Güveni kötüye kullanma suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap, İkinci Kısım, Onuncu Bölüm içerisinde Malvarlığına Karşı Suçlar başlığı altında 155. maddesinde düzenlenmiştir.
“Güveni kötüye kullanma” kenar başlıklı 155. madde şu şekildedir:
Madde 155- (1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Şikâyet
Güveni kötüye kullanma suçu, basit ve nitelikli hâl olmak üzere iki şekilde işlenebilir.
Suçun TCK’nın 155/1 maddesinde yaptırım altına alınan basit şekli şikâyete bağlıdır. Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla şikâyet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden itibaren altı (6) ay içinde şikâyette bulunması gerekir. Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikâyette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.
Suçun TCK’nın 155/2 maddesinde yaptırım altına alınan nitelikli hâli ise şikâyete bağlı değildir. Ancak 5237 sayılı TCK’nın 167/2 maddesi gereğince güveni kötüye kullanma suçunun haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde suç şikâyete tabi olacaktır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Önödeme
Önödeme, 5237 sayılı TCK’nın 75. maddesinde düzenlenmiştir. TCK’nın 75/1 maddesine göre;
Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adlî para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı ayı aşmayan suçların faili;
a) Adlî para cezası maktu ise bu miktarı, değilse aşağı sınırını,
b) Hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için yüz Türk Lirası üzerinden bulunacak miktarı,
c) Hapis cezası ile birlikte adlî para cezası da öngörülmüş ise, hapis cezası için bu fıkranın (b) bendine göre belirlenecek miktar ile adlî para cezasının aşağı sınırını,
Soruşturma giderleri ile birlikte, Cumhuriyet savcılığınca yapılacak tebliğ üzerine on gün içinde ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmaz.
Güveni kötüye kullanma suçunun basit halinde altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası; nitelikli halinde ise bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası öngörülmüştür. Her iki halde de öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı (6) aydan fazla olduğu için güveni kötüye kullanma suçlarında önödeme hükümleri uygulanmaz.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Uzlaştırma
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nu 253/1 maddesinde belirtilen suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur.
5271 sayılı CMK’nın 253/1-b-7 maddesi gereğince, şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın güveni kötüye kullanma suçu uzlaşmaya tâbi bir suçtur. Bu suçtan yürütülen soruşturmada kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması hâlinde, dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Büro tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Tutuklama
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinin 4. fıkrası gereğince, sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.
Güveni kötüye kullanma suçunun basit halinde altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası; nitelikli halinde ise bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası öngörülmüştür.
Bu bağlamda, hakkında TCK’nın 155/1 maddesinde yaptırım alınan güveni kötüye kullanma suçunun basit halinden soruşturma ya da kovuşturma olan fail hakkında tutuklama kararı verilemez. Ancak hakkında TCK’nın 155/2 maddesinde yaptırım alınan güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli halinden soruşturma ya da kovuşturma olan fail hakkında ise diğer şartların da varlığı halinde tutuklama kararı verilebilir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Görevli Mahkeme
Güveni kötüye kullanma suçunun basit halinde altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası; nitelikli halinde ise bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası öngörülmüştür. Her iki halde de ceza üst sınırı on yıl hapis cezasının altında olduğundan 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun gereği bu suç için görevli yargı organı Asliye Ceza Mahkemeleridir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Basit Yargılama Usulü Uygulanabilir mi?
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 251. maddesinin 1. fıkrası gereğince, asliye ceza mahkemesi tarafından iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.
Basit yargılama usulünde duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın hüküm verilir. Sanık hakkında mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.
Bu bağlamda, sanık hakkında TCK’nın 155/1 maddesinde yaptırım alınan güveni kötüye kullanma suçunun basit hâlinden cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlenmiş ise Asliye Ceza Mahkemesi tarafından basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir. Ancak sanık hakkında TCK’nın 155/2 maddesinde yaptırım alınan güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli halinden cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlenmiş ise basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilemez. Bu durumda duruşma açılarak genel hükümlere göre yargılama yapılır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebepler
5237 sayılı TCK’nın 167/1 maddesine göre, güveni kötüye kullanma suçu;
a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,
c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,
Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
Bu durumda, şüpheli hakkında yürütülen soruşturma sonunda 5271 sayılı CMK’nın 171/1 maddesi gereğince Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verebilir. Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmediği ve iddianame düzenlendiği durumda ise mahkemece yapılan yargılama neticesinde fail hakkında 5271 sayılı CMK’nın 223/4-b maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerekir.
5237 sayılı TCK’nın 167/2 maddesine göre, güveni kötüye kullanma suçu;
Haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikâyet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.
Bu durumda suç şikâyete tabi olacaktır. Mağdurun şikâyetçi olması halinde ise, failin cezasında yarı oranında indirim yapılacaktır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık
5237 sayılı TCK’nın 168/1 maddesine göre güveni kötüye kullanma suçu tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.
5237 sayılı TCK’nın 168/2 maddesine göre etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir.
5237 sayılı TCK’nın 168/4 maddesi gereğince kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) kararı verilebilir mi?
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinin 5. fıkrası gereğince, sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, müsadereye ilişkin hükümler hariç, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi hâlinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir. Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması hâlinde, mahkeme hükmü açıklar.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için gereken şartlar 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 6. fıkrasında belirtilmiştir. Buna göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın; aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
gerekir.
Bu bağlamda sanık hakkında güveni kötüye kullanma suçundan dolayı yapılan yargılama sonunda HAGB kararı verilebilmesi için diğer şartların yanında mağdurun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme ve tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekir. Mağdurun zararı tamamen giderilmediği sürece sanık hakkında HAGB kararı verilemez. Ancak 5271 sayılı CMK’nın 231/9 maddesi gereğince, zarar tazmini derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler hâlinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Dava Zamanaşımı
5237 sayılı TCK’nın 66/1 maddesine göre, Kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl, geçmesiyle düşer.
Güveni kötüye kullanma suçunun basit halinde altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası; nitelikli halinde ise bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası öngörülmüştür.
Bu bağlamda, TCK’nın 155/1 maddesinde yaptırım alınan güveni kötüye kullanma suçunun basit halinde dava zamanaşımı 8 yıldır. TCK’nın 155/2 maddesinde yaptırım alınan güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli halinde ise dava zamanaşımı 15 yıldır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Koşullu Salıverilme
Bilindiği üzere mahkûmiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz. Bu anlamda güveni kötüye kullanma suçundan yargılanıp hapis cezasına mahkûm edilen kişiler için de cezanın infaz edilebilmesinin ön koşulu mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesidir.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107/1 maddesine göre koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerekir. Aynı Kanun’un 107. maddesinin 2. fıkrası gereğince süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının yarısını infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler.
Bu bağlamda güveni kötüye kullanma suçundan hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar için de koşullu salıverilme oranı 1/2’dir.
Ancak burada şu hususa da değinmekte fayda var. Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’nin “Doğrudan açık kuruma alınacak hükümlüler” kenar başlıklı 5/1-a maddesine göre, kasıtlı suçlardan toplam üç yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm olanların cezaları doğrudan açık kurumlarda yerine getirilir. Bu bağlamda güveni kötüye kullanma suçundan 3 yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm olan hükümlülerin de cezaları doğrudan açık ceza infaz kurumlarında yerine getirilir.
Av. İsa YILMAZ