları vs.) etkileyebileceğinden; açılan bir davada haklı neden olduğu iddia edilen hususların haklı neden teşkil edip etmediğinin değerlendirilmesi, somut olayın tüm şartları göz önünde bulundurularak[19] ayrıntılı ve objektif bir biçimde yapılmalıdır.

Öğretideki değerlendirmeler göz önünde bulundurulduğunda, haklı fesih nedenleri (i) ortaklığın kendi yapısı ve işleyişinden kaynaklanan sebepler (ii) ortağın ortaklıkla olan ilişkisinden kaynaklanan sebepler ve (iii) ortakların birbirleri ile aralarındaki ilişkilerden kaynaklanan sebepler olmak üzere üç ana başlık altında değerlendirilebilir.[20]

Türk ve İsviçre öğretisindeki değerlendirmeler ile Türk ve İsviçre hukukunda bugüne kadar verilen yargı kararları çerçevesinde “genel kurulun devamlı olarak hukuka aykırı şekilde toplantıya çağrılması ya da genel kurul toplantısı için hiç çağrı yapılmadan kararlar alınması, pay sahiplerinin bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi ya da kullanımında sürekli zorluklar çıkarılması, şirketin uzun bir süre boyunca kâr dağıtımı yapmaması ya da düşük kabul edilebilecek oranlarda kâr dağıtımı yapması, şirketin kötü ve basiretsiz yönetimi, şirket ortakları arasında şirket yönetimine ilişkin yaşanan ve yargıya intikal eden çok sayıdaki ihtilafın mevcudiyeti, şirket malvarlıklarının şirkete menfaat sağlamayacak biçimde elden çıkarılması gibi haller” anonim şirketin feshi davasında haklı neden olarak nitelenebilecek örnekler olarak sayılabilir. [21]

5. Şirketin Feshi Yerine Hükmedilebilecek Alternatif Tedbirler

Azınlık tarafından açılan bu davada, şirketin feshi bakımından haklı neden olarak değerlendirilebilecek hallerin var olduğunu tespit eden mahkemenin görevi bu noktada bitmemektedir. Yargıtay’ın fesih davasına ilişkin kararlarında, TTK’nın 531. maddesinin ikinci cümlesinin mahkemeler tarafından mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiğinin ifade edildiği görülmektedir.[22] Öğretideki bazı yazarlar, Yargıtay’ın bu görüşünü ve bu doğrultuda vermiş olduğu bozma gerekçelerini eleştirse de yargı uygulamasının, şirketin feshine son çare (ultima ratio) olarak yaklaşılması yönünde geliştiği görülmektedir. Bu çerçevede mahkemeler, haklı nedenin varlığını tespit ettikten sonra fesih davasına dayanak oluşturan şirket içi ihtilafın başka bir yoldan çözümünün mümkün olup olmadığını araştırmaktadır. Bu kapsamda, somut olayda şirketin feshine gerekçe gösterilen durumun şirketin feshi haricinde başka bir tedbir uygulanması suretiyle çözümü mümkünse, mahkeme tarafından şirketin feshi yerine bu tedbirin uygulanmasına karar verilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte mahkeme tarafından hükmedilecek alternatif tedbir; uyuşmazlığı çözer nitelikte, somut olayın şartlarına ve ilgililerin menfaatine uygun nitelikte olmalıdır.[23] Ek olarak mahkeme tarafından fesih yerine alternatif tedbirlere hükmedilebilmesi için de haklı nedenlerin mevcut olması gerekmektedir. Ortada haklı neden teşkil edecek ağırlıkta bir durum söz konusu değilse, mahkeme tarafından fesih yerine alternatif tedbire hükmedilebilmesi de mümkün değildir.[24]

Mahkemenin anonim ortaklığın feshi talebiyle açılan bir davada şirketin feshi yerine başka bir tedbire hükmedebilmesi, hukuk muhakemesinde hâkimin taleple bağlılığı ilkesinin en önemli istisnalarından birisini oluşturmaktadır.[25]

