4 Ekim 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Anayasa Mahkemesi kararı ile Anayasa Mahkemesi CMK’nın 193/2 fıkrasının Anayasaya aykırı olduğunu belirterek iptaline karar vermiştir. Söz konusu kararın Ceza Muhakemesi bakımından bir önemi de eleştirilen ve tartışılan bir düzenlemenin iptali ile problemin neticelenmesidir.

İptal Edilen Kanun Maddesi

AYM kararıyla iptal edilen yasa CMK’nın 193. maddesinde yer almaktadır. 193. madde sanığın duruşmada hazır bulunmaması halini düzenlemektedir. 193/1’e göre kural olarak sanığın duruşmada hazır bulunması gerekir, gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir. Maddenin -iptal edilen- ikinci fıkrasına göre ise,

“Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.”

Adil Yargılanma Hakkı Bağlamında CMK 193/2

Söz konusu düzenleme esas olarak sanığın savunma hakkı ile doğrudan ilgilidir. Savunma hakkı adil yargılanma hakkı kapsamında düşünülmelidir ve sanığın duruşmada hazır bulunması, bir anlamda savunma hakkını kullanmasının asgari şartı haline gelmektedir.

Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesine göre de

“Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:

a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;

b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;

c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek;

d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;

e) Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.

Bu bakımdan sanığın sorgusunun yapılmamış olması, adil yargılanma hakkının ihlali kapsamında değerlendirilmektedir. Söz konusu düzenleme uzun yıllar hem uygulayıcılar hem de doktrin tarafından tartışılmıştır. Problem büyük oranda mahkumiyet harici verilebilecek kararların da sanık aleyhinde olabileceği hususunun kanun koyucu tarafından gözetilmemesinden yahut önemsenmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu da söz konusu kanun maddesinin ölçülülüğü problemini gündeme getirmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararında da bu noktalar üzerinde durulmuştur.

Ceza Yargılamasında Verilebilir Kararlar

Düzenlemenin Anayasaya’ya aykırılığı hususunun anlaşılabilir olması bakımından öncelikle ceza yargılaması neticesinde verilebilecek kararlardan bahsetmek gerekir.

CMK’nın 223. maddesinde ceza yargılaması sonrası verilebilir karar türleri sıralanmıştır;

Duruşmanın sona ermesi ve hüküm Madde 223 – (1) Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.

Dolayısıyla CMK 193’te yer verilen “mahkumiyet harici kararlar” ile kastedilen kararlar;

- Beraat kararı,

- Ceza verilmesine yer olmadığı kararı,

- Güvenlik tedbirine hükmedilmesi kararı,

- Davanın reddi kararı,

- Davanın düşmesi kararı.

İhtilaf büyük oranda beraat kararı harici verilen kararların, adil yargılanma hakkı bağlamında beraat kararı ile aynı düzlemde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Hangi hallerde “ceza verilmesine yer olmadığı kararı” verilebileceği kanunun 223/3-4 fıkralarında yer almaktadır. Bu hallerde söz konusu suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmasına rağmen fıkrada anılan nedenlerle ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmektedir. Yine aynı maddenin 6. fıkrasında yer verilen güvenlik tedbirlerine hükmedilmesi halinde de sanığın atılı suçu işlediği sabit kabul edilmektedir.

223/7-8’e göre de, aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir. Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir.

AYM: Adil Yargılama Hakkı Sınırlandırılmaktadır

Anayasa Mahkemesi’ne göre “İtiraz konusu kural toplanan delillere göre mahkumiyet dışında bir karar verilmesi kanısına varılması durumunda sanığın sorgusu yapılmadan davanın yokluğunda bitirilebileceğini öngörmek suretiyle duruşmada hazır bulunma ve savunma hakkına, dolayısıyla adil yargılanma hakkına bir sınırlama getirmektedir.”

AYM: Düzenleme Kanunilik ve Meşruluk Şartını Taşımaktaysa da Ölçülü Değildir

Anayasa mahkemesi söz konusu kuralın belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olduğundan bahisle kanunilik şartını taşıdığını belirtirken yaptığı meşruluk incelemesinde ise Anayasa’nın 141. maddesinde yer alan “davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir” kuralına atıfla düzenlemenin gecikmelerin önüne geçeceğini ve bu nedenle meşruluk kriterini sağladığını ifade etmektedir.

Nihayetinde Anayasa Mahkemesi, bilhassa ceza verilmesine yer olmadığı kararı verildiğinde sanık masumiyetinin ihlal edildiğine ve güvenlik tedbirlerine hükmedildiğinde sanık masumiyeti ihlali ile birlikte ayrıca yaptırımın da söz konusu olduğunu dikkate alarak düzenlemenin Anayasa’ya aykırılığını ortaya koymuştur.

“Söz konusu kararların verilebilmesi için atfedilen fiilin sanık tarafından icra edildiğinin sabit olması zorunludur. Başka bir ifadeyle iddianame ile isnat olunan fiilin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin kovuşturma sırasında tespit edilmesi gerekir. Sanığın isnat edilen fiili işlediğinin tespit edilmesi ise sanığın iddianameye konu haksızlığı gerçekleştirdiği, ancak Kanun'da sayılan sebeplerin (bkz: 6,7) varlığı nedeniyle cezalandırılmadığı anlamına gelir. Suçun işlendiğinin sabit görüldüğü ancak ceza verilmesine yer olmadığı kararlarına hükmedildiği durumlarda sanığın Anayasa'nın 38. maddesinde öngörülen masumiyeti ortadan kalkmaktadır. Güvenlik tedbirlerine hükmedildiğinde ise -sanık masumiyetinin ortadan kalkması dışında- ayrıca yaptırıma maruz kalmaktadır.”

AYM: CMK 193/2 Anayasa’nın 13 ve 26. Mahkemelerine Aykırıdır

AYM her ne kadar söz konusu düzenlemenin kanunilik ve meşruluk şartlarını taşıdığını ifade etmişse de ölçülülük kriteri bakımından yaptığı inceleme sonucunda düzenlemenin Anayasa’nın 13 ve 26. maddelerini ihlal ettiğini ortaya koymuştur. AYM’nin iptal kararı Resmi Gazete’de yayınlanma tarihi olan 04.10.2022 tarihinden altı ay sonra yürürlüğe girecektir.

Uygulamada bilhassa sanığın sorgusu yapılmaksızın verilen güvenlik tedbiri kararları sanığın mağduriyetine neden olmakta ve savunma hakkı mahkeme eliyle kısıtlanma idi. Anayasa Mahkemesi, söz konusu karar ile birlikte savunma hakkını güçlendirmiş, adil yargılanma hakkının sınırlarını genişletmiştir.