Hakaret suçu TCK’nın 125. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre;

“Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.” şeklinde tanımlanmıştır.

Maddenin 2. Fıkrasında ise;

“Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.”  denilmiştir.

Buna göre suçun sesli yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde suçun temel şeklindeki cezaya hükmonulacağı belirtilmiştir.

Maddesinin 3. Fıkrasında ise Hakaret suçunun;

a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,

b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,

c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,

İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

(4) Ceza, hakaretin alenen işlenmesi hâlinde, altıda biri; basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, üçte biri oranında artırılır denilmiştir.

Genel hakaret suçundan ziyade sosyal medya olarak kullanılan ve gerçek kimlik bilgilerini içeren uygulamalardan yapılan hakaret suçları maddenin 2. Fıkrasında bahsedilmiştir. Aslında aynı suç tipinin amiyane tabirle işlendiği mecra önemli olmaktadır.

Burada korunan hukuki yararın kişinin şeref ve saygınlık hakkından doğmaktadır. Gerçekten de Türk hukuku insanı ve insani değerleri koruyucu bir tavır almıştır. Ancak bu koruma kanunun oluşmasıyla birlikte genel nitelikte değil belli şart ve hükümler çerçevesinde özel nitelik taşımaktadır.

Burada özel ölçütler ve şartlara bağlanan suç tipidir. Ancak bu suçtan mağdur olan tarafın elem ve ızdırabı elbette öznel bir değerlendirme çerçevesinde olacaktır.

Uygulamada sıkça görülen ve literatürde yer alan bu suç teşkil etmesi gerekli fiili hukuka uygun hale getiren nedenler bulunmaktadır. Gerçekten de gerek soruşturma kapsamında savcılık gerekse kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından bu hususlar önem arz etmektedir. Buradaki ayrımın öneminin belirlenmesi terazinin bir ucunda beraat kararı diğer ucunda ise mahkumiyet kararının bulunmasından anlaşılabilmektedir.

Örnek olarak;

1- Rıza: Mağdurun fiil işlenmeden önce veya en geç işlendiği sırada rızasının bulunması halinde suç oluşmaz. Burada bahsi geçen rıza ile şikayetçi olmama yahut şikayeti geri çekme ile karıştırılmamalıdır. Çünkü bu hallerde suç oluşmuş ancak şikayet aktif değildir.

2- Basın Özgürlüğü: Basın hürdür, sansür edilemez. Ancak bu durumun üç sınırı vardır. İlki anlatılan fiilin kamuoyunu yakından ilgilendirmesi, ikincisi bu bilgi veya suç oluşturan eylemin halk tarafından bilinmesinde kamusal yarar bulunması, üçüncüsü anlatıların gerçek olmasıdır. Bu hususlar birlikte oluştuğu anda suçtan ziyade basın özgürlüğü kapsamında değerlendirmek doğru olacağı kanaatindeyiz.

3- Eleştiri: Bilimsel yayınlar, akademik çalışmalar veya paneller, sanatsal faaliyetler çerçevesinde eleştiri hakkı sebebiyle etik sınırlar korunduğu müddetçe suç oluşmaz.

4- İddia ve savunma amacı: Kanunun 128.maddesinde bu durum şu şekilde belirtilmiştir; Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnatlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.

Bu gibi örnekler suçu bertaraf edebilmektedir.

Suçun karşılıklı işlenmesi veya haksız bir fiile karşılık olarak işlenmesi hallerinde ceza da indirim yapılabileceği gibi hiç ceza verilmeyebilir.

İnternet veya sosyal medya üzerinden hakaret suçunun ispatı aslında oldukça kolaydır. Mağdurun silinmesi ihtimaline karşı hakaret içerikli yazının veya görüntünün ekran resmini alması ve kolluk görevlilerine (polis, jandarma) veya savcılığa şikâyette bulunması gereklidir. Emniyet güçleri kişinin kullanıcı adından IP adresine ve telefon numarasına ulaşmaktadır bu şekilde sahte hesaplardan bile edilen hakaretlerin gerçek faili bulunmaktadır.

Ancak bu noktada popüler uygulamalar dahil olmak üzere kimlik tespiti yapılamıyorsa, işlenen hakaret suçu sahte hesaplardan yapıldıysa gerçek faili bulmak güç olabilmektedir. Uygulamada soruşturma aşamasında çok incelenmeye yer bulunamadığı, takip edilmediği hallerde kovuşturmaya yer olmadığı kararlarını görmek mümkündür. Özellikle kimlik tespitinden kaynaklı olarak takipsizlik kararları ve yapılan itirazlar sonucunda itirazlar ret edilmektedir. Bu ret kararına karşı da olağanüstü kanun yoluna başvurma suretiyle kanun yararına bozma yolu kullanılabilmektedir.

Etkin soruşturma yükümlülüğü, AİHS ve AİHM kararları çerçevesinde Etkin Soruşturma Yükümlülüğü olan haklardan birinin ihlali halinde, iç hukuk bakımından devletin yetkili makamları tarafından, bir hak ihlali ile ilgili olarak gerekli incelemelerin ve araştırmaların yapılarak sorumluların belirlenmesi ve cezalandırılabilmeleri için yargılanmalarının sağlanması şeklinde tanımlanabilir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. Maddesi “(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.

(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindedir

BU KONUYLA ALAKALI EMSAL KARAR DA

YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/819 Karar : 2018/4172 Tarih : 1.03.2018

CMK 309. Madde Kanun Yararına Bozma

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, somut olayda müşteki vekilinin şikayet dilekçesi üzerine herhangi bir soruşturma yapılmadan, facebook, twitter, ınstagram isimli sosyal paylaşım siteleri ile ilgili olarak yapılan istinabe taleplerini ABD adIî makamlarının cevaplamadığı, bu nedenle şüphelinin fiziki kimliğine ulaşılamadığı gerekçesiyle iddiaların soyut nitelikte kaldığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, şüphelinin facebook adlı sosyal paylaşım sitesindeki profil bilgilerinin ve diğer hususların araştırılarak şüphelinin kimlik bilgilerinin tespit edilmeye çalışılması, ABD adlî makamlarıyla istinabe yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.”

Hatırlatmak isteriz ki CMK md.172/3 etkin soruşturma bir zorunluluktur. Şikayeti üzerine başlatılan soruşturmada, söz konusu sosyal medya hesabı ile ilgili açık kaynak araştırması yaptırılması, şüphelilerin kimlik bilgilerinin kolluk marifeti ile tespitinin sağlanması, tespiti durumunda ifadesinin alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken etkin soruşturma yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi ve bu karara yapılan itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi CMK madde 309’a ve hukuka aykırı bulunduğundan kanun yararına bozulması talebinde bulunulması gerekmektedir.