Duruşmanın başlaması ile ilgili hükümler 5271 sayılı CMK’nin 191. Maddesinde hüküm altına alınmıştır.

Öncelikle duruşmanın başlaması için bazı hususların saptanması gerekir. Duruşmanın başlaması sırasında şu hususlar tespit edilmelidir:

1) Sanığın ve müdafiinin hazır bulunup bulunmadığı,

2) Çağrılmış tanık ve bilirkişilerin gelip gelmedikleri

Yukarıda belirtilen hususlar saptandıktan sonra duruşmaya başlanılmalıdır.

Bu tespitlerin ardından sanık, duruşmaya bağsız olarak alınır. (CMK m. 191/1)

Sanık duruşmaya bağsız olarak alındıktan sonra Mahkeme başkanı veya hakim, duruşmanın başladığını bildirir ve iddianamenin kabulü kararını okuyarak açıklar.

Bu işlemin ardından tanıklar duruşma salonundan dışarı çıkarılırlar. (CMK m. 191/2)

Duruşmada, sırasıyla şu işlemler yerine getirilmelidir: (CMK m. 191/3)

a) Sanığın açık kimliği saptanır, kişisel ve ekonomik durumu hakkında kendisinden bilgi alınır. (CMK m. 191/3-a)

Sanığın bu sorulara doğru cevap vermesi gerekir. Her sanığın sorgusu sırasında ekonomik durumunu tam olarak hesaplayıp beyanda bulunmasındaki fiili güçlükler ve zorlayıcı bir yasa metni de bulunmaması karşısında ekonomik durumu ile ilgili tam ve kesin bilgi vermemiş olması halinin hukuka aykırı olduğu söylenemeyecektir.

5326 sayılı Kabahatler kanununun 40.maddesine göre görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresi ile ilgili bilgileri gerçeğe uygun bir şekilde vermek zorunluluğu bulunmaktadır.

Bundan başka; 5271 sayılı CMK’nin 147/1 maddesinde sorgu sırasında şüphelinin veya sanığın kimliği ile ilgili sorulara doğru cevap vermek zorunluluğu bulunmaktadır.

Örneğin; 7201 sayılı Tebligat kanunu 10 ve 53. maddeleri de nazara alındığında; adres bilgilerinin kişinin kimliğine dair olduğu, kimlik ve adres bilgileri hakkında doğruyu söylemesi gerektiği, bu hususun ifade alma ve sorgu sırasında sanığa ihtar edilmesi ve sanığın doğruyu söylediğini bildirmesine karşın bildirdiği bu adreslerde yapılan tahkikatlarda sanığı tanıyan ya da bilen olmadığı, sanığın bu adreslerde bulunmadığı, bildirdiği adreslerin MERNİS adres sisteminde kayıtlı olmadığının tespit edilmiş olması halinde sanık hakkında ayrıca yaptırım uygulanabilecektir.[1]

b) İddianame veya iddianame yerine geçen belgede yer alan suçlamanın dayanağını oluşturan eylemler ve deliller ile suçlamanın hukuki nitelendirmesi anlatılır. (CMK m. 191/3-b)[2]

Bu aşamada sanığın savunması talimatla alınacak ise CMK’nin 196/2 maddesinin gözetilmesi gerekir. CMK’nin “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” başlıklı 196/1 maddesine göre; mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.

Bu nedenle şayet talimatla ifade alınacak ise CMK’nin 196/2 maddesindeki koşulların varlığına dikkat etmek gerekir. Bu yasal düzenlemeye göre; sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir.

Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilmek zorundadır. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir.

Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği ayrıca sorulmalıdır. (CMK m. 196/2)

Örneğin; sanığın ilk savunmasının talimat yoluyla aldırılması nedeni ile 5271 sayılı CMK'nin 196/2. Maddesine gereğince geçerli olmadığı hallerde, mahkemece duruşmada alınan savunmasında, sanığa iddianamenin okunarak CMK'nin 147. Maddesindeki haklarının hatırlatılması ve sonrasında savunmasının alınması gerektiği gözetilmeden yöntemine uygun şekilde savunması alınmadan hüküm kurulması suretiyle CMK'nin 147. ve 191/3-b maddelerine aykırı davranılması hukuka aykırı olacaktır.[3]

c) Sanığa, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu ve 147 nci maddede belirtilen diğer hakları bildirilir. (CMK m. 191/3-c)

Sanığa iddianame okunmadan, okunmuş ise tutanağa geçirilmeden, kendisine yüklenen suç anlatılmadan ve yasal hakları hatırlatılmadan, iddianamenin kabulü kararının okunması ile yetinilerek sorgusu yapılmak suretiyle 5271 sayılı CMK.nun 147 ve 191/3-b,c maddelerine aykırı davranılması usule aykırı olacaktır.[4]

d) Sanık açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusu yapılır. (CMK m. 191/3-d)

Sanığın yasal hakları hatırlatılmadan sorguya çekilmesi yasaya aykırı olacaktır.[5] (CMK m. 147 ve 191)

Sanığa iddianame okunduktan sonra susma ve yüklenen suç hakkında konuşmama hakkı olduğunun bildirilmesi 5271 sayılı CMK ile getirilmiştir. Buna göre, sanığa haklarının gerçekten anlayabileceği bir biçimde açıklanarak anlatılması zorunludur.

