Olaylar

Başvurucu, İçişleri Bakanlığının 21/3/2020 tarihinde tüm il valiliklerine gönderdiği 65 yaş üstü olanlar ile kronik rahatsızlığı bulunanların sokağa çıkmalarının yasaklanmasına dair genelge kapsamına kendisinin de girdiğinden bahisle hiçbir yargı yolunu kullanmadan bireysel başvuruda bulunmuştur.

İddialar

Başvurucu, salgın riski dolayısıyla 65 yaş üstü kişilere yönelik ilan edilen sokağa çıkma yasağı nedeniyle bazı hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Öncelikle söz konusu iddiayı tartışmaya ve varsa ihlal tespiti yapmaya elverişli, etkili bir başvuru yolunun bulunup bulunmadığı incelenmelidir.

2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi uyarınca idari işlemlere karşı idari yargıda iptal davası açılabilir. İdari yargıda açılacak iptal davası sokağa çıkma yasağının başvurucunun anayasal haklarına müdahale teşkil edip etmediğini ve bu müdahalenin bir ihlale yol açıp açmadığını özü itibarıyla tespite elverişlidir.

Sokağa çıkma yasağı birçok hak ve özgürlüğü etkileme potansiyeli bulunan bir idari işlemdir. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı da dâhil olmak üzere temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil etmesi söz konusu olabilecek bir idari işlemin hukukiliğinin denetlendiği bir yargısal mekanizmanın durumun hassasiyetine uygun olarak hızlı bir şekilde işlemesi beklenir. Bu nedenle idari yargıda açılan iptal davasının söz konusu hakkın niteliğinin gerektirdiği bir hızda işleme kapasitesini haiz olup olmadığı incelenmelidir.

2577 sayılı Kanun'da idari işlemlere karşı açılan davalarda davacıya, işlemin yürütmesinin durdurulmasını talep etme hakkı tanınmış ve idari mahkemenin davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi (30 gün) geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebileceği belirtilmiştir.

Bu durum, sokağa çıkma yasağına ilişkin kararın yürütmesinin durdurulması isteğinin karara bağlanmasını geciktirebilir. Ancak başvurucu, savunma süresinin kısaltılması ve hatta memur eliyle tebligat yapılması talebinde bulunma imkânına sahiptir. Öte yandan başvurucunun sokağa çıkma yasağının bir kere uygulanmakla tükenecek işlemlerden olduğunu ileri sürerek idarenin savunması beklenmeden yürütmenin durdurulması isteğinin karara bağlanması talebinde bulunması da olanaklıdır. Buna göre sokağa çıkma yasağına karşı açılacak bir iptal davasında yasağın durdurulmasına, durumun gerektirdiği süratte karar verilmesine imkân tanıyan yasal düzenlemeler mevcuttur. Anayasa Mahkemesinin teorik düzeyde makul süratte karar verme kapasitesini haiz olan bu hak arama yolunun fiilen etkili işlemeyeceği kanaatine ulaşmasını gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

Diğer yandan COVİD-19 salgınının yayılmasını önlemek amacıyla yargı hizmetlerinin belli ölçüde yavaşlatılmasına ve bu hizmetlerin farklı çalışma modelleri izlenerek yürütülmesine yönelik birtakım tedbirler alınmış ise de yargılama faaliyetlerinin tamamen durdurulması söz konusu olmamıştır.

HSK kararlarında, yürütmenin durdurulması istekleri gibi acil nitelikteki işlerin incelenmesinin ve karara bağlanmasının erteleme tedbirinin kapsamı dışında olduğu açık bir biçimde vurgulanmıştır. Dolayısıyla idari yargıda açılacak davadaki yürütmenin durdurulması isteminin incelenmesinin ve karara bağlanmasının COVİD-19 salgını nedeniyle alınan tedbirler dolayısıyla erteleneceği düşüncesinin kanuni bir temeli bulunmamaktadır. Ayrıca başvurucu uygulamada yürütmenin durdurulması isteğinin karara bağlanmasının geciktiğini ve bu gecikmenin yaygın bir pratiğe dönüştüğünü de gösterememiştir.

Sonuç olarak 65 yaş üstü kişilerin sokağa çıkmalarının yasaklanmasına ilişkin işleme karşı idari yargıda açılacak iptal davasının başvurucunun sokağa çıkma yasağının durdurulması talebini makul bir süratte karara bağlama potansiyelini bünyesinde barındıran etkili bir başvuru yolu olduğu kanaatine varılmıştır.

Somut olayda başvurucu, idari yargıda iptal davası açma ve bu davada yürütmenin durdurulması isteğinde bulunma yoluna başvurmadan, doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Bu hâlde idari yargı yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

>> Anayasa Mahkemesinin 9/6/2020 Tarihli ve 2020/13969 Başvuru Numaralı Kararı