Avukatlık Ücreti çeşitli biçimlerde görülebilmektedir. Aşağıda avukatlık ücretinin yazılı sözleşme bulunması durumundaki konumu, avukatlık sözleşmesinin yazılı sözleşme bulunmaması durumundaki konumu ve diğer durumlarda avukatlık ücretinin konumu incelenecektir.

1. Yazılı Sözleşme Bulunmasında Ücret

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 163. maddesinde avukatlık sözleşmesinin yazılı yapılması gerektiği düzenlenmekteydi[1]. 4667 sayılı Kanun'da yapılan değişiklikle 163. maddede belirtilen avukatlık sözleşmesinin yazılı yapılması zorunluluğu ortadan kaldırılmıştır. Avukat ile iş sahibi aralarında avukatlık işi doğrultusunda anlaşmaları sözleşmenin kurulması açısından yeterlidir.

Avukatlık sözleşmesinin yazılı yapılmasına ilişkin emredici bir kural bulunmasa da avukatlık sözleşmesinin avukat ile iş sahibi arasında meydana gelebilecek uyuşmazlıklarda ispat açısından önemi büyüktür.

Avukat ile iş sahibi, avukatlık ücretini, salt yazılı bir ücret sözleşmesi biçiminde düzenleyebilecekleri gibi aralarındaki ilişkiyi belirleyen Avukatlık Sözleşmesi'nin bir şartı olarak da düzenleyebilirler. Bu anlamda, ister ayrı bir ücret sözleşmesi olarak isterse Avukatlık Sözleşmesi'nin bir şartı olarak yapılsın taraflar avukatın hukuki yardımının karşılığını belirli bir meblağ veya değeri ücret miktarı olarak kararlaştırmaları gerekmektedir[2]. Bununla birlikte avukat ile iş sahibi avukatlık ücret sözleşmesini daha sonradan da yapabilmektedir. Nitekim bazen avukatlık sözleşmesi ihtilafa yer vermeyecek şekilde belirlenebilir olarak da düzenlenebilmektedir. Örneğin dava sonunda ödenecek avukatlık ücretinin belirli bir baroya ait ücret tarifesinde o dava için öngörülmüş olan ücret kadar ödeneceğinin kararlaştırılmasında durum böyledir[3]. Öte yandan uygulamada avukatlık sözleşmesi genellikle hazır basılı formların altına müvekkil imzası alınmak suretiyle yapılmaktadır. Doktrindeki bir kısım yazarlara göre bu formlara atılacak olan imzaların her iki tarafın ücret konusunda birleşmiş olması ve bu anlaşmayı imzalamak suretiyle belgelendirmek olduğu belirtilmiştir[4]. Fakat öğretide Sungurtekin Özkan bu görüşü " üstlendiği vekalet görevini özenle yerine getirmiş olan vekilin ücret sözleşmesinde imzası bulunmasa bile bu sözleşmeyi geçerli saymanın hakkaniyete daha uygun olacağını, ücret sözleşmesinin imzadan ziyade esaslı unsuru olan ücretin belirtilmemesi halinde geçersiz olacağını" savunmaktadır[5].

Ücret belirli bir miktarın kabulü (maktu ücret) ya da ücretin yüzde olarak tesbiti (nispi ücret) şekillerinde belirlenebilir.

a. Maktu Ücret

Ücretin maktu olarak belirlenmesi ücretin belirli bir miktar olarak belirlenmesi anlamına gelmektedir[6]. Örneğin avukat iş sahibi ile yapmış olduğu sözleşme uyarınca çözümlenecek olan hukuki ihtilaf için 5000 TL kararlaştırmış olabilir. Bu durumda maktu ücret söz konusudur. Maktu ücret belirlenirken AAÜT nin altında bir ücret belirlenmemesi önemli bir koşuldur[7].

