I) ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARINDA EĞİTİME ARA VERİLMESİ KARARI

Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nün 16.03.2020 tarih ve 556022 Sayılı yazısı ile; COVİD-19 Salgını nedeniyle, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında faaliyette bulunan özel anaokulları, ilkokullar, ortaokullar, ortaöğretim okulları, çeşitli kurslar, özel öğretim kursları, sosyal etkinlik merkezleri, özel ulaştırma hizmetleri mesleki eğitim ve geliştirme kursları, uzaktan öğretim yapan kuruluşlar, motorlu taşıt sürücüleri kursları, iş makineleri sürücü eğitim kursları, hizmet içi eğitim merkezleri, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, mesleki eğitim merkezleri ile benzeri özel öğretim kurumları 16 Mart 2020 Pazartesi gününden 30 Mart 2020 Pazartesi gününe kadar tatil edildiği,

Söz konusu kurumlarda tatil süresince; Özel okullarda önceden planlanan bursluluk sınavları, Özel motorlu taşıt sürücüleri kurslarının eğitimler sonunda yapılan teorik dersler için e-sınav ve direksiyon eğitimi dersi uygulama sınavları, Özel ulaştırma hizmetleri mesleki eğitim ve geliştirme kursları ile iş makineleri sürücü eğitim kurslarının eğitimler sonunda yapılan teorik ve uygulama sınavları, Çeşitli kurslar, özel öğretim kursları, uzaktan öğretim yapan kuruluşlar, hizmet içi eğitim merkezlerinde kurs bitirme, seviye tespit ve seviye tamamlama sınavları da dahil öğrenci/kursiyerlerle hiçbir etkinlik yapılmayacağı, Özel öğrenci barınma hizmeti veren kurumlar da yukarıda belirtilen süre içerisinde tatil edilecek ancak zorunlu olarak barınma hizmeti alması gereken öğrencilerin bulunması halinde kurumda barınmalarına yönelik önlemler alınacağı resmi bir yazı ile ilan edilmiştir.

Bu metinde genellikle “özel öğretim kurumları” şeklinde kavram kullanılmış olsa da, özellikle buradaki açıklamalar, özel eğitim kurumları ile doğrudan ilgili olan hususlara yöneliktir. Genel anlamda ise,  özel öğretim kurumlarının tamamını ilgilendirmektedir.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Koronavirüs Bilim Kurulu’nun 25.03.2020 tarihli toplantısı sonrasında okulların tatil süreci yeniden yapılan değerlendirme sonucunda 30.04.2020 tarihine kadar uzatılmıştır.[1]

II) EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN TATİLLERİ İLE İLGİLİ YASAL DÜZENLEME

7243 Yüksek Öğretim Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 24.maddesinde yapılan Yasal düzenleme ile ülke genelinde genel hayatı etkileyen salgın hastalık gibi nedenlerle eğitim ve öğretim faaliyetinin iki haftadan fazla süreyle yapılamaması halinde uygulanacak telafi programlarının ders yılı içerisinde tamamlanamadığı durumlarda yaz tatilinde yapılacak eğitim ve öğretim faaliyetleri nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığınca öğretmenlerin izinlerinin kısaltılabileceği hususu düzenlenmiştir. Bu düzenleme aynı zamanda özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenler açısından da geçerlidir.

III) COVİD-19 SALGINI DÖNEMİNDE ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARININ MALİ DENGESİNİ/EKONOMİK YAPISINI OLUMLU YA DA OLUMSUZ OLARAK ETKİLEYEN/ETKİYEBİLECEK OLAN FAKTÖRLER

I- ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARININ LEHİNE OLAN FAKTÖRLER

A. COVİD-19 sebebiyle eğitime ara verilen dönemde; elektrik, su ve ısınma giderlerinden yapılabilecek tasarruflar. (yaz dönemi telafi eğitimlerinde yine bu harcamalar yapılsa da hızlandırılmış eğitimlerle az da olsa bir kısım tasarruflar sağlanabilecektir.

B. 7244 Sayılı Yeni Koronavirüs (COVİD-19) Salgınının Ekonomik Ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1/G.Maddesi ile; “Faaliyetleri durdurulan veya faaliyette bulunamayan işletmelerin yıllık ilan ve reklam vergileri ile yıllık çevre temizlik vergilerinin, faaliyetleri durdurulan veya faaliyette bulunulamayan dönemlere isabet eden kısmı alınmaz.” şeklindeki düzenlemeden kaynaklı kısmı tasarruflar.

C. Şayet özel öğretim kurumları bu haklarını kullanırlarsa, personel rejiminden kaynaklı tasarruflar. İş Hukuku tarafından tanınan imkânlar çerçevesinde kısmen de olsa ödeme yapılmayan personel maaşlarından kaynaklanacak tasarruflar aşağıdaki şekilde sayılabilir.

D. 7244 Sayılı Yasa’nın 8.maddesine göre; uygunluk tespiti ve onay beklenmeksizin kısa çalışma ödeneği uyarınca ödemelere başlanabilecektir. Kısa Çalışma Ödeneği konusunda yapılan yasal düzenleme, eski düzenlemeye göre bu imkândan faydalanamayacak bir kısım personel de bu ödenek kapsamına alınmıştır. Kısmen de olsa bu düzenleme ile özel eğitim kurumlarının ödeme dengeleri açısından bir rahatlama sağlayabilecektir.

2. 7244 Sayılı Yasa’nın 9/3.maddesine göre; feshin yasak olduğu süre boyunca işverenlere çalışanlarını tek taraflı olarak ücretsiz izne çıkartma hakkı tanınmıştır.

3. 7244 Sayılı Yasa’nın 7.maddesine göre; ücretsiz izne çıkartılan, kısa çalışma ödeneğinden faydalanamayan ve 15.03.2020 tarihinden sonra iş akdi feshedilen çalışanlara ücret desteği sağlanacaktır.

D. 7226 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’nun Geçici Madde 2.maddesi gereğince; “1/3/2020 tarihinden 30/6/2020 tarihine kadar işleyecek iş yeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmaz.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Kiraların 3 ay süre ile ödenmesinin geciktirilmesi, özel eğitim kurumlarında, kısmen de olsa, ödeme planlarında rahatlama sağlayabileceklerdir.

E. Mücbir sebepten kaynaklı kira uyarlama, geçici dönem kira bedeli indirim imkânı olabilecektir. Tam olmasa da, mücbir sebepten kaynaklı külfetin kiracı ve kiralayan arasında paylaştırılması talep edilebilecektir. Bu hakkın kullanılması ve kabul görmesi halinde kısmi bir iyileşme sağlanabilecektir.

F. Servis ve yemek ücretlerinden yapılacak tasarruflar. Okulların COVİD-19 salgını sebebiyle tatil edildiği sürenin ne kadar daha azı bir süre ile hızlandırılmış eğitim verilirse ise, bu dönem için daha az yemek ve servis gideri ödenmiş olacaktır. Diğer taraftan veliler bu farkı talep edebileceklerdir. Bu husustaki ihtimaller aşağıda açıklanmıştır.

II- ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARININ ALEYHİNE OLAN FAKTÖRLER

A. Uzaktan eğitim için harcanan, yazılım, donanım ve bu teknolojileri kullanmak için yapılan eğitim masrafları ayrı bir yük getirecektir.

B. Öğrenci velileri tarafından yapılan donanım ve internet bağlantısı masrafları kısmen de olsa özel eğitim kurumundan talep edilme ihtimali vardır. Genel anlamda Özel Eğitim Kurumunda okuyan çocukların, kendi evlerinde de, bireysel olarak kullanılmak üzere uzaktan eğitim amacıyla kullanılacak bilgisayar ve internet erişimleri olsa da, bu hususta daha önceden yatırım yapmamış olan aileler, bu şekilde bir yatırım yapmak zorunda kaldıklarını, bu hususunda okul eğitim ücretlerinden hakkaniyete uygun olarak indirim yapılmasını talep edebileceklerdir.

C. Özel Eğitim Kurumlarının ödeyecekleri muhtemel İş hukuku uyuşmazlıklarından kaynaklı tazminatlar.

D. 7244 Sayılı Yasa’nın 9.maddesine göre; “her türlü iş veya hizmet sözleşmesi, 17.04.2020 tarihinden itibaren üç ay süreyle 25 inci maddenin birinci fıkrasının (II) numaralı bendinde ve diğer kanunların ilgili hükümlerinde yer alan ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri sebepler dışında işveren tarafından feshedilemeyecek, aksi durumda idari para cezası verilecektir.

Yukarıda ana başlıklar halinde sayılmış olan hususlar özel eğitim kurumlarının mali durumlarını doğrudan etkileyecek olan faktörlerdir.

Özel eğitim kurumları tarafından, ya da özel eğitim kurumlarına karşı açılabilecek muhtemel davalarda ana hatları ile yukarıda bahsi geçen hususlar taraflarca ileri sürülebilecek, bilirkişiler tarafından bu hususlar değerlendirmeye alınarak, COVİD-19 salgınında kaynaklı mücbir sebep şartları araştırılacaktır.

Yukarıda sayılan hususların dışında da başkaca hususların yargılama aşamasında gündeme getirilmesi söz konusu olabilecektir. Bu hususlarda önemli olan, tarafların iddialarını mahkeme önünde ispat edebilmeleri, COVİD-19 ile dava konusu arasında doğru bir illiyet bağının kurulabilmesidir.

Yukarıda bahsi geçen hususların detaylarına aşağıda yer verilmiştir.

III) COVİD-19 SALGINI NEDENİYLE YAPILAN, ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARINI DA ETKİLEYECEK MAHİYETTE OLAN YASAL DÜZENLEMELER

I- EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN TATİLLERİ İLE İLGİLİ YASAL DÜZENLEME

7243 Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’nun 24.maddesinde; “14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununa 50 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 50/A maddesi eklenmiştir. “IX – Öğretmenlerin izin ve tatilleri: MADDE 50/A- Öğretmenler, yaz tatili içinde aralıksız iki ay izinlidirler. Ancak bu iki aylık izin sürelerine dokunulmadan kalan tatil zamanlarında yönetmelikle belirlenecek meslekle ilgili çalışmalara katılmakla yükümlüdürler. Rehberlik öğretmenleri tercih danışmanlığı, alan ve ders seçimi, öğrenci tanılama sürecine bağlı olarak yapılacak çalışmalarda ihtiyaç duyulması halinde izin ve tatil dönemlerinde de görevlendirilebilir. Bu durumda rehberlik öğretmenlerinin izinleri bir aydan az olamaz. İlçe, il veya ülke genelinde genel hayatı etkileyen salgın hastalık, doğal afet, elverişsiz hava koşulları gibi nedenlerle eğitim ve öğretim faaliyetinin iki haftadan fazla süreyle yapılamaması halinde uygulanacak telafi programlarının ders yılı içerisinde tamamlanamadığı durumlarda yaz tatilinde yapılacak eğitim ve öğretim faaliyetleri nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığınca öğretmenlerin izinleri kısaltılabilir. Bu durumda öğretmenlerin izinleri bir aydan az olamaz.” şeklinde Yasal düzenleme yapılmıştır.

Aşağıda bahsi geçen yasal düzenlemeler bütün ticari işletmeler açısından getirilen düzenlemeler olup özel öğretim kurumları da bu yasal düzenlemelerden kendi yapılarına uygun olan kısmından faydalanabileceklerdir.

II- 7244 SAYILI YENİ KORONAVİRÜS (COVİD-19) SALGINININ EKONOMİK VE SOSYAL HAYATA ETKİLERİNİN AZALTILMASI HAKKINDA KANUN İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN İLE İŞÇİ - İŞVEREN İLİŞKİLERİNE YÖNELİK GETİRDİĞİ YENİLİKLER/KOLAYLIKLAR

A. Uygunluk tespiti ve onay beklenmeksizin kısa çalışma ödeneği uyarınca ödemelere başlanabilecektir (7244 Sayılı Yasa’nın 8.maddesi)

Mevcut aşamada takriben 70.000’i aşkın işveren tarafından zorlayıcı sebep gerekçesiyle kısa çalışma ödeneğine başvurulmuş bulunmaktadır.[2] Torba Yasa ile beraber iş müfettişleri tarafından yapılacak uygunluk tespitinin akıbeti beklenmeksizin işverenlerin beyanları esas alınarak kısa çalışma ödeneği başvurusu kapsamında yer alan ve gerekli şartları sağlayan çalışanlara kısa çalışma ödeneği yapılmasının önü açılmış bulunmaktadır. Yapılan bu düzenleme ile kısa çalışma başvurularının doğrudan kabul edileceği anlamı çıkmamaktadır, iş müfettişleri tarafından daha sonradan yapılan inceleme ile başvurunun gerekli şartları sağlamadığının tespit edilmesi ve başvurunun reddedilmesi mümkün olabilecektir.[3]

İşverenler tarafından düzenlenen belgelerin hatalı olmasından kaynaklı yapılacak olan fazla ve yersiz ödemeler, işverenlerden yasal faizi ile birlikte tahsil edilecektir. Bu nedenle beyanların ve başvuruların hukuki sonuçları göz önünde tutularak doğru beyanlarda bulunulması ve beyanlara uygun bir şekilde çalışma sürelerinin düzenlenmesi büyük önem arz etmektedir.[4]

B. İş sözleşmeleri işverenler tarafından 3 ay boyunca ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırılık halleri hariç olmak üzere feshedilemeyecektir (7244 Sayılı Yasa’nın 9.maddesi)

Torba Yasa ile getirilen esaslı değişikliklerden birisi de, işverenlere 3 ay süresince fesih yasağı getirilmesidir. Torba Yasa’nın Resmi Gazete’de yayımlanmasını takiben 3 ay süresince işverenler ayrım yapılmaksızın her türlü iş ve hizmet sözleşmelerini, başta 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II. maddesinde düzenlenen ve sair kanunların ilgili hükümlerinde yer alan ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri sebepler dışında feshedemeyeceklerdir. Cumhurbaşkanı tarafından anılan 3 aylık bu süre 6 aya kadar uzatılabilecektir.

