1) Temsil Yetkisi Kavramı ve Anonim Şirketlerde Temsil

Hukukumuzda temsil kavramı en geniş tanımı ile, bir kişinin, başkası ad ve hesabına olmak üzere hukuki işlem yapabilme yetkisine sahip kılınması halinde taraflar arasında doğan hukuki ilişkiyi ifade etmektedir. [1]

Anonim Şirketler açısından ise temsilci, şirket unvanını kullanarak ortaklık tüzel kişisi adına hukuki işlem yapabilme, şirket adına borçlandırıcı işlem meydana getirme, taahhütte bulunma yahut şirketi hak sahibi kılma vb. yetkilere sahip olmaktadır.

6102 Sayılı TTK 371/1 hükmü ile, temsile yetkili olanların şirketin amacına ve işletme konusuna giren her tür işleri ve hukuki işlemleri, şirket adına yapabileceği ve bunun için şirket unvanını kullanabileceği ifade edilmiştir.

Yine 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda açıkça düzenlendiği üzere Anonim Şirketlerde temsil yetkisi Yönetim Kurulu'na aittir. (TTK m.370/1)

Temsil yetkisinin Yönetim Kurulu tarafından ne şekilde kullanılacağı da ayrıca hüküm altına alınmış olup, TTK 370. Maddesi uyarınca, esas sözleşme ile aksi kararlaştırılmadığı takdirde temsil yetkisinin çift imza ile kullanılabileceği zikredilmiştir.

Elbette tek kişiden oluşan yönetim kurulunu haiz bir Anonim Şirket söz konusu ise böyle bir durumda çift imza kuralı uygulanmaksızın temsil yetkisinin münhasıran bu kişiye ait olacağını belirtmek gerekmektedir.

Çift imza kuralı ortaklık tüzel kişisi adına yapılacak bir hukuki işlemin, yönetim kurulunda mevcut üyelerden herhangi ikisinin imzalayacağı belge ile gerçekleştirilebilmesi anlamına gelmektedir.

Kural bu olmakla birlikte yasada aksi yönde karar alınmasına cevaz verilmekte, esas sözleşme ile temsil yetkisinin kullanımı, ikiden fazla üyenin veya tüm yönetim kurulu üyelerinin ya da tek bir üyenin imzasına bağlı kılınabilmektedir.

2) Temsil Yetkisinin Tescili

Yukarıda izah edildiği üzere Temsil Yetkisi öncelikle doğrudan Ortaklık Tüzel Kişisinin üçüncü kişilerle olan ilişkilerini ilgilendirmektedir.

Bu sebeple TTK 373. Maddesi'nde, temsile yetkili kişiler ve temsil şekillerini gösterir kararın noterce onaylı suretinin ticaret siciline tescili ve ilanı öngörülmüştür.

Temsile yetkili kişiler tescil edildikten sonra ilgili kişilerin seçilmelerine veya atamalarına ilişkin herhangi bir sakatlığın iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyeceği hüküm altına alınmıştır. (TTK m. 373/2)

Bununla birlikte temsile yetkili Yönetim Kurulu üyesine temsil ve ilzam yetkisini gösterir imza sirküleri verilmektedir. İmza sirküleri sayesinde üye, şirket adına irade açıklama yetkisine sahip olmaktadır. [2]

Bahsi geçen tescil ve ilan, dış ilişkiye dair sonuç doğurmakta olup esasen şirketle üye arasındaki temsil ilişkisinin başlaması açısından inşai nitelik arz etmemektedir.

"Davacının dava dışı şirketteki ilişkisinin sona ermesinin sicil gazetesinde ilanının, işlemin hukuken varlık kazanmasına değil, bu hususun üçüncü kişilere açıklanması amacına yönelik olduğu, dolayısıyla inşai değil bildirici bir işlem olduğu açıktır." [3]

3) Temsil Yetkisinin Sınırlandırılması

Temsil yetkisinin sınırlandırılması dış ilişki ve iç ilişki bakımından doğurduğu sonuçlara göre değişkenlik arz etmektedir.

Zira kanunda kural olarak temsil yetkisinin sınırlandırılmasının iyiniyetli 3. Kişilere karşı sonuç doğurmayacağı ifade edilmekle birlikte ancak ve ancak temsil yetkisinin sadece merkeze veya bir şubenin işlerine özgülendiğine veya birlikte kullanılacağına dair sınırlamaların, tescil ve ilan edildiği takdirde geçerli olduğu belirtilmiştir.

