Malvarlığına karşı suçlar arasında modern bir düzenleme olarak ifade edilen dolandırıcılık suçu, failin hileli hareketleri neticesinde elde ettiği haksız kazancın engellenmesine yönelik bir düzenlemedir. Dolandırıcılık, bir aldatma suçudur. Bu nedenle dolandırıcılık suçundaki sabit unsurun aldatma, değişken unsurun ise hile olduğu göz ardı edilmeden ve bu iki kavram birbirinden soyutlanmadan değerlendirilmek zorundadır. Suç tipindeki hile ise herhangi bir hile değil, malvarlığı yönünden zarara yol açan hiledir.

Pek çok nitelikli hali bulunan dolandırıcılık suçunun kişinin kendisini bir kamu otoritesi yerine koymak suretiyle işlenmesi halinde madde metninde bulunmamasına rağmen uygulamadan doğan ve sahneye koyma teorisinin kriterleri olarak bilinen nitelikli yalan ve mağdurun denetleme olanağının ortadan kaldırılması şartlarının yerine getirilmesi aranmaktadır. Bu nedenle çalışma kapsamında suçun daha ağır cezayı gerektiren hallerinden biri olan ve TCK m.158/1(l) bendinde yer alan Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi hakkında ayrıntılı bilgilere yer vermeye çalışacağız.

Dolandırıcılık suçu kişilerin malvarlığı değerlerine yönelen haksız hareketlerinin önlenmesi adına düzenlenmiş bir suç tipidir. Failin hileli davranışlarla kişiyi aldatması esasına dayanan bu suç tipinde, aldanan mağdur sakatlanan iradesi neticesinde kendisinin ya da bir başkasının malvarlığına yönelik tasarrufta bulunarak failin ya da üçüncü bir kişinin yarar elde etmesine neden olmaktadır. Öğretide aldatarak hırsızlık olarak da isimlendirilen dolandırıcılık suçu, malvarlığına yönelik diğer suç tiplerinden mağdurun eylemi sebebiyle ayrı bir özellik göstermektedir. Bu suç tipinde failin tek başına hareket etme kabiliyeti bulunmamakta, aksine mağdurun kendisine ya da bir başkasına ait malvarlığı üzerinde bizzat mağdur tarafından bir tasarrufta bulunularak mağdura ya da başkasına yönelik zararın ve faile ya da başkasına yönelik yararın meydana gelmesine yol açılmaktadır.

Dolandırıcılık suçunun hareket unsuru hileli davranışlarla bir kişinin aldatılmasıdır. Aldatmak kısaca bir şeyin niteliği bakımından yanlış bir kanıya sebep olmak, yalan söylemek ve yanıltmak olarak tanımlanmaktadır. Aldatmanın hileli davranışlarla gerçekleştirilmesi gerekliliği suçun bağlı ve tek hareketli olduğunu ortaya koymaktadır.

Dolandırıcılık Suçunun Kişinin Kendisini Polis, Hakim veya Savcı Olarak Tanıtmak Suretiyle İşlenmesi Halinin Kapsamı :

TCK m.158/1-l bendindeki ifadenin tam halinde dolandırıcılık suçunun “kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle” işlenmesi düzenlenmektedir. Bu düzenleme failin kendisini ya kamu görevlisi ya da banka, sigorta veya kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya failin banka, sigorta veya kredi kurumlarıyla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle gerçekleşmektedir. İlgili bent gereği suçun farklı şekillerde gerçekleştirilmesi mümkündür. Ancak çalışmamızın sınırlılığı göz önünde bulundurularak failin kendisini kamu görevlisi olarak tanıtması unsurundan uygulamada sıklıkla karşılaşılan ve düzenlemenin gerekçesinde de konu edilen dolandırıcılık suçunun kişinin kendisini polis, hakim veya savcı olarak tanıtması suretiyle işlenmesi haline odaklanılacaktır.

Dolandırıcılığın kişinin kendisini polis, hakim veya savcı olarak tanıtması suretiyle işlenmesi, hile unsurunun mağdurun aldatılmasını kolaylaştıran faktörüdür. Böylelikle toplumun bu tür meslek kurumlarına olan güvenirliği kötüye kullanılmaktadır. Failin kendisini polis, hakim veya savcı olarak tanıtması halinde hile unsuru, genellikle mağdura ait olan ve önceden tespit edilen bir takım bilgilerin telefonda belirtilmesiyle güçlendirilmektedir. Mağdura ait olan ve herkes tarafından bilinmesi olanağı bulunmayan kişisel bilgileri içeren ifadeler görüşme esnasındaki telsiz sesleriyle birlikte ve kurgulanmış belirli bir senaryo içerisinde uygulandığında mağdurun emniyet ya da yargı mensuplarınca arandığına dair kanaati de artmaktadır. Düzenlemenin gerekçesinde mağdur profillerinin öne çıkan bir özelliğinin bulunmadığı, yaş, sosyal ve ekonomik düzey veya eğitim durumu gibi unsurlar fark etmeksizin her kesimden insanın bu şekilde gerçekleştirilen dolandırıcılık eyleminin hedefi haline gelebileceği belirtilmektedir.

