Ateşli silahla bir veya birden fazla el ateş edilmesi ve bir kişinin ölümü ve bu kişi dışında başka kişi veya kişilerin yaralanması halinde fikri içtima hükümlerinin (m. 44) uygulanması tartışmalı olabilmektedir.

Bu yazı, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 07.11.2024 tarih, E. 2023/6803 ve K. 2024/7413 sayılı kararının eleştirisi niteliğinde kaleme alınmıştır. Bu kararın özeti aşağıdaki gibidir:

“Dosya kapsamına göre sanığın suçta kullandığı av tüfeği ile maktule bir el ateş ettiği, maktulün ölüm nedeninin av tüfeği toplu giriş yaralanmasına bağlı sol tibia-fibula kemik kırıkları ile birlikte büyük damar harabiyeti ve masif kanama olduğu, sanığın ateş etmesi sonucu saçma tanelerinin maktulün yanında bulunan katılana da isabet ederek yaralanmasına sebep olduğu olayda, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 10.12.2013 tarihli ve 1572 Esas ve 600 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, olay yerinin ve suçta kullanılan silahın niteliği dikkate alındığında saçma tanelerinin olay yerinde bulunan şahıs/şahıslara da isabet edebileceğinin öngörülmesi karşısında; sanığın katılana yönelik eyleminin olası kastla yaralama suçunu oluşturacağı gözetilmeden eylemin hukukî anlamda tek bir fiil olduğu bu fiille birden fazla suçun işlendiği ve bu nedenle 5237 Sayılı Kanun'un 44. maddesinde düzenlenen farklı neviden fikri içtima şartlarının uygulanması suretiyle, sanığın katılana yönelik işlediği ayrı suçun yaptırımsız bırakılması hukuka aykırı bulunmuştur.”

Buna göre, sanık bir el ateş etmiş, bir kişinin ölümüne ve başka bir kişinin yaralanmasına neden olmuştur.

Bilindiği gibi, bir eylemle birden fazla farklı suçun işlenmesi durumunda, yalnızca ağır cezayı gerektiren hüküm uygulanır (m. 44). Yasa maddesinde istisna niteliğinde bir suç sayılmadığından bu madde, her suçta uygulama alanı bulabilir.

Buna göre, bir eylemle hem öldürme hem de yaralama suçunu işleyen fail, yalnızca ağır cezayı gerektiren öldürme suçundan sorumlu tutulur. Burada en önemli nokta, eylemin tek olup olmadığını belirlemektir.

Ateşli silahla ateş etme eylemlerinde, bizim kararlardan gözlemlediğimiz üzere, genellikle birden fazla atış halinde eylem, iki farklı eylem kabul edilmekte ve iki ayrı ceza verilmektedir. Buna karşılık bir atış bulunması halinde, artık eylem tek olduğundan m. 44 uyarınca fikri içtima hükümleri uygulanmaktadır.

Ancak, yukarıda yer verdiğimiz güncel kararında Özel Daire, bir atışı dahi birden fazla eylem olarak kabul etmiştir. Halbuki, bizzat kararda atıf yapılan Ceza Genel Kurulu kararında, birden fazla atış bulunması nedeniyle birden fazla eylemin kabul edildiğine vurgu yapılmıştır. Dolayısıyla, Özel Daire, bu karara atıf yapmışsa da ilgili karar emsal teşkil edebilecek nitelikte değildir.

Yine, neden bir atışın tek bir eylem sayılmadığına dair bir gerekçe de bulunmamaktadır. Tek söylenilen şey, ayrı bir suçun yaptırımsız kaldığıdır. Evet, somut olaya ilişkin olarak olası kasıtla yaralama suçu yaptırımsız kalmaktadır. Ancak bu suçun yaptırımsız kalmasının nedeni, Ceza Yasamızın 44. maddesidir.

Belirtelim ki Yargıtay, somut olaya göre kendi adaletini sağlamak için yasayı uygulamamazlık edemez. Tek bir atış yapılması, hukuksal anlamda tek bir eylemdir. Hatta bu hareket, doğal anlamda dahi tek bir eylem teşkil etmektedir. Buna rağmen, sırf sanığı daha ağır cezalandırmak amacıyla yasa normunu görmezden gelip gerekçesiz bir biçimde uygulama yapmak, keyfilik anlamına gelecektir.

Her zaman söylediğimiz gibi hukuk uygulayıcısı olan yargıcın görevi, yalnızca ve yalnızca yasaları uygulamaktır. Yasaların adil veya doğru olup olmadığı siyasal bir sorun olup yasamanın görev alanına girmektedir. Yargıcın, yorum ilkeleri dışına çıkarak kendi subjektif ahlak anlayışını uygulaması, kuvvetler ayrılığı teorisine ve Anayasamıza aykırıdır.

Diğer yandan, Yargıtay’ın aynı tarihlerde aynı olaylar karşısında farklı kararlar vermesi, bizzat kendi varlık nedenini yadsımak anlamına gelmekte olup hukuksal güvenlik ilkesini ihlal etmektedir.

Kanımızca Yargıtay, normların nasıl uygulanacağı noktasında kendi kriterlerinin teorisini ortaya koymalı ve benimsediği görüşü değiştirmediği süre boyunca her somut olayda kendi teorisini uygulamalıdır.