Olaylar

Terör örgütü mensubu olduğu iddia edilen üç kişiye ait cenazelerin defin işlemleri için Diyarbakır’ın Kulp ilçesine getirileceği bilgisi üzerine ilçede güvenlik önlemleri alınmıştır. Başvurucular; defin işlemlerine müsaade edilmeyeceğini belirten güvenlik güçlerinin cenazelerin kendilerine teslim edilmesini istediklerini, bu talebin reddi nedeniyle topluluğun üzerine ateş açtıklarını ve olaylarda yedi kişinin yaşamını yitirdiğini, birkaç kişinin de yaralandığını iddia etmiştir.

Olay Ayrıntı Raporu'nda ise 1000-1500 kişiden oluşan grubun; PKK terör örgütü mensuplarının öldürülmesini protesto amacıyla siyasi ve bölücü mahiyette sloganlar atarak ilçe merkezine doğru ilerlediği, bunun üzerine, topluluğun kontrolünün ve güvenliğin sağlanması amacıyla gerekli tedbirlerin alındığı belirtilmiştir. Rapora göre, yaptıklarının izinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşü eylemi olduğu konusunda bilgilendirilen grup önce taş ve sopalarla güvenlik güçlerine saldırmış, ardından grup içinden açılan ateş sonucu bir asker şehit olmuştur. Grup içerisinde meydana gelen ölüm olayları güvenlik güçleri olayları kontrol altına alırken gerçekleşmiştir.

Göstericiler hakkında açılan kamu davası beraat kararıyla sonuçlanmıştır. Göstericilerden bazılarının ölümü ve yaralanmasıyla sonuçlanan olayla ilgili soruşturma başlatan Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık), İl Jandarma Alay Komutanı hakkında soruşturma yapılabilmesi için izin verilmesi talebiyle dosyayı Adalet Bakanlığı’na göndermiştir. Bakanlık, bir kısım eksikliğin tamamlanması için evrakı Başsavcılığa iade etmiştir. Başsavcılık, biri hariç diğer şüpheliler yönünden görevsizlik kararı verip soruşturma evrakını İlçe İdare Kuruluna göndermiştir. Sözü edilen mercilerce yürütülen işlemlere ilişkin bir bilgi bulunmamaktadır.

Olayla ilgili soruşturmanın akamete uğradığını düşünen bazı başvurucular Başsavcılıktan yeni bir soruşturma başlatmasını istemiştir. Yeni soruşturma neticesinde, güvenlik güçlerinin meşru savunma kapsamında hareket ettikleri gerekçesiyle şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Başvurucuların itirazı Sulh Ceza Hâkimliği tarafından reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucular; kolluk güçlerinin yasal koşulları oluşmadığı hâlde silah kullanmak suretiyle ölüm ve yaralanma olayına neden olduğunu, soruşturma makamlarının olayı etkili ve süratli biçimde soruşturmadığını belirterek yaşam haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Ceza soruşturmasının etkililiği için soruşturma makamlarının resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir. Etkili bir soruşturmadan söz edilebilmesi için soruşturma sonucunda alınan karar; elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayanmalı, yaşam hakkına yönelik bir müdahale varsa Anayasa’da belirtilen zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermelidir.

Somut olayda, bir şüpheli hakkındaki soruşturmayı mevcut soruşturmadan ayırarak işlem yapılmak üzere Valiliğe gönderen Başsavcılık, diğer şüpheliler yönünden görevsizlik kararı verip soruşturma evrakını İlçe İdare Kuruluna göndermiş ancak her iki soruşturmanın da akıbetini araştırmamıştır. Soruşturma dosyalarının kayıp olduğu yapılan bir başvuru üzerine fark edilmiştir. Buna rağmen Başsavcılık konuyla ilgili yeni bir soruşturma başlatmak için başvurucuların suç duyurusunda bulunmalarını beklemiştir. Ayrıca şüphelilere atfedilen eylemin genel soruşturma usulüne tabi olduğu bildirilmesine rağmen Başsavcılık, soruşturma izninin gerekli olduğu gerekçesiyle Bölge İdare Mahkemesine başvurmuştur. Yalnızca bu hususlar soruşturmanın makul bir sürat ve özenle yürütülmediği sonucuna varılması için yeterlidir.  

Olayın nasıl gerçekleştiğine ve faillerinin kimler olduğuna dair farklı ve kısıtlı bilgiler bulunduğu durumlarda olaya ilişkin maddi bulgulara hemen el konulması ve bunların incelenmesi, şüpheli herhangi bir şey görmesi ya da duyması olası kişilerin kısa süre içinde sorgulanması gerekir. Bu durum ölüm olayının nedeninin veya sorumlu kişilerin ortaya çıkarılması açısından büyük önem arz etmektedir. Olayın hemen akabinde yapılması mümkün iken güvenlik güçlerine mensup hangi kişilerin ateşli silah kullandığının tespitine ve güvenlik güçlerinin silahlarının balistik yönden incelenmesine yönelik bir işlem yapılmamıştır. Olay hakkında bilgisi olan kişilerin, yaralıların veya tanıkların beyanlarının alınması için çaba gösterilmemiştir.

Somut olay açısından kritik hususun silah kullanımının hangi koşullarda gerçekleştiği ve silahlı güç kullanımın meşru savunmaya dayanıp dayanmadığı olduğu nazara alındığında toplanmayan delillerin soruşturmanın sonucuna doğrudan etki ettiği anlaşılmıştır.

Ölüm ve yaralanma olayının nasıl gerçekleştiğine dair somut kanıtlar bulunmamasına rağmen güvenlik güçlerinin meşru savunma içinde hareket ettikleri gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinin, soruşturma sürecinde elde edilen kanıtların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analize tabi tutulması gerekliliğini karşılamadığı sonucuna ulaşılmıştır.     

 Anayasa Mahkemesi açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.

>> Anayasa Mahkemesinin 9/1/2020 Tarihli ve 2014/4926 Başvuru Numaralı Kararı İçin TIKLAYINIZ