Dikkat edilmesi gereken bir husus ise, bahsi geçen düzenlemeye aykırı davranan işverenlere, sözleşmesi düzenlemeye aykırı şekilde feshedilen her işçi başına aylık brüt asgari ücret tutarında idari para cezası tahakkuk ettirilecek olmasıdır. İlgili idari para cezasına ilaveten, bu süreler dâhilinde yapılacak her türlü fesih geçersiz kılınacak ve işverenlerin işe iade ile kıdem ve ihbar tazminatı riskleri söz konusu olacaktır. Mevcut aşamada yürürlükte olan 7226 sayılı Kanun uyarınca fesih yasağı sadece kısa çalışma uygulaması yapan işverenler için geçerli iken, Torba Yasa ile kısa çalışma uygulamayan işverenler de herhangi bir ayrıma tabi tutulmaksızın yasak kapsamına dahil edilmiş bulunmaktadır.[5]

C. Feshin yasak olduğu süre boyunca işverenlere çalışanlarını tek taraflı olarak ücretsiz izne çıkartma hakkı tanınmıştır (7244 Sayılı Yasa’nın 9/3.maddesi)

İş sözleşmeleri kural olarak tarafların karşılıklı rızalarıyla askıya alınabilmektedir. Bu doğrultuda hukuken geçerli bir ücretsiz izin için de işveren ve işçinin karşılıklı yazılı mutabakatı veya işverenin bu yöndeki teklifine ilişkin işçinin 6 işgünü içerisinde yazılı kabulü aranmaktadır.[6]

Torba Yasa ile beraber, fesih yasağının uygulanacağı süre boyunca yukarıda anılan kuralda geçici süreliğine değişime gidilmiş ve işverenlerin çalışanlarını tek taraflı olarak herhangi bir muvafakat şartı aranmaksızın kısmen veya tamamen ücretsiz izne çıkartabileceği düzenlenmiştir. İşverenlerin çalışanlarını bu şekilde ücretsiz izne çıkartması halinde ise, bu durumun çalışanlara iş sözleşmesini fesih hakkı tanımayacağı düzenlenmektedir. Başka bir ifade ile işverenleri tarafından tek taraflı bir karar ile çalışanların ücretsiz izne çıkartılması çalışma koşullarında çalışan aleyhinde esaslı bir değişiklik teşkil etmeyecek ve buna bağlı olarak çalışanlar bu gerekçe ile iş akitlerini feshedemeyecekler.[7]

D. Ücretsiz izne çıkartılan, kısa çalışma ödeneğinden faydalanamayan ve 15.03.2020 tarihinden sonra iş akdi feshedilen çalışanlara ücret desteği sağlanacaktır (7244 Sayılı Yasa’nın 7.maddesi)

Yukarıda bahsedildiği gibi işverenleri tarafından ücretsiz izne çıkartılan çalışanlar, gerekli şartları sağlayamadığı gerekçesiyle kısa çalışma ödeneğinden faydalanamayan çalışanlar ve iş akdi 15.03.2020 tarihinden sonra feshedilen ancak prim gün sayısı ile iş sözleşmesi süresi bakımından işsizlik ödeneğinden yararlanamayan çalışanlara günlük 39,24-TL tutarında ücret desteği sağlanacaktır. Anılan destek feshin yasak olduğu ve işsiz kalınan süre ile sınırlı olacak şekilde uygulanacak olup, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı alan sigortalılar ise kapsam dışında tutulacaktır. İŞKUR tarafından yapılacak bu ödemelerden sadece damga vergisi kesintisi yapılacaktır. Bu süreçte ücret desteği alan çalışanlar aynı zamanda ücretsiz sağlık hizmetinden de faydalanmaya devam edebilecektir. Belirtmek isteriz ki, Torba Yasa’nın yürürlüğe girmesinden önce ücretsiz izne çıkan ve halihazırda iş sözleşmeleri askıya alınan çalışanlar yukarıda bahsi geçen destekten faydalanamayacaklar.[8]

E. İşletmeler Salgın Döneminde yıllık ilan ve reklam vergileri ile yıllık çevre temizlik vergilerinden muaf tutulacaklardır. (7244 Sayılı Yasa’nın 1/g.maddesi)

Faaliyetleri durdurulan veya faaliyette bulunamayan işletmelerin yıllık ilan ve reklam vergileri ile yıllık çevre temizlik vergilerinin, faaliyetleri durdurulan veya faaliyette bulunulamayan dönemlere isabet eden kısmı alınmayarak işletmeler muaf tutulacaklardır.[9]

IV) ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARININ PERSONEL GİDERİNİ AZALTMAK İÇİN KULLANABİLECEĞİ ALTERNATİF ÇÖZÜM YOLLARI

Özel Eğitim Kurumlarının yasal statüsü personel rejimi açısından sui generis (nev’i şahsına münhasır) karakterdedir. [10] 5580 sayılı Kanun'un 9/4'üncü maddesinde, kurumlarda görev yapan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticilerin bu Kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla, sosyal güvenlik ve özlük hakları yönünden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu) ile 4857 sayılı İş Kanunu'na tabi oldukları; yetki, sorumluluk, ödül ve cezalar ile bunların uygulanması bakımından ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun ile fıkrada sayılan diğer kanunlara tabi oldukları; 1702 sayılı Kanuna göre meslekten çıkarma veya 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve hâllerin işlenmesi durumunda, Bakanlığın görüşü alınmak suretiyle personelin görevine, izin veren makam tarafından son verileceği, yetki, sorumluluk, ödül, sicil, disiplin ve cezaların uygulanmasına ilişkin diğer esas ve usullerin çıkarılacak yönetmelikte belirleneceği, kurumlarda görev yapan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticilerin, görevleri sırasında suç işlemeleri veya görevleri nedeniyle kendilerine karşı işlenen suçlardan dolayı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun uygulanması ve ceza kovuşturması bakımından kamu görevlisi sayıldığı ayrıca düzenlenmiştir.[11]

5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 9.maddesindeki düzenlemeye göre; Özel Eğitim Kurumlarında çalışan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler ile kurucu veya kurucu temsilcisi arasında yapılacak iş sözleşmesi, en az bir takvim yılı süreli olmak üzere yönetmelikle belirtilen esaslara göre yazılı olarak yapılır. Mazeretleri nedeniyle kurumdan ayrılan öğretmen ve öğreticilerin yerine alınacak olanlar ile devredilen kurumların yönetici, öğretmen ve öğreticileri ile bir yıldan daha az bir süre için de iş sözleşmesi yapılabilir.

Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nin “Özlük hakları” başlıklı 42.maddesinde göre; Kurumlarda (özel öğretim)  görev yapan eğitim personeli ile diğer personel, Kanun hükümleri saklı kalmak üzere, sosyal güvenlik ve özlük hakları yönünden, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine tabidir.

Yönetmeliğin 43.maddesine göre; “4857 sayılı İş Kanununun hükümlerine göre kurucu veya kurucu temsilcileri ile eğitim personeli arasındaki iş sözleşmeleri, en az bir yıl süreli olarak düzenlenir. Sosyal yardım kapsamındaki ek ödemeler, bütçe kanunlarıyla resmî okul öğretmen ve personeline sağlanan haklara denk olarak okul öğretmenlerine ve personeline de ödenir.

Sosyal yardım kapsamındaki ek ödemelerden gelir vergisi kesilmez. Kurumlardaki ek ders ücreti, resmî okullar için tespit edilen miktardan az olamaz. Ancak, resmî okul ve kurumlardan ücretli olarak görevlendirilenlere verilecek ek ders ücreti miktarı, resmî okullar için tespit edilen ek ders ücretinin iki katını geçemez. İŞKUR tarafından görevlendirilen personel ile bir yıldan daha az süreli sözleşme yapılabilir.

Yine Yönetmeliğin 44.maddesine göre ise; “Sözleşme süresi sona erenler hariç, 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre sözleşmeleri karşılıklı veya tek taraflı feshedilenler ve sözleşme süresi sona ermeden aynı Kanunun ilgili hükümleriyle belirlenen süreler içinde bu isteğini diğer tarafa yazılı olarak bildirenlere valilikçe görevden ayrılış onayı düzenlenir.

Özel Eğitim Kurumlarında çalışanlar 4857 sayılı İş Kanunu'na tabi olduklarından, iş ve hizmet akitlerinin şartları bu yasa kapsamına göre belirlenmektedir. Aşağıda bahsi geçen açıklamalarda işveren özel eğitim kurumu, işçi statüsünde olan ise bu kurumlarda sözleşme ile çalışan öğretmenledir.

COVİD-19 Salgını Sürecinde Kullanılabilecek Alternatif Yollar İse Aşağıdaki Şekildedir.

A. İşçinin ve İşverenin Haklı Nedenle Derhal Fesih Hakkı

7244 Sayılı Yasa’nın 9.maddesine göre; işverenlere 3 ay süresince fesih yasağı getirilmiştir. 17.04.2020 tarihinden itibaren 3 ay süresince işverenler ayrım yapılmaksızın her türlü iş ve hizmet sözleşmelerini, başta 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II. maddesinde düzenlenen ve sair kanunların ilgili hükümlerinde yer alan ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri sebepler dışında feshedemeyeceklerdir.

Ahlak ve iyiniyet kurallarına aykırılık durum söz konusu olur ise; İdare tarafından alınan tedbirler neticesinde işyerindeki faaliyetlerin durdurulması iş hukuku bakımından bir zorlayıcı neden olarak kabul edilebilecektir. İş Kanunu’nun ‘’işçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı’’ başlıklı 24. maddesinin üçüncü fıkrası zorlayıcı sebepler nedeniyle derhal fesih hakkını düzenlemektedir. Bu durumun söz konusu olduğunda aynı kanunun 40. maddesine göre işçiye 1 haftalık yarı ücreti ödenir. Bir haftanın sonunda işçi isterse sözleşmeyi haklı nedenle fesih edebilir. Eğer işçi sözleşmeyi fesih etmezse işveren bu sözleşmeyi haklı nedenle fesih edemez ancak işveren bir haftayı aşan durumlarda işçiye ücret ödemesi yapmaz.[12]

İşçinin sözleşmeyi fesih etmesi durumunda ise işverenin ihbar tazminatı ödeme zorunluluğu olmamakla birlikte kıdem tazminatı ödemek zorundadır. Her iki durumda da iş akdinin feshedilmesi halinde işçi, gerekli diğer şartları da taşıyor olması koşuluyla (Hizmet akdinin sona ermesinden önceki son 120 gün hizmet akdine tabi olmak Hizmet akdinin feshinden önceki son üç yıl içinde en az 600 gün süre ile işsizlik sigortası primi ödemiş olmak) işsizlik ödeneğinden faydalanabilecektir.[13]

İşçi bakımından durum bu olmakla birlikte, işçiyi işyerinde bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı bir sebebin ortaya çıkması işverene de İş Kanunu madde 25/3 çerçevesinde iş sözleşmesini haklı nedenle fesih hakkı vermektedir. Öncelikle işveren İş Kanunu Madde 40’a göre 1 haftalık günlük ücretinin yarısını ödemekle yükümlüdür. Zorlayıcı nedenin bir haftadan fazla sürmesi durumunda işveren iş sözleşmesini haklı nedenle fesh edebilecektir. Ayrıca işveren işçiye kıdem tazminatı ödemekle yükümlüdür.[14]

B. İşçinin Ücretsiz İzne Çıkarılması

Genel uygulamaya göre; iş sözleşmeleri kural olarak tarafların karşılıklı rızalarıyla askıya alınabilmektedir. Bu doğrultuda hukuken geçerli bir ücretsiz izin için de işveren ve işçinin karşılıklı yazılı mutabakatı veya işverenin bu yöndeki teklifine ilişkin işçinin 6 işgünü içerisinde yazılı kabulü aranmaktadır.[15]

17.04.2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 7244 Sayılı Yasa’nın 9/3.maddesine göre ise; feshin yasak olduğu süre boyunca işverenlere çalışanlarını tek taraflı olarak ücretsiz izne çıkartma hakkı tanınmıştır. Çalışanın onayı şartı geçici süre kaldırılmıştır. İşverenlerin çalışanlarını tek taraflı olarak herhangi bir muvafakat şartı aranmaksızın kısmen veya tamamen ücretsiz izne çıkartabileceği düzenlenmiştir.

7244 Sayılı Yasa tarafından getirilen istisna dışındaki genel düzenlemeye göre; ücretsiz izin uygulaması çok istisnai ve ancak Kanunda belirlenen hallerde kullanılacak bir düzenleme olduğundan ve bu süreçte işçinin sigorta priminin de ödenmemesi söz konusu olduğundan bahisle ücretsiz izin uygulamasını işçiden gelecek talep doğrultusunda değerlendirmek daha uygun olacaktır.[16]

Yine 7244 Sayılı Yasa tarafından getirilen istisna dışındaki genel düzenleme ve Kabule göre; Yerleşik Yargıtay uygulaması uyarınca işveren tarafından işçinin rızası alınmaksızın ücretsiz izne çıkarılması iş akdinin işveren tarafından feshi olarak kabul edilmekte olup, işçiye kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesi gereken fesih hallerindendir. Bu nedenle, işçiden açıkça ve yazılı olarak ücretsiz izin talebi gelmediği takdirde, işçileri ücretsiz izne göndermek hukuken uygun bir yöntem olmayıp, işveren tarafından bu yönteme başvurulması halinde, iş güvencesi olan işyerlerinde işe iade dahil olmak üzere, kıdem ve ihbar tazminatının talep edilmesi gündeme gelecektir.[17]

C. Kısa Çalışma Ödeneğinden Faydalanma

Genel ekonomik, sektörel, bölgesel kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya süreklilik koşulu aranmaksızın işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen en az dört hafta süreyle durdurulması hallerinde, işyerinde üç ayı aşmamak üzere (Cumhurbaşkanı kararı ile 6 aya kadar uzatılabilir.) sigortalılara çalışamadıkları dönem için gelir desteği sağlayan bir uygulamadır.[18]

Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmeliğe göre zorlayıcı nedenler, “İşverenin kendi sevk ve idaresinden kaynaklanmayan, önceden kestirilemeyen, bunun sonucu olarak bertaraf edilmesine imkân bulunmayan, geçici olarak çalışma süresinin azaltılması veya faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulması ile sonuçlanan dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumları ya da deprem, yangın, su baskını, heyelan, salgın hastalık, seferberlik gibi durumları” ifade etmektedir. COVİD-19’un zararlı etkilerinden korunmak amacıyla içinde bulunduğumuz durum iş hukuku anlamında zorlayıcı sebeplere karşılık gelmektedir.[19]

İşveren tarafından mevcut durum nedeniyle “kısa çalışma ödeneği” başvurusu yapılması halinde gerekli şartları taşıyan (son 3 yılda 450 gün prim ödemesi yapılmış ve kısa çalışmanın başlangıcından geriye doğru 60 gün kesintisiz çalışma olması (26.03.2020 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ nun 41.maddesinde belirtilen Geçici 23.maddesi gereğince)) işçilere son 12 aylık prime esas kazançlarına göre hesaplanan günlük ücretin %60’ı tutarında ücret ödenecektir. Ancak bulunan miktar hiçbir durumda asgari ücretin %150 sini geçemeyecektir. Bu durumda 2020 yılı için olabilecek en yüksek kısa çalışma ödeneği damga vergisi kesintisi yapıldıktan sonra 4.380,99 TL ye, en düşük kısa çalışma ödeneği ise damga vergisi kesintisi yapıldıktan sonra 1752,40 TL’ye tekabül edecektir.[20]

İşveren, kısa çalışma ödeneğinden yararlanmak için personelden muvafakatname/onay almak zorunda değildir. Personel, işverenin kısa çalışma ödeneğinden yararlandığı gerekçesine dayanarak iş akdini haklı nedenle feshedemeyecektir.[21]

D. Yıllık İzin Hak Eden Çalışanlara Zorunlu Olarak Yıllık İzin, İdari İzin veya Toplu İzin Kullandırılması

Özel eğitim kurumlarında özellikle öğretmenler açısından, COVİD-19 nedeniyle yaz döneminin de bir kısmında eğitim yapılacağı hususu dikkate alındığından, öğretmenler açısından bu hakkın kullanılması zor olsa da diğer yardımcı personel açısından bu hakkın kullanılması düşünülebilir.

