Eğitim faaliyetleri, bu arada başta öğrenciler, öğretmenler, veliler, okullar ve okul idarecilerinin, pandeminin doğrudan etkisi altında kaldığını söylemek mümkündür. Milli Eğitim Bakanlığı, pandeminin bulaş riskinin azaltılması amacıyla 23 Mart 2020 tarihinden itibaren eğitime süreç içinde ara verme kararları almış ve öngörülen telafi eğitimleri hariç, prensip itibariyle eğitim ve öğretimin uzaktan eğitim (online) olarak yapılmasını kararlaştırmıştır. Somut olarak, 180 gün olarak belirlenen örgün eğitim süresi, fiilen 119 gün olarak yapılabilmiş ve 61 gün süre ile uzaktan eğitim yapılmıştır. 2020 yılının Ağustos ayında yapılan telafi eğitimlerini bu sürenin dışında tutmuş bulunduğumuzu belirtmek isteriz.

Covid-19 pandemisinin, özellikle hukukçu olmayan kişiler tarafından doğrudan ve çok acele olarak “mücbir sebep” olarak nitelendirilmesinin akabinde, veliler, yukarıda hesapladığımız 61 gün hesabını oransal olarak yapıp ödedikleri gerek eğitim gerekse yemek ücretlerinin iadesini talep etme yoluna gitmişlerdir.

Her somut olayda nitelendirmenin farklılık gösterebileceği çekincesini koyduktan sonra, eğitim faaliyetlerinde ve buna bağlı olarak yemek hizmetlerinin temininde Covid-19 pandemisi bir mücbir sebep değil, “öngörülemeyen” veya “beklenmeyen” bir durum olarak nitelendirilmesi isabetli olacaktır.  Öngörülemeyen durumun sözleşmelere etkisi, esas itibariyle TBK m. 138’de düzenlenmiş olmakla birlikte, TMK. m. 2’yi ayrı düşünmek mümkün değildir.

Madde metinleri şu şekildedir:

TBK. m. 138 “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülemeyen ve öngörülmesi de beklenemeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın beklenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da henüz borcunu ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli ödemli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır” hükmünü içermektedir.

Diğer taraftan sıkça ifade edilen “ifa imkansızlığı”nın TBK.’da düzenlendiği m. 136 ve 137’yi de hatırlamak gerekir.

TBK. m. 136/II, “…Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı tarafın almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder…” hükmünü; TBK. m. 137/II ise “… Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkansızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim o oranda ifa edilir. …” hükmünü içermektedir.

Bu kısa açıklamalardan sonra eğitim ücreti ve yemek ücretlerinin iadesi taleplerini değerlendirilmesini yapabiliriz.

I- EĞİTİM ÜCRETLERİNİN KISMİ İADESİ TALEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Maddi vakıanın özeti şudur: Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, Covid-19 pandemisi sebebiyle, Bilim Kurulunun kararları doğrultusunda örgün eğitime 23 Mart 2020 tarihinden itibaren aşamalı olarak ara verilme kararları alınmış, her an örgün eğitime geçileceği umudu ayakta tutulmuştur. Ancak, ülkemizde eğitimin sona erdirildiği Haziran ayının ikinci haftasının sonuna kadar örgün eğitim yapılamamış ve bir kısım telafi eğitimleri öngörülmüştür. Öngörülen telafi eğitimleri de velilerin isteğine göre Ağustos ayı için planlanmış ve icra edilmiştir.

Bu durumda, taraflar açısından bir ifa imkansızlığından bahsetmek mümkün olmayacaktır. Söz konusu olan, öngörülemeyen bir durum ve zorunluluk arzeden yasal düzenlemeler sebebiyle sözleşmenin yeni şartlara uyarlanmasıdır. Nitekim borçlu eğitimci bakımından uzaktan eğitimin alt yapısının oluşturulması, organizasyonun tamamlanması ve öğrencinin bulunduğu noktaya eğitim hizmetinin taşınması söz konusudur. Yani borçlu eğitimci bakımından sadece ifa yeri değişmiş olmaktadır. Öğrenci uzaktan eğitimin alt yapısını kullanarak, eğitimci ile buluşmuş, sınavlar ve diğer gereklilikler de buna göre yerine getirilmiştir. Nitekim, Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Müdürlüğü 08.05.2020 tarih ve …E. 6847742 sayı ve “Özel Eğitim Kurumlarında Telafi Eğitimleri” konulu yazısında “…Yukarıdaki açıklamalar ve Bilim Kurulunun önerisi doğrultusunda, Bakanlığımızca tarihi, süresi ve içeriği belirlenerek özel okullarca verilecek yüz yüze telafi eğitimi de birlikte değerlendirildiğinde, okulların kapalı olduğu dönemde verilemeyen derslerin kazanımlarının gerçekleştirileceği ve öğrencilere yüz yüze eğitimine denk gelen bir eğitim verilmiş olacağı değerlendirilmektedir” denilmek suretiyle uzaktan verilen eğitimin örgün olarak verilen eğitimle eş olduğu ve uzaktan eğitim alan öğrencilerin eğitimlerinin tamamlandığını belirtilmiştir. Nitekim, öğrenciler bulundukları sınıftaki eğitimlerini tamamlamışlar, mezun olanlar da mezuniyet belgesini almışlardır.

