Ergenekon davasında sona yaklaşılıyor. Cumhuriyet Savcılarının esas hakkında mütalaalarını sunmaları ceza yargılamasında son sözlerini söylemeleri anlamına geliyor. Bundan sonra sanıklar ve müdafileri son savunmalarını yapacaklar ve mahkeme kararını verecek.

Mütalaadan kesitler yan sütunlarda  yer aldı. Savcılar darbeye teşebbüs suçundan 63 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istediler. 96 sanık hakkında terör örgütü üyeliğinden mahkumiyet istendi. Tutuksuz yargılanan sanıklardan 19’u hakkında yakalama kararı bir kısım tutuklu sanıkların da tahliyesini istediler. Duruşması 8 Nisana bırakılan  davada mahkeme savcıların yakalama ve tahliye taleplerini kabul etmedi. Vereceği nihai kararda da mütalaaya uygun karar verebileceği gibi farklı karar da verebilecektir. Yargılama süreci devam ediyor.

Savcılar iddianame ve mütalaaları, hakimler de kararları dışında dava ile ilgili konuşmadıkları, beyanat vermedikleri için, davalar genellikle sanık avukatlarının baktığı  cepheden kamuoyuna yansıtılıyor. Ergenekon örgütünün medyadaki uzantıları da olayları ters yüz etmekte maharetli olunca konuyu yakından takip etmeyenlerin kafaları karışabiliyor.

Savcıların ‘Ergenekon’, Avrupa’da adına kontrgerilla denilen gizli örgütün Türkiye’deki adıdır tanımları ve Ergenekon Terör Örgütü’nün varlığı konusunda hiçbir kuşku kalmamıştır tespitleri son derece önemli. Hal böyle olunca örgütlü yapının bütün unsurlarıyla görevini yapmaya devam ettiği de anlaşılıyor.

Mütalaa ile ilgili İlk çarpıtma, örgüt yöneticiliğinden hakkında dava açılan ve tutuklanan sanıkların bu suçtan beraatları istendiği, örgüt olmadı darbe gelsin şeklinde hukuksuz işlem yapıldığı iddiasıydı. Amaç zihinleri bulandırmak, Ergenekon sanıklarına hukuk dışı keyfi suçlamalar yapıldığı izlenimini verebilmekti. Olaya objektif bakabilen insaflı hukukçular burada ceza hukuku uygulaması yönünden teknik bir mesele olduğunu ifade ettiler. Gerçekten işin doğrusu şöyleydi; Türk Ceza Kanunu 44. Maddesi ve Yargıtay içtihatlarına göre, sanıklar bir fiil ile birden fazla suçun oluşmasına sebebiyet vermişler ise, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılıyordu. Savcıların mütalaası da bu yöndeydi. Darbeye teşebbüs  suçunun cezası, ağırlaştırılmış müebbet hapis olup (TCK.312) terör örgütü yöneticiliğinin ( TCK.314) cezasından daha ağır olduğu için örgüt yöneticiliğinden ayrıca ceza istememişlerdi. Olay bundan ibaretti. Çarpıtma  tutmadı, tutması mümkün değildi.

İkinci çarpıtma, darbeye teşebbüs suçundan savcıların istediği ceza çok yüksekti. Balyoz sanıklarına bile en fazla 20 yıl verilmiş iken, şimdi müebbet istemek insafsızlıktı. Neden çarpıtma diyoruz ? Ceza yargılaması pratiğinden bir açıklama ile izah edelim. Aslında savcılar mütalaa verirken hiçbir zaman şu kadar ceza verilsin diye bir talepte bulunmazlar. Sanıkların suçlarını sabit görüyorlarsa, suç oluşturan eyleme uygun kanun maddesini tespit edip bu madde ile cezalandırma isterler. Suç tanımı ve cezasını yasa koyucu belirlemektedir. Ergenekon davasında da sanıkların bir bölümünün eylemlerinin darbeye teşebbüs suçunu oluşturduğu iddiası ile TCK. 312/1.maddesinden cezalandırma istediler.

Eylemlerin teşebbüs aşamasında kalmasından dolayı Balyoz davasında olduğu gibi indirim istenilmemesi ise 5237 sayılı yeni ceza kanunundan kaynaklanıyor. 2005 yılında yürürlüğe giren yeni kanunda darbe gerçekleştiği takdirde darbecileri yargılamak mümkün olmadığı için, darbeye teşebbüs suçunu tamamlanmış suç olarak tanımlamıştır. Bu nedenle teşebbüsten dolayı ayrıca indirim yapılması yasal olarak mümkün değildir. Hakimin takdirinde olan bir konu da değildir.

Ergenekon mütalaası tartışmaları devam ederken Ak Parti Genel Merkezine Başbakan’ın çalışma odasına lav silahıyla bir saldırı yapıldı. Eş zamanlı olarak Adalet Bakanlığı’na da el bombası atıldı.

DHKP-C örgütünün üstlendiği bu eylemlerin, teröre çözüm sürecini baltalamaya yönelik provokasyonlar olduğu değerlendirildi. Olay çok yeni, polisin araştırmaları devam ederken Ergenekon bağlantıları sanırım dikkatlerden kaçmıyordur. Ak Partiye yapılan saldırıda kullanılan, bazı Ergenekon sanıklarının ‘boru’ dediği lav silahı.

Ergenekon soruşturmalarında Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin'in evinde ele geçirilen kroki dikkate alınarak Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde yapılan kazılar sonunda 1 el bombası, iki dolu lav silahı ve çok sayıda Uzi mermisi bulunmuştu. Yine Ergenekon firari sanığı Bedrettin Dalan'ın sahibi olduğu İstek Vakfı'nın Beykoz Poyrazköy'deki arazisinde yapılan kazılarda  15 dolu 7 boş toplam 22 adet lav silahı 14 adet el bombası, pek çok  silah ve mühimmat ele geçirilmişti.

 Ergenekon dosyasının delilleri arasında yer alan bu lav silahlarına ‘boru’  ıslak imzalı suç delili belgelere de ‘ kağıt parçası’ denildiği, herkese durduğu yer ve taraf ayarı yapan tehditler yapıldığını hatırlamak istemeyenler bu davanın üretilen delillere dayandığını söylemeye devam edeceklerdir..

Mütalaada , Ergenekon terör örgütünün darbeye zemin hazırlamak için gerçekleştirdiği eylemler yanında planladığı eylemler arasında Başbakan Erdoğan’a suikast da bulunduğu ifade ediliyor. Ergenekon tutuklu sanığı Yarbay Mustafa Dönmez’in evinde yapılan aramalarda ele geçirilen ajandasında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın evinin krokisi bulunmuştu. Planda Başbakanlık konutunun çevresinde çeşitli işaretlemeler yer almaktaydı. Aynı ajandada yer alan bir krokiden yola çıkarak Ankara Zir Vadisi’nde büyük bir cephaneliğe ulaşılmıştı.

Mütalaada Ergenekon terör örgütüyle bağlantıları delillendirilen DHKP-C suikast timlerinin, cebir ve şiddetle devrilmek istenilen T.C. Başbakanının  odasına lav silahıyla saldırıda bulunulması tesadüf olabilir mi?


(Bu köşe yazısı, sayın Reşat PETEK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)