Yıllık iznin kullanım süresini belirlemek işverenin inisiyatifinde olduğundan bahisle İşveren 1 yılı aşkın süredir çalışmakta olan işçilerini, salgın hastalık sebebiyle yıllık izine gönderebilir. Nitekim bu husus; Yargıtay 9. Hukuk dairesinin 28/01/2016 tarih 2014/27000 E. 2016/2328 K. Sayılı kararında "…Yıllık ücretli izin yönetmeliğinde de belirtildiği üzere yıllık izin kullanılacağı zamanı belirlemek işverenin yönetim hakkı kapsamında kalmaktadır. İşverenin bu hakkının iyi niyet kuralları çerçevesinde kullanılması gerektiği açıktır. Bir başka anlatımla, işçinin anayasal temeli olan dinlenme hakkının, işyerinin gereklerine uygun biçimde ve mümkün olduğunca işçinin talebi çerçevesinde kullandırılması gerekir…” şeklinde açıklanmıştır.[22] Çalışanların yıllık izinlerin kullandırılması halinde maaşlarının tam olarak ödeneceği ve SGK primlerinin de tam olarak yatırılacağı hususu dikkate alınmalıdır.[23]

Yıllık izne hak kazanmamış personeller için ise, bir sonraki yıla ait izinleri işveren tarafından “avans izin” olarak kullandırılabilir. Bu kapsamda kullandırılacak yıllık izinde de yine form doldurulmalı ve işverenlikçe bu izinlerin "avans" olarak kullandırıldığı belgelenebilir olmalıdır. Aynı şekilde İşveren’in idari izin kullandırması da inisiyatifine bağlı olup, kullandırılan idari izin, yıllık izinden mahsup edilemeyeceği gibi ücret ve SGK prim ödemesi de yapılması gerekir.[24]

Toplu izin hususu ise, Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği'nin 10.maddesinde, “işveren veya işveren vekili Nisan ayı başı ile Ekim ayı sonu arasındaki süre içinde, işçilerin tümünü veya bir kısmını kapsayan toplu izin uygulayabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Bu kapsamda toplu izin dönemi, henüz yıllık ücretli izin hakkını kazanmayan işçileri de kapsayacak şekilde belirlenebileceği gibi, toplu izin kullandırılması durumunda, kullandırılan bu izinlerin çalışanların yıllık ücretli izinlerinden ve izin hak etmeyenlerin ise bir sonraki yılık izin hakkından mahsup edilmesi uygun olacaktır.[25]

E. İşverenin Telafi Çalışması Yapması

İşveren tarafından ücretsiz ve ücretli izin alternatifleri ile sonuç alınamaması halinde zorunlu nedenlerle (salgın hastalık) işi durdurmak zorunda kalınırsa veya işyerinde normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması kararı verilir ise “telafi çalışması” yoluna gidilebilir. Söz konusu bu husus, İş Kanunu’nun 64.maddesinde; “zorunlu nedenlerle işin durması, ulusal bayram ve genel tatillerden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi veya benzer nedenlerle işyerinde normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması veya tamamen tatil edilmesi ya da işçinin talebi ile kendisine izin verilmesi hallerinde” şeklinde düzenlenmiştir.[26]

Bu kapsamda işyerinde belirlenecek ve İşveren tarafından duyurulacak tarihler arasında işin durdurulduğunu, hangi tarihte işe başlanacağını, hangi tarihler arasında ve kaçar saat telafi çalışması yaptırılacağının çalışanlara ilan edilmesi, takip eden süreçte bir problem ile karşılaşmamak adına yazılı onay alınması uygun olacaktır.

Çalışılmayan süre içerisinde çalışanlara maaşlarının ödenmesine ve SGK primlerinin yatırılmasına devam edilmesi gerekmekte olup, daha sonradan günlük toplam çalışma 11 saati aşmayacak şekilde yaptırılacak telafi çalışması için ise ilave ücret ödenmesi gerekmemektedir. Telafi çalışması yaptırabilecek süre şu an için Hükümet kararı ile 2 aydan 4 aya çıkarılmıştır.[27]

7243 Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’nun 24.maddesinde yapılan Yasal düzenleme öğretmenlerin izinlerinin kısaltılabileceği hususu düzenlenmiştir. Bu kapsamda, COVİD-19 salgını nedeniyle okulların tatil edildiği dönemlerde çalışmaya ara veren özel eğitim kurumları yaz döneminde de öğretmenlerinin telafi çalışması kapsamında istihdam edebileceklelerdir.[28]

F. “Zorlayıcı Sebep” Nedeniyle Yarım Ücret Ödemesi

4857 sayılı İş Kanunu'nun 40. Maddesi uyarınca İş Kanunu'nun 24 ve 25 inci maddelerinin 3.bendinde düzenlenen zorlayıcı sebepler dolayısıyla çalışamayan veya çalıştırılmayan işçiye bu bekleme süresi içinde bir haftaya kadar her gün için yarım ücret ödenir. Yarım ücret ödemesi uygulamasının yapılabilmesi için işçiyi işyerinde bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı bir sebep meydana gelmelidir.

Mevcut durumda her ne kadar COVİD-19 salgını sebebiyle MEB tarafından okullar tatil edilmiş olmakla yaz döneminde telafi eğitimleri verilecek olsa da, okulların tatil edildiği süre yerine, yaz döneminde hızlandırılmış ve hafta sonuna sarkan bir eğitim düzenlemesi olacağından, öğretmenlerin toplam eğitim verdikleri süre kısalacak, eğitime katılmadıkları süre uzayacaktır. Diğer taraftan ise, uzaktan eğitimler devam etmekte olduğundan, her ne kadar yüz yüze eğitim süresi kadar olmasa da öğretmenlerin eğitim faaliyetleri devam edecektir. Yaz döneminde ise, çok yoğun telafi eğitimi verileceğinden, eğitim süreci kısalsa bile yorucu bir eğitim dönemi geçirilecektir.  Bu kapsamda İş Kanunu md.25/3’de belirtilen şekilde değerlendirerek yapılacak yarım günlük ücret ödemesinin, salgın hastalık sonrası Özel Öğretim Kurumunu çalışanları tarafından yargıya taşınması halinde, geriye kalan ücretini talep edilip edemeyeceği hususu muğlaklığını korumaktadır.

G. Uzaktan Çalışma İmkânından Faydalanma

Özel Eğitim kurumlarının birçoğu mevcut durumda bu alternatifi kullanmak suretiyle uzaktan eğitim imkânlarını kullanarak eğitim faaliyetlerini sürdürmektedirler.

Bu kapsamda uzaktan çalışma prosedürünün hukuki dayanağı İş Kanunun 14. Maddesinde belirtilen "İşçinin, işveren tarafından oluşturulan iş organizasyonu kapsamında iş görme edimini evinde ya da teknolojik iletişim araçları ile işyeri dışında yerine getirmesi esasına dayalı ve yazılı olarak kurulan iş ilişkisi" dayanmaktadır.[29]

Ancak özellikle belirtilmesinde yarar vardır ki, uzaktan çalışma talebi İşveren tarafından işçiye yazılı olarak yapılmalı (iş sözleşmesinde böyle bir madde bulunmaması halinde ek protokol yada e-mail vb. gibi yollarla) ve işçinin konu ile ilgili muvafakati alınmalıdır. Yazılı olarak yapılacak uzaktan çalışma talebinde, işin tanımı, nasıl yapılacağı, ne zaman başlayıp ne kadar süre devam edeceği, işin ifa edileceği yer, ücret ve ücretin ödenmesine ilişkin hususlar, işveren tarafından sağlanan ekipmanın neler olacağı ve bunların korunmasına ilişkin yükümlülükler, işverenin işçiyle iletişim kurması ile genel ve özel çalışma şartlarına ilişkin hükümler yer almalıdır. İşçinin, uzaktan çalışma ile ilgili olarak muvafakatinin bulunmaması halinde ise somut olayın şartlarına göre yıllık izin, idari izin veya ücretsiz izin gibi hususların değerlendirilmesi daha uygun olacaktır.[30]

V) ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARINDA ÖĞRETMENLERİN İŞTEN ÇIKARTILMASI DURUMUNDA İHBAR, KIDEM TAZMİNATI VE İŞE İADE KONUSU

A. İhbar Tazminatı

İhbar Tazminatı: Belirli süreli sözleşmeler bitiş süresi önceden belirlenmiş sözleşmeler olduğu için “ihbar süreleri/ihbar tazminatı” söz konusu değildir. Sözleşmeye aksi bir durum konulsa dahi geçersizdir. İş Kanununda ihbar tazminatından bahsedilirken belirsiz süreli sözleşmeler için olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle bir ihbar süresinden söz edilmeyecektir. Ancak sözleşmenin belirli olma özelliği kanunen geçersiz sayıldığında sözleşme belirsiz olduğu için ihbar tazminatı da söz konusu olabilecektir.[31]

B. Kıdem Tazminatı

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 25 Haziran 2019 tarihli 2016/1725 esas ve 2019/14022 Karar sayılı emsal kararı ile; “…Hizmet ilişkisine işveren tarafından son verilmesi hakkında 158 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesine göre; bu sözleşmenin koruyucu hükümlerinden kaçınmak amacıyla belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasına karşı yeterli güvenceler alınması gerektiği vurgulanmıştır (m 2/3). Bu nedenle gerek 158 sayılı İLO Sözleşmesi, gerekse iş hukukuna egemen olan “işçi lehine yorum” ilkesi gözetildiğinde, kanun gereği belirli süreli kabul edilen sözleşmeyi, haklı bir neden olmaksızın yenilememe iradesini gösteren işverenin koşulların var olması halinde sona eren sözleşme nedeniyle kıdem tazminatından sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Dosya kapsamına ve davacı ile yapılan iş sözleşmelerine göre, davalı işyerinde öğretmen olarak çalışan davacının, … Kaymakamlığı ilçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 21.09.2010 tarihli yazısına göre, davacının 19.09.2010 tarihinde çalışma izninin bitmesi nedeniyle ayrıldığı, davacının … Kaymakamlığının “olur”u ile çalıştığı anlaşılmaktadır. Somut uyuşmazlıkta, sözleşmenin belirli süreli olarak yapılması kanuni düzenlemenin bir gereğidir. Aynı şekilde sözleşmenin yenilenmesi, sözleşmeyi belirsiz süreli hale getirmez. Bu tür sözleşmelerde, İş Kanunu’nun 11/3 maddesindeki esaslı nedenin kendiliğinden mevcut olduğu kabul edilmelidir. Diğer taraftan, belirli süreli iş sözleşmeleri sözleşmenin niteliği gereği fesih ile değil, sürenin bitimi ile sona erdiğinden; belirli süreli iş sözleşmelerinde belirsiz süreli iş sözleşmelerine özgü bildirimli fesih yapılamaz. Somut uyuşmazlıkta; davacı, davalıya ait işyerinde, takip eden belirli süreli iş sözleşmeleri ile çalıştığından ve iş sözleşmesi işverence 19.08.2010 tarihinde alınan Yönetim Kurulu Kararının 3. maddesine göre yenilenmediğinden, yenilememe yönündeki davalı iradesi haklı bir nedene dayanmadığından kıdem tazminatı talebinin kabulü gerekir.”[32] şeklinde karar vermek suretiyle, iş akdi BELİRLİ SÜRELİ DAHİ OLSA, İŞVEREN TARAFINDAN BU SÜRE SONUNDA SÖZLEŞME YENİLENMEZ İSE, ÖĞRETMENİN KIDEM TAZMİNATINA HAK KAZANACAĞI HUSUSU KARARA BAĞLANMIŞTIR.

C. İşe İade Konusu

İşe İade/İş Güvencesi: Belirli süreli sözleşmelerin en ayırt edici özelliği, işçiye işe iade hakkı tanımamasıdır. Bu sözleşmelerde işverenin işçiye sözleşme süresi boyunca iş güvencesi sağladığı düşünülerek iş güvencesi fesihten sonra söz konusu olmamaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki işçiye işe iade hakkı tanımamak amaçlı yapılmış olduğu ya da belirli süreli iş sözleşmesi şartlarını taşımadığı tespit edilen iş ilişkileri belirsiz olarak değerlendirilir. Bu durumda da işçinin işe iade hakkı oacaktır.[33]

VI) ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARI VE VELİLER AÇISINDAN COVİD-19’ÜN MÜCBİR SEBEP OLUŞTURMASI HUSUSUNDA KISA BİR DEĞERLENDİRME

Özel Eğitim Kurumları ve öğrenci velileri açısından COVİD-19’ün mücbir sebep oluşturması hususunda genel bir değerlendirme yapıldıktan sonra öğrenci verileri tarafında yapılabilecek ücret iade talepleri, Özel Eğitim Kurumlarının kira uyarlama talepleri kısaca değerlendirilecektir. Ayrıca, Özel Öğretim Kurumlarının personel giderini azaltmak için kullanabileceği alternatif çözüm yolları kapsamındaki alternatiflerin kullanılabilmesi için de yine COVİD-19’un mücbir sebep olarak kabul edilip edilmeyeceği hususu önem kazanmaktadır.

Mücbir sebep genel olarak; “borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun ya da borcun ihlaline, kaçınılmaz ve mutlak şekilde neden olan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olay” olarak tanımlanmaktadır.[34] (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-90 E. 2018/1259 K.) Deprem, sel, yangın, SALGIN HASTALIK gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.[35]

Kanunlarımızda; “mücbir sebep” durumu; “ifa imkânsızlığı” ya da “mücbir sebep” olarak farklı başlıklar altında düzenlenmiştir. Bu durum temel düzenleme sayılan Borçlar Kanunu’nda, “İfa imkânsızlığı” Başlığı altında 136.madde de düzenlenmiştir. Yine devam eden maddelerde; "Kısmi ifa imkânsızlığı” (madde 137) ve “Aşırı ifa güçlüğü” (madde 138) başlıkları altında ifa edilememezlik durumları düzenlenmiştir.

Sözleşme, belirli bir hukukî sonucu meydana getirmek için tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarından oluşan hukukî işlemdir. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde alacaklı kararlaştırılan alacağa sahip olur, borçlu ise alacaklıya karşı belirlenen edimi yerine getirmek zorunda kalır. Sözleşme ilişkisi geçerli olarak kurulduktan sonra, borçlu yararı bulunmadığı gerekçesiyle borcunu ifadan kaçınamaz. Zira, sözleşmelerin temel prensibi tarafların taahhüt ettikleri edimi ifa etmekle yükümlü olmasıdır. Buna “sözleşmeye bağlılık” ilkesi denir.[36]

Sözleşmenin kuruluşundan sonra, tarafların sözleşme ile düzenledikleri menfaatlerini etkileyen durumlarda değişiklik olabilir. Sözleşme içeriği ve önemli değişiklikler arasındaki uyumsuzluk sözleşme riski olarak adlandırılır. Mücbir sebepte bunlardan bir tanesidir. Zira, mücbir sebep sürekli nitelikteyse borcun ifası imkânsızlaşır ve borçlunun sorumlu olmadığı sonraki imkânsızlık (TBK m. 136) meydana gelir. Bu hâlde, taraflar arasında risk dağılımı yapılması gerekir. Bir başka deyişle, mücbir sebebin meydana getirdiği ifa imkânsızlığına kimin katlanacağı belirlenmelidir. Türk hukukundaki gibi kusur sorumluluğunun kabul edildiği sistemlerde mücbir sebep, zarar vereni ve borçluyu sorumluluktan kurtaran bir olaydır.[37]

Mücbir sebep; borçlar hukuku, vergi hukuku, ihale hukuku ve diğer hukuk dallarından sonuç doğuran bir etkiye sahiptir. COVİD-19 sebebiyle özellikle vatandaşları ve ticari işletmelerin çoğunu ilgilendirecek olan husus; Borçlar Hukukundaki düzenlemeler kapsamında çözüme kavuşturulacaktır.

Borçlar Kanunu’nda özellikle mücbir sebep tanımlanmamış, “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.” Şeklinde düzenleme yapılarak, bu hususun tanımı daha çok doktrin ve mahkeme kararlarına bırakılmıştır. Borçlar Kanunu’nda sadece ürün (hasılat) kirasında deftere kaydedilen eşyanın uğradığı zarardan kiracının sorumluluğunda (TBK m. 373/11), konaklama yeri işletenlerin sorumluluğunda (TBK m. 576/I) ve garaj, otopark ve benzeri yeri işletenlerin sorumluluğunda (TBK m. 579/I) mücbir sebep bu kişileri sorumluluktan kurtaran bir neden olarak açıkça belirtilmiştir.[38]

Genel salgın hastalık mücbir sebep halidir. 11 Mart'ta Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Sağlık Örgütü koronavirüsü "pandemi" (salgın) olarak sınıflandırdırmıştır. Ülkemizde de yukarıda bahsi geçen yasal düzenlemelerle COVİD-9 salgını devlet tarafından mücbir sebep hali olarak kabul edilmektedir.

Mücbir sebep borcun ifasını sürekli olarak imkânsızlaştırıyorsa borçlunun sorumlu olmadığı ifa imkânsızlığı vardır. Mücbir sebep, haricî ve önlenemez olmalıdır. Borçlu, kaçınılmaz ve önlenemez bir olaya ilişkin tedbir alamayacağı için borçlunun bu tedbirleri alıp almadığını araştırmaya gerek yoktur. Zarara sebep olan olay, haricî ve karşı konulamazsa mücbir sebeptir.[39]

Mücbir sebebin varlığı hâlinde, borçlu meydana gelen zarardan sorumlu değildir. Olağanüstü olaylar, karşı konulmaz, öngörülemez ve doğal olarak korunulamaz olduklarından bu olayların kanıtlanmasında bir güçlük yoktur. Hâkim, hayatın olağan akışı içinde birden ortaya çıkan ve olağanı aşan şiddet ve önemdeki olayı mücbir sebep olarak kabul eder.[40]

Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Sağlık Örgütü koronavirüsü "pandemi" (salgın) olarak sınıflandırmış olması, ülkelerin almış oldukları tedbirler, bu hususun herkes tarafından biliniyor olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, Sözleşmenin tarafı olan birçok kişi ve şirket, mevcut bu vehamet karşısından, mahkemelere dahi müracaat etmeden kendi aralarında sorunun çözümünü arayacaklardır.