Açıkladığımız sebeplerle, eğitim ve öğretim sözleşmesi bakımından Covid-19 pandemisi, sözleşmenin yeni şartlara uyarlanması sonucunu açıkça doğurmuş ve eğitimin uzaktan verilmesi ve öğrencinin bulunduğu noktaya taşınması suretiyle de borçlu eğitimcinin ediminin ifa yerinin değişmesi ile sonuçlanmıştır. Uyarlama, borçlu eğitimcinin sebepsiz zenginleşmesi sonucunu doğurmamıştır. Özel Öğretim kurumları çatısı altında eğitim borçlusu olan kurumların, organizasyon yükümlülüğü devam etmiş, personel istihdamını kısıtlayamamış, kira ve vb. giderlerinden de tasarruf yapamamıştır. Aksine, uzaktan eğitim alt yapısının kısa sürede hazırlanması, yeni ders materyallerinin temini vb. yükümlülükler mali sorumluluklarını artırmıştır.

Netice itibariyle, eğitim hizmetini tam olarak alan alacaklının, örgün eğitime ara verilmesi sebebiyle ücret iadesinin borçlar hukukunda karşılığı bulunmamaktadır.

II- YEMEK ÜCRETLERİNİN İADESİ TALEPLERİNİN DEĞERENDİRİLMESİ

Yukarıda da belirttiğimiz üzere, kural olarak 23 Mart 2020 tarihinden itibaren yemek temini hizmeti verilememiştir. Bunun istisnasını telafi eğitimleri için okullara devam eden öğrencilere yemek hizmetinin temin edilmesi oluşturmaktadır.

Öncelikli olarak Özel Öğretim Kurumları ile yapılan sözleşmelerin sona ermesi durumunda iadenin ne şekilde yapılacağına ilişkin Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinin 56. maddesine değinmek istiyorum. Söz konusu düzenlemede kayıt iptaline ve sonrasında iade edilecek ücrete ilişkin özel düzenlemeler mevcuttur. Yönetmeliğin 56. maddesi, öğrencinin kaydının okuldan alınması durumunda, kararlaştırılan eğitim ve öğretim ücretinin %10 kadar bir kesinti sonrasında, o güne kadar alınan eğitimlerin bedelleri ayrıca düşülerek hesaplanan miktar, veliye kayıt silme tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesini öngörmektedir. Görüldüğü üzere, sözleşmenin sona erdirilmesi durumunda, bakiye gün sayısı dikkate alınarak hesaplanan miktar iade tamamen edilmemekte, ilk olarak sözleşme bedelinden %10 oranında bir kesinti öngörülmektedir. Kanaatime göre, bu bedel organizasyon yükümlülüğünün bir karşılığıdır. Bir diğer ifade ile veliden alınan bedel, sırf öğrenciye yapılacak her türlü katkının bir bedeli değil, bu katkının sağlıklı olarak temini için yapılan organizasyon alt yapısının oluşturulması ve sürekli hazır tutulmasının bir bedelidir. Bir diğer ifade ile kayıt silinmesi durumunda okulda kalan sözleşme bedelinin %10’luk tutarı bakımından borçlu asla sebepsiz zenginleşmiş olmayacaktır.

Yemek hizmetinin temini bakımından da aynı durumun söz konusu olduğunu belirtmek gerekir. Zira veliden alınan yemek bedelinin tam karşılığı “gıda bedeli” değildir. 23 Mart 2020 tarihinden sonra girilen belirsiz durum, yemek hizmetinin temini bakımından okulun organizasyon yükümlülüğünü tamamen ortadan kaldırmış da değildir. Nitekim telafi eğitimleri sırasında öğrencilere yemek temini söz konusudur.

Somut uyuşmazlıklarda veliler, maalesef hukukçu olmayan kişilerin yanlış nitelendirme ve yönlendirmeleri ile “imkânsızlık” bulunduğu gerekçesiyle örgün eğitime ara verilen gün sayısını dikkate almak suretiyle hesapladıkları yemek bedelinin iadesi yönünde talepte bulunmaktadırlar.