A) Temsil Yetkisinin Merkeze veya Şubeye Özgülenmesi

TTK uyarınca tescili mümkün ve 3. Kişilere karşı ileri sürülebilecek sınırlamalardan ilki temsil yetkisinin merkeze yahut şubeye özgülendiğine dair kayıt düşülmesidir.

Elbette böyle bir sınırlamanın geçerlilik arz etmesi ticaret siciline kaydedilmesi ve ilan edilmiş olmasına bağlanmıştır.

Bu halde üçüncü kişiler açısından tescilin müspet etkisi devreye girecek olup buna ilişkin kaydın bilinmediği bu kişilerce ileri sürülemeyecek ve sınırlamaya aykırı hukuki işlemler Ortaklık Tüzel kişiliği açısından bağlayıcı olmayacaktır.

B) Birlikte Temsil Sınırlaması

Temsil yetkisine kanun uyarınca getirilebilecek bir diğer sınırlama ise birlikte temsildir.

Birlikte temsil sınırlandırması ile bazı yönetim kurulu üyelerinin ancak birlikte imza atarak şirketi temsil edebileceği kararı alınabilmektedir.

Böylelikle bazı üyeler tek başına temsil yetkisini kullanmaya devam edebilmekte iken birlikte temsile yetkili kılınan üyeler ancak, beraberce temsil edebileceği belirlenen üyelerle birlikte temsil yetkisini kullanabilmektedir.

C) Kanunda Yer Almayan Sınırlamalar

Yukarıda belirtilen hususlar dışındaki sınırlamalar tescil ve ilan edilememektedir. Bu sınırlamalar bir şekilde tescil ve ilan edilmiş olsa dahi bu kişilerin iyiniyetli olmadığı ispat edilmediği sürece üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez,.

Bu noktada ispat yükü iyiniyetin var olmadığını iddia eden taraf üzerine olup, sınırlama sebebiyle işlemin bağlayıcı olmadığını ileri sürebilmek için temsil yetkisine getirilen sınırlamanın üçüncü kişilerce biliniyor olduğunun ispatı gerekmektedir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi de bir kararında yönetim kurulu üyesine miktar itibari ile getirilen ve imza sirkülerine bu noktada kayıt düşülen sınırlamanın iyiniyetli üçüncü kişileri bağlamayacağına işaret etmiştir :

"Senedi imzalayan şirket yönetim kurulu üyesinin yetkisinin miktar yönünden sınırlanmasının tescil ve ilan edilmiş olması da sınırlamanın iyi niyetli üçüncü kişiler yönünden geçersizliğine engel değildir. Bu yöndeki temsil sınırlaması bir iç mesele olup ticaret sicilinde yayımlansa bile miktarla ilgili sınırlama olmakla iyi niyetli üçüncü kişileri bağlamayacağından mahkemece anılan senet yönünden de istemin reddi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü doğru değildir." [4]

Elbette böyle bir durumda temsil yetkisi aşılarak Ortaklık Tüzel Kişiliği zarara uğratılmış ise iç ilişki açısından yetkiyi aşan temsilcinin Şirkete karşı sorumluluğu gündeme gelecektir.

Ortaklık tüzel kişiliği, yönetim ve temsil yetkisinin kusurlu olarak kullanılmasından kaynaklı meydana gelebilecek zararları TTK 553 vd. hükümlerine göre talep edebilmektedir.

4) Ultra Vires İlkesi

Bilindiği üzere işletme konusu ve amacı dışında kalan işlemlerin Şirket açısından bağlayıcı olmayacağı yönündeki Ultra Vires ilkesi 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ile terk edilmiştir.

Buna bağlı olarak temsilci tarafından İşletme konusu ve amacı dışında gerçekleştirilen işlemler de benzer şekilde üçüncü kişilerin iyiniyetinin varlığı halinde geçerliliğini koruyacaktır.

Her ne kadar Anonim Şirket işletme konusu ve amacı esas sözleşmede yer almakta ve esas sözleşme ticaret sicilinde ilan edilmekte ise de bu husus üçüncü kişinin kötüniyetli olduğunun ispatı noktasında tek başına yeterli görülmemektedir.

