Ceza yargılamasında arama işlemi bir koruma tedbiri olarak öngörülmüştür.

Koruma tedbirleri genel olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda hüküm altına alınmıştır. Arama tedbiri ile ilgili hükümlere de, 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Birinci Kitabının Dördüncü Kısmı “Koruma Tedbirleri” başlığı altındaki kısımda yer verilmiştir.

Bu nedenle, bu yasal düzenleme içeriğine göre arama işleminin bir koruma tedbiri olduğu söylenebilir.

Koruma tedbiri kavramı ise, Ceza yargılamasında veya gerçekleştirilen yargılamanın sonucunda verilecek kararın yerine getirilmesine ve yargılama giderlerinin karşılanmasını temin etmek gayesiyle, ceza yargılamasında karar vermeye yetkili özneler tarafından, gecikmede sakınca bulunan hallerde geçici olarak başvurulan ve hükümden önce bazı temel hak ve özgürlüklere sınırlandırma getirebilen yasal yöntemler şeklinde tanımlanabilir.[1]

Koruma tedbirleri, henüz gerçekten bir suçun işlenip işlenmediği veya işleme muhatap olan şüpheli tarafından işlendiği yargı kararı ile sabit olmadığı hâllerde uygulama alanı bulabilmektedir.

Koruma tedbirleri, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ve görünüşte haklılıkla yetinilerek uygulanmaktadır. Bu nedenle koruma tedbirlerinin uygulanması ile gerek şüphelinin gerekse şüpheli konumunda bulunmayan üçüncü kişilerin temel hak ve özgürlüklerine müdahale edilmektedir.

Burada önemli olan husus, koruma tedbirlerinin ölçülü bir şekilde uygulanmasıdır. Koruma tedbirlerine, görünüşte haklı olan ve gecikmesinde sakınca veya tehlike bulunan hâllerde müracaat edilmektedir.

Arama ve El koymanın Anayasal Esasları

Anayasa'nın 20. maddesinde "Özel hayatın gizliliği", 21. maddesinde ise "Konut dokunulmazlığı" başlıkları altında arama ve el koyma işlemi ile ilgili esaslar hüküm altına alınmıştır.

Anayasa'nın 20. Maddesine göre; Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Kişilerin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

Anayasa'nın 20. Maddesinde; millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyasının aranamayacağı ve bunlara el konulamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Bu yasal düzenlemede, yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulması gerektiği ve Hâkimin de, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklaması gerektiği ifade edilmektedir. Bu kurala uyulmaması halinde el koyma kendiliğinden kalkacaktır.

Anayasa'nın 21. Maddesine göre, kişilerin konutuna dokunulamaz. Bu müdahalenin yapılabilmesi için hâkim kararı olması gerekir. Hâkimin bu konuda karar verebilmesi için şu koşullardan birinin varlığı zorunludur:

1) Millî güvenlik,

2) Kamu düzeni,

3) Suç işlenmesinin önlenmesi,

4) Genel sağlık ve genel ahlâkın korunması,

5) Başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması.

Yukarıda belirtilen nedenlerden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; bireylerin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz.

Bundan başka yine yukarıda belirtilen nedenlere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri olmadıkça, kişilerin konutuna girilemeyecek, arama yapılamayacak ve buradaki eşyaya el konulamayacaktır.

Yetkili merciin bu konudaki kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulması gerekmektedir. Bu durumda hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklaması zorunludur. Bu kurala uyulmaması halinde el koyma kendiliğinden kalkacaktır. Yani hukuken geçersiz hale gelecektir.

Anayasa'nın 13. Maddesi ile temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması konusunda bazı güvenceler getirilmiştir. Burada sınırlandırmanın bazı koşullara tabi tutulduğunu görmekteyiz.

Anayasa'nın 13. Maddesi göre; temel hak ve özgürlükler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde gösterilen nedenlerle ve ancak kanunla sınırlanabilmektedir. Temel hak ve özgürlüklere getirilen bu sınırlamalar, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacaktır.