Diğer taraftan fail tarafından böyle bir sıfata sahip olduğu yönünde açıklamalar yapılması mağdurlar üzerinde bir baskı aracı olarak da etki gösterebilmektedir. Burada failin gerçekte böyle bir meslek grubunun mensubu olmadığına ancak bunu bir hile unsuru olarak kullandığına dikkat edilmelidir. Dolandırıcılığın bu nitelikli halinde faillerin kendilerini genelde bir kamu otoritesi olarak tanıttıktan sonra mağdurun adının bir operasyona karıştığı ve bu durumun düzeltilebilmesi için belirtilen hesaba para yatırılması yönünde telkinlerle menfaat elde ettikleri görülmektedir. Ayrıca faillerin sahte kimlik ile başkaları adına düzenlenen kredi ve banka kartları kullanmaları sebebiyle yakalanma ihtimallerinin ve şayet şüpheli ya da sanığın ikrarı bulunmaz ise mağdurun beyanı dışında suça ait herhangi bir delil elde edilmesinin oldukça zor olduğu belirtilmektedir.

TCK m.158/1(l) bendi göz önünde bulundurulduğunda, kişinin kendisini polis, hakim veya savcı olarak tanıtmak suretiyle gerçekleştirdiği dolandırıcılık suçlarında suçun meydana geliş yöntemi kendiliğinden bir sahneye koyma şeklinde oluşmaktadır. Fail bir kamu otoritesi olduğundan bahisle yalanlardan oluşan bir senaryo ortaya koymakta ve mağdurun bu yalanları denetleme imkanı genellikle mümkün olmamaktadır. Bu nitelikli halde failin aslında olduğunu iddia ettiği bu sıfatları taşımadığı halde bir mizansen kurguladığına dikkat edilmelidir.

- TCK m.158/1(l) kapsamında karşılaşılan örneklerde; mağdurla genellikle telefon üzerinden iletişim kurularak kendisini kolluk amiri ya da memuru olarak tanıtan failin; mağdurun isminin suça karıştığı, "Sanığın, katılanı telefonla arayarak kendisini polis olarak tanıtıp evdeki paraların hırsızlık malı olup olmadığını anlamak için kontrol edeceğini söyleyerek katılandan 10.000 TL, 1.000 Euro para ve beş cumhuriyet altını alarak gittiği, böylece sanığın nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık, katılan ve tanık beyanları ile dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla…” (15. CD., 2018/7167 E., 2018/8161 K., 19.11.2018 T.)

- FETÖ operasyonlarında isminin bulunduğu ya da bu yönde yapılan bir operasyon gerekçesiyle kendilerine yardımcı olunması gerektiği, "Katılan ...'in suç tarihi olan 13/11/2018 günü sabah saatlerinde evinde bulunduğu sırada 0232.... nolu telefonun ve sonrasında kızı adına kayıtlı olup kendisinin kullandığı 537... nolu cep telefonunun gizli numaradan arandığı, arayan erkek şahsın kendisini Karşıyaka Emniyetten Başkomiser ...olarak tanıtıp, katılana fetö terör örgütüne yönelik gizli bir operasyon yapıldığını, bu operasyonda kendilerine yardımcı olması gerektiğini, bu amaçla bankadaki parasına ihtiyaç duyulduğunu, parasının Merkez Bankası tarafından bloke edileceğini, operasyon bitince iade edeceklerini söyledikleri ve sürekli olarak telefonu açık tutmasını sağladıkları, telefondaki şahsın yönlendirmesiyle katılanın Ziraat Bankasından 34.200 TL parayı çekerek bir poşete koyup ikametine yakın bir yerde 50-55 yaşlarındaki yanına gelen kır saçlı bir kişiye verdiği, parayı alan kişinin oradan uzaklaştığı, katılanın parayı veren kişinin yüzüne dikkatli bakamadığı, telefondaki konuşan kişinin katılanın dikkatini dağıttığı, parayı teslim ettikten sonra katılanı telefondaki şahsın evine yönlendirdiği, hatta evde de katılan ile konuşmaya devam ettiği ve telefonu kapatırken katılana 538 ..... nolu telefon ile irtibat kurabileceğini bu numaranın polis...'ın numarası olduğunu söylediği, yaklaşık bir saatlik zaman dilimi içerisinde gerçekleşen dolandırıcılık olayında katılanın 34.200 TL parasının dolandırıldığı ve aynı gün katılanın karakola giderek şikayet müracatında bulunduğu,,,(15. CD., 2020/11631 E., 2021/2856 K., 11.03.2021 T.)

