Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi; görülmekte olan bir davada görevsizlik kararı vermiş, görevsizlik kararına yapılan itiraz üzerine Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi itirazı kabul ederek, Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi’nin görevli olduğuna hükmetmiştir. Dosyayı yeniden ele alan Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi, Ağır Ceza Mahkemesinin itiraz üzerine verdiği kararın görevsizlik niteliğinde olduğu ve her iki mahkeme arasında olumsuz görev uyuşmazlığı meydana geldiği görüşü ile görev uyuşmazlığı konusunda karar verilmek üzere dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’ne gönderilmesine tensiben ve re’sen karar vermiştir.

Somut olay ışığında, mahkemelerin kamu düzeninden sayılan görevi ve bu sırada karşılaşılan olumsuz görev uyuşmazlığı değerlendirildiğinde;

Asliye ceza ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 11. ve 12. maddelerinde düzenlenmiş olup, davaların bazılarında asliye ceza mahkemelerinin, bazılarında ise ağır ceza mahkemelerinin görevli olduğuna yer verilmiştir. 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 112. maddesinde düzenlenen oylamaya hile karıştırma suçunda asliye ceza mahkemesi görevli iken, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 252. maddesinde düzenlenen ve rüşvet alan yönünden bir özgü/mahsus suç türü olan rüşvet suçunda ağır ceza mahkemesi görevlidir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 5. maddesinin 2. fıkrası uyarınca görevsizlik kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir. İtiraz mercii tarafından verilen karar kesindir.

Aynı bölge adliye mahkemesi ceza dairelerine bağlı mahkemeler arasında görev uyuşmazlığı; bölge adliye mahkemesince (Ankara için BAM 5. Ceza Dairesi), farklı bölge adliye mahkemesi ceza dairelerine bağlı mahkemeler arasında olumsuz görev uyuşmazlığı ise Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nce çözülür.

Asliye ceza mahkemesinin görevsizlik kararına itiraz edilmesi halinde, ağır ceza mahkemesi tarafından itiraz kabul edilmişse, bu durumda görev sorunu ağır ceza mahkemesi kararıyla itiraz üzerine kesin olarak çözülmüş olacağından, asliye ceza mahkemesi davayı görmekte zorunludur.

Ancak asliye ceza mahkemesi bu karara karşı direnip, Adalet Bakanlığı üzerinden kanun yararına bozma başvurusu da yapabilir. O zaman son sözü, Adalet Bakanlığı veya Bakanlığın kanun yararına bozma başvurusu yapması halinde Yargıtay’ın ilgili ceza dairesi söyler. Uygulamada; devam eden dosyalar yönünden işin esası ile birlikte kanun yolunda görev de değerlendirileceğinden, bir olağanüstü kanun yolu olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.309’da düzenlenen kanun yararına bozma tavsiye edilmez.

Bunun dışında; asliye ceza mahkemesinin görevsizlik kararına itiraz edilmeyip veya edilen itiraz reddedilip de dosya ağır ceza mahkemesine gittiğinde, ağır ceza mahkemesi de kendisini görevsiz sayarsa, dosya ortak yüksek görevli mahkeme olan bölge adliye mahkemesi ilgili ceza dairesine gidecektir.

İtiraza bakan ağır ceza mahkemesinin tek bir daire olduğu durumda, itirazla birlikte verilen kararın olumsuz görev uyuşmazlığı olduğu kabulü ile dosyanın ortak yüksek görevli mahkeme olan BAM ceza dairesine gideceği söylenebilir. Yargıtay uygulaması da bu yöndedir.

Ancak itiraz mercii olan ağır ceza mahkemesinin sayısının birden fazla olması halinde, itiraz üzerine verilen kabul kararı karşı görevsizlik mahiyetinde değildir. Asliye ceza mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararına itiraz edilmediği veya itirazın reddedildiği durumda ise, dosya ağır ceza mahkemesine itiraz mercii sıfatıyla değil, görevli mahkeme sıfatıyla gideceğinden, ağır ceza mahkemesi tarafından verilecek karar, itiraz üzerine verilmiş karar değil, karşı görevsizlik kararı olarak kabul edilecek ve bu durumda dosya olumsuz görev uyuşmazlığının çözülmesi için BAM ilgili ceza dairesine gönderilecektir.

Sonuç olarak; bir adliyede ağır ceza mahkemesi sayısının birden fazla olduğu ve asliye ceza mahkemesinin görevsizlik kararına itiraz edildiği durumda, itirazın kabulü kararı kesin olmakla, bu karara karşı yeni görevsizlik kararı verilmesi mümkün olmayıp, ancak tavsiye edilmemekle birlikte, bir olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozmaya gidebileceği, aksi halde davanın görevsizlik kararını veren mahkemede devam edeceği izahtan varestedir.

Son olarak; siyasi partilerde yapılan seçimlerde yapılan oylamaya hile karıştırma suçunun, esasen kamu görevinin ifası sırasında yapılması veya yapılmaması gereken bir işten dolayı menfaat temini ile bir ilgisinin bulunduğu söylenemez, çünkü siyasi partiler kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğinde meslek teşekkülleri olmadıkları gibi, siyasi parti delegeleri veya siyasi parti seçimlerinde görev alan partililerin TCK m.6/1-e kapsamında kamu görevlisi sayılmaları da mümkün değildir. Kamu görevlisi; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla veya herhangi bir şekilde sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişiye denir. Somut olayda hangi mahkemenin görevli olduğu bu tespit ışığında ele alınmalıdır.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Taner Akıncı

(Bu makale, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan makalenin bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)