ADLİ ARAMA

Arama işlemi, amacına göre "adli arama" ve "önleme araması" olarak iki başlık altında inceleme konusu yapılabilir. Bu yazımızda konumuz açısından sadece adli arama konusuna değinilecektir.

Arama Kavramı

Arama kavramı, sözlüksel anlamı itibariyle "arama işi, taharri, birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak, araştırmak, yoklamak” şeklinde ifade edilmektedir.[2]

Ceza muhakemesi anlamında arama işlemi, suç delillerinin elde edilmesi, suçların işlenmesinin engellenmesi, şüpheli, sanık veya hükümlünün yakalanması amacıyla belirli yerlerde, şüpheli, sanık ya da üçüncü kişinin konutunda, iş yerinde, ona ait diğer yerlerde, eşyasında veya üzerinde yapılan araştırma işlemi şeklinde tanımlanmaktadır.[3]

Arama işlemi, gizli olanı bulma için yapılmaktadır. Bu nedenle gözle görülen veya açıkta bırakılan şeylerin aranmasından söz edilemez. Yani arama işlemi bir amaca bağlı olarak gizli olanı ortaya çıkarmak amacıyla yapılır. Burada gözle görünen şeyin aranmasından değil el konulmasından bahsedilebilir.

Örneğin; kolluk görevlisinin yayalar veya diğer taşıtlar açısından tehlike oluşturacak şekilde kullanılması nedeniyle bir taşıtı durdurduktan sonra, taşıtın arka koltuğunda, narkotik madde veya silah görmesi halinde bunlara el koyması, arama işlemi yapıldığı anlamına gelmemektedir.[4]

Arama işlemi şu unsurlar üzerinde yapılabilir:[5]

1) Kişilerin konutları,

2) Kişilerin iş yerleri,

3) Kişilerin araçları,

4) Kişilerin diğer yerleri,

5) Kişilerin üstleri,

6) Kişilerin eşyası,

7) Kişilerin özel kâğıtları,

8) Kişilerin kullandıkları bilgisayar ve bilgisayar programları ile kütükleri.

Arama işlemi kişilerin yukarıda belirtilen yer ve eşyalar üzerinde gerçekleştirilebilir.

Kişilerin üzerlerinin aranmasının sınırı

Kişinin üstünde yapılan aramanın bir sınırı vardır. Bu nedenle yapılacak aramanın beden muayenesi boyutuna ulaşmaması gerekir. Çünkü beden muayenesi ve vücuttan örnek alınması aramadan farklı kurallara tabi tutulmuştur. Arama sırasında kişilerin cinsel organlarına veya anüs bölgesine bakılması mümkün değildir. Bu işlem iç beden muayenesi olarak kabul edilmektedir.

Kişilerin cinsel bölgeleri ve anüs bölgesi dışındaki ağız, koltuk altı gibi beden boşlukları ile ayak, kol, saç arası gibi vücut bölgelerine tıbbi araç veya yöntemler kullanılmaksızın bakılması arama işlemi olarak değerlendirilmektedir.[6]

Arama ile ilgili hüküm içeren yasal düzenlemeler

Arama işlemi sadece Ceza Muhakemesi Kanunu'nda hüküm altına alınmış değildir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu dışındaki bazı yasal düzenleme metinlerinde arama ile ilgili hükümler bulunmaktadır. Arama işlemi ile ilgili hüküm içeren yasal düzenlemeler şunlardır:[7]

1) Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği,

2) 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu,

3) 2803 sayılı Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanunu,

4) 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu,

5) 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu,

6) 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu,

7) 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun, 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun,

8) 5253 sayılı Dernekler Kanunu,

9) 2935 sayılı Olağanüstü Hâl Kanunu.

Yukarıda belirtilen yasal düzenleme metinlerinde arama işlemi ile ilgili bir takım kurallara yer verilmektedir.

Arama işleminin türleri

Arama işlemi amacına göre iki başlık altında incelenebilir. Arama işleminin türleri şunlardır:

1) Adli arama,

2) Önleme araması.

Adli arama, şüpheli veya sanığı veya bir delili elde etme amacıyla yapılan bir soruşturma işlemidir.