Sözleşme ilişkisinde ise borçlu, mücbir sebepten dolayı borcunu ifa edemediğini ispatladığı takdirde borcun yerine getirilmemesinden sorumlu olmayacaktır. Mücbir sebep borçluyu tazminat ödeme yükümlülüğünden kurtaracaktır.

Mücbir sebep beklenmeyen hâle kıyasla daha şiddetli ve yoğundur. Beklenmeyen hâlin varlığı için bunun sonuçlarının herkes bakımından kaçınılmaz olması aranmaz. Beklenmeyen hâlde kaçınılmazlık sadece somut olaydaki borçlu yönündendir, nispîdir. Mücbir sebepte ise kaçınılmazlık mutlaktır. Bu sebeple, her mücbir sebep beklenmeyen hâldir; ancak, her beklenmeyen hâl mücbir sebep değildir. Nitekim, TBK m. 119’da158 yer alan “beklenmedik hâl” ifadesi hem beklenmeyen hâli de hem de mücbir sebebi kapsamaktadır.[41]

Beklenmeyen hâl ile mücbir sebep arasındaki bir başka fark, bunların sonuçları açısındandır. Sözleşme ilişkisinde ortaya çıkan olay sonucu borcun ifası ne kadar güçleşmiş olursa olsun yerine getirilebiliyorsa mücbir sebep yoktur; beklenmeyen hâl vardır. Bir başka deyişle, mücbir sebep aşırı ifa güçlüğü sonucunu doğurmaz. Mücbir sebep zorunlu veya zorlayıcı bir olaydır. Doğa olayları, hukukî olaylar, insan kaynaklı, yani beşerî olay ve davranışlar, sosyal olaylar mücbir sebep teşkil edebilir. Mücbir sebep sayılan şiddetli fırtına, tufan, tayfun, kasırga, don, volkanik etkinlikler, deprem, yer çökmesi, heyelan, tusunami, sel, kuraklık doğa olayıdır (ICC Mücbir Sebep Klozu 2003, par. 3).[14]

İleri sürülen mücbir sebep, her olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir. Birleşmiş Milletlere bağlı Dünya Sağlık Örgütü koronavirüsü "pandemi olarak tanımlamış olması, bu durum bir olgu ve olay olmasına rağmen, her sözleşme ilişkisi açısından doğrudan durum ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Asgari bir kısım şartların varlığı halinde her somut olaya göre değerlendirme yapmak gerekecektir.

Günümüz teknolojileri tarafından sunulan imkânlar da birlikte değerlendirildiğinde, ülkeler tarafından COVİD-19’la mücadele kapsamında alınan tedbirlere de uyulmak suretiyle bir kısım hizmetler üretilebiliyor, bir kısım edimlerin yerine getirilmesi mümkün ise; bu durumlarda bu salgın hastalık ileri sürülerek, mücbir sebebin varlığından dolayı her türlü sorumluluktan kurtulmak mümkün olmayabilecektir. Bu durumlarda da Borçlar Kanunu’nun 138.maddesi kapsamındaki düzenleme gereğince; sözleşmenin yeni koşullara uyarlanması yöntemi kullanılabilecektir.

Mücbir sebebin varlığı için olayın meydana gelmiş olması gerekir. Olayın ortaya çıkma tehlikesinin veya ihtimalinin bulunması mücbir sebep için yeterli değildir. Birden fazla olay da mücbir sebep sayılabilir. Mücbir sebebi doğuran olayın tek bir olay olması gerekmez.[42]

Genel kabule göre; mücbir sebebin varlığını iddia eden bunu ispatla yükümlüdür. Fakat mevcut salgın hastalığın herkes tarafından biliniyor olması, herkes tarafından bilinebilecek mahiyette olmasından dolayı, ayrıca genel bir ispat külfetine gerek kalmayacaktır. Bu durumda ise; mücbir sebep ile meydana gelen ifa imkânsızlığı arasındaki illiyet bağının kurulması ve ispat edilmesi gerekecektir.

Yargıtay 11. HD’nin 2012/1378 Esas ve 2013/2019 Karar Sayılı Kararında; özellikle; meydana gelen ifa imkânsızlığı ile iddia edilen mücbir sebep arasında makul ve mantılı bir bağın kurulmasını gerektiğin vurgulamıştır.

Mücbir sebep, tarafların kusurundan bağımsızdır. Bu sebeple, borçlunun mücbir sebebin meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını ispatlaması gerekmez. İfa imkânsızlığı, borçlunun kusuru sonucu meydana gelmişse mücbir sebep söz konusu olmaz. Borçlu, kusuru sonucu ortaya çıkan ifa imkânsızlığından sorumludur.[43]

Mücbir Sebebin Unsurları Kısaca Aşağıdaki Şekildedir

Mücbir sebebin varlığı için; 1-Olay, 2- Haricilik, 3-Bir davranış normunun veya borcun ihlali, 4-İlliyet bağı, 5-Kaçınılmazlık, 6-Öngörülmezlik unsurlarının bulunması gerekir.[44]

1) Meydana Gelen Bir olayın Olması

Mücbir sebebin ileri sürüleceği taraflar arasında öncelikle bir hukuka aykırı olduğu ileri sürülen bir uyuşmazlık olmalıdır. Bu uyuşmazlıkta “İfa imkânsızlığı”, “Kısmi ifa imkânsızlığı” ya da “Aşırı ifa güçlüğü” şeklinde tezahür edebilecektir.

2) Bu Olayın Dış Etkilerden Kaynaklanması

Sözleşmenin ya da edimi yerine getirecek olanları eylem ve davranışları dışında dış etkilerden kaynaklanan bir sebebin varlığı gereklidir. Genel anlamda mücbir sebep hali, doğadan veya üçüncü kişilerin davranışlarından kaynaklanmaktadır.[45]

3) Meydana Gelen Olayın Kaçınılmaz Olması

Mücbir sebebin en önemli unsuru ise kaçınılmazlıktır. Mücbir sebep, mutlak ve kaçınılmaz olarak borcun ihlâline sebep olmalıdır. Kaçınılmazlık, objektif ve mutlak bir kavramdır. Mücbir sebebin varlığı için olayın doğuracağı sonuçların öngörülemez olması gerekir.[46]

Öngörülemezlik, sözleşmenin kurulduğu sıradaki durum esas alınarak belirlenir. Öngörülemez olan olayın kendisi değil, meydana getireceği sonuçlardır. Öngörülemezliğin somut olayda var olup olmadığını, her durumda tarafların delilleri toplandıktan sonra, her bir somut olay için mahkemeler tarafından belirlenecektir.[47]

4) Olay Sebebiyle İfanın İmkânsız Olması

Borçlunun sözleşmenin kurulduğu sırada ifa imkânsızlığına neden olan mücbir sebebi bilmemesi gerekir. Zira, sözleşme kurulmadan önce meydana gelen mücbir sebep sonucu ortaya çıkan sürekli imkânsızlık başlangıçtaki imkânsızlıktır. TBK m. 27/I gereği başlangıçtaki imkânsızlığın varlığı hâlinde sözleşme geçersizdir.[48]

Mücbir sebebin sürekli olduğu hâllerde borcun ifası imkânsızdır. Buna karşılık, borcun ifası ne kadar güçleşmiş olursa olsun yerine getirilebiliyorsa mücbir sebep yoktur; beklenmeyen hâl vardır. Bir başka deyişle, mücbir sebep aşırı ifa güçlüğü sonucunu doğurmaz. Aşırı ifa güçlüğü, mücbir sebep nedeniyle borcun ihlâl edildiği hâllerin dışındadır. Mücbir sebep sonucu borçlunun aslî edim borcunun tamamı imkânsızlaşabileceği gibi bir kısmı da imkânsızlaşabilir. Bu durumda, kısmî imkânsızlık söz konusu olur.[49]

5) Uygun İlliyet Bağı

Mücbir sebep, borcun ifa edilememesinin uygun sebebi olmalıdır. Mücbir sebep ile sözleşmenin yerine getirilememiş olması arasında uygun bir illiyet bağı bulunmalıdır. Örneğin daha önceden siparişi verilmiş olan bir otomobilin, COVİD-19’dan kaynaklı olarak sokağa çıkma yasağı uygulanması sebebiyle zamanında üretilip teslim edilememesi durumunda uygun bir illiyet bağının var olduğu kabul edilmelidir. Çünkü söz konusu araç ancak otomotiv fabrikasında üretilebilmektedir. Buna rağmen, yapay zekalı robotlar kullanılarak bu araçların üretilmesi mümkün ise; yine de araç üretilememiş ise, araç üreticisinin uygun illiyet bağının ispat etmesi gerekecektir.

Mücbir sebep sonucunda borçlu kusuru olmadan sözleşmeye aykırı davranabilir, edimi hiç ifa edemeyebilir (imkânsızlık), zamanında ifa edemeyebilir, yani temerrüde düşebilir veya gereği gibi ifa edemeyebilir. TBK’nın136/1.maddesine göre; “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.” TBK’nın136/2.maddesine göre; “Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder”[50]

Ancak, mücbir sebep dolayısıyla ifanın imkânsızlığının ve gecikerek ifasının yanı sıra aşırı ifa güçlüğünden de söz edilebilir. Borçlar Kanunu’nun 138. maddesi uyarınca; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi beklenmeyen olağanüstü bir durumun ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmamış olması, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olması ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş veya aşırı ifa güçlüğünden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halinde borçlu, hâkimden sözleşmenin değişen şartlara uygun şekilde yeniden uyarlanmasını isteyebilir. Bunun mümkün olmaması halinde ise sözleşmeden dönebilir.[51]

VII) ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARI OKUL ÜCRETLERİ KONUSUNDAKİ YASAL DÜZENLEME

Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği 55.maddesinde; “Ücretlerin alınma şekli” başlıklı 55.maddede; “Öğrenci ve kursiyer ücretleri;” a) (Değişik:RG-21/7/2012-28360) Özel okul öncesi eğitim kurumlarında, ilkokul, ortaokul, özel eğitim ve ortaöğretim okullarının bütün sınıflarında (Mülga ibare:RG-20/6/2017- 30102) (…) yıllık, olarak hesap edilir. (3) (Ek:RG-5/7/2014-29051) Kurumlarda eğitim ücreti kurum adına açılan ve Bakanlığa/valiliğe bildirilen banka hesap numarasına yatırılarak tahsil edilir.” Şeklinde,

“Ücretlerin iadesi” başlıklı 56.maddesinde; “(3) (Mülga ibare:RG-13/1/2017-29947) (…) (Değişik ibare:RG-13/1/2017-29947) Kurumlara (Mülga ibare:RG-12/4/2016-29682) (...) kaydolan öğrenci ve kursiyerlerden; a) (Değişik:RG-21/7/2012-28360) Öğrenim ücretini yıllık olarak belirleyen okul öncesi eğitim kurumu, ilkokul, ortaokul, özel eğitim okulu, ortaöğretim okullarında (Mülga ibare:RG-20/6/2017- 30102) (…) öğretim yılı başlamadan (Ek ibare:RG-19/2/2020-31044) sınavla öğrenci alan resmî okulların 9 uncu sınıflarına kayıt yaptırdığını belgelendirenler hariç, okuldan ayrılanlara yıllık ücretin yüzde onu dışındaki kısmı iade edilir. Öğretim yılı başladıktan sonra ayrılanlara yıllık ücretin yüzde onu ile öğrenim gördüğü günlere göre hesaplanan miktarın dışındaki kısmı iade edilir. b) Öğrenim ücretini ders saati ücreti olarak belirleyen kurumlarda dönem başlamadan ayrılanlara öğrenim ücretinin yüzde onu dışındaki kısmı iade edilir. Dönem başladıktan sonra ayrılanlara öğrenim ücretinin yüzde onu ile öğrenim gördüğü ders saati sayısına göre hesaplanan miktarın dışındaki kısmı iade edilir. c) Öğretime başladıktan sonra ayrılan öğrenci veya kursiyerlerden alınacak ücret kurumun öğrenim ücretinden fazla olamaz. (4) (Ek:RG-19/2/2020-31044) Kurumlardan ayrılan öğrenci/kursiyerlerin ücret iadeleri ayrılış tarihinden itibaren en geç bir ay içerisinde yapılır.” şeklinde yasal düzenleme bulunmaktadır.

Genellikle bu yasal düzenleme kapsamında Özel Öğretim Kurumları eğitim ücretlerini, eğitim hizmeti alacak kişiye Bankaya hesap açtırmak suretiyle tahsil etmekte, ücret ödemesi konusunda eğitim kurumu ile hizmet alacak kişi arasında imzalanan hizmet sözleşmesi sonrasında, eğitim kurumu ve hizmet alan kişi sadece ilgili banka ile muhatap olmakta, kişiler eğitim kurumuna değil, bankaya borçlanmaktadırlar. Bu şartlarda ise; ücretin ödenmemesi durumunda, hizmet alacak kişi bankaya borçlanmış olduğundan, eğitim kurumuna değil, bankaya karşı borçlu konumuna geçmektedir. Eğitim hizmeti alacak kişi ile Eğitim Kurumu arasında bir uyuşmazlık söz konusu olsa bile, çift taraflı olarak ücret sözleşmesi feshedilip bankaya yeniden ibraz edilmediği müddetçe, eğitim hizmeti alan taraf bankaya ödemelerine devam edecektir.

VIII) ÖZEL OKULLARIN TELAFİ EĞİTİMİ İLE SÖZLEŞMEDE BELİRTİLEN YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ YERİNE GETİRECEĞİNİ SAVUNAN GÖRÜŞLER

Milli Eğitim Bakanlığı Tarafından Yapılan Açıklama İle Telafi Eğitimlerinin Yapılacağı Hususu Duyurulmuştur.