Gerek Avukatlık Kanunu'nda gerekse AAÜT 'nde avukat ile iş sahibinin belirleyeceği maktu ücret konusunda bir sınırlama bulunmamaktadır. Bununla birlikte avukat ile iş sahibi arasında yapılan bu ücret sözleşmesi uyarınca ücretin fahiş olduğu durumlarda baro hakem kurulu sözleşmeye müdahale ederek ücret indirimine gidebilmektedir[8]. Böyle bir durumda baro hakem kurulunun indirime giderken avukatın sarf ettiği emek ve mesaiyi göz önüne alması ve uygun bir indirime gitmesi gerekmektedir[9].

b. Nisbi Ücret

Ücretin nisbi olarak belirlenmesi dava olunacak veya hükmolunacak şeyin değerinin yüzdelik bir oranla belirlenmesi demektir. Avukatlık ücreti belirlenirken bu yüzde oranı hiç bir şekilde Av. K. m. 164/II de düzenlenen %25 lik sınırı aşmaması gerekmektedir[10].

Öğretide bir görüşe göre Aydın, dava olunacak şeyin değerinin belirli bir yüzdesinin ücret olarak kararlaştırılması durumunda nisbi ücretten değil maktu ücretten söz edilmesi gerektiğini, nitekim söz konusu durumda dava miktarının belli olduğu için kolayca hesaplama yapılabileceğini bu haliyle de maktu ücret görünümünde olduğunu belirtmektedir[11].

Aydın'ın söz konusu tespitine katılmak mümkün değildir. Zira Av. K. m. 164/II " Yüzde yirmi beşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir." demek suretiyle dava konusu şeyin değerinin %25'i aşmama koşulu açık şekilde gösterilmiştir. Maktu ücrette sınırlama olmadığı için Aydın' a katılmamız durumunda her ne kadar dava konusu şeyin miktarı belirli olsa da bu duruma sınırlama getirildiği için söz konusu düzenleme uyarınca nisbi ücret sınırında kalmaktadır.

2. Yazılı Sözleşme Bulunmamasında Ücret

Avukatlık sözleşmesinin hüküm ve sonuç doğurabilmesi için taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmasına gerek yoktur. Avukat ile iş sahibinin hukuki bir sorunun çözümü yönünde anlaşmış olmaları sözleşmenin kurulması için yeterlidir. Bununla birlikte avukatlık sözleşmesinin kurucu unsuru olmasına rağmen ücretin sözleşmede yer almasına da gerek yoktur. Taraflar dilerse ücreti sonradan da belirleyebilmektedir.

Her ne kadar ücret zorunlu unsur olsa da tarafların ücreti belirlemediği, sonradan belirlemeye karar verdiği fakat sonradan da belirlemediği durumlar olabilir. Bununla birlikte ücret konusunda sözleşmenin kurulması sırasında belirlenmemesinden dolayı ihtilaflar veya yapmış oldukları sözleşmenin ücret kısmının geçersiz olduğu durumlar da bulunabilir[12]. Avukatlık sözleşmesinin yazılı olmadığı durumlarda yazılı olmayan anlaşmaların genel hükümlere göre ispatlanacağı ifadesi karşısında Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ispat konusundaki hükümlerinden farklı bir yaklaşımın söz konusu olmadığı rahatlıkla ifade edilebilir[13].

Yukarıda anılan durumlarda avukatlık ücretinin tesbiti konusunda Av. K. m. 164/IV avukatlık ücretinin belirlenmesinde bize yol gösterici olmaktadır. Söz konusu hüküm uyarınca " Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır." denilmek suretiyle avukatlık ücretinin nasıl belirleneceği düzenlenmiştir.

Av. K. m. 164/IV'ün avukatlık ücretinin belirlenmesi için yetkili merci tarafından yargılamayı gerektirmesi ve bu yargılama sonucuna göre belirleneceği düzenlenmiştir. Fakat yetkili merci olan mahkemelerin hangi durumlarda ne gibi kararlar vermeleri gerektiği düzenlenmemiştir. Söz konusu düzenleme yoruma açık olduğu için keyfi uygulamalara sebebiyet verebilir. Bu gibi durumların önüne geçebilmek için mahkemelerin hak ve adalete bundan da önemlisi tarafların haklarının korunmasına yönelik kararlar vermesi gerekmektedir[14].