Önleme araması ise, bir suçun işlenmesini veya bir tehlikeyi önlemek amacıyla yapılmaktadır.

Arama işleminin hem koruma, hem de önleme tedbiri işlevi bulunmaktadır.

Adli ve önleme araması arasında bazı ortak özellikler varsa da, hukuki nitelikleri, tabi oldukları kanuni düzenlemeler ve kapsamları bakımından farklı kurallara tabidirler.

Adli aramaya ilişkin temel yasal düzenlemeler

Adli arama ile birlikte elkoyma işlemi şu yasal düzenleme maddelerine göre yapılmaktadır:[8]

1) 5271 sayılı CMK'nın 116-134 maddeleri,

2) 2559 sayılı PVSK'nın 2, Ek 4, Ek 6 maddeleri,

3) 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun 9. Maddesi,

4) Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nin 5-17. Maddeleri.

Şüpheli veya sanıkla ilgili arama

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 116. Maddesine göre;[9] arama işleminin yapıldığı tarihte; yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe bulunması halinde şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerleri aranabilecektir.

Arama kararı

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun “Arama kararı" başlıklı 119. Maddesinin birinci fıkrasına göre; Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlilerinin arama işlemini yerine getirmeleri mümkündür.

Bu yasal düzenlemeye göre arama kararı vermeye yetkili kişiler şunlardır:

1) Hâkim,

2) Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı,

3) Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amiri.

Konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama

Konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilmektedir. (CMK md. 119/1)

Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet Başsavcılığına derhal bildirilmek zorundadır. (CMK md. 119/1)

Yukarıda belirtilen yasal düzenleme hükümlerine göre; arama kural olarak hâkim kararı ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hâllerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile yapılabilmektedir.

Konutta, iş yerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda kural olarak sadece hâkim kararı ile arama yapılabilir. Ancak bu yerlerde gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile arama yapılabilmesi imkan dâhilindedir.

Fakat bazı hallerde hâkim kararı ve yazılı arama emri bulunmasa dahi arama yapılabilmesi mümkündür.

Bu hâller olayın özelliğinden veya kanun hükmünün verdiği arama yetkisinden dolayı ortala çıkabilir. Bundan başka, arama emri almaya imkân bulunmaması nedenine de dayanabilir.

Bu gibi hallerde kolluk görevlileri, bir arama kararı veya emri beklemeden arama yapmak, delilleri elde etmek ve failleri yakalamakla görevli kılınmışlardır.

Yönetmeliğin "Adli aramalarda karar ve emir verme yetkisi" başlıklı 7. Maddesinin birinci fıkrasında; adlî aramaya karar vermek yetkisinin hâkime ait olduğu ifade edilmektedir.

Kolluk, arama kararı alınmasını talep edeceği zaman, makul şüphe ile ilgili nedenleri belirten ayrıntılı ve gerekçeli bir rapor hazırlamalı ve Cumhuriyet savcısına başvurmalıdır. (md.7/1)

Hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hâllerde ise kolluk âmirinin yazılı emriyle arama yapılabilir. (md.7/2)

Cumhuriyet savcısına ulaşılamayan hâller

Cumhuriyet savcısına ulaşılamayan hâllerde kolluk âmirinin yazılı emriyle arama ve el koyma işlemi gerçekleştirilir. Bunun üzerine; ilgili kolluk görevlilerince neden Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı, Cumhuriyet savcısının hangi vasıtalarla arandığını belirten ayrıntılı tutanak düzenlenmelidir. Daha sonra bu tutanak ilgili soruşturma evrakına eklenmelidir. (md.7/3)

Kolluk âmirleri konutta, iş yerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama kararı vermeye yetkili değillerdir. Konutta, iş yerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama ancak hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının yazılı emriyle yapılabilmektedir.

Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda[10] öngörülen suçlar bakımından, özel konut ve eklentilerinde hâkim kararı olmadıkça arama yapılamaz. (md.7/4)

5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun “Arama ve elkoyma” başlıklı 9. Maddesinin birinci fıkrasında; kaçak eşya, her türlü silâh, mühimmat, patlayıcı ve uyuşturucu maddelerin bulunduğundan şüphe edilen her türlü kap, ambalaj veya taşımaya yarayan diğer araçlar ile kişilerin üzerlerinde yapılacak arama ve elkoymalar ile ilgili işlemlerin 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca yerine getirileceği hüküm altına alınmıştır.

Kolluk âmirinin yazılı emriyle yapılan arama ve sonuçları Cumhuriyet başsavcılığına derhâl bildirilmek zorundadır. (md.7/5)

Cumhuriyet savcısına ulaşılamayan hâllerde ise kolluk âmirinin yazılı emriyle konut, iş yeri ve kamuya açık olmayan kapalı alanlar dışında arama yapılabilmesi mümkündür. (md.7/6)

Arama talep, karar veya emrinde bulunması gereken bilgiler

Arama talep, karar veya emrinde şu bilgilere yer verilmelidir: (md.7/7)

1) Aramanın nedenini oluşturan fiil,

2) Aranılacak kişi,

3) Aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi veya eşya,

4) Karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi,

5) Aranılacak eşyanın elde edilmesi hâlinde el konulup konulmayacağı.

Arama kararı isteyen kolluk birimi arama talebinde yukarıda belirtilen hususları açıkça belirtmelidir.

Cumhuriyet başsavcılıklarınca, arama ile ilgili kararları vermek üzere, yirmidört saat süreyle nöbetçi Cumhuriyet savcısı görevlendirilmektedir.

Sonuç olarak; temel hak ve özgürlükleri ihlal etme keyfiyeti nedeniyle adli aramaya karar verme yetkisi kural olarak hâkime ait bulunmaktadır. Bu durumun hukuk devleti olmanın gerekliliğinden kaynaklandığı söylenebilir.

Hâkim arama işleminin hem kanuna hem de amacına uygunluğunu gözeterek karar vermesi gerekmektedir. Ancak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde hâkim kararı olmaksızın Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlilerinin arama yapabilmesi mümkündür.

Belirtmek gerekir ki, konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda aramanın, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilmesi imkân dâhilindedir.

Arama kararında gösterilmesi gereken hususlar

Arama kararı veya emrinde şu unsurlar bulunmalıdır: (CMK md. 119/2)

a) Aramanın nedenini oluşturan fiil,

b) Aranılacak kişi,

c) Aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi veya eşya,

d) Karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi.

Yukarıda ifade edilen hususların arama kararı veya emrinde açıkça gösterilmesi gerekmektedir.

Arama tutanağı

Yapılan arama işlemi mutlaka bir tutanağa bağlanmalıdır. Arama tutanağına işlemi yapanların açık kimlikleri yazılmak zorundadır. (CMK md. 119/3)

Arama sırasında hazır bulundurulacak kişiler

Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulması gerekmektedir. (CMK md. 119/4)

Tesadüfen elde edilen delil

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 138. maddesine göre; arama sırasında yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturma ile ilgisi olmayan ancak bir diğer suçun işlendiği şüphesi uyandırabilecek bir delil elde edilirse, tesadüfen elde edilen bu delilin koruma altına alınarak durumun derhal Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmesi gerekmektedir.

Adli arama kavramının tanımı

Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nin 5. maddesinde adli arama kavramı tanımlanmıştır.

Bu yasal düzenlemeye göre adli arama kavramı, “bir suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek makul şüphesi altında bulunan kimsenin, saklananın, şüphelinin, sanığın veya hükümlünün yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerinin elde edilmesi için bir kimsenin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğinin sınırlandırılarak konutunda, işyerinde, kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, özel kâğıtlarında, eşyasında, aracında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile diğer kanunlara göre yapılan araştırma işlemi” şeklinde tanımlanabilir.

ARAMA İŞLEMİNİN YAPILABİLMESİNİN ÖN ŞARTLARI

Arama işleminin yapılabilmesi için bazı ön şartların varlığına ihtiyaç duyulmaktadır. Bir arama işleminin yapılabilmesi için üç ön şartın birlikte bulunması gerekir.[11] Bu ön şartlar şunlardır:

1) Gecikmede sakınca ya da tehlike bulunması,

2) Görünüşte haklılık,

3) Ölçülülük.

