BERLİN’DE HAKİMLER VAR!

18.yüzyıl Alman hükümdarlarından Friedrich, bu gün kendi adıyla anılan sarayını yaptırırken sarayın bahçesinde bulunan ve artık o saray kadar ünlü yel değirmeninin de satın alınmasını emreder. Değirmencinin bu durumu kabul etmemesi üzerine teklif edilen para artırılır. Ancak değirmenci yine reddeder. Sinirlenen kral, değirmenciye mesaj göndererek “zorla alırım” haberini gönderir. Değirmenci ise hukukçuların bir ayet gibi duvarlarına asması gereken o ünlü cevabı verir. “ALAMAZSIN, BERLİN’DE HAKİMLER VAR”

Hukuk devletinin felsefesini özetleyen bu söz, yaklaşık iki yüzyıldır bütün dünyada bir adalet tılsımına dönüşmüş, başta Almanya olmak üzere kimi iktidar tarafından bir haksızlıkla karşılaşsa, sadece yönetilenlerin değil, yönetenlerin de hukuka bağlı kalmak zorunda olduğuna inanan ve bu durumda kapısının çalınacağı hakimler olabileceği inancıyla bu sözü haykırmıştır. Peki bu söz üzerine kral ne yapmış? Büyüklüğüne yakışanı yapmış ve yel değirmenine dokunmamış, araziyi değirmenciyle paylaşmayı kabul etmiştir. Hukuk toplumsal barışın yapıtaşıdır. Ekmek, su kadar zorunlu bir ihtiyaçtır. Aksi takdirde toplumsal barış zedelenir ve vatandaşın devlete olan güveni sarsılır, toplumsal kaos ortaya çıkar. İşte Berlin’de hakimler varsa Türkiye’nin bir çok şehrin de böyle hikayelerin olduğu bir gerçektir. Bu hakimlerden bazıları da İzmir’de.

İZMİR’DE DE HAKİMLER VAR!

İzmir Bölge İdare Mahkemesi’nce, üniversite yıllarında polis tarafından fişlenen bilim insanının kadro sınavını kazanmasına rağmen üniversite rektörlüğünce atamasının yapılmaması işleminin iptaline karar verildi.

İstanbul Barosu’na kayıtlı olan Avukat Fırat ARAS ve Avukat Betül ZENGİN emsal niteliğinde bir kararın verilmesini sağladılar. Öyle ki bu karar adeta İzmir’de de hakimler var dedirtti! Üniversitesi yönetimi tarafından ilan edilen, Fen Edebiyat Fakültesi doktor öğretim üyesi kadrosuna atanmak amacıyla başvuran davacının, arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlandığından bahisle atanmamasına ilişkin davalı idare işleminin iptali istemiyle açılan davada, üniversitesi aldığı karar ile doktor öğretim üyesi olarak atanması uygun bulunan davacının, arşiv araştırması ve güvenlik soruşturmasında elde edilen istihbari mahiyetteki bilgilere dayanılarak güvenlik soruşturması olumsuz değerlendirilmek suretiyle atamasının yapılmadığı,  idarenin davacıyı doktor öğretim üyeliği kadrosuna atayıp atamama konusunda sahip olduğu takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri dışında kullandığından bahsedilemeyeceği, davacının doktor öğretim üyesi kadrosuna arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlandığından bahisle atanmamasına ilişkin dava konusu işlemin hukuka, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olduğu gerekçesiyle davayı reddeden Denizli İdare Mahkemesi’nin kararına karşılık, davacı tarafça memuriyete engel bir suçtan dolayı mahkumiyet kararının bulunmadığı, zaten kişi hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının hukuken mahkumiyet hükmü gibi değerlendirilemeyeceği, söz konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek istinaf yoluna başvuruldu. İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesi söz konusu kararında davacı tarafın istemi doğrultusunda, dava konusu işlemin iptaline oybirliğiyle karar verdi.

EMSAL KARAR

Bu emsal karara göre kişi hakkında verilen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) kararlarının Ceza Muhakemesi Kanunu’nun açık hükmü uyarınca kişi hakkında hukuki sonuç doğurmaması ilkesine rağmen idare tarafından mahkumiyet kapsamında genişletilerek  idarenin takdir yetkisinin kapsamında ele alınarak keyfiyetle uygulanamayacağı da ayrıca vurgulanmış oldu. Yine öğrencilik yıllarında polis fişleme tutanaklarında aşırı sol örgütere sempatisi olabilir şeklinde sübjektif değerlendirmelerin de arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlanmasını gerektirmeyeceğine karar verildi. Kararın içeriği ise şöyle;

İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5.İdari Dava Dairesinin 2019/833 esas, 2019/925 karar sayılı ilamında, dosyanın incelenmesinden, davacının Üniversitesi’nce 28/05/2018 tarihinde ilan edilen doktor öğretim üyesi kadrosuna atanması amacıyla başvurduğu, Üniversitesi, kararı ile davacının akademik ve bilimsel çalışmalarının jüri tarafından incelenmesi sonucunda verilen jüri raporlarının değerlendirilerek doktor öğretim üyesi kadrosuna dört (4) yıl süre ile atanmasının uygun bulunduğu, davacının arşiv araştırması ve güvenlik soruşturmasında; davacının kendisi hakkında, ” Aşırı sol terör örgütlerine müzahir/sempatizan şahıslardan olabileceği, aşırı sol terör örgütleri organizesinde düzenlenen etkinliklere katıldığı, bölücü terör örgütünün gençlik yapılanması faaliyetleri kapsamında Çanakkale Sulh Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandığı” istihbari mahiyetteki bilgilere ulaşıldığı, davacının güvenlik soruşturma olumsuz olarak değerlendirilmek suretiyle atamasının yapılmaması üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davada, davacının güvenlik soruşturmasında elde edilen istihbari mahiyetteki bilgilere dayanılarak güvenlik soruşturması olumsuz olarak değerlendirilmek suretiyle doktor öğretim üyesi kadrosuna atanması uygun görülmemişse de davacı hakkında istihbari mahiyette bilgiler içeren bilgi notunda yer alan ifadelerin, ihtimale dayandığı, kesin ve yer, zaman ve yasa dışı eylem, suç, cezai v.b. somut olaylarla desteklenmediği gibi somut bilgi ve belgelere dayanmamaktadır. Davacının tehdit suçundan yargılanması sonucunda Çanakkale 1.Sulh Ceza Mahkemesi’nce tehdit suçundan cezalandırıldığı, 5 yıl süre ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması nedeniyle denetimli serbestlik kararının verildiği, bu kararın 07/07/2019 tarihinde kesinleştiği, davacının bu mahkumiyeti Devlet memurluğuna alınmada engel suçlardan olmayıp hükmün açıklanmasının geri bırakılması nedeniyle davacının hiç suç işlememiş gibi değerlendirilmesi gerektiği açıktır.

Belirtilen duruma göre, memuriyetine engel bir mahkumiyeti bulunmayan davacının, Devletin güvenliğini tehlikeye düşürebilecek yasa dışı ideolojik bir örgüte bağlı olduğu veya kurumun güvenliğini ihlal edebilecek tutum ve davranışlar içerisinde bulunduğunu ortaya koyan hukuken kabul edilebilir somut bir tespite yer verilmemesi, bilgi notunda yer alan kesin olmayan ihtimale dayalı bilgilere dayanılarak güvenlik soruşturması olumsuz olarak değerlendirilmek suretiyle doktor öğretim üyesi kadrosuna atanmamasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.