Zira artık mahkemenin belirlemiş olduğu ücret yargılama sonucunda ortaya çıkan ücret olduğu için iş sahibinin avukata ödemesi gereken ücret niteliğindedir[15].

3. Diğer Ücretler

Avukatın ücret hakkı yalnızca sözleşme veya sözleşmenin yapılmadığı durumlarda Av. K. m. 164/IV'ten kaynaklanmaz. Bunların dışında da avukatın ücret hakkı bulunmaktadır. Bu durumlar Ceza Muhakemesi Kanunu ücreti, adli yardım ücreti, vekaletsiz iş görme nedeniyle doğan ücret ve yargılama gideri olarak karşı tarafa yükletilen ücrettir[16]. CMK ücreti, Ceza Muhakemeleri Kanunu'na göre yakalanan veya tutuklanan kişi, kendisine müdafi seçebilecek durumda değilse yahut kanunda zorunlu olarak müdafi ile temsil edilmesi gereken kişilerden ise (18 yaşından küçük, sağır veya dilsiz ise) soruşturmanın veya yargılamanın yapıldığı yer barosunca tayin edilen müdafiye ödenen ücrettir[17]. 21 Mayıs 2007 tarihli 26528 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan değişiklikleri de kapsayan Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik'te söz konusu ücretin tarifi yapılmıştır. Yönetmeliğin 4. maddesine göre ücret " Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince baro tarafından görevlendirilen müdafi veya vekile Tarife gereğince ödenecek meblâğ ile 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca mutat olan taşıta göre gerçek masraf üzerinden yapılan zorunlu yol giderlerini, acele ve zorunlu hâllerde ise, bu Yönetmeliğin 11 inci maddesinde sayılan mercilerin kabûlü üzerine mutat taşıt dışındaki araçlarla yapılan zorunlu yol giderlerini, ifade eder." denilmek suretiyle söz konusu ücret belirtmiştir.

Bu şekilde baro tarafından tayin edilen avukatla ilgili hususlar CMK. m. 150/IV uyarınca zorunlu müdafilik ile ilgili hususlar Barolar Birliğinin görüşü alınarak düzenlenir. Söz konusu ücret CMK zorunlu müdafi ve ücret tarifesine göre belirlenir[18].

Avukata CMK ücreti dışında adli yardım[19] dolayısıyla da ücret ödenebilmektedir. Söz konusu adli yardım ücreti Av. K. m. 176-181 gereğince avukata ödenmektedir. Avukatın adli yardım dolayısıyla aldığı ücret, avukatlık ücretini ve diğer yargılama giderlerini karşılama olanağı bulunmayan kişilerin baro başkanlığına başvurması sonucunda adli yardım bürosu tarafından görevlendirilen avukata ödenen ücrettir[20].

Avukatın baro adli yardım bürosunca görevlendirilmesi durumunda görev yazısının kendisine ulaşmasıyla görevi başlamış bulunmaktadır. Söz konusu görev dolayısıyla avukatın iş sahibine karşı sorumlulukları bulunduğu için görevlendirme yazısının tebliğinden itibaren görevi almak istemiyorsa bunu 15 gün içerisinde adli yardım bürosuna bildirmeli ve o iş için tarifede yazılan bedeli adli yardım bürosuna ödemelidir.[21]