Gecikmede sakınca veya tehlike bulunması: Arama işleminin yapılabilmesinin ilk ön şartı gecikmede sakınca veya tehlike bulunması halidir. Bu şartın iki önemli özelliği vardır. Birincisi, arama tedbirine başvurulmasının ön koşuludur. İkincisi ise, arama işlemine kimin karar verilebileceğini tayın etmektedir.

Gecikmede sakınca veya tehlike bulunması hali, derhâl işlem yapılmaması durumunda tedbirden beklenen faydanın sağlanamaması, ceza yargılamasının gereği gibi ve amacına uygun şekilde gerçekleştirilememesi halini ifade etmektedir. Arama tedbirine karar vermeye yetkili makam, gecikmede sakınca bulunup bulunmadığını olayın özelliklerine göre takdir etmek zorundadır.

Görünüşte haklılık: Bu ölçüte göre, arama tedbirine ancak bir hakkın tehlikede olduğunu gösteren olayların varlığı halinde başvurulabilmesi mümkündür. Hakkın varlığı bir araştırma gerektiğinden, yani hakkın varlığının araştırılması zaman alacağından ve tehlike gecikmeye izin vermediğinden haklı görünüşle yetinilerek arama işlemi yapılabilecektir. Burada bir ihlal veya suç işlendiği hususunda şüphe bulunması yeterli sayılmaktadır.[12]

Ölçülülük şartı: Ölçülülük ilkesinin temel amaç ve işlevi yapılacak müdahalenin aşırıya kaçmasını önlemektir. Arama işlemine maruz kalacak bireylerin temel hak ve özgürlüklerini teminat altına almak için kullanılacak kamu gücünü, hak ve özgürlükler lehine sınırlandırmak, müdahalelerde aşırılığa gidilmesini ve buna bağlı olarak doğabilecek mağduriyetleri giderebilmek ancak ölçülülük şartıyla mümkün olmaktadır. Orantılılık[13] ise; arama işleminin ilgililer açısından “ölçüsüz bir yükümlülük” getirmemesini ve “katlanılamaz" nitelikte olmaması zorunluluğunu ifade etmektedir.[14]

Arama işleminin zamanı

Yukarıda da ifade edildiği üzere arama işlemi, şüphelinin veya sanığın yahut diğer bir kişinin üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya ona ait diğer yerlerde gerçekleştirilebilmektedir.

Burada arama işleminin yapılacağı zaman dilimi önemlidir. Kural olarak adli aramanın günün her saatinde yapılması mümkündür. Fakat konutta, iş yerlerinde ve diğer kapalı yerlerde arama işlemi, kural olarak gündüz yapılması gerekmektedir.

Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hâller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalar gece vakti yapılabilir. Bu hallerin dışında söz konusu yerlerde gece vakti arama yapılamaz.

Makul şüphe

Aramanın konusunu oluşturan kişi veya şeylerin, arama yapılacak yerde bulunduğu hususunda belli bir şüphenin bulunması halinde arama kararı verilebilecektir.

Yasa koyucu, aranacak kişinin suçla ilgisine göre, bu şüphenin yoğunluğunu farklı şekillerde hüküm altına alınmıştır. Bu bağlamda suçla ilgisi olmayan kişiler için arama işlemi daha sıkı şartlara bağlı tutulmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 116. Maddesinin birinci fıkrasına göre,[15] yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği ile ilgili makul şüphe olması halinde şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilecektir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 116. maddesinde ifade edilen makul şüphe kavramı, her halde bir suç ile ilişkilendirilmelidir.[16]

Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin [17] 6. Maddesinin birinci fıkrasında Makul şüphe kavramı, hayatın akışına göre somut olaylar karşısında genellikle duyulan şüphe olarak tanımlanmaktadır.

