Yargılama yasamızın 190. maddesi uyarınca, zorunlu haller dışında duruşmaya ara verilemez. Yani hüküm, tek celsede verilir. Fakat bizim uygulamamıza bakıldığında, herhalde çoğu dosyada 2 celseden fazla süren duruşmalar söz konusudur. Peki, yasanın istisna olarak gördüğü zorunlu durumlar gerçekten bu kadar yaygın mıdır?
Duruşma oturumlarının ertelenmesine pek çok neden etki etmektedir. Bunlardan en önemlilerinden birisi, tanıkların duruşmaya gelmemesidir. Yargılama yasası uyarınca tanık, mazeretsiz gelmezse yaptırımla karşılaşabilir. Fakat bizim uygulamamızda bunun bir yaptırımı yoktur. Dolayısıyla herhangi bir tanık, bir ceza yargılaması duruşmasına gidip gitmemek konusunda oldukça rahat davranabilmektedir.
Halbuki Fransız Ceza Yargılama Yasasının 326. maddesi uyarınca, duruşmaya gelmeyen tanığa 3750 Euro para cezası verilebilir. Kanımızca, bizim ülkemizde de tanığa mazeretsiz gelmediğinde neredeyse iki asgari ücret tutarında (40.000 TL) bir ceza kesilmesi ve uygulanması söz konusu olsa, çoğu tanık duruşmaya intikal eder.
Diğer bir neden, duruşma hazırlığının iyi yapılmamasıdır. Yargılama yasamızda duruşma hazırlığı 175 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu evre uygulamada, tensip aşamasıdır. Birçok mahkeme, tensiple beraber duruşma günü tayin etmektedir.
Halbuki duruşma hazırlığında, adından da anlaşılacağı gibi duruşmanın tek celsede bitirilmesi için hazırlık yapılmalıdır. Örneğin istinabe kurumu (talimat yazılması) yalnızca duruşma hazırlığı bölümünde düzenlenmiştir. Buna göre bir kimse, duruşmada dinlenemeyecekse o kişinin dinlenmesi için talimat yazılır ve talimat ifadesi duruşmada okunur. Fakat uygulamada talimat duruşmaları, ana dosyanın duruşmasından daha sonraya bırakılabilmektedir. Yasanın düzenlemesi karşısında, bu duruma şaşırmamak elde olmasa da uygulamada kanıksanmıştır.
Bilirkişi raporu alınması, HTS kayıtlarının getirilmesi veya keşif gibi prosedürlerin tamamı duruşma hazırlığında yapılacak işlerdendir. Aksi halde, duruşmanın tek celsede bitmesi mümkün değildir.
Başka bir neden ise savunmanın davranışlarıdır. CMK m. 177 uyarınca savunma, bir delili toplatmak istiyorsa duruşmadan beş gün önce bunu bildirmelidir. Kanımızca beş gün de az bir süredir. Savunma, işi ciddiye alıyorsa bunu çok daha önceden yapmış olmalıdır.
Fakat CMK m. 207 uyarınca, delilin geç bildirilmesi ret sebebi olamaz. Bu düzenlemeyle, yukarıdaki sürenin bir anlamı kalmamaktadır. Dolayısıyla duruşma aşamasında olaya etkisi olabilecek bir delilin ileri sürülmesi halinde duruşmaya ara verilmesi zorunlu hale gelmektedir.
Kanımızca, bir süre belirleyip bu sürede delilin toplatılmak istenmemesi halinde istemlerin reddedilmesi gerekir. Bunun istisnası ise, HMK m. 145 gibi, savunmanın elinde olmayan bir durum olması veya delilin yeni ortaya çıkması gibi düzenlenebilir. Fakat kural, belirli bir süre içerisinde taleplerin iletilmesidir. Aksi halde, duruşmanın tek celsede bitmesi imkânsız hale gelmektedir.
Görüleceği gibi, duruşmaların tek celsede bitmemesinin birçok nedeni olup bunda herkesin payı vardır. Ancak ana etken, yargılamaya katılacak kimsenin duruşmaya hazırlanmamasıdır. Bunun çözümü noktasında; mahkeme dışındaki kişilerin buna hazırlanması ve aksi halde yaptırımla karşılaşmasını sağlayacak düzenlemeler yapılması gerekir.
Mahkemelerin duruşmaya hazırlanması noktasında ise mesleki çalışmalar yapılmalıdır. Dava açıldıktan sonra mutlaka ilk 3 ayda duruşma günü verilmesi gerekmez. Tutuklu işlerde bu böyle olsa da Amerika’da olduğu gibi duruşma günü 1-2 yıl sonraya verilebilmelidir. Fakat 1 yıl sonra duruşma o gün veya o hafta bitirilmelidir. 2 ayda bir duruşma yaparak yüzlerce dosyanın altından kalkmak neredeyse imkansızdır.