KAİZEN MODELİ
Japon yönetiminin başlı başına en önemli kavramı ve Japonya'nın rekabetteki başarısının anahtarı olarak kabul edilen Kaizen stratejisi hakkında, daha önce kulaktan dolma bilgi kırıntılarına sahiptim.  Katıldığım eğitimde, Kaizen’in tanımı, kapsamı, uygulama aşamaları ve örneklerle başarılı uygulama alanlarını kaba taslak da olsa öğrenme imkanı buldum.
 
Japoncada KAİ değişimZEN ise daha iyi anlamına gelmektedir. Kaizen, işgücüne dayalı gelişme anlamına da gelmektedir. Kaizen; üst yönetim, müdürler, ve en alt kademedeki çalışanların tamamı dahil olmak üzere herkesi kapsayan sürekli iyileştirme olarak tanımlanmıştır.  
 
Yrd. Doç. Dr. İsmail Altuncu Bey’in Japon Kaizen Modeli ile ilgili eğitim seminerine katıldım.
Bu seminerde edindiğim bazı bilgileri sizlerle paylaşmak ve hukukta Kaizen olur muyu beraberce düşünmek için bu yazıyı kaleme alıyorum.

MARS’TAN DÜNYA’YA
İsmail Bey, Robot kontrolü konusunda doktora yapmak üzere 1993 yılında Japonya’ya gidiyor. Doktorasını tamamladıktan sonra Japonya’nın ileri teknoloji şirketlerinde yöneticilik yaparak Japonların yönetim ve üretim şekilleri konusunda tecrübe sahibi oluyor. Daha sonra da bir Alman şirketinde genel müdür olarak Yıllarca Japonya’da çalışmış, üst düzey yöneticilik yapmış ve hatta “Mars’a bile mal satmış” bir makine mühendisi.
 
Evet yanlış okumadınız Mars’a. Nasa’nın Mars’a gönderdiği 6 çeker Mars robotunun yürüyen dişli aksamını ve aracın mafsallarını yapan şirkette yıllarca görev almış. Mars robotunu taşıyan uzay aracı saatte 30.000 km hızla 7 ay gibi bir sürede Mars’a ulaşmış ve başarılı şekilde iniş yapmış. Güneş panellerinin zamanla tozla kaplanacağı ve enerji üretemeyeceği için de 6-7 ay sonunda robotun görevinin sona ereceği düşünülerek robota 6-7 aylık ömür biçilmiş. Gelin görün ki Mars’ta rüzgar varmış ve panellerin üzeri toz olsa bile rüzgarla temizlenmiş ve robot 5 yıldır Mars’ta dolaşıp duruyormuş. Enteresan bilgiler.
 
KISACA KAİZEN METODU
Japonlar, Rakiplerde görülen ilerlemenin sebebini araştırırlarken, kendi ülkesinde görüşleri dinlenmeyen bir Amerikalı çıkagelir ve Kaizen Modelini Japonlara anlatır. Japonlar bu modeli benimserler.
 
Japonya’yı ele alırken Japonya’da hiç bir yer altı kaynağı bulunmadığını da bir kenara not alalım lütfen.
 
Herkesin fikrini bildirdiği bir akıl küpü uygulaması da diyebiliriz.
 
Yetmişli yıllarda, ülkemizde Japon mallarının kalitesiz olduğunu anlatmak için “Japon tapon” deyimi dahi uydurulmuş. Şu anki Çin malı algısı gibi bir algı hakimmiş o zamanlar. Ama Japonların Kaizen modelini iş ve sosyal yaşamda benimseyip içselleştirmeleri ile “Japon tapon” dan Özal’ın söylemiyle “Japon mucizesine” geçiş gerçekleşmiş.
 
İsmail Bey’i dinlerken, mesleki hayatımda ve hukuk sistemimizde, sorunlarımızın çözümünde Kaizen’in uygulanabileceği bir çok şey aklıma geldi doğrusu.
 
SÜREKLİ İYİYE GELİŞİM
Bütün sistemler, bir kez kurulduktan sonra gerileme eğilimindedir. Bir organizasyon, yapısını bir kez oluşturduktan sonra gerilemeye başlar. Bir başka deyişle, mevcut durumun korunması için sürekli bir iyileştirme çabası gereklidir.
 
Bu çaba gösterilmediği taktirde, gerileme kaçınılmazdır. Bu yüzden bir yenilik, devrim denecek bir performans standardına ulaştığında, eğer bu standart sürekli çabalarla geliştirilmezse, erişilen yeni performans düzeyi düşecektir. Bunun için, bir yeniliğin doruk noktasına ulaşıldığında, ulaşılan düzey bir dizi Kaizen çalışması ile korunmalı ve iyileştirilmelidir.
 
KAİZEN VE TÜRKİYE
Özellikle “benim dediğim olsun” felsefesinin hakim olduğu Türkiye için bu model çok verimli bir model olabilir.
 
Kaizen’i uygulayan Toyota Türkiye, dünyadaki Toyota fabrikaları arasında en az hata olan en verimli fabrika seçilmiş.
 
