TCK m. 204 bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen ya da değiştiren ya da kullanan kişi iki ile beş yıl arası hapisle cezalandırılır der. Madde hükmünden sadece düzenlesek de, ya da değiştirsek de, ya da bunların hiçbirini yapmayıp böyle bir belgeyi bulup kullanırsak da aynı cezayı alacağımızı anlarız.

Peki belge nedir? Elle tutulur, içeriği olan, belli bir şekli olan şey. Bilgisayarın içindeki dokumanlar, resimler elle tutulamadığı için belge kapsamına girmez. Bunlar ayrıca bilişim suçlarında düzenlenmiştir.

Resmi belge nedir? Kamu otoriteleri tarafından düzenlenmiş belgeler. Nüfus cüzdanı, diploma… Ama bunlarla sınırlı değil tabii ki.

TCK m. 210 kambiyo senetlerini, vasiyetnameleri, tahvil ve hisse senetlerini de resmi belge olarak kabul eder. Eğer resmi senette sahtecilik suçu görevi gereği böyle bir senedi düzenlemeye yetkili olan kamu görevlisi tarafından işlenirse cezamız üç ile sekiz yıl arası hapis olur. Yani kişi hem kamu görevlisi olacak hem de böyle bir belgeyi düzenlemeye yetkili olacak. Tabii özgürlüğü kısıtlayacak hükümler dar yorumlanır ilkesi gereği buradaki kamu görevlisini devlet memuru ya da diğer kamu görevlileri olarak anlamak lazım AY m. 128 gereği; yani avukatlık AvK m. 1 gereği bir kamu hizmetidir ve avukata karşı işlenen şuçlar AvK m. 57 dolayısıyla hakime karşı işlenmiş olarak kabul edilir ama serbest avukat böyle bir belgeyi düzenleme suçuyla ilgili kamu görevlisi olarak kabul edilmez.

Eğer bu resmi belge mahkeme ilamı gibi sahteliği ispatlanıncaya kadar geçerli olarak kabul edilen belgelerdense, cezamız da yarı yarıya arttırılır. Bizim bir de özel belgelerimiz vardır. Özel belge nedir? Resmi belge ve kanun hükmünden dolayı resmi belge muamelesi görenler dışında kalan tüm belgeler.

İşte bu belgelerde sahteciliğin de TCK m. 207 gereği bir ile üç yıl arası hapsi vardır. Ama dikkat, özel belgede sahtecilik yapmak, değişiklik yapmak yetmez; bir de üstüne kullanmak gerekir.

Bütün bunları neden mi anlatıyorum? Bizim bir 15. Ceza Dairemizin 13.02.2019 Tarihli 682 Kararı var 2017/14584 Esaslı. Esas oğlanlar almışlar dernek kartını, kendi resimlerini yapıştırmışlar, milleti dolandırmışlar. Yargıtay da bu faydasız sahteciliktir, suçun unsurları oluşmamıştır diye karar vermiş.

Yahu yapmayın, etmeyin, eylemeyin; faydasız sahtecilik bu mudur? Giderim şikayette bulunurum bizim müdür okul aile birliğinin parasıyla irtikap eylemektedir diye, ama korkarım dilekçeye kendi adımı yazmayı, kardeşimin adını yazarım (hayırlı ağabey, düşman başına böylesi, sen bir de bunu miras kavgasında gör).

Sanığın uyanık avukatı da o dilekçe sahtedir, şikayete konu olamaz diye itirazda bulunur. İşte bu faydasız sahteciliktir, ha gerçekten ben şikayet etmişim, ha başkası; müdürün eylediği suç vasfı değişti mi?

Bakın bu tür kararlar çok tehlikelidir kanun koyucunun resmi belgede sahtecilik suçuna yüklediği anlamı irdelersek. Kamuya olan güven burada söz konusu olan. Siz yaptığınız kira sözleşmesine fazladan bir sıfır eklersiniz bu enflasyon ortamında %25 zam kabul edilemez diye (detaylar için Ev Sahibi Depozitoyu Vermezse ve Kiracının Haklı Tahliyesi yazılarımıza bakınız), bir de bu sözleşmeyi kullanırsınız, olur size özel belgede sahtecilik. Ama tutar da bu sözleşmeyi icraya koyarsanız nur topu gibi bir resmi belgede sahteciliğiniz olur.

Dernek deyip geçmeyelim n’olabilir ki en fazla diye. Her zaman karşımızda Kanarya Sevenler Derneği olmayabilir; kamuya yararlı dernekler de vardır toplumu ciddi anlamda yönlendiren dernekler de vardır.

Kanarya Sevenler Derneği demişken, eskiden kaçak kumarhaneler böyle dernek adı altında icra-yı san’at eyliyorlardı. Geçen hafta böyle bir batakhaneden cinayet haberi geldi, derneğin adı Akla Yararlı Stratejik Oyunlar Sevenler Derneği! Helal olsun, böyle göz göre göre olmalı.

Hani meşhur hikayedir, sünnetçi vitrine saat koymuş, ne alaka diyenlere de, ya ne koysaydık demiştir. Demirel’in de Yunan Başbakanı’nın elini sıkmasına gelen eleştiriler üzerine “ya neresini tutsaydık” hatıratı vardır. Bizim kumarcı gibi olacaksın, açık ve net.

Mesela ülkemizdeki spor kulüpleri derneklerinin öneminden bahsetmeye gerek var mı? Ülkece futbolla yatıp kalkıyoruz. Hele hele üç büyükler arasında bir Galatasaray Spor Kulübü Derneği vardır ki, açık ara ile üye olması en zor dernektir.

Hayır Üst Hakkının Haczi’nde bahsettiğimiz gibi kendisine ait denizi olan tek ülkenin iki boğazının birinin ortasında adası olması değil, teknik olarak üye olması en zor olan dernek. Yılda en fazla 400 üye alabilirsin. Önce Galatasaray Lisesi’nden mezun olanları alacaksın en iyi ihtimalle 150 kişi. Sonra eski sporcuları alacaksın. Başkan kontenjanı var 15 kişi. Sonra kaydı açık 10.000 üyenin eş ve çocukları var yıllarca sıra bekleyen. Nasıl sen dışarıdan üye olabileceksin ki? İster profesör ol, ister bilim adamı, ister ihracat şampiyonu. İktisat kuralı, az olan değerlidir.

İşte düşünsenize böyle bir derneğin üyelik kartına kendi resmini ismini yapıştırmışsın, genel kurullarda oy kullanıp başkanını belirliyorsun. Bu da mı faydasız sahteciliktir?