Avukat bazı hallerde elinde bulunan vekaletnameye istinaden söz konusu işin kendisine geleceğinden bahisle iş sahibi adına hareket etmek suretiyle işlemler yapabilir. Bununla birlikte avukat iş sahibi ile arasında bulunan yoğun güven ilişkisine güvenerek iş sahibinin kendisine vekalet vereceğini düşünerek bir kısım işlemler yapmış olabilir. Anılan her iki durumda da avukatın vekaletsiz iş görmüş olduğundan bahsedilir. Bu durumda avukatlık ücretini vekaletsiz iş görmüş olduğu iş sahibinden talep edebilmesi gerekmektedir[22]. Böyle bir durumda T.B.K. m. 526 vd. maddelerinde düzenlenmiş olan vekaletsiz iş görme hükümleri uygulanacaktır[23]. Dolayısıyla vekaletsiz iş sahibi T.B.K. m. 529 gereğince vekaletsiz iş gören avukatın yapmış olduğu masrafları faiziyle birlikte avukata ödemek durumundadır[24]. Söz konusu düzenlemelerden hareketle avukatın ücrete hak kazanabilmesi için aralarında bulunan güven ilişkisi nedeniyle işin kendisine verileceğinden hareketle veya hata ile iş sahibinin menfaatine iş görmesi durumunda vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca ücrete hak kazanacaktır. anılan şartların gerçekleşmesi durumunda tam ücret talebinde bulunabilecektir.

---------------------------------

[1] Mülga Av. K. m. 163 şu şekildedir.; " Madde 163 - Avukatlık ücreti, avukatın vekâlet hizmetine karşılık olan meblâğı ifade eder. Avukatlık ücreti, avukatla iş sahibi arasında serbestçe kararlaştırılır.
Şu kadar ki, tarifedeki asgarî miktar altında kalan avukatlık ücreti karşılığında iş ve dava kabulü yasak olup, aksine hareket disiplin cezasını gerektirir. 168. maddenin son fıkrası hükmü saklıdır.
Dava, takip ve her türlü danışma ücretleri,hakkındaki anlaşmaların yazılı şekilde olması şarttır.
Ücretten doğan davalarda, yazılı sözleşmeden başka delil getirilemez ve dinlenemez.
Yazılı ücret sözleşmesi yapılmamış olan. hallerde asgarî ücret tarifesi uygulanır."

[2] Songül Karateke, Avukatlık Sözleşmesinde Ücret, Turhan Kitabevi, 1. Baskı, Ankara 2006, s. 89; Murat Aydın, Avukatlık Ücreti, Seçkin Yayıncılık, 5. Baskı, Ankara 2010, s. 57.

[3] Aydın, s. 61; Karateke, s.89; Semih Güner, Avukatlık Sözleşmesi, Av.Dr. Faruk Erem Armağanı, Ankara1999, s. 320.

[4] Müderrisoğlu, s. 365.

[5] Meral Sungurtekin Özkan, Avukatlık Mesleği, Barış Yay., 4. Baskı, İzmir 2013, s. 237, 45 nolu dipnot.

[6] Karateke, s. 89; ; Özcan Günergök, Avukatlık Sözleşmesi, Seçkin Yayıncılık, 2. Baskı, Ankara 2009, s. 125; Aydın, s.60.

[7] Günergök, s. 125; Karateke, s. 89; Güner, s.321.

[8] Karateke, s. 90; Aydın, s. 62.

[9] Karateke, s. 90 Aksi durum için bkz. Sungurtekin Özkan' a göre % 25 sınır kriter olarak alınması gerektiğini, zira kanun koyucunun farklı bir düşüncesi olsaydı maktu avukatlık ücreti için üst sınır öngörebileceğini düşünmektedir. Sungurtekin Özkan, s. 255 vd.

[10] Karateke, s. 90; Nejat Aday, Avukatlık Hukukunun Genel Esasları, Beta Yay, 2. Baskı, İstanbul 1997, s. 130.

[11] Aydın, s. 61 vd.

[12] Günergök, s. 127; Karateke, s. 90.

[13] İyimaya, Temsil, s. 410.