- Yapılan bir operasyon kapsamında mağdurun bilgilerini taşıyan sahte kartlara ulaşıldığı, "Katılan ...'ın suç tarihi olan 26/12/2018 günü sabahleyin evinde bulunduğu sırada sabit telefonunu arayan ve kendisini Karşıyaka Emniyet Müdürlüğünden Komiser Adnan olarak tanıtan bir kişinin katılana, önceki akşam yaptıkları operasyonda çok sayıda sahte kimlik bulduklarını hatta katılan adına da sahte kimlik ele geçirdiklerini, katılanın ismi ile adına kredi kartı çıkarılmış olduğunu belirtip, katılana baba ve anne adı ile eşinin ismini söylediği, telefonun eşinin mi kendisinin mi adına kayıtlı olduğunu sorup, telefonu savcı beye veriyorum diyerek başka bir şahsa verdiği, kendisini savcı olarak tanıtan bir şahsın, katılana ''evinize polis gönderirsem rezil olursunuz '' diyerek telefonu sürekli birbirlerine verdikleri, katılanın kullanmakta olduğu 0 531 .... nolu telefondan 0 505 ..... nolu hattan ve 0 555 ....nolu hattan aradıkları, polis olarak tanıtan şahsın katılana evde altın olup olmadığını ve miktarını sorup, altınları saymasını, yanyana koyup fotoğrafını çekerek 0 553..... nolu hatta whatsapp üzerinden göndermesini istemesi üzerine katılanın talimatı yerine getirip, altınların fotoğrafını gönderdiği, polis olarak tanıtan kişinin bu resimlerin çıktısını getireceğini söyleyip bu kez banka hesabı olup olmadığını sorduğu, katılanın Ziraat ve Akbank hesapları olduğunu söylediği, bunun üzerine '' senin hesaplarını devlet güvencesi altına alacağız, bankadan çekeceksin, para devletin parası, zaten bu para devlet güvencesi altında '' dediği…” (15. CD., 2020/11631 E., 2021/2856 K., 11.03.2021 T.)

Kendisiyle irtibat kurulduğu belirtilip mağdurun aldanmasını sağlamak adına kendisine kimlik kartı üzerinde bulunan bilgilerinin okunduğu ve teyit istendiği, böylece mağdurun yapılan işlemin gerçek olduğunu düşünmesinin sağlandığı, ardından ise fail tarafından paylaşılan banka hesap numarasına para aktarılması gerektiği, belirtilen bankaların devlet bankası olduğu ve bu nedenle devlet güvencesinin bulunduğu ve endişe edilmesine gerek olmadığı, aktarılan paraların seri numarası alındıktan sonra mağdura yeniden teslim edileceği ya da ziynet eşyalarını verilen adrese götürüp teslim etmesi gerektiği yönünde hileli davranışlar sergilenmektedir. Bu esnada mağdurun telefonu açık tutması gerektiği belirtilip görüşmenin sonlandırılması engellenerek ya da kısa aralıklarla mağdurla yeniden iletişim sağlanarak mağdurun denetim imkanı ortadan kaldırılmış olmaktadır. Ayrıca görüşmeler esnasında telefon arka fonundan gelen telsiz anonsları ile olayların gerçeklik algısının artması sağlanmaktadır. Mağdurun yaşadığı korku ve panik halinden faydalanmak adına kendisine işlem bitinceye kadar bu konuda kimseye bilgi verilmemesinin savcılık talimatı olduğu yönünde baskı kurulmakta hatta mağdurun daha sonra görüşme sağladığı gerçek polislere inanmakta zorluk çektiği neticeler meydana gelmektedir.

Bu hareketler mağdur tarafından kontrol edilip de doğru olmadıklarının ayırdına varılmasının mümkün olduğu eylemler olduğu takdirde dolandırıcılık suçunun gerçekleşmediğine hükmedilmektedir. “Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin 2021/2856, bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Somut olayda, sanığın tanzim ettiği sahte polis kimliğinin aldatıcılık özelliği bulunmadığı ve karşı tarafın denetim imkanının elinden alınmadığı, bu şekilde otobüs şoförünün yaptığı denetim ile belgenin sahteliğini tespit ederek sanığın haksız menfaat temin etmesini engellediği, böylelikle, sanığın denetim imkanını ortadan kaldıracak mahiyette hileli bir eyleminin bulunmadığı anlaşıldığından, suçun kanuni unsurlarının oluşmadığı ve sanığın beraatine hükmedilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması… (15 CD., 2016/3622 E., 2018/7662 K., 06.11.2018 T.)

TCK m.158/1(l) bendi dikkate alındığında, kişinin kendisini polis, hakim veya savcı olarak tanıtmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli hareketlerin sahneye koyma şeklinde meydana getirilmesi bu suç tipinin mutlak bir zorunluluğudur. Burada dolandırıcılık suçunun faili bu suça vücut vermek adına kendisini bir kamu otoritesi olarak tanıtmak suretiyle mağdurun rızasını sakatladığından, hileli davranışların gerçekleştirilebilmesi, silsile halinde birbirini takip eden bir senaryonun oluşturulmasına ve bunların belirli bir mizansen içerisinde yerine getirilmesine bağlıdır.