Bahane ve kusur bulmak çok kolay. Önemli olan bahanelere ve kusurlara çözüm bulmak. Ama öncelikle durum tespiti elzem elbette.
 
Düşünsenize, özel bir şirkette, çalışanlar devamlı her şeyi eleştirseler sonuçta kapı dışarı edilmeleri kaçınılmazdır. Fikirsiz eleştirel yaklaşım kapıya konulma sebebidir.
 
Japonya’da her şirkette KAİZEN modeli uygulanıyor. “Devamlı mükemmeliyeti yakalama” gayreti ve bunun için “süreç yönetimi” uygulaması yapılıyor.
 
Japonlar, “SAHADAKİ ADAMIN SÖZÜNÜ DİNLEMEK” lazım geldiğini; çünkü O İŞİN ÖZÜNÜ EN İYİ BİLENLERİN SAHADAKİ ÇALIŞANLAR OLDUĞUNU açık bir ön kabulle ikrar etmektedirler.
 
Bizdeki, “BEN BİLİRİM” ve “BENİM DEDİĞİM OLACAK”, anlayışı Kaizen’le “BEN DE BİLİYORUM”, “HEPİMİZ BİLİYORUZ”, “BENİM DEDİĞİM DE YAPILIYOR” “HEPİMİZİN DEDİĞİ OLACAK” anlayışına evrilmiş.  
 
HUKUKTA KAİZEN OLUR MU?
Ülkemizdeki hukukçular için bu uygulama belki yeni olabilir. Ancak, Kaizen, Japonya’da ve dünyanın bir çok ülkesinde kendini kanıtlamış bir sistem.
 
Ülkemizde de, Hukukta, Adalet Bakanlığı’nda, Yüksek Yargı’da, Adliyelerde, Hakim, Savcı çalışma sistematiğinde, kalemlerin çalışma sistematiğinde de bir çok sorunun çözülmesinde Kaizen’den istifade edilebilir.
 
MEKANLARDA KAİZEN
Çoğu eski adliyenin modern bir yapıya büründürülmesi elbette güzel gelişmeler. Ancak; Musteri’in kullanım amacına uygun kaliteli ürün önemlidir. Ürünün çok kaliteli olması yeterli değildir. Ürün kalitesi zamanla değişen bir kavramdır.
 
Kaizen’e göre “Müşteri”, yani adliyeleri kullanan, hakim, savcı, avukat, davacı, davalı vatandaş için bina ve düzeninin amaca uygun olması en önemli şeydir. Bu günün kaliteli binaları bundan 10 sene sonra kalitesiz derekesine düşebilir.
 
SONUÇ ODAKLI, AMACA UYGUN KALİTELİ BİNA VE YERLEŞKELER önemlidir.
Avrupa’nın, Dünya’nın en büyük Adalet Sarayları yapılırken acaba sahadaki çalışanlardan, yani her günü o adliyelerde geçmekte olup, yeni mekanlarda da bil mecburiye geçmeye devam edecek olan, BAŞSAVCILARDAN, KOMİSYON BAŞKANLARINDAN, HAKİMLERDEN, SAVCILARDAN, BAROLARDAN, AVUKATLARDAN, KALEM MÜDÜRLERİNDEN, İCRA MÜDÜRLERİNDEN, MÜDÜR YARDIMCILARINDAN, HER KADEMEDEKİ MEMURLARDAN, GÜVENLİK GÖREVLİSİ VE POLİSTEN,   TUTUKLULARI GETİRİP GÖTÜREN JANDARMADAN, HADEMEDEN, ÇAYCIDAN, BARO ODASI İŞLETMECİSİNDEN, SOFÖRLERDEN, VATANDAŞIN BİZZAT KENDİSİNDEN;  velhasıl, en azından devamlı adliye ile hem dem olan insanlardan görüş alınmakta mıdır?
 
Avukatlardan böyle bir görüş sorulmamıştır. Yargının savunma ayağı olan avukatlardan sorulmadığına göre az evvel saydığım kişilerden de sorulmuş olmasını beklememeliyiz sanırım.
 
İLK DEFA GÖRÜYOR GİBİ BAKMAK
Kaizen’e göre, “İLK DEFA GÖRMÜŞ GİBİ BAKMAK” önemli. Zira işin içinde olanlar için “İşletme körlüğü” vardır. İşletme körlüğünü önlemek için adliyelere de saydığım insanların gözüyle ilk defa görüyormuş gibi bakmakta fayda var.
 