[14] Y13HD., 09.04.2007, E. 2006/16493, K. 2007/5076; Dava, vekalet alacağının tahsili istemine ilişkindir. Avukatlık Kanununun 164/4. maddesi hükmüne göre dava için %15, icra takipleri için %20 oranında ücrete hükmedilmiştir. Taraflar arasındaki 29.03.2005 günlü "Teslim ve Tesellüm Belgesidir" başlıklı belgede: Tüm icra dosyaları ile bu dosyalara konu çek ve senet asıllarının şirket yetkilisine teslim edildiği açıklandıktan sora "anılan tüm icra ve ceza dosyalarının ve Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasının alınan masrafları ile ilgili hesap ve mahsup işlemleri yapılacak, bakiye masraf ve vekalet ücreti konusunda taraflar bilahare karşılıklı olarak anlaşacaklar ve alacaklı asıl bu anlaşma ile ödemesini yapacaktır. Tarafların birbirlerinden ve yapılan işlerden memnun olmamaları sebebiyle bu teslim ve tesellüm olayı gerçekleştirilmektedir" denilmektedir. Bu düzenlemenin ( istifa ) ya da ( azil ) olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Davacı avukata Avukatlık Kanunu`nun 174. maddesi hükmüne dayanarak ücret takdiri de hukuka aykırıdır. Davacı avukatın hukuki yardımları karşılığı ücretin sarf ettiği emek ve mesaisi nazara alınarak hak ve nasafet kurallarına göre takdiri gerekir. http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=72380 E.T. 22.11.2014.

[15] Karateke, s. 91.

[16] Karateke, s. 91.

[17] Karateke, s. 91; Aydın, s. 417.

[18] CMK zorunlu müdafilik ücreti için 2020 yılı tarifesi şu şekildedir;

MADDE 4 - (1) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince yapılan hukuki yardımlara yönelik işlemlerde;

a) Soruşturma evresinde takip edilen işler için 416 TL,

b) Sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için 648 TL,

c) Asliye ceza mahkemeleri:

1) Takip edilen davalar için 713 TL,

2) Seri yargılama usulü uyarınca takip edilen işler için 298 TL,

ç) Ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 1.280 TL,

d) Çocuk mahkemeleri:

1) Çocuk mahkemelerinde takip edilen davalar için 713 TL,

2) Çocuk ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için 1.280 TL,

e) İcra Ceza ve Fikrî ve Sınaî Haklar ceza mahkemesi gibi mahkemeler ile İnfaz Hâkimliklerinde takip edilen davalar için 713 TL,

f) Kanun yolları mahkemeleri:

1) Bölge adliye mahkemelerinde görülen duruşmalı davalar için 1.280 TL,

2) Yargıtayda görülen duruşmalı davalar için 1.441 TL,

ödenir.

[19] Adli Yardım Yönetmeliği'nin birinci maddesine göre adli yardım ; "Adli yardımın amacı, bireylerin hak arama özgürlüklerinin önündeki engelleri aşmak ve hak arama özgürlüğünün kullanımında eşitliği sağlamak üzere, avukatlık ücretini ve yargılama giderlerini karşılama olanağı bulunmayanların avukatlık hizmetlerinden yararlandırılmasıdır."

[20] Karateke, s. 91.

[21] Günergök, s. 41; Güner, s. 312-313.

[22] İsmail Kırca, Vekaletsiz İş Görmenin Temsil Hukukunda Uygulama Bulduğu Haller, AÜHFD, 1995, Cilt 44, Sayı 1-4, s. 446.

[23] Kırca, s. 446.

[24] T.B.K. m. 529' a göre; "İşsahibi, işin kendi menfaatine yapılması hâlinde, işgörenin, durumun gereğine göre zorunlu ve yararlı bulunan bütün masrafları faiziyle ödemek ve gördüğü iş dolayısıyla üstlendiği edimleri ifa etmek ve hâkimin takdir edeceği zararı gidermekle yükümlüdür. Bu hüküm, umulan sonuç gerçekleşmemiş olsa bile, işi yaparken gereken özeni göstermiş olan işgören hakkında da uygulanır."