Birleşmiş Milletlere göre, dünyada kadınların %35’ i ömründe en az 1 kez fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmaktadır. Dünya Sağlık Örgütüne göre ise 2019 yılında Türkiye’ de şiddete maruz kalan kadınların oranı %38. Yani dünya kadına karşı şiddeti önlemede çok kötü, biz daha kötüyüz. Bu durumu aile içi eğitime, hukukun yetersizliğine gibi birçok nedene bağlayabilirsiniz. 

Korona virüs sebebiyle evlerde kalma oranları çok arttı ve maalesef bu orana paralel olarak kadına karşı şiddet de artmış durumda. 2019 Mart ayının verilerine göre 1804 aile içi şiddet tespit edilirken, 2020 yılında aynı ayın verileri 2493 aile içi şiddet tespit edildiğini açıklamaktadır.

Aile içi ve kadına karşı şiddeti önlemek için Türkiye’ de birçok çalışmalar yapıldı. Bana göre bunların en önemlisi 20.03.2012 tarihli ve 28239 sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’ dur. 6284 sayılı kanun 1. maddesinde kanunun amacını “Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” olarak belirtmiştir.

Şiddetin önlenmesi için hazırlanabilecek en iyi kanunlardan biri olduğu kanısındayım. Örneğin, şiddet mağduru kadının tek taraflı beyanı ile hiçbir delile dayanmaksızın ve taraflar dinlenmeksizin bir takım önlemler alınabilmektedir. Mülki amir tarafından, mağdur kadın ve varsa çocuklarına bulunduğu yerden başka barınma imkanı sağlanabilmekte, geçici maddi yardım verilebilmekte ve psikolojik destek sağlanabilmektedir. Buna benzer mağduru koruyabilecek birçok tedbir 6284 sayılı kanunla mümkündür. Ancak bu kanuna rağmen şiddet vakaları niye azalmamaktadır? Siz istediğiniz kadar sert ve mükemmel kanun yapın, istediğiniz önlemleri alın uygulamada yetersiz kalırsanız yaptığınız bütün kanunlar sadece kağıtta bir yazı olarak kalır. Maalesef koruma altında bir kadının bile şiddete maruz kaldığını biliyoruz. Aile içi ve kadına karşı şiddetin önlenmesi için en büyük sorumluluk kolluk kuvvetlerimize düşmektedir. Her şikayeti ciddiye almak ve şiddete yönelik çıkarılan kanunları çok iyi bilmek zorundadırlar. Bunun yanında kadınlarımızı şiddete maruz kalacakları sırada ne yapmaları gerektiği ve nereye başvurabilecekleri konusunda bilinçlendirmemiz gerekiyor. Bazı kadınlarımız “Kocam değil mi? Sever de döver de.” lafı altında kendilerine de zarar vermektedirler. Kadınlarımızın bu düşünceleri elbette kendi suçu değil küçükken gördüğü aile içi eğitim, toplum baskısı gibi etmenlerdir. Ancak ben inanıyorum ki okuyan kız çocuklarının sayısı arttıkça bu tür düşünceler tarihe karışacak ve kadınlarımız daha bilinçli hakkını arayabilen bireyler halin gelecektir.

Sözlerimin sonuna yaklaşırken Neşet Ertaş’ın şu sözünü anmak isterim: Kadınlar insandır, biz ise insanoğlu. İnsanoğlu olarak en büyük borçlarımızdan biri de kadına hizmet etmektir şiddet uygulamak değil.

Muhammet Emin BULUT

Hukuk Fakültesi Öğrencisi