531. maddede bir alternatif tedbir örneğine yer verilmiş; mahkemenin fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenerek davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına karar verebileceği ifade edilmiştir. Bununla birlikte madde lafzından da anlaşılacağı üzere mahkeme tarafından hüküm altına alınabilecek alternatif tedbirler bununla sınırlı değildir. Öğretide mahkemenin hükmedebileceği alternatif tedbir örnekleri olarak şunlar gösterilmektedir: şirketin veya şirkete ait işletmenin bölünmesi, kısmı tasfiyeye gidilmesi, tek kişilik şirkete dönüşme, bazı kararların davacının onayına bağlanması, bazı genel kurul ve yönetim kurulu kararlarında azınlığa veto hakkı tanınması, şirket ana sözleşmesinde dava sebebine göre değişiklik yapılması, kar dağıtım kararı verilmesi, yönetim kurulu üyelerinin azli, sermayenin azaltılması.[26]

Öğretide hakimin maddede kendisine tanınan geniş takdir yetkisi çerçevesinde yukarıda sayılanlara benzer başkaca tedbirlere de hükmedebileceği belirtilmekle birlikte yargı uygulamasında, davacı pay sahibinin şirketten çıkartılması şeklindeki alternatif tedbir dışında başkaca bir tedbire hükmedildiği görülmemektedir. Bu bakımdan, maddede örnek kabilinde sayılan bu alternatifin, yargı uygulamasına bir örnek olarak yol göstermekten ziyade yargı uygulamasının kısıtlanması sonucunu doğurduğu söylenebilir.

Mahkeme tarafından alternatif tedbire hükmedilebilmesi için dava dilekçesinde bunun ayrıca talep konusu yapılmış olması zorunlu değildir. Şirketin feshini gerektirdiği iddia edilen durumun başka bir alternatif tedbirle çözülebilmesi mümkünse, dava dilekçesinde talep edilmemiş dahi olsa mahkemenin bu alternatif tedbire hükmetmesi gerekir. Bununla birlikte uygulamada, dava dilekçelerinde taleplerin terditli bir şekilde sıralandığı, mahkemenin feshe karar vermemesi halinde alternatif tedbire -örneğin kâr payı dağıtımı- karar vermesinin istendiği bilinmektedir.

6. Davanın Kabulünün Sonuçları

Açılan davanın mahkeme tarafından kabul edilmesi ve anonim şirketin feshine karar verilmesi durumunda kararın kesinleşmesiyle birlikte şirket doğrudan tasfiye durumuna geçer. Bunun doğal bir sonucu olarak, ortaklık amacı ve faaliyeti tasfiye ile sınırlı hale gelir. Fesih kararı sonucunda ortaklığın sona erdiğinin ticaret siciline tescil ve ilanı gerekir. [27]

Mahkemenin feshe karar vermesi durumunda uygulamada zaman zaman yaşandığı üzere TTK m.536/f.3 düzenlemesi gereği re’sen şirkete tasfiye memuru atamayı atlamaması gerekir. Aksi takdirde şirketin tasfiye sürecinde sorunlar yaşanacaktır. Mahkemenin re’sen karar altına alması gereken bu hususa hükmünde yer vermeyi unutması durumunda, HMK’da son dönemde yapılan değişikliklerle birlikte kanuna eklenen, hükmün tamamlanması imkanından faydalanılabilmesi mümkün olmalıdır.

7. Sonuç

Özetle her ne kadar anonim şirketin işleyişinde çoğunluk ilkesi hâkim olsa da azınlık, çoğunluğun bu kuralı iyi niyet kurallarına aykırı bir şekilde kullanması tehlikesine karşı kanunen korunmuş durumdadır. Bu kapsamda zaman zaman şirket kararlarına doğrudan müdahalede bulunamayan azınlığın haklarının hakkaniyetle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanması veya engellenmesi halinde, azınlığın şirketin feshini sağlamak ya da taleplerini mahkeme kararıyla şirkete kabul ettirmek gibi imkânlara hukuken sahip olduğu anonim şirket yönetimince göz ardı edilmemelidir.

----------------

[1] Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, s.261, Şubat 2013

[2] Aytekin Çelik, Anonim Şirketlerde Ortaklıktan Çıkarılma, s.277 vd., Haziran 2016

[3]Füsun Nomer Ertan, Anonı̇m Ortaklığın Haklı Sebeple Feshı̇ Davası -TTK m. 531 Üzerı̇ne Düşünceler, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt 73, Sayı 1, s.421; Ayşe Sümer, Anonim Ortaklıkların Haklı Nedenle Feshi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt 18, Sayı 2, s.841 vd.

