Avrupa Birliği’nin son yıllarda yürürlüğe koyduğu iki büyük düzenleme, Türk ihracatçılar için yepyeni bir dönemi başlatıyor: Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) ve Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD). Bu iki başlık, yalnızca çevre politikalarını değil; ticaretin hukukunu, sözleşme dilini ve şirketlerin veri yönetimini de kökten değiştiriyor. Artık sürdürülebilirlik, yalnızca bir çevre kavramı değil — ticari güvenilirliğin ve sözleşme riskinin bir parçası.
1) CBAM: Karbonun Bedeli Yaklaşıyor
CBAM, AB’ye ihraç edilen ürünlerin üretim sürecinde ortaya çıkan karbon emisyonlarını esas alan bir mali düzenleme. Bugün için demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen gibi enerji yoğun sektörleri kapsıyor. Geçiş dönemi 2023 sonbaharında başladı ve 2025 sonuna kadar sürecek. Bu süreçte firmalar yalnızca veri toplayıp raporlama yapıyor. Ancak 2026’da tablo değişecek: artık bu verilerin mali karşılığı olacak. Her ton emisyon, AB tarafından belirlenen fiyat üzerinden sertifikaya bağlanacak. AB’nin son açıklamasına göre sertifikaların satın alınması ve teslimi 2027’de, 2026 yılı ithalatı için geriye dönük olarak yapılacak. Yani 2025 yılı, Türk ihracatçılar için hazırlıkların tamamlanması gereken son yıl niteliğinde.
2) CSRD: Artık Tedarikçiler de Şeffaf Olmalı
Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD), AB merkezli büyük şirketleri tedarik zincirlerinin her halkasını açıklamaya zorluyor. Bu da Türk tedarikçilerin de ‘görünür’ hale gelmesi anlamına geliyor. Artık AB’deki alıcılar, yalnızca ürünün kalitesine değil, üretim sürecindeki karbon ayak izine, çalışma koşullarına ve veri yönetimine de bakıyor.
CSRD’nin uygulaması aşamalı: 2024 finans yılıyla birlikte büyük kamu yararı şirketleri, 2025’te diğer büyük işletmeler, 2026’dan itibaren ise listelenmiş KOBİ’ler raporlama kapsamına giriyor. KOBİ’ler isterlerse 2028’e kadar ‘opt-out’ yani geçici muafiyet hakkı kullanabiliyor.
Bu takvim, Türk ihracatçılar için kritik: 2025’ten itibaren AB alıcıları, tedarikçilerine sürdürülebilirlik anketleri, veri doğrulama formları ve uyum taahhütleri göndermeye başlayacak. Bu belgeleri doğru anlamak, hangi bilgilerin paylaşılabileceğini hukuken belirlemek ve şirket içinde yanıt şablonları hazırlamak, sürecin en güvenli yolu olacak.
3) Kişisel Veriler ve Veri Aktarımı: İhracatın Yeni Hassas Noktası
CBAM ve CSRD yalnızca çevreyle değil, veriyle de ilgili. Çünkü ihracatçılar, AB’deki iş ortaklarına düzenli veri gönderecek. Bu verilerin bir kısmı, kişisel veya ticari gizlilik içeren bilgiler olabilir. Türkiye’de 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda 2024 yılında yapılan değişikliklerle, yurt dışına veri aktarımı için ‘standart sözleşme klozları’ gibi yeni yollar getirildi. 1 Haziran 2024’ten itibaren yürürlükte olan bu düzenlemeler, firmaların AB’ye veri aktarırken hem Türk mevzuatına hem de AB’nin veri koruma standartlarına uygun hareket etmesini zorunlu kılıyor. Dolayısıyla artık ihracat sözleşmelerinde yalnızca fiyat ve teslim değil, veri aktarımı ve gizlilik hükümleri de açıkça yer almalı.
4) Sözleşmelerde Yeni Nesil Maddeler: Uyumun Hukuki Dili
CBAM ve CSRD’ye uyum, artık sözleşmelerin yeni dili haline geliyor. İşte her ihracat sözleşmesinde bulunması gereken bazı temel başlıklar:
• Veri doğruluğu ve standardı: Karbon verileri uluslararası kabul görmüş metodolojiyle hazırlanmalı, yıllık olarak üçüncü tarafça doğrulanmalıdır.
• Denetim hakkı: Alıcı, makul bir süre ve gizlilik içinde tedarikçinin verilerini inceleyebilmelidir.
• Fiyat uyarlaması: Karbon sertifika bedellerinde değişiklik olursa, sözleşmede buna uygun bir fiyat ayarlama formülü bulunmalıdır.
• Belge teslimi: CBAM ve CSRD’ye ilişkin belgeler teslim yükümlülüğünün bir parçası sayılmalı; eksiklik halinde alıcı ödeme erteleme hakkına sahip olmalıdır.
• Sorumluluk paylaşımı: Hatalı veri nedeniyle oluşan idari cezalar veya sertifika maliyetleri, kusurlu tarafça karşılanmalıdır.
• Alt tedarikçi yükümlülüğü: Ana tedarikçi, kendi alt tedarikçilerinin de bu kurallara uymasını sağlamalıdır.
• Veri gizliliği ve aktarımı: AB’ye gönderilen veriler, KVKK’ya ve AB veri koruma standartlarına uygun şekilde aktarılmalıdır.
5) 2025–2027 İçin Yol Haritası: Adım Adım Uyum
2025’in son çeyreği, hazırlıkların hızlanacağı dönem olacak. Şirketlerin hangi verilerin eksik olduğunu tespit etmesi, yani bir emisyon veri boşluk analizi yapması gerekiyor. Tedarikçi ağını ve üretim zincirini ayrıntılı şekilde haritalamak bu aşamanın önemli bir parçası. Bu bilgiler tamamlandığında, CBAM ve CSRD’ye uyumlu sözleşme ekleri hazırlanabilir.
2026’nın ilk yarısında, doğrulama ve sertifikasyon süreçleri öne çıkacak. Şirketlerin hem kendi verilerini hem de tedarikçilerden gelen bilgileri kontrol etmesi gerekecek. Ayrıca karbon maliyetlerini fiyatlara yansıtacak formüller oluşturulmalı ve AB’li alıcılara gönderilecek yanıt şablonları hazırlanmalı.
2027’nin ilk yarısı ise sürecin nihai sınavı olacak. 2026 yılı ihracatlarının CBAM sertifika teslimi ve mali uzlaştırması bu dönemde yapılacak. Bu aşamaya eksiksiz belgelerle, güncellenmiş sözleşmelerle ve güçlü iletişim hatlarıyla girmek, firmaların riskini en aza indirir. Aynı zamanda, önceki yıllarda yaşanan deneyimlere göre sözleşmelerdeki uyuşmazlık önleyici maddeler yeniden gözden geçirilmelidir.
Sonuç olarak, 2025–2027 dönemi Türk ihracatçılar için bir uyum maratonu anlamına geliyor. Ancak bu maraton, doğru planlama ve hukuki altyapıyla yönetildiğinde yalnızca bir zorunluluk değil, aynı zamanda bir fırsattır. Verisini düzenli tutan, sözleşmelerini zamanında güncelleyen ve sürdürülebilirliği iş modelinin bir parçası haline getiren şirketler, AB pazarında hem güvenilir hem de tercih edilen iş ortakları olarak öne çıkacaktır.