Milli Eğitim Bakanı Yaptığı açıklamada; “Bakanlığımız ile şu mutabakata vardık; eğitim öğretim süreci başladığı andan itibaren tatilde kaybedilmiş olan bütün eksiklikler tamamlanacak. Sürecin arkasına bir süreç ilave edeceğiz ve bu dönemde de ek dersler, etütler ve yeni programlarla bu arada kaybedilmiş olan bütün süreç tamamlanmış olacak. Ara verdiğimiz dönemde uzaktan eğitim yapıyoruz ama bu hiçbir zaman yüz yüze eğitimin yerini tutmaz. Dolayısıyla uzaktan eğitim döneminde verilmiş olan eğitimlerin tamamını programa ilave ederek yaz dönemi de olsa öğrencilerimiz ve velilerimiz için telafi edeceğiz. Bu anlamda hiçbir velinin ve öğrencinin hak kaybı olmayacaktır, Gerekirse cumartesi günleri de ders verilecek, gerekirse ders saatleri artırılacak. Bütün eksiklikler giderilmiş olacak. Sağlık en önemli husustur. Biz öğretmenlerimizin, öğrencilerimizin sağlığını tehlikeye atacak hiçbir faaliyette bulunmayız. Öğrencilerimizin eğitim hakkının da kaybolmaması için elimizden geleni yapacağız" şeklinde ifade kullanmıştır.[52]

Özel Öğretim Kurumu Temsilcileri, COVİD-19 Salgını Sonrasında Telafi Eğitimleri ile Yükümlülüklerini Tam ve Eksiksiz Olarak Yerine Getireceklerini İfade Etmektedirler

A- Özel Öğretim Derneği Temsilcisinin Açıklamaları

Özel Öğretim Derneği (ÖZDER) Genel Başkan Yardımcısı Ömer Günaydın; “Bu belirsizliğin makul çözümü devlet okulu olsun, özel okul olsun, ücretli öğretmenler açısından olsun, 7 haftaya kadar olan aksamayı dönem sonuna eklenecek yoğunlaştırılmış eğitimle telafi edeceğiz. Eğitime 3 hafta ara verilirse 1 haftası ara tatil; 2 hafta ilave, 4-5 hafta ara verilirse 3 hafta ilave, 6-7 hafta ara verilirse 4 hafta ilave edeceğiz. (Okulun açık olmadığı süreyi Haziran sonu ve Temmuz ayında telafi edecektir.) Veliler, bunun yanı sıra servis ve yemek ücretleri konusunda tereddüde düşmektedirler. Ayrıca erken kayıt gelirleri özel okulların finans akışında önemli bir etkendir. Fakat bu durumdan kaynaklı olarak erken kayıt ve gelirleri de tamamen durdu.” Şeklinde değerlendirmeler yapmıştır. Ayrıca hem de uzaktan eğitim argümanlarını en verimli şekilde kullanarak bunu telafi edecektir. Uzaktan eğitim, yayın desteği, ölçme değerlendirme ve teknik altyapı için ekstra masrafı olacaktır. Bütün bunlara karşılık kira giderlerimiz, öğretmen ve personel maaşlarımız gibi giderlerimizin ağırlıklı kısmını oluşturan kalemler aynen varlığını sürdürüyor” şeklinde beyanda bulunmuştur.[53]

B- Türkiye Özel Okullar Derneğinin Açıklamalar

Türkiye Özel Okullar Derneği, özel okulların durumuyla ilgili MEB Bakanı Ziya Selçuk'la yapılan görüşme sonucunda özel okulların eksik kalan eğitimi okullar açıldıktan sonra yüz yüze eğitimle vermesi konusunda karar alındığını duyurmuş; "Özel okullar velileri ile yaptıkları sözleşmelerin gereği olan yüz yüze eğitimi okullar açıldıktan sonra tamamlayacaklardır. Bu süre içinde öğrencilerimize yemek ve servis hizmeti de sunulacaktır. Hiç kimsenin bir hak kaybı olmayacaktır." Şeklinde açıklmaa yapılmıştır.

C- Eğitim-Sen’nin Açıklamaları

Eğitim-Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan ise olağanüstü süreçlerin ardından telafi eğitimleri yapılmasının "mevzuat gereği" olduğunu hatırlatarak, özel kurumlarda çalışan öğretmenlerin hak kaybı yaşamaması için güvence olamayacağını ifade etmiş, açıklamadaki ifadelerin hiçbiri, özel sektördeki arkadaşlarımızın ücretlerinin ödenip ödenmemesiyle aynı bağlamda tartışılamaz, şu anda bizim muhatabımız MEB'dir. Eğitimde özelleştirme politikalarına son verilmesini ve tüm arkadaşlarımızın kadrolu atanmasını talep ediyoruz. Telafi eğitiminin yapılması üzerinden sürecek hiçbir tartışma, öğretmenlerin maaşlarının ödenmesi ya da ödenmemesini belirleyemez. Arkadaşlarımızın maaşları her durumda ödenmek zorundadır. Birçok ülke zaten bu konudaki sorumluluğunu yerine getiriyor, ücretli izin açıklamaları yapıyor." şeklinde açıklama yapmıştır.[54]

D- Türkiye Özel Okullar Derneği Yüksek İstişare Kurulu’nun Açıklaması

Türkiye Özel Okullar Derneği Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cem Gülan, COVİD-19 günlerinin başında bazı hukukçuların ‘Özel okullar vermediği eğitimin parasını alamaz’ şeklinde açıklamalar yaptığını hatırlatarak, “Onlar Tüketici Yasası’na göre konuştular. Özel okullar veliler ile bir sözleşme yaparlar ve burada ‘Öğrencinin eğitimi tamamlanır’ maddesi yer alır. Bir takım ödemelerimiz var,” şeklinde açıklama yapmıştır.[55]

Türkiye Özel Okullar Derneğinden Nurullah Dal ise; "Bu bir destek programıdır. Acil durumlarda evde kalmak zorunda kalan öğrencilerimizin eğitimden kopmamaları için öğretim desteğidir. Bunun eğitimin yerini birebir tutması mümkün değildir. Bu konuda Türkiye büyük bir sınav vermiştir. Dünyada bu büyüklükte bir eğitimi organize edecek ülke sayısı 3'ü, 4'ü geçmiyor. Eksikleri olmasıyla birlikte bu noktada çok güzel bir çalışma başlatılmıştır. Türkiye için bu noktada büyük kazanımlar vardır. Özel okullarımızın de bununla ilgili özel olarak yapılmış çalışmaları vardı. Bunlar da denenme fırsatı edildi. Eğitim 365 günlük bir süreçtir bu döneme ara verilmiştir. Bununla ilgili olan kaybı eğitim başladıktan sonra bir şekilde devamını sağlayıp çocuklarımızın eğitimini tamamlayacağız" şeklinde açıklama yapmıştır.[56]

IX) MÜCBİR SEBEPTEN DOLAYI OKULLARIN BİR KISIM ÜCRETLERİ İADE ETMESİ GEREKTİĞİNİ SAVUNAN GÖRÜŞLER

A- Avukatlar Tarafından İleri Sürülen Görüşler

Avukat Cevat Kazma, özel okulların verdiği online eğitimlerdeki derslerin, sözleşmede taahhüt edilen dersler ve içerikler ile aynı olmadığına dikkat çekerek özel okullar ücretlerde yapılandırmaya gitmeli demiştir. Bu derslerin daha çok ödevler ve bu ödevlerin veliler tarafından takibini gerektiren konular olduğunu ifade eden Cevat Kazma, “Veliler özel okullara yüklü miktarda ücret ödüyor. Ödenen ücretler içinde özellikle çocukların yemekleri ve servis bedelleri de dahil oluyor. Bunlar göz önüne alındığında veliler açısında haksız bir ödeme söz konusu oluyor. Bu durumun özel okullar tarafından da sebepsiz bir zenginleşmeye sebep olabileceğine vurgu yapan Cevat Kazma, uzaktan eğitimin Haziran ayına kadar bu şekilde sürmesi durumunda ise özel okulların ücretlerde yapılandırmaya gitmesi gerektiğine değinmiş, “Okulların bir daha açılmaması durumunda hukuken belirli bir ödemenin belirlenerek velilere geri ödenmesi veya gelecek yıl buna ilişkin bir iyileştirme indirim ya da yapılandırma yapılması gereklidir.” şeklinde açıklama yapmıştır.

Türkiye’de yaşananların da tüm dünyada olduğu gibi mücbir sebep olarak kabul edilebileceğini ifade eden Avukat Pınar Kandemir Hacıbektaşoğlu ise; “okulların böyle bir durumda taksit talebinde bulunmaması gerektiğini, Borçlar Kanunu sözleşmelerinde ‘bağlılık ilkesi’ kuralı geçerlidir. Ancak öngörülemeyen durumlarda eğer borçlu taraf karşı tarafa ödeme yapmazsa bu durum temerrüt oluşmasına neden olmaz. Tabii şimdi okulların ‘Ben masraflarıma devam ediyorum. Kira, öğretmen maaş gideri gibi harcamalarım var’ diyebilir. Ancak yemek, temizlik, servis gibi masrafları da yapmayacaklar bu dönemde. Bu kapsamda, okullar kapalı oldukları döneme rağmen velilerden herhangi bir ücret talep ederse veli bunu hukuki sürece taşıyabilir ve sonunda haklı çıkar. Çünkü Dünya Sağlık Örgütünün ‘pandemi’ olarak nitelediği, tüm dünyayı kasıp kavuran bir virüsten söz ediyoruz ve bu bir mücbir sebep.” Dünya Sağlık Örgütünün ‘pandemi’ olarak nitelediği, tüm dünyayı kasıp kavuran bir virüsten söz ediyoruz ve bu bir mücbir sebep.” Şeklinde açıklama yapmıştır.[57]

B- TÜSODER-Tüketici Sorunları Derneğinin Açıklamaları

TÜSODER-Tüketici Sorunları Derneği Hukuk Komisyonu Üyesi Av. Bilgehan Utku ise; “Özellikle uzun süreli sözleşmelerde öyle olaylar meydana gelir ki, bu olayların önceden tahmin edilebilmesi, varsayılması pek de mümkün değildir. Tüm dünyada büyük bir hızla yayılan Korona virüs Türkiye’de de önlemler alınmasına yol açmıştır. Bu kapsamda borçlar kanununun genel hükümleri gereği mücbir sebep yani, COVİD-19’un sebebiyle sözleşme tarafları, sözleşmenin askıda olduğu süre içerisinde sözleşmeyle bağlı olmayıp ödenmesi gereken ya da ifa edilmesi gereken edimlerin yerine getirilmesi zorunlu değildir. Tarafların yapmış oldukları sözleşme, mücbir sebebin devamı süresince, örneğin okulların devlet tarafından kapatılmasından açılmasına kadar geçen sürede askıda kalmaktadır. Mücbir sebepten ödeme yapılmazsa temerrüt oluşmaz. "Kreş sözleşme gereği eğitim öğretim edimini yerine getirememekte, öğrenci de almadığı eğitim öğretim bedelini vermek zorunda kalmamaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki bu durum mücbir sebebin varlığına bağlı olup idare tarafından yapılan düzenlemeler gereğidir. Burada önemli olan husus mücbir sebebin varlığı sebebiyle okulların, kreşlerin taksit talebinde bulunmaması gerekliliğidir. Öngörülemeyen mücbir sebep durumlarında; eğer borçlu taraf karşı tarafa ödeme yapmazsa bu durum temerrüt oluşmasına neden olmayacağından kreşin herhangi bir alacak talebinin de bulunmaması gerekmektedir. Olaya her iki taraf açısından da bakmak gerekmektedir. Nitekim Borçlar Kanunu gereği mücbir sebepten dolayı velinin servis ücreti, yemek ücreti gibi kalemleri ödemek zorunda kalmadığı gerçeği karşısında, özel okulun da taraflar arasında akdedilen sözleşmeyi ifa yükümlülüğü olmadığı gibi, bu durumu yerine getiremediğinden ötürü tazminat yükümlülüğü de bulunmamaktadır. Örneğin; spor, müzik gibi çocukların bireysel gelişimi bakımından öneme haiz eğitimlerin verilememesinden ötürü veli bu yükümlülükleri yerine getirmediğinden dolayı okula sözleşmeye aykırılıktan ötürü tazminat talebinde bulunamayacaktır.

Eğer bu dönem içerisinde eğitim-öğretime devam edilemediğinden ötürü meydana gelen aksaklıklar okul tarafından daha sonra karşılanacağı şeklinde bir taahhütte bulunulmuşsa, örneğin; okullar Haziran’da kapanmasına rağmen eğitim-öğretim yapılmayan 2 haftalık süre Haziran’dan sonra karşılanacak ise ve bu talepler veli tarafından kabul görürse her iki tarafta ifasını yerine getirmiş olacaktır.” Şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.[58]

X) ÖZEL EĞİTİM KURUMU ÜCRETLERİNİN MAHKEMEYE İNTİKAL ETMESİ DURUMUNDA OLAYLARIN MUHTEMEL ÇÖZÜM YÖNTEMLERİ

Her bir dava konusu olayın özelliği farklı olacağından, mahkemeler dava konusu olayları ferdi olarak değerlendirmek suretiyle, COVİD-19’un mücbir sebep hali oluşturup oluşturmayacağını karara bağlayacaktır.

5880 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 2/b maddesinde Özel Öğretim Kurumları: “Okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim, özel eğitim okulları ile çeşitli kursları, özel öğretim kurslarını, uzaktan öğretim yapan kuruluşları, motorlu taşıt sürücüleri kursları, hizmet içi eğitim merkezleri, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, sosyal etkinlik merkezleri ile benzeri özel öğretim kurumları” olarak sayılmaktadır.

I- KISA VE KESİN BİR SÜREYE BAĞLI EĞİTİMLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Yasadaki bu düzenleme göre Özel Öğretim Kurumları amaçlarına göre çok çeşitlilik arz etmektedir. Okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim, özel eğitim okullarında eğitimler birer yıllık süre ile verilmekte olup, çok uzun bir zamana yayılmış olan bir eğitim süreci söz konusudur. Uzaktan öğretim yapan kuruluşlarca, motorlu taşıt sürücüleri kurslarınca, hizmet içi eğitim merkezleri tarafından verilen eğitimler ise daha çok kısa süreli eğitimlerden oluşmaktadır. COVİD-19’un mücbir sebep olması hali kısa süreli eğitim veren Özel Öğretim Kurumları açısından daha fazla bir etkiye sahip olacaktır. Yukarıda bahsi geçtiği gibi, her bir dava konusu olay ayrı ayrı değerlendirilecek olup, özellikle kısa dönem eğitim veren Özel Öğretim Kurumlarından hizmet alan kişiler açısından zaman, harcanan emek ve mesai çok önemli olduğundan, bu kurslar sonrası da genelde bir sınava girmek suretiyle bu sınavlardan başarılı olma amacı olduğundan, COVİD-19 sebebiyle bu kısa süreli eğitimlerin verilememiş olması durumunda, bu hizmeti alan kişi açısından daha sonradan genellikle bu eğitimin alınmasının ya pratikte bir faydası olmayacak, yâda yeteri kadar verimli olamayacaktır. Bu durumda eğitim kurumları da herhangi bir eğitim vermemiş olduklarından, taraflar arasında, bu husus mücbir sebep olarak değerlendirilmek suretiyle, Borçlar Kanunu’nda, “İfa imkânsızlığı” Başlığı altında 136.maddesi kapsamında olayın çözümü söz konusu olabilecektir. Özel Öğretim Kurumu, geriye dönük olarak vermesi imkânsız olan, eğitim alacak kişi açısından da eğitim alınmasının bir faydası olmadığı durumda eğitim bedelini iade edecektir.

TBK’nın ifa imkânsızlığı başlığı 136. Maddesi kapsamında, Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder.[59]

Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.” şeklinde belirtilmiştir. TBK’nın ilgili düzenlemesi uyarınca mücbir sebep, sözleşmenin tarafları için ilgili sözleşme uyarınca üstlenmiş oldukları borçları sona erdirmektedir.

Özel Öğretim Kurumunun, mücbir sebep nedeniyle vermeyi taahhüt ettiği eğitimi vermesi imkansız hale gelmiş ise (örnek vermek gerekirse; 1 Mayıs 2020 tarihinde girilecek bir sınav için 1-30 Nisan 2020 tarihleri arası verilecek bir eğitimin, eğitim kurumlarının tatil edilmesiyle verilmesinin mümkün olmaması halinde olduğu gibi) Özel Öğretim Kurumu eğitim verme borcundan kurtulacaktır. Buna karşılık olarak eğitim alacak kişi de eğitimin bedelini ödeme borcundan kurtulacaktır. Eğer eğitim alacak kişi tarafından eğitim bedeli ödenmiş ise TBK’nın 136. Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca ilgili eğitim kurumu tarafından ücret iade edilecektir.[60]

Borcun ifasını imkansız hale getiren mücbir sebep niteliğindeki olayın sözleşmenin karşı tarafına bildirilmesi gerekir. Eğer mücbir sebep borçlu tarafından alacaklıya bildirilmez ve alacaklının zararının artmasını engellemeye yönelik önlemleri alınmaz ise borçlu, alacaklının uğrayacağı zararlardan sorumlu olacaktır.[61]

COVİD-19’un mücbir sebep hali sadece Özel Öğretim Kurumlarından eğitim alacak kişi için değil, Özel Öğretim Kurumları açısından da mücbir sebep hali oluşturabilecektir. Özel Öğretim Kurumu bu eğitime hazırlık için daha önceden özel bir harcama yapmış, sistem kurmuş, yatırım yapmış ise, bu yapılan işlemlerin geri dönüşünde Özel Öğretim Kurumunun bir kısım zararı olmuş ise, bu durumda mahkemeler adil dengeyi sağlamak suretiyle meydana gelen külfeti taraflar arasında adil bir şekilde paylaştırmalıdır.