[4] Aytekin Çelik, Anonim Şirketlerde Ortaklıktan Çıkarılma, s.295, Haziran 2016

[5] Füsun Nomer Ertan, Anonı̇m Ortaklığın Haklı Sebeple Feshı̇ Davası -TTK m. 531 Üzerı̇ne Düşünceler, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt 73, Sayı 1, s.434

[6] Ayşe Sümer, Anonim Ortaklıkların Haklı Nedenle Feshi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt 18, Sayı 2, s.847;

[7] Evin Emine Demir, TTK m.531:Anonim Ortaklığın Haklı Sebeplerle Feshi Davası, s.15; Oruç Hami Şener, Ortaklıklar Hukuku, Şubat 2019, s.636

[8] Oruç Hami Şener, Ortaklıklar Hukuku, Şubat 2019, s.637-638

[9] Yargıtay 11. H.D., E. 2015/5994, K. 2015/13820 T. 23.12.2015; Antalya BAM 11. H.D. E.2017/1800 K.2018/933 T.4.6.2018

[10] Oruç Hami Şener, Ortaklıklar Hukuku, Şubat 2019, s.636

[11] Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, Ocak 2019, s.387 vd.; Füsun Nomer Ertan, Anonı̇m Ortaklığın Haklı Sebeple Feshı̇ Davası -TTK m. 531 Üzerı̇ne Düşünceler, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt 73, Sayı 1, s.421; Ayşe Sümer, Anonim Ortaklıkların Haklı Nedenle Feshi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt 18, Sayı 2, s.844

[12] Ayşe Sümer, Anonim Ortaklıkların Haklı Nedenle Feshi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt 18, Sayı 2, s.843; Füsun Nomer Ertan, Anonı̇m Ortaklığın Haklı Sebeple Feshı̇ Davası -TTK m. 531 Üzerı̇ne Düşünceler, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt 73, Sayı 1, s.424

[13] Füsun Nomer Ertan, Anonı̇m Ortaklığın Haklı Sebeple Feshı̇ Davası -TTK m. 531 Üzerı̇ne Düşünceler, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt 73, Sayı 1, s.431; Oruç Hami Şener, Ortaklıklar Hukuku, Şubat 2019, s.639

[14] Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, s.574, Şubat 2013

[15] Yargıtay 11. H.D., E. 2013/12495, K.2014/2202, T.10.02.2014

[16] Yargıtay 11. H.D., E.2019/2709, K.2021/995, T.09.02.2021

[17] Füsun Nomer Ertan, Anonı̇m Ortaklığın Haklı Sebeple Feshı̇ Davası -TTK m. 531 Üzerı̇ne Düşünceler, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt 73, Sayı 1, s.424

[18] Bu yöndeki eleştiriler için bkz. Aytekin Çelik, Anonim Şirketlerde Ortaklıktan Çıkarılma, s.293, Haziran 2016

[19] Yargıtay 11. H.D., E.2014/18024 K.2015/12808 T. 1.12.2015; Yargıtay 11. H.D. E.2016/4245 K.2017/6420 T.22.11.2017

[20] Oruç Hami Şener, Ortaklıklar Hukuku, Şubat 2019, s.637

[21] Cengiz Erten, Anonim Şirketlerde Haklı Sebeplerle Fesih Hakkının Yargıtay İçtihatları Çerçevesinde Değerlendirilmesi, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Sayı 13, s.193 vd.

[22] Yargıtay 11. H.D. E.2015/9088 K.2016/2352 T.3.3.2016

[23] Oruç Hami Şener, Ortaklıklar Hukuku, Şubat 2019, s.638

[24] Yargıtay 11. H.D. E.2016/4639 K.2017/3180 T.30.5.2017

[25] Cengiz Erten, Anonim Şirketlerde Haklı Sebeplerle Fesih Hakkının Yargıtay İçtihatları Çerçevesinde Değerlendirilmesi, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Sayı 13, s.198; Evin Emine Demir, TTK m.531:Anonim Ortaklığın Haklı Sebeplerle Feshi Davası, s.6

[26] Cengiz Erten, Anonim Şirketlerde Haklı Sebeplerle Fesih Hakkının Yargıtay İçtihatları Çerçevesinde Değerlendirilmesi, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Sayı 13, s.200

[27] Evin Emine Demir, TTK m.531:Anonim Ortaklığın Haklı Sebeplerle Feshi Davası, s.17