Geçtiğimiz yıl, Bursa'da hastanede doktora yönelik bıçaklı saldırısından dolayı 11 yıl hapse çarptırılan gencin cezası İstinaf Mahkemesi tarafından bıçaklama eyleminin devam etmemiş olması sebebiyle bozuldu. Bursa 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından "kamu görevlisine karşı kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan hakkında 11 yıl 8 ay hapis cezası verilen tutuklu sanık M. D.'nin (20) davasında taraflar İstinaf Mahkemesi'ne itirazda bulundu. Müşteki avukatının itirazını reddeden Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, sanık avukatı Erdal Yıldız’ın istinaf başvurusunu kabul etti.

Olayın ardından İstinaf Mahkemesi'nde tekrar yapılan duruşmada çok pişman olduğunu belirten sanık M.D., “Doktorun başında bekledim, yanımızdaki hemşire odadan çıktı. Doktora zarar vermek isteseydim, o sırada eylemime devam eder, zarar verebilirdim.” dedi.

Mağdur diş hekimi H.G. ise, sanığın diş çekimi işleminden sonra kendisini bıçakladığını ifade ederek, "Çekim sırasında değil ben hekim masasına oturduğumda bıçaklandım.” ifadelerini kullandı.

PROF. DR. ERSAN ŞEN: "SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YAPILAN SALDIRILARIN CEZALARI YARI ORANDA ARTIRILIR"

“Bir fiilin kasten insan öldürme suçu mu, yoksa kasten insan yaralama suçu olup olmadığının değerlendirilmesinin somut olayın özelliklerine ve bu konuda bugüne kadar Yargıtay kararları ile doktrinde kabul edilmiş kriterlerinin yaşanan somut olaya tatbiki ve karşılaştırılması suretiyle varılabilir. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki; bir kişi bir başkasını öldürmeye yönelik irade ile hareket etse ve icra hareketlerine başlayıp kasten insan öldürme suçuna teşebbüs etse, fakat istediği sonuca ulaşamasa, bu sırada o kişiye yardım edip hastaneye gönderip hayatta kalmasını sağlasa ve bu takdirde gerçekleştirdiği eylem kadar, yani her ne kadar kastı öldürme olsa da kasten insan yaralama suçundan cezalandırılacaktır. Bunun dışında somut olayın özelliklerine, fail ile mağdurun arasında önceden husumet olmadığına, eylemin ağırlığına, tekrarına, birden fazla kez elverişli bir suç aletiyle girişimde bulunduysa bunu tekrar edip etmediğine, mağdurun hayati bölgelerine yönelik saldırıda bulunup bulunmadığına, geçmiş münasebete tüm bunlara bakmak suretiyle ve hatta hiç yaralayamasa bile ateş ettiği ya da bıçakla hamle yapılan yerin hayati bölge olması durumunda kişinin kasten insan öldürme suçuna teşebbüsten, yani yaralayamasa bile öldürmeye teşebbüsten sorumlu tutulması mümkün olabilir. Somut olaya bakıldığında taraflar arasında geçmişte bir husumet olup olmadığı anlaşılmıyor. Tarafların beyanında öldürücü bölgeye bir bıçak darbesi geldiği anlaşılıyor. Sanık diyor ki canım acıdığı için kızgınlıkla tepki verdim. Doktor ise diyor ki tedavi süreci bitti ve çalışma masamda otururken öldürücü bölgeme bıçak sapladı ve ölebilirdim diyor. Taraf beyanlarına baktığımızda sanığın beyanı ki bunun aksinin ispatlanması lazım. Sanık savunmasında öldürme kastını taşımadığını ve pişman olduğunu söylemektedir. Neticede burada her ne kadar birden fazla vurma imkanı vardı, ama yapmadı denilse de, az önce söylediğim gibi fail eğer mağduru hastaneye götürmemişse, oradan kaçmışsa veya hareketsiz beklemişse ve başkaları tarafından müdahalede bulunulmuşsa, burada ancak kastının yaralama olması durumunda yaralamadan bahsedilecektir. Kastı öldürme olup da hastaneye götürüp mağdur hayatta kalsa idi, kastı öldürme bile olsa fail yaralamadan ceza alır. Yeni düzenlemeye göre sağlık çalışanlarına yapılan bu tür saldırılarda ve yaralanmalar da cezanın yarı oranında artırılacağı ifade edilmiştir, ancak bu olayın zaman bakımından değişikliğin yapıldığı tarihten gerçekleştiği anlaşılıyor.”