Makul şüphenin belirlenmesinde şu unsurlar dikkate alınmalıdır:

1) Aramanın yapılacağı zaman,

2) Aramanın yapılacağı yer,

3) Arama işlemi ile ilgili kişinin veya onunla birlikte olanların davranış, tutum ve biçimleri,

4) Kolluk memurunun taşındığından şüphe ettiği eşyanın niteliği.

Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde tutularak makul şüphenin belirlenmesi gerekir. (md. 6/2)

Makul şüphenin varlığı için, ihbar veya şikâyeti destekleyen bir takım emarelerin var olması şarttır. (md. 6/3)

Makul şüphenin varlığı açısından, belirtilen konularda şüphenin somut olgulara dayanması zorunludur. Arama sonucunda belirli bir şeyin bulunacağını veya belirli bir kişinin yakalanacağını öngörmeyi gerektiren bir takım somut olguların mevcut olması gerekir. (md. 6/4)

Yasal düzenlemede makul şüphenin varlığı açısından iki husus ön plana çıkmaktadır:

Birinci husus: makul şüphe nedenleri somut olgulara dayanmalıdır.

İkinci husus ise; arama sonucunda belirli bir şeyin bulunacağının veya belirli bir kişinin yakalanacağının öngörülmesi zorunluluğudur.

Yukarıda ifade edilen iki husus dikkate alındığında, soyut olarak belirli bir yerde suçluların yakalanma ihtimaline binaen adli arama kararı verilemeyeceği ifade edilebilir.[18]

Arama konusunda karar verecek makama iletilecek raporda bulunması gereken unsurlar

Arama konusunda karar verecek makama iletilecek raporda şu bilgilere yer verilmelidir:[19]

1) Makul şüpheyi açıklayan bilgiler,

2) Makul şüphe sebebinin ne olduğuna dair bilgi ve emareler,

3) Bilginin kaynağı,

4) Aranan şeyin veya kişinin ne olduğu,

5) Bir kişi veya şeyin aranmak istenen yerde olduğuna dair duyulan inancın nedenleri.

Arama işlemi ile bireylerin hak ve özgürlüklerine yönelik ciddi derecede müdahale edilmektedir. Bu nedenle makul şüphede, ihbar veya şikâyeti destekleyen emarelerin var olması ve belirtilen konularda şüphenin somut olgulara dayanması zorunlu bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.

Diğer bir deyişle, arama işleminin yapılabilmesi için arama sonunda belirli bir şeyin bulunacağı veya belirli bir kişinin yakalanacağı hususunu öngörmeyi gerektiren somut olguların varlığı şarttır.

Diğer kişilerin aranması

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 117. Maddesine göre; suç işleme şüphesi altında olmayan diğer kişilerin de üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya kendisine ait diğer yerleri, şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla aranabilmesi mümkündür.

Diğer kişilerin aranmasında iki özelliğe dikkat edilmelidir. Bu özellikler şunlardır:

Birincisi; "Diğer kişiler" kavramına tüzel kişiler ile resmî makam ve daireler de dâhildir.

İkincisi ise; kişinin tanıklıktan çekinme hakkının bulunması aramaya engel oluşturmaz.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 117. maddesinin ikinci fıkrasında; diğer kişilerle ilgili arama yapılması, makul şüphenin varlığı yanında aranılan kişinin veya suç delillerinin, belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine imkân tanıyan olayların varlığına bağlı tutulmuştur.

Belirtmek gerekir ki, bu sınırlama şüphelinin veya sanığın bulunduğu yerler ile izlendiği sırada girdiği yerler açısından geçerli sayılmamaktadır.

Arama karar veya emrinde bulunması gereken unsurlar

Arama kararı veya emri, belli bazı bilgileri bünyesinde barındırmalıdır. (CMK md.119/2)

Arama karar veya emrinde bulunması zorunlu olan bilgiler şunlardır:

1) Aramanın nedenini oluşturan fiil,

2) Aranılacak kişi,

3) Aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya,

4) Karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi.

Yukarıda belirtilen bilgiler arama kararı veya emrinde açıkça gösterilmelidir.[20] Bundan başka