Sürekli edimi ihtiva eden sözleşmelerde imkansızlığın tarafların edim yükümünü etkilemesi için sürekli olması gerekir. Bu gereklilik, imkansızlığın tam ya da kısmi olması durumunda da değişmeyecektir.  Yani sürekli imkânsızlık durumunda, borçlu edimini yerine getirmekten kurtulacak ve almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade edecektir. Covid-19 pandemisi sebebiyle ortaya çıkan yemek hizmetinin verilememesi durumunda ise sürekli imkânsızlık nitelendirilmesinin yerine, özellikle örgün eğitime kesin olarak ara verileceğinin açıklanamadığı zaman dilimi için, geçici imkânsızlık nitelendirmesinin yapılmasının ve bu sebeple eğitim süresinin tamamı ve mevcut gelişmeler de dikkate alınarak, sözleşmenin yeni şartlara uyarlanmasının daha isabetli olduğu kanaatindeyiz. Nitekim, 23 Mart 2020 tarihinden itibaren eğitim döneminin sonuna kadar eğitime ara verildiğinin açıklanamamış olması ve telafi eğitimleri sırasında yemek temini yapılmış olması imkansızlığın sürekli olmadığını açıkça göstermektedir. Bu sebeple olayımızda geçici imkânsızlık sebebiyle karşılıklı edimi ihtiva eden yemek temini sözleşmesinin yeni şartlara uyarlanması tercih edilmelidir.

Yemek hizmetinin verilemediği günler bakımından objektif imkânsızlık nitelendirmesi yapılsa bile iade taleplerinin nitelendirilmesi sebepsiz zenginleşme olarak yapılması ve iadenin kapsamında buna göre belirlenmesi sonucunu değiştirmeyecektir. (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, Ankara 2014, s. 1300)

Ancak, eğitim hizmetinin borçlusunun, ortaya çıkan beklenmeyen durum sebebiyle, akdin yeni şartlara uyarlanmasının neticesi olarak, sebepsiz olarak zenginleştiği oranda yemek bedeli iadesini yapmak zorunda olduğu, yemek hizmetini temini için başta kira olmak üzere, personel, temizlik, elektrik, su vb. giderlerden kurtulması söz konusu olmayan özel öğretim kurumlarından, yemek hizmeti verilemeyen soyut gün hesabı yapılarak yemek ücretinin kısmi iadesini talep etmenin isabetli olmadığı kanaatindeyim. Kayıt silinmesi durumunda öngörülen %10’luk kesinti örneğinde olduğu gibi, aynı mantıkla, yemek hizmetinin verilememiş olması dolayısıyla da eğitim borçlusunun, ödenen toplam bedelden belirli bir oranda kesinti yaptıktan sonra, kalan günler için iade bedeli hesaplamalarının isabetli ve hakkaniyetli olacağı kanaatindeyim. Yemek temini sözleşmesinde eğitim ve öğretim hizmetinin borçlusu olan özel öğretim kurumlarının, diğer taraftan yemek şirketleri ile aralarında yapmış oldukları sözleşmenin de “bedel ödeme bakımından” borçlusu olduklarını ve bu sözleşmelerin de aynı sebeple sona erme ya da uyarlama ve diğer alacak iddialarının gündeme getirildiğini ve buradan da kendilerine yüklü miktarda bir maliyet çıktığını ayrıca belirtmeye de gerek bulunmamaktadır.

Milli Eğitim Bakanı Sn. Ziya Selçuk’un 10 Nisan 2020 tarihinde yapmış olduğu, “…yüz yüze eğitimin 4 Mayıs 2020 tarihinde başlayabileceğine, ancak buna Bilim Kurulunun karar verebileceğine” ilişkin açıklamaları da durumu özetlemekte ve yemek hizmetinin verilmesi bakımından sürekli imkansızlığın bulunmadığını açıkça göstermektedir. (https://www.sabah.com.tr/egitim/2020/04/10/meb-duyurdu-okullar-ne-zaman-acilacak-tatil-suresi-uzatildi-mi-uzayacak-mi?paging=2) Bu tarihten itibaren hiç kimsenin, “evet bu tarihten sonra eğitim süresinin sonuna kadar yemek hizmeti talebinden mutlak olarak vazgeçiyorum” söyleme ihtimalinin olmadığını ve hatta söylemediğini, bunun için eğitim ve öğretim döneminin sonunun beklendiğini açıkça ifade etmek gerekmektedir. Eğitimin her an başlayabileceği, yemek hizmeti temini borçlusu olan okulların ve tedarikçilerinin de bu durumu tamamen yok saymalarının mümkün olmadığı gerçeğini tümüyle gözardı etmek mümkün olmamalıdır.

Netice olarak yemek ücretlerinin kısmi iadesi talepleri bakımından, özel öğretim kurumlarının “iyiniyetli sebepsiz zenginleşen” sıfatıyla iade borçlarının belirlenmesi, ödenen bedelin tamamının gıda bedeli olmadığının ve eğitim borçlusunun eğitim ve öğretim döneminin sonuna kadar, yemek hizmetinin temini bakımından organizasyon yükümlülüğünün ve maliyetlerinin devam ettiğinin, sonuç olarak yemek ücreti olarak ödenen bedelden belirli bir oranda kesinti yapıldıktan sonra iade miktarının belirlenmesi gerektiği kanaatinde olduğumu belirtmek isterim.  

Av. Prof. Dr. Yusuf Büyükay