“MAĞDUR KONUYU YARGITAY’A GÖTÜREBİLİR”

“Fail, suçun icra hareketlerine başladı ve müdahale etti. Bu eylem başlı başına ölümüne sebebiyet verecek derecede ise ve öldürme kastını ortaya koyuyorsa, çevredekiler görmüş ve duymuşsa, sanığın birkaç defa daha bıçak vurmaması ya da ateş etmemesi doğrudan kasten yaralama suçundan yargılanması için yeterli değildir. İki insan arasında geçmişe dayalı bir husumet yok, ölüm gerektiren bir sebep yok, ama fail kızgınlıkla hedef alıp vücudunun öldürücü bölgesine ateşli silah aracılığıyla saldırmışsa bu gönüllü vazgeçme olmaz. Gönüllü vazgeçme olayında bıçağı kullanmadan önce fail vazgeçer. Silahı kullanmaz vazgeçer, yani saldırı hareketini tamamlamaya yönelik hareket etmez. Bu durum gönüllü vazgeçmedir. Dolayısıyla burada somut olayın özelliklerine, tarafların geçmişte husumet içinde olup olmadığına, o an neler yaşandığına ve elverişli vasıtanın bulunup bulunmadığına, o kişinin nasıl hayatta kaldığına dair somut delillerin varlığının ve yokluğunun araştırılması gerekir. Bu deliller yoksa sanığın beyanına itibar edilmek suretiyle kasten insan yaralama suçundan sorumlu tutulacak ve sanığın yaralama kastıyla hareket ettiği ve birden fazla kez vurma imkanı varken bunu yapmadığına bahisle kasten insan yaralamadan sorumlu tutulacak, fakat tekrar söylüyorum o kişinin bir defa hamle yapması kasten insan öldürme suçuna teşebbüs etmediğini de hemen ortaya koymaz. Sağlık çalışanlarına dair yapılan bu saldırılarda ceza oranının yarı oranında artırılacağı düzenleme Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’na ek 12. madde olarak ilave edildi. 17 Nisan 2020 tarihinde bu değişiklik yürürlüğe girdi. Değişikliğin yürürlüğü girdiği tarihte bu olay önceden olmuş gözüküyor uygulanmayacaktır bu artış. Mağdur bu konuyu davayı Yargıtay’a götürmek isterse götürebilir. İstinaf yoluna başvurup başvurulmaması önemli değildir. Bu takdirde son değerlendirmeye, yani failin suç işleme kastının ne olduğunun takdir ve değerlendirmesi Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından yapılacaktır.”

“TÜRKİYE’NİN ANA SORUNLARINDAN BİRİSİ DE CEZA İNFAZ SİSTEMİDİR”

“Suçun maddi boyutunu gözönünde bulundurarak manevi boyutunu gözardı etmek suretiyle şahsı insan öldürme suçuna teşebbüsten yargılamak mümkün değildir. Bazen neticesi sebebiyle de ağırlaştırılmış yaralama olabilir. Kişinin amacı yaralamaktır, ama fiil ağırlığından sebeple sonuç ölüme dönebilir. Burada da ağırlaştırılmış bir fiilden bahsetmek mümkün olabilir. Türk Ceza Kanunu’na baktığımızda kasten insan öldürme suçlarının 81 ve 82. maddelerde düzenlendiğini yine 83. maddede de ihmal suretiyle kasten öldürmeden, 86 ve 87. maddelerde ise kasten yaralamadan bahsedildiğini görüyoruz. Somut olayda ölüm gerçekleşmemiştir, bu nedenle failin kastının ne olduğunu somut olayın özelliklerine göre karar mercii belirleyecektir. Tek temennimiz bu tip olayların hiç gerçekleşmemesi ve silahlı ya da silahsız fark etmeksizin İnsanlara herhangi bir saldırıda bulunmamasıdır. Toplumda en çok dikkate alınması gereken değer, can ve mal güvenliğidir. Bu tip yaralamaya ve öldürmeye teşebbüs eden fiili saldırılar en sıkı şekilde takip edilmelidir. Çünkü bir toplumdaki en önemli yarar kişilerin başta canlarının ve ardından mallarının korunmasıdır. Ancak İnfaz Hukukunun bu konuda kötü olduğunu, maalesef caydırıcılığa hizmet etmediğini, bu tip suçları işleyenlerin bazı infaz uygulamalarıyla cezalarını gerektiği gibi çekmeden ceza İnfaz kurumlarından çıkabildikleri veya açık İnfaz kurumlarına çıkmak suretiyle toplum içine karışabildikleri görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ana sorunlarından birisi ceza İnfaz sistemidir. Elbette en büyük hedef suçun baştan işlenmemesidir. Cezaların caydırıcı olması gerekir bu sağlanmazsa bazı insanlar diğer insanların canlarına yönelik fiili müdahalelerde bulunabiliyorlar. 21. yüzyılın üçüncü on yılında Bir hukuk devletinin bu tip meselelere asla izin vermemesi ve saldırılar karşısında taviz göstermemesi gerekir.” ifadelerini kullandı.

