Karayolları Trafik Kanunu’nun 36. maddesinin ;

“… Buna göre;

a) Sürücü belgesi olmayanların,

b) Mahkemelerce veya Cumhuriyet savcılıklarınca ya da bu Kanunda belirtilen yetkililerce sürücü belgesi geçici olarak ya da tedbiren geri alınanların,

c) Sürücü belgesi iptal edilenlerin, araç kullanarak trafiğe çıktıklarının tespiti hâlinde, bu kişilere 1.407 Türk Lirası idari para cezası verilir. Ayrıca, aracın sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine izin veren araç sahibine de tescil plakası üzerinden aynı miktarda idari para cezası verilir.” şeklinde düzenlenmesi sonucu aracın sürücü belgesiz kişilerce kullanıldığının tespit edilmesi halinde araç sahibi hakkında da aynı miktarda idari para cezasına karar verilmektedir.

Karayolları Trafik Kanunu’nun 36.maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin 2012/106 E. 2012/190 K. sayılı 29.11.2012 tarihli kararı ile iptal edilen üçüncü fıkrasının dördüncü cümlesi şöyledir:

“…Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir.”

İptal kararında Anayasa’nın 38.maddesine aykırılık irdelemesi yapılmış ve kanunilik ilkesi ile şahsilik ilkesinin göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulanmıştır. Kişinin işlemediği bir suç nedeniyle cezalandırılmasının önüne geçebilmek için araç sahibinin kusurunun bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Söz konusu iptal kararı sonrasında kanun koyucu tarafından 11/06/2013 tarihli ve 6487 sayılı kanun ile madde metnine “Ayrıca, aracın sürücü belgesiz kişilerce sürülmesine izin veren araç sahibine de tescil plakası üzerinden aynı miktarda idari para cezası verilir.” cümlesi eklenmiştir. Böylece sürücü belgesiz araç kullanımı durumunda tescil plakası üzerinden araç sahibine de idari para cezası yaptırımı uygulanması sadece belli bir duruma bağlı olmaktan çıkarılmış, araç sahibinin iradesiyle yaptığı bir eylem olan izin vermiş olma koşuluna bağlanmıştır.

Ancak bu noktada uygulama yönünden sorunlarla karşılaşılmaktadır. İzin verme koşulunun ceza tutanağını düzenleyen kolluk görevlisi tarafından değerlendirilip değerlendirilemeyeceği yahut itiraz halinde sulh ceza hakimliklerince ne derece göz önünde bulundurulabileceği ve buna bağlı olarak ispat sorunu gündeme gelmektedir. Araç sahibinin izin verip vermeyeceğinin her zaman somut olarak ispatı mümkün olamayabilir. Sulh ceza hakimliklerinin titiz bir şekilde inceleyerek karar vermesi gerekmektedir.Ancak dosya üzerinden yapılacak incelemenin de ne kadar sağlıklı olacağı tartışmaya açıktır. Bilhassa araç kiralama şirketleri tüm tedbirleri aldıklarını ispat ederlerse sorumluluktan kurtulabileceklerdir. Zira aracı kiralayan şahıs ile yazılı olarak düzenlenmiş bir sözleşme ve alınacak ehliyet fotokopisinin ispat yükü açısından yeter derecede delil olacağı kanaatindeyiz. Yine aracın çalınması sonucu ehliyetsiz kişiler tarafından kullanılması sonucu verilecek ceza, hırsızlık nedeniyle yapılacak savcılık şikayeti ile engellenebilecektir. Ancak aile üyelerinin veya yakınlarının izin almaksızın aracı sürücü belgesiz şekilde kullanması halinde ispat sorunu gündeme gelecektir.

İtirazlar sonucu sulh ceza hakimliklerince yapılacak incelemede de araç sahibinin kastının bulunup bulunmadığı ve izin olgusunun varlığı değerlendirilerek bir inceleme yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde kanun hükmünün adil bir şekilde uygulanamayacağı ve aynı zamanda anayasa mahkemesinin iptal kararı ile yeni hüküm ihdas edilmesinin bir anlamının olmayacağı açıktır.

Anayasa Mahkemesinin 07.05.2015 başvuru tarihli 2014/3134 başvuru nolu 25.06.2015 tarihli bir başka ihlal kararı;

“...somut olayda, aracın sürücü belgesiz kişi tarafından kullanılmasına izin verilip verilmediği araştırılmaksızın başvurucu hakkında idari para cezası uygulandığı; Mahkemenin, başvurucunun bu durumu öngörmesi gerektiği ve kanun maddesinin bu konuda açık olduğu gerekçesiyle iptal başvurusunu reddettiği, belirtilen hususların değerlendirilmesinin Anayasa Mahkemesinin takdirinde olduğu bildirilmiştir.

Araç sahibinin kastının bulunup bulunmadığı, aracın sürücü belgesi olmayan kişiye bilerek verilip verilmediği değerlendirilmemiş, Anayasa Mahkemesinin iptal kararında belirtilen gerekçelere ve bu gerekçeleri dikkate alarak yasal değişiklik yapan kanun koyucunun iradesine aykırı olarak, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanarak fiil ile başvurucu arasında bağ kurulmaya çalışılmıştır. Diğer bir ifadeyle Mahkemenin, söz konusu fiilin kanunun öngördüğü sınırlar içinde olup olmadığını açık ve yeterli şekilde irdelemeden, Kanun’da belirlenmiş mevcut düzenlemenin kapsamını objektif sorumluluk esaslarına göre (varsayıma dayalı şekilde) genişleterek, talebin reddine karar verdiği görülmektedir.” şeklindedir.

Anayasa mahkemesi, itirazı inceleyen mahkemenin başvurucunun durumu öngörmesi gerektiği yönündeki gerekçesini kabul etmeyerek somut olayın özelliklerini değerlendirerek bilhassa “izin verme” şartının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tartışılması gerektiğini belirtmiştir. Sulh ceza hakimliklerinin yetkisinde bulunan hususun değerlendirilmeyerek sorumluluğun Anayasa Mahkemesi üzerine atılması zaten hukuka ve usule aykırıdır.

Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınmış temel bir ilkedir. Bu ilkelerin tüm mahkemelerde yargılama yapılırken ve karar verilirken gözetilmesi gerekmektedir. Kararda bahsedildiği gibi ilgili kanun maddesinde belirtilen tek şart olan “izin verme” olgusunun değerlendirilmesi çok da zor olmadığı gibi değerlendirilmesi gereken tek ve önemli husustur. Bu noktada sulh ceza hakimliklerinin işin esasına girmeleri ve kanun koyucunun iradesine uygun bir inceleme yapmaları gerekmektedir.

Sonuç olarak; elbette sürücü belgesiz araç kullanmak ve buna izin vermek yaptırıma tabi olmalıdır. Zira bu durum trafik güvenliğini alenen tehlikeye atmaktadır. Ancak kanundaki “izin” koşulu çok subjektif bir ibare olup yoruma açıktır. Cezaların bu şekilde yoruma açık ve belirsiz ifadelere göre düzenlenmesi hukuka olan güveni sarsmaktadır. Bu nedenle her ne kadar Anayasa Mahkemesi’nce iptal kararı verilmiş olsa da kanun koyucunun değişikliğiyle mağduriyetin azalmadığını aksine yeni hükmün yeni sorunlar getirdiğini görmekteyiz.

Av. Büşra AKSOY UZMAY