II- UZUN SÜRELİ EĞİTİMLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Yukarıda özellikle Özel Öğretim Kurumu temsilcilerinin değerlendirmelerinden bahsedilmiştir. İleride çıkacak muhtemel hukuki uyuşmazlıklarda burada bahsi geçen hususlarla ilgili bilgi ve belgeler yargı makamlarına intikal edecek, mahkemeler de bu çerçevede hukuki uyuşmazlıkları çözeceklerdir.

Uzun süreli (yıllık olarak) eğitim veren özel eğitim kurumlarının (özel okulların) durumu iki ayrı alternatife göre değerlendirilmelidir

A- Özel Öğretim Kurumunda, Mecburi Ara Verme Dışındaki Faaliyetlerin Olağan Olarak Yürütülmesi Ve Telafi Eğitimleri İle Eğitim Yılının Tamamlanması

Mücbir sebebin haksız fiil sorumluluğu oluşturabilmesi ve haksız fiilin tazminat sorumluluğuna yol açabilmesi için; kusur, fiil (eylem), hukuka veya ahlaka aykırılık, zarar ve illiyet bağının, bu beş koşulun bir arada bulunması gerekir.[62]

Özel eğitim kurumları tarafından tam/noksansız bir telafi eğitiminin yapılması, eğitim yılı içinde bütün yükümlülüklerin sözleşmeye uygun bir şekilde yerine getirilmesi halinde, okul ile veli arasında ücret ödemeleri konusunda herhangi bir uyuşmazlık konusu kalmayacaktır, çünkü haksız fiil sorumluluğunun şartları oluşmayacaktır. Tatil edilen süre ile her ne kadar hızlandırılmış eğitim süresi arsında süre uzunluğu açısından tam bir uyum sağlanamasa da; tatil edilen dönemde, kadro eksiltmeye gitmeksizin, uygun yazılım, donanımla nitelikli bir şekilde uzaktan eğitimlerin verilmiş olması, telafi eğitimlerinde çok yoğun bir eğitim verilerek özel okulların çok fazlaca emek ve çaba sarfedecek olmaları karşısında, (bu yoğun eğitim döneminde daha fazla ek ders ücreti ödenecek, su, elektrik, ısıtma ve soğutma gideri meydana gelecektir)  öğrencilerin kullanacakları toplam servis sefer sayısı ile okullarında yiyeceklerin yemeklerin ücretleri de, okul tarafından fazlaca sarfedilen emek ve mesaiye karşılık olarak kabul edilmek suretiyle taraflar arasında adil bir dengenin kurulması söz konusu olabilecektir.

Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nin “Tanımlar” başlıklı 4/1/m,r,t bentlerindeki düzenlemelerde; Yıl: Değerlendirmeye esas işlemin başlangıcından itibaren geçen 12 aylık süreyi, Ders yılı: Okullarda, derslerin başladığı tarihten kesildiği tarihe kadar geçen süreyi, Öğretim yılı: Ders yılının başladığı tarihten ertesi ders yılının başladığı tarihe kadar geçen süreyi ifade etmektedir.

Bu olağanüstü durumda mücbir sebepten kaynaklı (CİVİD-19 Sebebiyle), özel eğitim kurumları açısından, bir ifa imkansızlığından bahsedilmeyecektir. İfa zamanı değişecek, yine de özel öğretim kurumu edimini eğitim dönemi bitmeden, ya da en azından bir sonraki eğitim dönemi tekrar başlamadan yükümlülüklerini yerine getirebilmiş olacaktır.  Sadece olağanüstü durumun meydana getirildiği zorunlu şartlardan dolayı özel eğitim kurumunun temel görevi olan eğitim hizmetlerini yerine getirebilmesi için yapmış olduğu harcama kalemleri arasında zorunlu ve gerekli bir değişiklik durumu söz konusudur. Bu olağanüstü dönem sebebiyle, özel öğretim kurumunun, bu insiyatifi kullanma hakkına sahip olduğunun kabulü daha adil bir yaklaşım olacaktır. Şayet sebepsiz bir zenginleşmenin varlığı iddia ediliyorsa bu hususun da ayrıca ispat edilmesi gerekecektir.

Veliler tarafından öğrenci servis haklarının sözleşmede belirtilen süreden daha az kullanıldığı, çocuklarının daha az süre yemek imkânlarından faydalandığı şeklinde iddiaların ileri sürülmesi durumunda, okul idareleri tarafından da; uzaktan eğitimin verilmesi, uzaktan eğitim için yapılan yazılım, donanım ve eğitim gibi ekstra yatırımlar, telafi eğitimlerinde ekstra dersler ve çabaların varlığı ileri sürülebilecektir. Özel eğitim kurumları ile, yemek hizmeti veren ve servis hizmeti veren firmalar arasındaki hukuki uyuşmazlık konuları da, (öğrenci verileri genelde ödemeleri özel eğitim kurumlarına yapmış olduklarından), kendi aralarında çözüme ayrıca kovuşturulacak konulardandır.

Ayrıca özel okulların vermeyi taahhüt ettikleri eğitim-öğretim hizmetinin keyfi olarak değil, alınan idari tedbir ve kararlar neticesinde kesintiye uğradığı tartışmasızdır. Ortada sürekli bir hukuki ifa imkansızlığı değil, geçici bir hukuki ifa imkansızlığı durumu söz konusudur. Özel eğitim kurumları tarafından şartları değiştirilmediği sürece, içinde bulunulan olağanüstü şartlar içerisinde eğitim hizmetinin geçici olarak ifa edilemediğinin ve idari tedbir kararının kaldırılması ile eğitim hizmetinin tamamlanacağının kabulü gerekir. Bu nedenle, velilerce özel okullar ile yapılan sözleşmelerin tek taraflı olarak feshedilemeyeceği, feshedildiğinde dahi bu fesih haksız nitelikte olacağından yine de ücret ödemesinden sorumlu olunacağının varsayılması gerekir.[63]

Bazı özel okulların eğitim-öğretimlerine uzaktan eğitimle/online ders platformlarından öğrenci ile etkileşimli şekilde ve aynen normal okul program ve saati çerçevesinde devam ettikleri görülmektedir. Bu durumda verilen eğitim-öğretim şekli zaruri olarak değişmiş olsa da taahhüt edilen eğitim hizmetinin ifa edildiğinin kabulü gerekir. Bu şekilde eğitim-öğretime devam eden özel okullar ile veliler arasındaki sözleşme hükümlerinin eğitim hizmeti kapsamında aynen geçerli olduğunun ve eğitim ücretinin ödenmesi gerektiği kabul edilmelidir.[64]

Eğitim hizmetinin sürekliliği esas olduğuna göre online canlı ders programlarından eğitim-öğretime devam etmeyen özel okulların eğitim-öğretimlerine idari tedbir kararı kalktıktan sonra devam edecekleri açıktır. Bu noktada esas sorun halen ödenmesi gereken okul taksitleri var ise bunların ödeme zamanına ilişkindir. Her ne kadar medyada genel olarak bu ödemelerin belirlenen zaman diliminde aynen yapılması gerektiği belirtilmekte ise de eğitim hizmetinin alınmadığı dönemde bu döneme denk gelen ödemenin önceden planlanan şekilde yapılması hukuken zorunlu olmayabilecektir. Nitekim hukuken, ödemesi taahhüt edilen ücret, verilmesi taahhüt edilen eğitim hizmetinin karşılığıdır.[65]

Yemek ve servis ücretlerinin ise hizmet verilmediği süreci velilerce ödenmemesi makul karşılanmalıdır. Eğitim ve öğretimin telafi edildiği dönemde ve hizmet alımının gerçekleşmesi halinde bu yan edimlere ilişkin ödeme yapılmalıdır. Taahhüt ettikleri hizmeti, öğrencileri ile etkileşim içerisinde canlı uzaktan eğitim ile devam ettiren özel eğitim kurumları, şayet daha sonra yüzyüze telafi eğitimlerini vermeyecekler ise, yemek ve servis ücretlerini peşin olarak almış olmaları halinde bu yan hizmetleri vermedikleri döneme ilişkin tutarları velilere iadeleri gerekir. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, (yemek ve servis hizmetini vermeyen Özel Öğretim Kurumu) karşı taraftan, öğrenci velisinden almış olduğu servis ücreti ile yemek ücretini TBK’nın 136.maddesi gereğince, sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlüdür.

B- Özel Eğitim Kurumlarının COVİD-19 Kapsamında Getirilen Yasal Düzenlemelerden Faydalanması, Personel Rejiminde Köklü Değişiklikler Yaparak Sebepsiz Zenginleşmesi Hali

 “Özel öğretim kurumlarının personel giderini azaltmak için kullanabileceği alternatif çözüm yolları” başlığı altında Özel Öğretim kurumlarının COVİD-19 salgını sebebiyle meşru bir şekilde kullanabileceği personel istihdamından tasarrufta bulunabilecekleri bir kısım imkânlardan bahsedilmiştir. Bu imkânlar daha çok uzaktan çalışma imkanı sınırlı ya da ortadan kalkmış olan işletmeler için getirilen çözümlerdir. MEB, devlet okullarındaki eğitimleri EBA üzerinden uzaktan eğitim metodu ile yürütmektedir. Özel öğretim kurumları ise, kamuya ait okullardan daha yoğun bir şekilde uzaktan eğitim sistemini kullanmaktadır. Bu durumda özel eğitim kurumlarının personel sayısında aşırı bir şekilde tasarrufta bulunması çok mümkün gözükmemektedir. Bu şartlarda özel eğitim kurumlarını uzaktan eğitim hizmetlerinin verilebilmesi için bir kısım teknoloji, lisans ve bu teknolojiyi kalacaklara verilecek eğitimlerin masraflarına, bu teknolojinin güvenlik alt yapılarına yatırım yapmaları gerekecektir. Diğer taraftan ise, yüz yüze eğitim olmadığından, temizlik, elektrik, su, ısınma ve soğutma giderler kısa süreliğine olsa eğitim kurumuna yük getirmeyecektir.

Yine de özel öğretim kurumları, göstermelik bir uzaktan eğitim programı uygulayıp, (yukarıda bahsi geçen bir kısım özel öğretim kurumu temsilcileri mevcut durumda dahi uzaktan eğitimin birebir/yüzyüze eğitimin yerine tutmayacağını ifade etmektedirler, ki sınav yapılmasındaki zorluk, derse katılma ve devamındaki zorluk, internet kesintisi, ders saat sayısı, vb. sebeplerle uzaktan eğitimin tam bir interaktif eğitim imkanı sunmadığı kabul edilmektedir) sınıfları birleştirip, ders saat sayılarını azaltıp, yaz döneminde yüz yüze telafi eğitimi de vermeksizin, kira ödemekte oldukları kiralayanlara karşı kira uyarlama davası açmak suretiyle aşırı bir şekilde zenginleşmeleri durumunda, öğrenci velilerinden de tam olarak edimlerini yerine getirmesi durumunda tek taraflı olarak sebepsiz zenginleşme olması hali söz konusu olabilecektir.

Bu durumda eğitimin kalitesinde meydana gelecek düşüş, COVİD-19 salgının meydana getirdiği olumsuz durumu kendi lehine değerlendirmek suretiyle özel öğretim kurumun sebepsiz zenginleşmesi halinde, öğrenci velilerinin özel öğretim kurumlarına karşı dava açmaları söz konusu olabilecektir. Bu şekilde açılan bir davada taraflar iddia ve savunmalarını ortaya koyacak, mahkeme ise, bilirkişi tarafından hazırlanan rapora göre dava konusu uyuşmazlığı çözmeye çalışacaktır.

Salgın hastalık nedeniyle, planlanmayan ve olağanüstü bir şekilde okullar ve aileler açısından, uzaktan eğitimde kullanılmak üzere teknoloji harcamaları artmış, her iki taraf açısından da bir yük oluşturmuştur. Bu süreç bittiğinde de bu materyallerin mülkiyeti ilgililere ait olacaktır, bu durumda her iki taraf için de bir külfet olduğu açıktır. Bu durum her iki taraf açısından da külfet getirmiş olduğundan, açılacak davalarda bu hususlar gündeme getirilse bile, adil denge gereğince kabul görmesi çok da muhtemel görülmemektedir.

C- Öğrenci Velilerinin Ödemelerini Geciktirmesi ve Ücret İadesi

COVİD-19 sebebiyle öğrenci velilerinin de müzayakaya düşmeleri, ödemelerini geciktirmeleri, ya da ödeme yapamamaktan kaynaklı olarak öğrencilerin kayıtlarının okuldan sildirmeleri durumu da söz konusu olabilecektir.

Borçlunun temerrüdünü düzenleyen TBK’nın 117/1.maddesine göre;  “Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer”. Maddenin 2. fıkrasında “belirli vadeli borçlar” ile diğer bazı hallerde ihtara gerek olmadığı hükme bağlanmıştır. Buna göre borçlunun temerrüde düşmesi için edimin ifası mümkün olmalıdır, borç muaccel olmalıdır, borçluya ihtar yapılmış olmalıdır, alacaklı edimi kabule hazır olmalıdır, borçlunun edimi ifadan kaçınma hakkı bulunmamalıdır, ifa etmeme borca aykırı bir davranış olmalıdır. Borçlunun temerrüde düşmesi için kusur şart olmayıp, bu şartların gerçekleşmesi halinde borçlu ister kusurlu ister kusursuz olsun temerrüde düşmüş olur. TBK’nın 118.maddesine göre; “Temerrüde düşen borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür”. Ancak TBK’nın 119.maddesine göre; “Borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat ederek bu sorumluluktan kurtulabilir” hükmünü getirmektedir.[66] Maddede bahsedilen “beklenmedik hal” öğrenci velisinin COVİD-19 sebebiyle işsiz kalması durumunda mücbir sebep hali olarak kabul edilebilecektir.

7226 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’nun Geçici Madde 2.maddesi gereğince; “1/3/2020 tarihinden 30/6/2020 tarihine kadar işleyecek iş yeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmaz.” şeklinde düzenleme, öğrenci velilerinin bu dönemde ödeme güçlüğüne düşmeleri haline de uyarlanarak, ara verilen dönemde ödemelerini yapamayan veliler açısından, ödemelerin muacceliyet kazanmayacağı, temerrüde düşmüş kabul edilmemeleri, geçici dönem için yapılmayan ödemeler için faiz işletilmemesi adalete  ve hakkaniyete daha uygun olacaktır. Mücbir sebep, borçlunun davranışı ile zarar arasındaki illiyet bağını keseceğinden, alacaklı, temerrüt nedeniyle uğradığı zararların giderilmesini isteyemeyecektir.[67] Zaten TBK’nın 118.maddesine göre, temerrüde düşen öğrenci velisi, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat ederse borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlü olmayacaktır.

Ödeme güçlüğüne düşen öğrenci velisi, bu aşamada özel öğretim kurumundan öğrenci nakli ile birlikte hizmet sözleşmesine son verir ise, özel öğretim kurumu ile aralarındaki borç ilişkisi; Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği 55.maddesinde; “Ücretlerin alınma şekli” başlıklı 55.ve 56.maddesi hükümlerine göre çözüme kavuşturulacaktır. Bu düzenlemeye göre; öğretime başladıktan sonra ayrılan öğrenci veya kursiyerlerden alınacak ücret kurumun öğrenim ücretinden fazla olamayacak, öğrencinin hizmet aldığı süre için bedel mahsup edilerek, geriye kalan ücret ise, %10 kesinti yapıldıktan sonra öğrenci velisine, ayrılan öğrenci/kursiyerlerin ücret iadeleri ayrılış tarihinden itibaren en geç bir ay içerisinde iade edilecektir.