Belki bazen, Aile Mahkemesi psikoloğuna görüşmeye gelen annesi babasına boşanma davası açmış bir çocuğun gözünden,
 
Bazen, hayatında ilk defa tanık gösterildiği için adliyeye girmiş olan yaşlı bir teyzenin gözünden,
 
Bazen, stajının ilk gününde eline dosya listesi tutuşturulup adliyeye gönderilmiş bir Stajyer Avukat gözünden,
 
Bazen, memuriyete ilk adımını ceza mahkemesinde mübaşir olarak atan genç bir memurun göründen,
 
Bazen, Anadolu’dan gelen bir avukatın gözünden,
 
Bazen, duruşmasına yetişebilmek için kan ter içinde koşuşturan avukatın gözünden,
 
Bazen, uğultular içinde dosya okumaya çalışan hakimin gözünden,
 
Bazen, duruşma listesinin halen kendine gelmemesi yüzünden sıkılan salonun kapısında dört dönen vatandaşın gözünden,
 
Ve daha nice farklı gözden bakabilmek, sorunları görüp tespit edebilmek lazım. Bu tespitleri yapabilen bunca farklı bakış açısından elbette ki çözüm önerileri de gelecektir.
 
ÇALIŞMA SİSTEMİNDE KAİZEN
Bu gün,   Adalet Bakanlığı’nın, Barolar Birliği’nin, Baroların, Anayasa Mahkemesi’nin, Yargıtay’ın, Danıştay’ın, adliyelerin, yerel mahkemelerin, kalemlerinin işleyiş sistemi Kaizen modeli çerçevesinde ele alınabilir.
 
Mesela; duruşma saatlerinin belirsizliği, kararların aynı nitelikteki mahkemelerde çok farklı sürelerde çıkabiliyor olması, gerekçeli kararların da yine aynı nitelikteki mahkemelerde çok farklı sürelerde yazılıyor olması, kalemlerin, icra dairelerinin dosya yerleşim sisteminden iş yapma sistemine kadar müthiş farklılıklar olabilmesi, dosyaların içinde kaybolma riski doğacak kadar sistemsiz bir çalışma ortamı, izin sistemi ve adli tatilin getirdiği aksamalar, dev adliyelerdeki adliye içi mahkeme, vezne, tevzi bürosu uygulamaları ( biri Hanyada diğeri Konya da), ve daha sayabileceğiniz bir çok konu Kaizen sistemiyle çözüme kavuşturulabilir.
 
Hukuk sistemimizdeki problemlerin sebebi iyi tespit edebilirse ancak sonuç iyileştirilebilir. Bu tespit için ise kesinlikle sahadaki insanlara başvurulmalıdır.
 
“SİSTEMDEN MURAD, SONUÇTA NE ALACAĞINDIR.”
 
“SİSTEM NASIL AMA?” HİKAYESİ
 
Ayakkabı mağazaları olan bir patron, şirketine müdür aramaktadır. Bir çok eğitim almış değişik sistemler kurmuş bir müdürü işe alır. Müdürün referansları ve çalışmaları göz doldurucudur.
 
Patron büyük heyecanla yeni konsepti beklemeye başlar. Müdür, çalışır çabalar ve “mükemmel bir ayakkabı mağazası sistemi kurar”. Gün gelir mağaza hizmete açılır. Müşteriler büyük bir merakla mağazayı gezmeye başlarlar.
 
Girişte yön tercihli tabelalar vardır. İlk tabelada, Bayan ayakkabısı alacaksanız sağa, Erkek ayakkabısı mı alacaksanız sola devam ediniz. 2. Tabelada, spor ayakkabı alacaksanız şu tarafa, normal ayakkabı alacaksanız şu tarafa, 3. Tabelada, bot alacaksanız şu yöne, diğer ayakkabılar için beriki yöne, 4. Tabela da bağcıklı ayakkabı alacaksanız şöyle gidin az kaldı, bağcıksız ayakkabı alacaksanız ha gayret bu tarafa,  5. Tabelada, tabanı kösele mi arıyorsunuz, kauçuk taban mı vs vs derken tabelaları bitiren müşteri nihayet soluk soluğa, alacağı ayakkabının reyonunu bulmuştur.
 
Sevinçle, reyon görevlisine bu ayakkabının 41. Numarasını istiyorum der. Görevli 41 numara yok cevabını verir. Müşteri küplere biner tabii. “Bu ne kardeşim böyle şey mi olur?” diye söylenirken,görevli müşteriye dönerek, gayet gururlu bir şekilde “SİSTEM NASIL AMA?” sorusunu tevcih eder.
 
Güler misin ağlar mısın? Kıssadan hisse, kurulan her sistem sonuç odaklı olamayabilir.
 
Masa başında planlanan ve saha tecrübelerinden istifade edilmeyen sistemlerde de işi yapanlar “sistem nasıl ama” diye soradursunlar. Olan yine hukuk çilekeşlerine olur.
 
Kaizen sistematiği, hedefleri, uygulamaları, sonuçları vs konu ciddi ciddi bir öğreti niteliğinde. Merak edenler için kendimizce kısa bir inceleme, yorum yapmış olduk.

 
İsmail Bey'e tüm hukukçular adına "Arigatou" diyorum.
 
Sürç-i lisan ettiysek affola. Sağlıcakla Kaizen’de kalınız…

 
Av. Vedat ORUÇ
[email protected]



(Bu yazı, sayın Av. Vedat ORUÇ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)