İSTİNAF MAHKEMESİ CEZAYI BOZDU HUKUKÇULAR KONUŞTU

HaberTürk’ten Emrah Doğru’nun haberine göre, İstinaf Mahkemesi, sanığa "kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan verilen 11 yıl 8 aylık hapis cezasının kaldırılmasına karar vererek, "ağırlaşmış kasten yaralama" suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası hükmetti. Ayrıca sanığın 2 yıldır tutuklu bulunmasını göz önüne olan heyet, sanığın hükümle birlikte tahliyesine karar verdi. Verilen karar hukuk dünyasında fikir ayrılığına sebep oldu.

AV. ÖZGECAN SIRMA: "TÜRK CEZA KANUNU MADDELERİ VE CEZA HUKUKU TEMEL İLKELERİNCE BOZMA KARARI YERİNDEDİR"

Söz konusu olay oluş şekli ve ceza hukuku beraber değerlendirildiği takdirde kanaatimce cezalandırma kasten yaralama suçu kapsamında kalmalıdır. Nitekim yerel mahkemenin vermiş olduğu kasten öldürmeye teşebbüs suçundan verilen ceza İstinaf mahkemesince bozulmuştur. Burada önemli olan suç ve ceza arasında ölçülülük ve eyleme karşı gelen suçun tespitini yapmaktır. Zira ceza hukukunun temeli kasttır. Suça konu eylemin hangi kasıtla gerçekleştiğini değerlendirme ve tespitte geçerli bazı hususlar vardır. Somut olayda mağdurun beyanında sabit olduğu üzere yaralama olayından sonra bir süre sanıkla beraber kalmaya devam etmiş olmasına rağmen bu süreçte başkaca bir bıçaklama, yaralama meydana gelmemiş aynı zamanda sanık eylemine kendi son vermiştir.

"FİİL TEK BAŞINA DEĞERLENDİRİLEMEZ"

“Cumhuriyet Savcısı mütalaasında da bildirdiği gibi sanığın her ne kadar kasten öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılmışsa da doktorda tek bıçak darbesi oluşu, sanığın eylemine devam edebilecek durumda olmasına rağmen devam etmemesi, olaydan sonra doktora tıbbi müdahaleyi engellemediği ve diğer kişilere karşı olumsuz bir tavırda ve hamlede bulunmamasını göz önünde bulundurularak, "yaralama" suçundan hüküm kurularak tahliyesi yönünde mütalaa verilmiştir. Gerek Türk Ceza Kanunu maddeleri gerekse ceza hukuku temel ilkeleri uyarınca bozma kararı yerindedir. Suç işleyen kişi hakkında verilecek ceza işlenen eylemin ağırlığıyla orantılı olmalıdır. Cezanın orantılı olması en önemli ilkelerden biridir. Fiil tek başına değerlendirilemez yine olayın oluş şekli öncesi ve sonrası bir bütün halindedir. Söz konusu olayda ise tıbbi müdahaleye engel olamama, eylemi kendiliğinden sonlandırma, vakti ve imkânı olmasına karşın devam etmeme olması açıkça öldürme kastının olmadığının göstergesidir. Teşebbüsten bahsedebilmek için eylemin kendi isteği dışında başka engeller sebebi ile durması gerekmekte olup olayda böyle bir durum yoktur. Bütün bu sebeplerle bozma kararını ve suçun yaralama suçu olduğunu değerlendiriyorum.” ifadelerini kullandı.