ÖZEL EĞİTİM KURUMU YÖNETİCİLERİNİN, COVİD-19 KAPSAMINDAKİ YASAL DÜZENLEMELERDEN KAYNAKLANAN HAKLARINI KULLANIRKEN HEM ÇALIŞANLARINI HEM DE VELİLERİNİNİN HAKLARINI EŞİT BİR ŞEKİLDE KORUYACAK ŞEKİLDE HAREKET ETMELERİ ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR. BU HAKLAR EŞİT BİR ŞEKİLDE KORUNMAZ İSE, HEM ÇALIŞANLAR, HEM DE VELİLER TARAFINDAN BİR KISIM HUSUSLAR, EĞİTİM KURUMLARINA KARŞI, DAVA KONUSU YAPILABİLECEKTİR.

XI) COVİD-19 SEBEBİYLE ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARININ KİRA UYARLAMA TALEBİNDE BULUNMA HAKLARI

26.03.2020 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren ancak 1 Mart 2020 tarihi itibariyle geçerli olacak iş yeri kira ödemelerine ilişkin 7226 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Geçici 2. maddesindeki düzenleme gereğince; 1.3.2020 tarihinden 30.6.2020 tarihine kadar işleyecek iş yeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmayacaktır.

Getirilen değişiklik ile bu hüküm, TBK 315’e göre fesih hakkını da ortadan kaldırmaktadır. Aynı zamanda TBK 352/2’ye göre de 2 haklı ihtar sebebiyle tahliye davası açılmasını engelleyecektir. Zira gelen değişiklik ile iş yeri bakımından herhangi bir kısıtlama getirilip getirilmediği şartı aranmamaktadır.

Kiradan kaynaklanan ayıp türleri niteliklerine göre; maddî ayıp, hukukî ayıp, ekonomik ayıp ve manevî ayıptır. Hukukî ayıp ise, idare hukukundan ya da başkaca bir yasal mevzuattan kaynaklı olarak kiralananın sözleşmesel amaca uygun olarak kullanılamamasından dolayı ortaya çıkan ayıptır. Bu duruma örnek olarak ise COVİD-19 sebebi ile lokantaların kapatılması sonucunda lokanta olarak kiralanan taşınmazların geçici bir süre amacına uygun kullanılamayacağı hususu ifade edilebilir. Ekonomik ayıp ise, kira sözleşmesi yapılırken kiracının kiralanandan elde etmeyi umduğu ekonomik menfaatin daha sonraki süreçte ortadan kalkması ya da ciddi oranda azalmasına sebebiyet verebilecek ayıptır. TBK 306. Maddenin ikinci fıkrasına dayanmaktadır.[68]

Kiracı, ayıbın geçici ya da önemsiz bir ayıp olması durumunda ayıbın kiralayan tarafından ortadan kaldırılması ya da kendiliğinden ortadan kalkması zamanına kadar ayıp ile orantılı bir şekilde kira bedelinde indirim yapılmasını talep edebilir. TBK 136. madde kapsamında sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre 2 yıl içerisinde geri isteyebilir.[69]

Özel Öğretim Kurumları tarafından kiralanan binalar, geçici bir süre de olsa kendilerinden beklenen işlevi yerine getiremez hale gelmişlerdir. Bu durumda, kiralananın bu işlevini yerine getirememesinin sebebi TBK kapsamında ekonomik ayıptır. Dolayısıyla kiralayan, TBK’nın 331.maddesi kapsamında kiralananı kira sözleşmesi boyunca sözleşmeye uygun bir şekilde kullanıma elverişli halde tutma yükümlülüğünü yerine getirememektedir. Burada kiralayanın kusurunun olup olmaması önemli değildir. Nitekim kiralayanın sorumluluğu, kusursuz sorumluluktur. COVİD-19 salgını sebebi ile işyerleri kendiliğinden, geçici süre için, faaliyetlerinin durdurmuşlardır. Bunun en önemli sebebi ise virüs sebebi ile sosyo-ekonomik hayatın sekteye uğramasıdır. Kiralayan bu ekonomik ayıptan sorumlu olacaktır. Bu durumda kiracı, kendi ekonomik kaybıyla orantılı bir şekilde kira tutarında indirim yapılmasını talep edebilecektir.[70]

Bulaşıcı hastalık sözleşmeden doğan borçlarda, borcun ifasını imkânsız hale getirmemiş ve sözleşmeden dönme ya da feshinin koşulları mevcut değilse, TBK md. 138 gereğince “aşırı ifa güçlüğü” nedeniyle sözleşmenin yeni koşullara uyarlanması gündeme gelecektir. Uyarlama geçerli bir şekilde kurulmuş olan sözleşmeden doğan bir borcun sonradan ortaya çıkan bir sebeple ifasının aşırı güçleşmesi nedeniyle, henüz borcunu ifa etmemiş ya da ifa etmekle birlikte buna ilişkin haklarını saklı tutmuş olan borçlunun sözleşmenin yeni koşullara göre güncellenmesini isteme hakkıdır. Uyarlama sözleşmeler hukukunda hakim olan “ahde vefa ilkesi'nin bir istisnasıdır. Bunun için sözleşmenin kurulmasından sonra, borçlunun önceden öngörmesi mümkün olmayan ve beklenmeyen olağanüstü haller nedeniyle aynı koşullarla edimini ifa etmesinin aşırı şekilde güçleşmesi zorunludur. Bir mücbir sebep olan bulaşıcı hastalık, borçlunun edimini ifa etmesini imkânsız hale getirebilir. Borçlunun bulaşıcı hastalık nedeniyle edimi ifa etmesi imkânsızlaşmadığı halde, aynı koşullarla borcunu ifa etmesi kendisi için aşırı derecede güçleşmiş olabilir. Borçlunun aşırı ifa güçlüğü nedeniyle uyarlama talep edebilmesi için öngörülemeyen veya beklenemeyen hallerin varlığı yeterli olmayıp, borçlu edimini ifa etmemiş ya da ihtirazi kayıtla ifa etmiş olması gerekir. [71]

Özel eğitim kurumlarının yaklaşık olarak %90’nın kirada hizmet verdikleri bilinmektedir. COVİD-19 salgını sebebiyle eğitimlere ara verilmiş olması ile, kiracılardan kaynaklanmayan sebeplerle, geçici de olsa, kiralananın kısa bir süreliğine verimli bir şekilde kullanılmayacak olması durumu söz konusudur. Kira giderleri de bu işletmeler açısından çok önemli bir faktör olduğundan, kira uyarlama taleplerinin kiralayanlara iletilmesi, makul bir şekilde kira indirimi talebinde bulunulması faydalı olacaktır.

Kira uyarlama davalarında Mahkemece;

1- İşyerinin Kapalı Kaldığı Süre,

2- İşyerinin Uğradığı Zarar,

3- Yapılacak Uyarlama ile sözleşmenin ayakta kalıp kalamayacağı unsurları dikkate alacaktır.[72]

Özel öğrenim kurumu öğrenci velilerinden para tahsil edemeyerek aşırı bir ifa/ödeme güçlüğü çekmekte ise, TBK’nın 138.maddesi gereğince, borçlu olan özel öğretim kurumu edimini ifa etmemiş ya da ihtirazi kayıtla ifa etmiş olması gerekir. Yargıtay uygulamaları da ifa güçlüğünün belli bir süre devam etmesi şartını aradığından, kira ödemeleri yapıldığı sırada ifa güçlüğü mevcut ise, ihrazi kayıtla, ileride kira uyarlama talebinde bulunulacağı kiralayana bildirilmek suretiyle kira ödemlerinin gerçekleştirilmesi gerekecektir.

Borçlu olan özel öğretim kurumu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı olacaktır.[73]

Kiracının, taraflardan bağımsız olarak ortaya çıkan bu olağanüstü durum karşısında, önce karşı tarafla müzakere yolunu denemesi isabetli olacaktır. Böylece taraflar, dürüstlük kuralı çerçevesinde bu geçici olduğu umulan dönem için uyarlama koşullarını kendileri belirleyebilirler. (Bunun yanında, ifayı çekilmez kılan olağanüstü durum geçici nitelikteyse, sözleşmenin uyarlanmasının talep edilemeyeceği ifade edilmektedir.[74] Zira sözleşme süresince devam etmeyecek geçici bir durum için sözleşme hükümlerini değiştirmek uyarlamanın mantığıyla bağdaşmamaktadır.) Yargıtay uygulamaları doktrinden farklı olarak 6 ay ve daha uzun süre için de uyarlama yapılabileceğini kabul etmektedir. Bu sürenin ne kadar uzayabileceği husus da değerlendirildikten sonra kira uyarlama talepleri değerlendirilmelidir.[75]

Uyarlama bedeli hem kiracı hem de kiralayan açısından hak dengesini koruyacak şekilde tatbik edilecektir. Netice itibariyle, küresel salgından herkes etkilenmiş ve mağduriyetler yaşanmıştır. Bu sebeple, zarara katılım da hak ve nesafet ilkesine göre tüm taraflarca paylaşılacaktır. Yargıtay’ın konuya ilişkin kararlarında, uyarlama davalarında sadece kira bedelinden kısmi indirim yapılabileceği, kira ödeme takviminin Mahkemece değiştirilemeyeceği belirtilmiştir. (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 19.03.2015 tarih ve 2014/6223 Esas sayılı kararı)[76]

XII) KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI KANUNU KAPSAMINDA DURUM DEĞERLENDİRMESİ

Bilgi ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen hızlı gelişmeler COVİD-19 öncesinde her sektörde olduğu gibi, eğitim sektörünü de etkilemiş, COVİD-19 salgınıyla birlikte bu etkinin önemi tüm eğitim çevrelerince daha iyi kavranmış, yüz yüze eğitime verilen arayla birlikte üniversitelerin ve bazı özel okulların online ders altyapılarını devreye alarak derslerini dijital ortamda gerçekleştirmeye başlamışlardır. Bu zorunlu durum eğitimde dijitalleşme sürecini hızlandırmış, bu aşamada Google Classroom, Moodle, JoVE, KAHOOT!, Zoom, Coursera, Edx, Udacity, Skype vb. ücretsiz uygulamalar özel öğretim kurumları tarafından kullanılır hale gelmiştir.[77]

Uzaktan eğitim platformlarında, öğretmen ve öğrencilerin ad ve soyadları gibi kişisel verileri ve ses ve görüntü gibi biyometrik veri niteliğinde olan özel nitelikli kişisel verileri işlenmektedir. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 5. maddesinde kişisel verilerin işlenme şartları, 6. maddesinde ise biyometrik verilerinin dahil olduğu özel nitelikli kişisel verilerin işlenebilme şartları belirlenmiştir.[78]

Uzaktan eğitim amacıyla kullanılan yazılımların birçoğu bulut hizmeti aracılığıyla hizmet vermekte ve veri merkezleri de çoğunlukla yurt dışında bulunmaktadır. Bu da kişisel verilerin korunmasında öngörülemeyen ihlallere sebebiyet verebilmektedir. Veri merkezleri yurt dışında olan platformların kullanılması durumunda, yurt dışına veri aktarımın söz konusu olacağı için bu hususta da Kişisel Verileri Koruma Kanunun 9. Maddesinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.[79]

Instagram Youtube ve Zoom gibi sosyal medya kanallarında canlı eğitimler, söyleşiler yapıp, öğrenme sürecini daha etkili hale dönüştürebilirler. Kısa ve özlü ders notları e-posta ve WhatsApp yoluyla paydaşlara gönderilebilir. Öğretmenler, öğrenciler ve velilerle “Okuma Etkinlikleri” yapılıp, her hafta okunan kitaplar, sanal ortamda, sosyal medya hesaplarında tartışılabilir. Özellikle zümre öğretmenleri aracılığıyla öğrencilerin “İnceleme ve Araştırma” becerilerini geliştirecek ödevler verilebilir, ders materyalleri hazırlanabilir. Facebook, Twitter ve Instagram gibi sosyal medya hesaplarının aktif olarak kullanılması sağlanabilir.[80] Yeter ki kişisel verilerin korunması için gerekli teknik ve idari tedbirler alınmış olsun.

 “Zoom ID” kodları, kolayca tahmin edilebildiği için dünyanın çeşitli yerlerindeki pek çok toplantıya siber saldırganlar, davetsiz misafirler olarak, katılım sağlamış ve kullanıcıları bazı uygunsuz görsellerle taciz etmişlerdir. Ayrıca, programda uçtan uca şifrelemenin olmaması da kullanıcı e-postaları ve fotoğraflarının dışarı sızmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla bir anda platform, kötü niyetli kişiler için de bir fırsat kapısı haline gelmiştir. Kullanımı artan programla ilgili dünyanın pek çok yerinden gelen kullanıcı şikâyetleri, platformdaki güvenlik açıklarını da gözler önüne sermiştir. Zoom, böylece kısa bir süre içerisinde teknoloji basınının gündemine oturmuştur.[81]

COVİD-19 pandemisinin baş göstermesiyle de interneti kullanan kişi sayası zirve yapmış, internete bağımlılık ve ihtiyaç, bu konudaki uzmanların dahi öngörmeyecekleri seviyelere ulaşmıştır. COVİD-19 salgınının son birkaç ay içinde dünyaya yayılması yüz binlerce işletmeye ve kişiye zarar vermiştir. Virüsün bulunduğu her yerde, sayısız endüstri etkilenmiş ve kitlesel duruşlara neden olmuştur. Her zaman olduğu gibi, siber suçlular, neredeyse anında, durumu kendi yararları için kullanmaya başlamışlar ve halkın korku ve bilgi ihtiyacını avlayan siber saldırıları başlatmışlardır.[82][83][84]

COVİD-19 küresel salgını, sadece ciddi bir sağlık sorunu değil aynı zamanda büyük bir siber güvenlik riskinin, suçlular açısından ilham kaynağı olmuştur. Her türlü kaos ortamı, suçlular için suç işlemeye yönelik nasıl ki uygun bir zemin hazırlıyorsa, virüs etkisiyle siber alemde meydana gelen hızlı değişim de siber suçlular için uygun bir ortam hazırlamıştır.[85] Siber suçluların hedefinde sadece iş dünyası değil aynı zamanda kamu sektörü ve bireyler, hatta, en savunmasız olan, çocuklar bulunmaktadır.

Türkiye’de uzaktan eğitim amaçlı en çok tercih edilen programlardan Zoom ve Webex, Hangouts ve benzerleri Ocak, Şubat ve Mart aylarında aniden büyük ilgi görmüştür.[86] Saldırganlar bunu farklı şekillerde nasıl kullanabileceklerini araştırmaya başlamışlardır.[87] Google, “Zoom” programının Şirket bilgisayarlarında kullanılmasını yasaklamıştır.[88] Singapur da Zoom üzerinden ders yapılması yasaklamıştır. Hükümet bu kararı, 39 ortaokul birinci sınıf öğrencisinin katıldığı bir coğrafya dersinin "hacklenmesi" ve ekranlarda "müstehcen" görüntülerin belirmesi, ardından da iki bilgisayar korsanının öğrencilerden üstlerini açmalarını istemesinden sonra almıştır.[89]

Özel öğretim kurumlarının, uzaktan eğitim verdikleri sırada, güvenlik altyapısı sağlam ve lisanslı yazılımları kullanmaları gerekecektir. Aksi durumda siber saldırganlar tarafından, özellikle bedava hizmet veren uzaktan eğitim programlarının kullanılması ile, hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin kimlik hırsızlığına maruz kalmaları, kişisel verilerin üçüncü kişilerin eline geçmesi söz konusu olacaktır. Bu sebeplerden dolayı, uzaktan eğitimlerin belki de ilk dersi kişisel verilerin korunması hakkında olmalıdır. Ayrıca özel öğretim kurumları, öğrenci velileri ile yapmış oldukları sözleşmelerdeki kişisel verelerle ilgili sözleşme hükümlerini, bu yeni gelişmelere göre tekrar gözden geçirmeleri ve sözleşmelerini revize etmeleri faydalı olacak, hatta gerekecektir.