"Bu nedenle temsile yetkili olanların, üçüncü kişilerle, işletme konusu dışında yaptığı işlemler de şirketi bağlar; meğerki, üçüncü kişinin, işlemin işletme konusu dışında bulunduğunu bildiği veya durumun gereğinden, bilebilecek durumda bulunduğu ispat edilsin. Şirket esas sözleşmesinin ilan edilmiş olması, bu hususun ispatı açısından, tek başına yeterli delil değildir (TTK, m. 371/2). Başka bir deyişle bu konuda ticaret sicilinin olumlu işlevi geçerli olmaz. Sadece şirket bu savunmayı üçüncü kişiye karşı onun bu olguyu fiilen bildiğini (müspet vukuf) kanıtlamak suretiyle ileri sürebilir." [5]

Bu durumda da şayet yetkili kişi tarafından işletme konusu bir işlemin gerçekleştirilmesi ile şirket zarara uğratılırsa ortaklık tüzel kişisi, işlemi gerçekleştiren yönetim kurulu üyesine rücu edebilecektir.

Bu nedenle yeni ticaret kanunu ile birlikte Ultra Vires ilkesi terk edilmiş olmasına rağmen Şirket adına gerçekleştirilen işlemin, işletme konusu kapsamında olup olmamasının pratik açıdan halen önem arz ettiğine dikkat etmek gerekmektedir.

5) Temsil Yetkisinin Devri

6102 Sayılı TTK 367/1 düzenlemesinde, esas sözleşmeye konulacak bir hüküm ve buna uygun olarak hazırlanacak iç yönerge ile yönetim yetkisinin kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü bir kişiye devredilebileceği ifade edilmiştir.

Aynı şekilde TTK 370/2 Maddesinde : "Yönetim kurulu, temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir. En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır." hükmü bulunmakta olup temsil yetkisinin de devredilebileceği hüküm altına alınmıştır.

Kanunda temsil yetkisinin devri usulü açısından herhangi bir açıklık bulunmamaktadır. Öğretide bu durum eksiklik olarak kabul edilmekte ve TTK 370 hükmünün 367. Madde ile birlikte uygulanarak yönetim yetkisinin devri için iç yönergeye hüküm konulmasının temsil yetkisinin devri yönünden de işletilmesi gerektiği ifade edilmektedir. [6]

Yönetim Kurulu temsil yetkisi hususunda dilerse herhangi bir yönetim kurulu üyesini yetkili kılabilir yahut bu yetki şirkette pay sahibi olmayan üçüncü bir kişiye de devredilebilir.

Hali hazırda yönetim kurulu üyesine yetki devrinin gerçekleştirilmesi halinde bu kişi murahhas üye adını almakta iken harici bir kişiye yetki devredilmiş ise bu kişi murahhas müdür olarak isimlendirilmektedir.

Tıpkı yönetim yetkisi gibi temsil yetkisi de münhasıran murahhas müdüre devredilememektedir. Murahhas müdür temsil yetkisini mutlaka temsile yetkili bir diğer yönetim kurulu üyesi ile birlikte kullanmak zorundadır.

Kural olarak Murahhas müdürün gerçekleştirmiş olduğu işlemlerden Yönetim Kurulu'nun herhangi bir sorumluluğu bulunmasa da TTK 553/2 hükmünde "Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hali hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar." düzenlemesi yer almaktadır.

Anlaşılacağı üzere murahhas müdürün seçiminde gerekli özen ve dikkatin gösterilmediğinin ispatı halinde bu kişilerin kusurlu fiil ve kararlarından Yönetim Kurulunun sorumluluğu gündeme gelebilecektir. [7]

------------------------

[1] - EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınları, 2016, 20. Bası s. 441

[2] - BOZKURT Tamer, Şirketler Hukuku,Yetkin Yayınları, 2021, 13. Bası, s.278

[3] - Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/16697 E. 2016/12409 K. Sayı 10.10.2016 Tarihli Karar

[4] - Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2010/27726 E. 2011/8386 K. Sayı 03.05.2011 Tarihli Karar

[5] - Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/21 E. 2020 /142  K. Sayı 13.02.2020 Tarihli Karar

[6] - Bahtiyar Mehmet, Ortaklıklar Hukuku,Beta Basım, Nisan 2017, 12. Bası, s.232

[7] -TAŞAN Ayşe Selcen, Anonim Şirketlerde Temsil Yetkisinin Yönetim Kurulu Tarafından Kullanılması.Yüksek Lisans Tezi,İstanbul Ticaret Üniversitesi,2019