Burada önemli olan, iddianamenin kabulü kararının okunmasıdır. Bu okunma anı çok önemlidir. Çünkü bazı yetkiler bundan sonra kullanılmaktadır. Yani duruşmanın başlaması ile bazı yetkilerin kullanılması söz konusu olacaktır. Başka bir söylemle duruşmanın açılmasıyla yetkilerin kullanılabilir veya kullanılamaz olduğu değerlendirilecektir.

İddianamenin kabulü kararı, soruşturma aşamasından kovuşturma aşamasına geçilmektedir. İddianame kabul edilince kovuşturma aşaması başlamaktadır. Bu kabul sonrası duruşma hazırlığına girişilmektedir.

İddianamenin kabulü ile duruşmanın başladığının salonda mahkeme başkanı veya hakim tarafından açıklanarak iddianamenin kabulü kararının okunması ile dar anlamda duruşma başlayacaktır.

Bundan sonra birbirini izleyen usul işlemlerinin ara vermeksizin aynı yerde yoğun bir şekilde yapılacaktır. Bunun sonunda da, aynı hâkim tarafından hükmün verilmesi, dar anlamda duruşma aşamasını oluşturacaktır.

Duruşma sırasında sanığın ve avukatının hazır bulunup bulunmadığı belirlenmelidir. CMK’nin temel amaçlarından biri de, savunmayı güçlendirmektir.

Mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın açık kimliğini ve kişisel durumunu belirledikten sonra iddianame veya iddianame yerine geçen belge okunacak ve sanığa "susma hakkı" ve "yüklenen suçla ilgili konuşmama hakkı" olduğu bildirilecektir.

Duruşmada ise, sanık ve müdafiinin hazır bulunup bulunmadığı, çağrılan tanık ve bilirkişilerin gelip gelmediği mahkemece ve/veya hakim tarafından saptanır.

Bu aşamaya kadar olan açıklamalarımızı şu şekilde özetleyebiliriz:

İddianamenin kabulü ile kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar. Bu evrede Mahkeme duruşmada hazır bulunması gereken kişileri çağırır.

Duruşmada ise, sanık ve müdafiinin hazır bulunup bulunmadığı, çağrılan tanık ve bilirkişilerin gelip gelmediği mahkemece ve/veya hakim tarafından belirlenmesi gerekir.

Tanık ve/veya tanıklar duruşmadan çıkarılarak sanık duruşmaya bağsız olarak alınır. Mahkeme başkanı veya hakim duruşmanın başladığını iddianamenin kabul kararını okuyarak açıklamak zorundadır.

Bu işlemlerden sonra duruşma sanığın sorgusu ile başlayacaktır.

Bu aşamada sanığa Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 147. maddesindeki hakları ile atılı suç dair açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu bildirilmek zorundadır.

Sanığın açıklamada bulunmama hakkı olduğu bildirilmesi halinde, sanık susma hakkını kullanacağını beyan ederse, mahkeme sanığı savunma yapmaya zorlayamayacaktır. Susma hakkının kullanılması halinde, ortada usulüne uygun bir sorgu mevcut olduğu ancak sanığın açıklamada bulunmama hakkını kullandığı şeklinde değerlendirilmesi gerekir.

Burada sanığın duruşmada hazır bulunması gerektiği kuralına dikkat etmek gerekir.

Örneğin; 07.09.2015 tarihli duruşmada, sonraki duruşmanın 19.01.2016 tarihine ve saat 09:50’ye bırakılmasına karar verilmesine rağmen, dinlenilmesine karar verilen tanığın belirlenen duruşma gününde şehir dışında olacağı gerekçesiyle re’sen duruşma açılmasına karar verilerek, sanığın duruşmada hazır bulunması gerektiği kuralına aykırı davranılarak sanığın son savunması sorulmadan yokluğunda karar verilemeyeceği gözetilmeden karar verilmesi hukuka aykırı olacaktır.[6]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

------------------

[1] Y.21.CD, E: 2015/742, K: 2015/611, T: 30.04.2015.

[2] (Değişik bend: 24.11.2016 - 6763 S.K/Madde 29); 24.11.2016 kabul tarihli, 02.12.2016 tarih ve 29906 Sayılı R.G.de yayımlanan 6763 sayılı Kanunun 29. maddesiyle değiştirilen 3. fıkranın (b) bendi: “b) İddianame veya iddianame yerine geçen belge okunur,”

[3] Y.3.CD, E: 2016/16532, K: 2017/9937, T: 05.07.2017.

[4] Y.1.CD, E: 2011/5500, K: 2011/5170, T: 15.09.2011.

[5] Y.10.CD, E: 2009/3093, K: 2013/7803, T: 19.09.2013.

[6] Y.3.CD, E: 2015/30291, K: 2015/31948, T: 11.11.2015.