6698 Sayılı KVKK’nun 12.maddesi gereğince; veri sorumlusu; Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesini önlemek, kişisel verilere hukuka aykırı olarak erişilmesini önlemek, Kişisel verilerin muhafazasını sağlamak, amacıyla uygun güvenlik düzeyini temin etmeye yönelik gerekli her türlü teknik ve idari tedbirleri almak zorundadır. Yine veri sorumlusu, İşlenen kişisel verilerin kanuni olmayan yollarla başkaları tarafından elde edilmesi hâlinde, veri sorumlusu bu durumu en kısa sürede ilgilisine ve Kurula bildirecektir. Kurul kararlarına göre makul süre 72 saattir.[90] Veri güvenliğine ilişkin yükümlülükleri yerine getirmeyenler hakkında 15.000 Türk lirasından 1.000.000 Türk lirasına kadar idari para cezası verilecektir.[91]

Özel öğretim kurumları, başta öğretmenler olmak üzere, bu sistemi kuracak, kullanacak bütün ilgilerde gerekli farkındalığın oluşması, 6689 Sayılı Yasa gereğince yurt dışına veri aktarımı, verilerin korunması, aksi durumda Kurul’a ihbar gibi Kanun’dan kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmesi için her türlü teknik ve idari tedbirleri almaları kanuni bir zorunluluktur. Aksi durumda ise, hem idari para cezaları, hem de maddi ve manevi tazminat davalarının açılması ve veri ihlalinden dolayı ceza soruşturma ve kovuşturmalarına maruz kalınması durumları söz konusu olabilecektir.

Av. İzettin DEMİR


----------------------------------------------

[1] https://www.saglikaktuel.com/haber/milli-egitim-bakani-selcuk-uzaktan-egitim-30-nisana-kadar-devam-edecek-69217.htm

[2] SÜERDEM., Kıvanç, “7244 Sayılı Torba Yasanın İşçi İşveren İlişkilerine Yönelik Getirdiği Yenilikler Hakkında Bilgi Notu” https://blog.lexpera.com.tr/7244-sayili-torba-yasanin-isci-isveren-iliskilerine-yonelik-getirdigi-yenilikler-hakkinda-bilgi-notu/

[3] SÜERDEM., Kıvanç, a.g.e.

[4] SÜERDEM., Kıvanç, a.g.e.

[5] SÜERDEM., Kıvanç, a.g.e.

[6] SÜERDEM., Kıvanç, a.g.e.

[7] SÜERDEM., Kıvanç, a.g.e.

[8] SÜERDEM., Kıvanç, a.g.e.

[9] https://www.pwc.com.tr/tr/hizmetlerimiz/vergi/bultenler/2020/yeni-kanun-teklifi.html

[10] ÖZER, Yusuf., “Özel Eğitim Kurumları Çalışanlarının SGK ve İş Hukuku Statüleri”, http://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/yusufozer/029/

[11] YİBBGKK, (2017/1 esas ve 2018/2 Karar sayılı Karar)

[12] KAZDAL., Kazım İsmail., “CORONA VİRÜS (COVİD-19) SALGINI ETKİLERİNİN İŞÇİ İŞVEREN İLİŞKİSİ BAKIMINDAN HUKUKİ DEĞERLENDİRİLMESİ”, https://www.hukukihaber.net/corona-virus-COVİD-19-salgini-etkilerinin-isci-isveren-iliskisi-bakimindan-hukuki-degerlendirilmesi-makale,7639.html

[13] KAZDAL., Kazım İsmail., a.g.m.

[14] KAZDAL., Kazım İsmail., a.g.m.

[15] https://www.muhasebeweb.com/4-Maddede-7244-Sayili-Kanun-ile-isci-isveren-iliskilerinde-yenilikler-6013764

[16] ÇOLAK., Ayşenur, “COVİD-19 SALGINI VE İŞ HUKUKU BAKIMINDAN İŞVERENLERE YÖNELİK ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ”, https://www.hukukihaber.net/makale/covid-19-salgini-ve-is-hukuku-bakimindan-isverenlere-yonelik-etkilerinin-h435882.html

[17]ÇOLAK., Ayşenur, a.g.m.

[18] https://www.iskur.gov.tr/isveren/kisa-calisma-odenegi/genel-bilgiler/

[19] KAZDAL., İsmail., a.g.e.

[20] KAZDAL., İsmail., a.g.e.

[21] KAZDAL., İsmail., a.g.e.

[22] SÜERDEM., Kıvanç, a.g.e.

[23] ÇOLAK., Ayşenur, a.g.m.; ŞAHİN., Nurettin, “COVİD-19 SALGININ İŞ SÖZLEŞMESİNE ETKİSİ VE BAŞVURULACAK YÖNTEMLER”, https://www.hukukihaber.net/makale/COVİD-19-salginin-is-sozlesmesine-etkisi-ve-basvurulacak-yontemler-h435867.html

[24] SÜERDEM., Kıvanç, a.g.e.

[25] SÜERDEM., Kıvanç, a.g.e.

[26] ÇOLAK., Ayşenur, a.g.m.; ŞAHİN., Nurettin, a.g.m.

[27] ÇOLAK., Ayşenur, a.g.m.; ŞAHİN., Nurettin, a.g.m.

[28] ÇOLAK., Ayşenur, a.g.m.; ŞAHİN., Nurettin, a.g.m.

[29] ÇOLAK., Ayşenur, a.g.m.; ŞAHİN., Nurettin, a.g.m.

[30] ÇOLAK., Ayşenur, a.g.m.; ŞAHİN., Nurettin, a.g.m.

[31] Belirli Süreli İş Sözleşmeleri ve Şartları, https://www.elgit.av.tr/belirli-sureli-is-sozlesmeleri-ve-sartlari/

[32]http://www.kamuajans.com/egitim-personeli/yargitay-ozel-okul-ogretmeni-kidem-tazminati-alir-h542014.html

[33] Belirli Süreli İş Sözleşmeleri ve Şartları, https://www.elgit.av.tr/belirli-sureli-is-sozlesmeleri-ve-sartlari/

[34] EREN., Fikret, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, Ankara 2018, 582; OĞUZMAN, Kemal/ÖZ, Turgut: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, C. I, İstanbul 1995, 418; TEKİNAY, S.S./AKMAN, S./BURCUOĞLU, H./ALTOP, A.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, 1002.

[35] OĞUZ., Arzu, “COVID 19, “Mücbir Sebep ve Sözleşmelere Etkisi”, http://www.konyayenigun.com/covid-19-mucbir-sebep-ve-sozlesmelere-etkisi-makale,9273.html

[36] ŞAHİN, Hale., “Mücbir Sebep Nedeniyle Borcun İfa Edilememesi”, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Özel Hukuk An Ab Ilım Adlı, Yüksek Lisans Tezi, Mayıs 2019, s. 1

[37] ŞAHİN, Hale., age. s. 2

[38] ŞAHİN, Hale., age. s. 24

[39] ŞAHİN, Hale., age. s. 22

[40] ŞAHİN, Hale., age. s.23

[41] ŞAHİN, Hale., age. s.38

[42] ŞAHİN, Hale., age. s.54

[43] ŞAHİN, Hale., age. s.54

[44] https://www.malihakem.com/analizler/kamu-ihale-mevzuatinda-mucbir-sebep-halleri_an647.html

[45] ŞAHİN, Hale., age. s.55

[46] ŞAHİN, Hale., age. s.55

[47] ŞAHİN, Hale., age. s.61

[48] ŞAHİN, Hale., age. s.63

[49] ŞAHİN, Hale., age. s.66

[50] OĞUZ., Arzu, a.g.m.

[51] OĞUZ., Arzu, a.g.m.

[52] https://www.finansgundem.com/haber/ozel-okullar-ucretleri-iade-edecek-mi/1478784

[53] KARATAŞ., Abdussamet, “Korona krizi özel eğitimcilerin de belini büktü”, https://www.milligazete.com.tr/haber/4106599/korona-krizi-ozel-egitimcilerin-de-belini-buktu

[54] ÖZTÜRK., Fundanur, “Koronavirüs: Uzaktan eğitim, Türkiye'de özel okulları ve çalışanlarını nasıl etkiliyor?”, https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-52046918

[55] AKKOYUNLU., Erdinç, “Özel Okullarda 50 Bin Öğretmen Covid-19 Krizinde İşsiz Kalacak”, https://oggito.com/icerikler/ozel-okullarda-50-bin-ogretmen-covid-19-krizinde-issiz-kalacak/65216

[56] “Özel Eğitim ve Öğretim Kurumlarından okulların tatil sürecine ilişkin ortak açıklama”, https://www.haberler.com/ozel-egitim-ve-ogretim-kurumlarindan-okullarin-13050090-haberi/

[57] “Özel okul ücreti kapalı dönemde ödenir mi?”, https://www.ntv.com.tr/egitim/ozel-okul-ucreti-kapali-donemde-odenir-mi,3o-iioDzsk-WO06ENhTp8A

[58] ERDEM., Ali Kemal, "Koronavirüs tatilinde kreşlerin aylık, özel okulların yemek ve servis ücretlerini ödenmek zorunlu değil", https://www.independentturkish.com/node/150131/haber/koronavir%C3%BCs-tatilinde-kre%C5%9Flerin-ayl%C4%B1k-%C3%B6zel-okullar%C4%B1n-yemek-ve-servis-%C3%BCcretlerini

[59] TECİRLİ, Yılmaz Toygun.; ALATAN., Azra Nagehan., “Covid-19 (Koronavirüs) Salgınının Özel Hukuk Sözleşmelerine Etkisi”, https://blog.lexpera.com.tr/covid-19-salgininin-ozel-hukuk-sozlesmelerine-etkisi/

[60] Corona (COVID-19) Virüsünün Sözleşmelere Etkisi Nedir? Corona Virüsü Mücbir Sebep Teşkil Eder Mi?, http://www.btso.org.tr/?page=notice/noticedetail.asp&id=50740, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2014-111-1358

[61] Corona (COVID-19) Virüsünün Sözleşmelere Etkisi Nedir? Corona Virüsü Mücbir Sebep Teşkil Eder Mi?, http://www.btso.org.tr/?page=notice/noticedetail.asp&id=50740

[62] KILIÇOĞLU., Ahmet M., “Bulaşıcı Hastalığın Borç İlişkilerine Etkisi Bulaşıcı Hastalık, Borca Aykırılık Ve Borçlunun Korunması”, @AhmetMKilicoglu

[63] ÜNSAL, Çağrı., “Özel okul ücretleri ne zaman ödenmeli”,”https://www.memurlar.net/haber/895206/ozel-okul-ucretleri-ne-zaman-odenmeli.html

[64] ÜNSAL, Çağrı., a.g.e.

[65] ÜNSAL, Çağrı., a.g.e.

[66] OĞUZ., Arzu, “COVID 19, “Mücbir Sebep ve Sözleşmelere Etkisi”, http://www.konyayenigun.com/covid-19-mucbir-sebep-ve-sozlesmelere-etkisi-makale,9273.html

[67] OĞUZ., Arzu, a.g.e.

[68] KAYA., Seydi., “COVİD-19 KÜRESEL SALGINININ İŞYERİ KİRA SÖZLEŞMELERİNE ETKİSİ”, https://www.hukukihaber.net/makale/COVİD-19-kuresel-salgininin-isyeri-kira-sozlesmelerine-etkisi-h435993.html

[69] KAYA., Seydi., a.g.e.

[70] KAYA., Seydi., a.g.e.

[71] KILIÇOĞLU., Ahmet M., “Bulaşıcı Hastalığın Borç İlişkilerine Etkisi Bulaşıcı Hastalık, Borca Aykırılık Ve Borçlunun Korunması”, @AhmetMKilicoglu

[72] SALTIK., Şenol., “Koronavirüs’ün Mücbir Sebep Olarak Sözleşmelere Etkisi”, https://www.hukukihaber.net/koronavirusun-mucbir-sebep-olarak-sozlesmelere-etkisi-makale,7578.html

[73] ÖZKANOĞLU., Neşe, “COVİD-19 SALGINININ İŞYERİ KİRA SÖZLEŞMELERİNİN AKIBETİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ”, https://www.hukukihaber.net/makale/covid-19-salgininin-isyeri-kira-sozlesmelerinin-akibeti-acisindan-h436121.html

[74] DURSUN., Musa DURSUN; KAYA., Çiğdem KAYA, “COVID-19 VİRÜSÜNÜN SÖZLEŞMELERE ETKİSİ VE MÜCBİR SEBEP”, https://www.hukukihaber.net/makale/covid-19-virusunun-sozlesmelere-etkisi-ve-mucbir-sebep-h435830.html

[75] ÖZKANOĞLU., Neşe., a.g.e.

[76] SALTIK., Şenol, “KORONAVİRÜS’ÜN MÜCBİR SEBEP OLARAK SÖZLEŞMELERE ETKİSİ”, https://www.hukukihaber.net/koronavirusun-mucbir-sebep-olarak-sozlesmelere-etkisi-makale,7578.html

[77] ALTUNEL., Mustafa, “Dijital eğitim sürecine öğretmenler nasıl katkı sağlayabilir?”

https://www.setav.org/5-soru-koronavirus-covid-19-salgininin-egitim-ve-ogretmenlere-etkisi/

[78] YENİYURT., İbrahim., “Zoom kullanıcıları dikkat: Kişisel bilgileriniz tehdit altında!”, https://www.haber.com/zoom-kullanicilari-dikkat-kisisel-bilgileriniz-tehdit-altinda-285725/

[79] YENİYURT., İbrahim., a.g.e.

[80] CEMALOĞLU., Necati., “Korona Günlerinde Okul Yöneticiliği”, https://www.mebpersonel.com/meb-personeli/korona-gunlerinde-okul-yoneticiligi-h238776.html

[81] YURDUNERİ., Doğa., “Zoom, güvenlik açığı nedeniyle kullanıcı güvenini 5 aşamada nasıl kaybetti?”, https://teknosafari.net/zoom-guvenlik-acigi-nedeniyle-kullanici-guvenini-5-asamada-nasil-kaybetti/

[82] “Coronavirus Scams: How to defend against cybercriminals taking advantage of the COVID-19 pandemic”, https://fraudwatchinternational.com/industry-news/coronavirus-scams-how-to-defend-against-cybercriminals-taking-advantage-of-the-covid-19-pandemic/, (13.04.2020)

[83]  “CATCHING THE VIRUS”, https://www.europol.europa.eu/newsroom/news/catching-virus, (11.04.2020)

[84] GALVEZ., Peter, “Hacking Threats From Cybercriminals Amidst COVID-19 Pandemic; Joint Statement From the US and UK Cybersecurity Agencies Warn Public”, https://www.techtimes.com/articles/248690/20200408/hacking-threats-from-cybercriminals-amidst-covid-19-pandemic-joint-statement-from-us-and-uk-cybersecurity-agencies-warn-against-it.htm, (13.04.2020)

[85] WHITTAKER., Zack , “Hackers are jumping on the COVID-19 pandemic to spread malware”, https://techcrunch.com/2020/03/12/hackers-coronavirus-malware/ , (13.04.2020)

[86] GREIG., Jonathan, “Cybercriminals, state-sponsored groups ramping up attacks exploiting COVID-19 pandemic”, https://www.techrepublic.com/article/cybercriminals-state-sponsored-groups-ramping-up-attacks-exploiting-covid-19-pandemic/, (11.04.2020)

[87] GREIG., Jonathan, “Cybercriminals, state-sponsored groups ramping up attacks exploiting COVID-19 pandemic”, https://www.techrepublic.com/article/cybercriminals-state-sponsored-groups-ramping-up-attacks-exploiting-covid-19-pandemic/, (11.04.2020)

[88] ULUKAN., Gözde, “Google, çalışanlarının Zoom kullanmasını yasakladı” https://webrazzi.com/2020/04/09/google-zoom/, (13.04.2020)

[89] “Zoom: Singapur’da derste siber saldırı sonrası ‘müstehcen görüntüler’ paylaşıldı, okullarda uygulama yasaklandı”, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-52243940

[90] “Kişisel Veri İhlali Bildirim Usul Ve Esaslarına İlişkin Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 24.01.2019 Tarih Ve 2019/10 Sayılı Kararına İlişkin Duyuru”, https://www.kvkk.gov.tr/Icerik/5362/Veri-Ihlali-Bildirimi,

[91] 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 17’nci maddesinin yedinci fıkrasına göre; idari para cezaları her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298’inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır.