Öte yandan tutuklama ağır bir tedbir olup en son çare olarak başvurulması gereken bir koruma tedbiridir. Tutuklama, Ceza Muhakemesi Kanununun  100.maddesinde kendisine yer bulmuştur. CMK 100/1: Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez. Maddeden anlaşılacağı üzere tutuklamanın başlıca 3 sacayağı vardır bunlar; kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller, bir tutuklama nedeni bulunması ve ölçülülüktür. Bu 3 şart kümülatif olarak bir arada bulunmalıdır.

Öncelikle kuvvetli şüphe kavramına değinecek olursak kuvvetli şüphe, elde ki deliller ile sanığın ya da şüphelinin mahkum olması kuvvetle muhtemel ise bu halde kuvvetli şüphe var kabul edilmektedir. Kuvvetli şüphe, iddianame düzenlenmesi için gereken yeterli şüphe kavramını aşan bir kavram olduğunu göz önüne alırsak tutuklamanın aslında uygulama da olandan daha zor şartlara tabi olduğunu çıkartabiliriz. Ölçülülükten bahsedecek olursak kanaatimce tutukluluk bakımından oldukça önem arz eden bir ölçüttür.

Ölçülülük kavramının içini açarsak şu 3 kavramı görürüz; elverişlilik, orantılılık, gereklilik, bu 3 kavram olmadan tutuklama tedbirine başvurmak ölçüsüz olacaktır.

Ceza muhakemesi kanunumuz 100.maddesinin 2.fıkrasında sayılan hususlar söz konusu olduğunda ortada bir tutuklama nedeni olduğu varsayılabilir demektedir. Burada yeri gelmişken belirtmek gerekir bizim CMK sistemimizde tutuklama her halükarda ihtiyaridir hiçbir durumda kanun tutuklama zorunluluğu getirmemiştir.

Devam edecek olursak 100/2: a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa. b) Şüpheli veya sanığın davranışları; 1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, 2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma, Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa bir tutuklama nedeni olduğu varsayılır demektedir. Dikkat edilecek olursa yine kanun varsayılabilir demekte herhangi bir zorunluluk yüklememektedir.

Kanun “a” fıkrasında kaçma şüphesini uyandıracak somut olgulardan söz etmekte soyut şeylere itibar edilmeyeceği kanunda açıkça ifade edilmektedir. ”b” fıkrasında ise şüpheli veya sanığın belli başlı davranışları söz konusu olduğunda ve bu davranışların 1. ve 2. Bentte sayılan sonuçlara netice verebileceği konusunda kuvvetli şüphe var olması durumunda tutuklama neden olabileceğinden bahsedilmektedir.

Görüleceği üzere şüpheli veya sanığın davranışlarının tutuklama nedeni sayılabilmesi için basit, makul, yeterli şüphe değil kuvvetli şüphe gerektiği kanun tarafından açıkça ifade edilmektedir. Devam edecek olursak CMK 100/3 de sayılan katalog suçlar söz konusu olduğunda kanun koyucu bir tutuklama nedeninin varsayılabileceğini ifade etmektedir. Dikkat edilecek olursa kanun yine de bir zorunluluk yüklememekte “varsayılabilir” demektedir.

Uygulamada bu suçlar söz konusu olduğunda otomatik tutuklamalar verildiği görülmekte kanaatimce bu otomatik tutuklamalar hukuka aykırılık arz etmektedir. Kanun koyucu katalog suçlar söz konusu olduğu zaman da bu suçlar bakımından kuvvetli şüpheyi aramaktadır.

Son olarak 100/4 e değinecek olursak kanun koyucu bu fıkrada bir tutuklama yasağı ortaya koymaktadır. Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez denerek bir tutuklama yasağı ortaya konulmuştur.

Bu yasağın bir diğer önemi 2 yıla kadar hürriyeti bağlayıcı cezalarda tutuklama yolunun kapatılmasının kolluk bakımından önemi şudur:

Polisin yakalama yetkisi kısıtlanmıştır. 2 yıla kadar hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlarda sanık/şüpheli yakalanamayacaktır. Sadece PVSK 17 de olduğu gibi kimlik tespiti için gözaltına alma yolu açıktır. Tutuklama tedbirinden devam edecek olursak CMK 100 de ki şartlar sağlanmış olsa bile öncelikle CMK 109 adli kontrol tedbiri değerlendirilmelidir.

Koruma tedbirleri kademeli olarak değerlendirilmeli son çare olarak tutuklamaya gelinmelidir.

Zira adli kontrol ile tutuklamanın şartları aynıdır, bu durumda ölçülülük ilkesi de göz önüne alınarak somut olayda öncelikle tutuksuz yargılanma mümkün değilse adli kontrol bu da mümkün değilse tutuklama tedbiri uygulanmalıdır. Tutuklama hürriyeti bağlayıcı bir tedbir olduğu için gerek Uluslararası sözleşmeler gerek Anayasa dikkate alınarak temel hak ve özgürlüklere en az müdahale olunmalıdır.

Tutuklamada Çocuk Koruma Kanuna değinecek olursak ÇKK 21 de 15 yaşını doldurmayan çocuklar bakımından üst sınırı 5 yıl geçmeyen suçlarda tutuklama verilmesini yasaklamıştır.

Ezcümle tutuklama bir tedbirdir ceza değildir ve CMK sisteminde tutuklama tedbirine başvurmak hiçbir zaman (katalog suçlar olduğunda da) zorunlu değildir.

Tutuklama tedbirinin şartlarında toplumsal infial yoktur bu duruma sosyal medya infialleri de dahildir. Ve verilecek her tutuklama kararının gerekçesi doyurucu olmak zorundadır hangi somut delillere başvurulduğu ile nerede kuvvetli şüphe olduğu ve tutuklama nedeni ve bu nedenin izahı açıkça yazılmalıdır.

Ve son olarak unutulmamalıdır ki zaman çok kıymetlidir hele de sevdiklerinle geçecek olan zamanın karşılığını CMK 141 geri veremez.

Sefa KARA

Hukuk Fakültesi Öğrencisi

KAYNAKÇA

1) Ceza muhakemesi hukuku-PROF.FERİDUN YENİSEY-PROF.AYŞE NUHOĞLU 8.BASKI

2) Ceza muhakemesi hukuku-PROF.NUR CENTEL-PROF.HAMİDE ZAFER