KÜRESEL BOYUTTA ETKİSİ

Koronavirüsün bu denli beklenmedik bir hızla yayılması sonucunda Dünya Sağlık Örgütü 12 Mart 2020 tarihinde söz konusu salgını pandemi olarak ilan etmiştir. Söz konusu pandemi durumu ilk olarak etkisini uluslararası tedbirlerde göstermiştir. Ülkeler sınır kapılarını geçici olarak kapatmış ve vakaların görüldüğü ülkelerle olan havayolu trafiğini durdurma kararları almıştır. Söz konusu tedbirler ise kaçınılmaz bir şekilde uluslararası ticareti sekteye uğratmıştır. Dünyada tıbbi ürün tedarikinde dahi birçok sıkıntı yaşanmaktadır. Ülkeler maske tedariki noktasında deyim yerindeyse birbirleriyle savaşın eşiğine kadar gelmiştir.

ULUSAL BOYUTTA ETKİSİ

Koronavirüs sebebiyle ulusal ölçekte; hastalığın ‘damlacık yoluyla yayılması’ ve sosyal mesafe kuralının gereği olarak birçok sektör zorunlu olarak faaliyetlerini durdurmuştur. Yakın temasın bulunduğu çalışma ortamlarında gerek mesafeli çalışma tedbirleri gerekse gün bazlı dönüşüme dayalı tedbirler mecburi olarak uygulamaya konulmuştur.

SEKTÖREL BAZDA ETKİSİ

Salgın hastalık sebebiyle alınan tüm bu tedbirler sınırlı bir sayma yöntemiyle belirlenmeksizin, istisnasız bütün sektörleri etkilemiştir. Örnek vermek gerekirse söz konusu hastalıktan etkilenmediği, aksine bu durum sebebiyle satışlarında ciddi artış görüldüğü düşünülen dezenfektan, maske vb. tıbbi ürün üretim şirketleri dahi, gün bazlı dönüşüm esaslı işçi çalıştırması, sosyal mesafe kuralının uygulanması gibi sebepler ve lojistik anlamda üretilen ürünlerin dağıtımı gibi birçok noktada ciddi sorunlar yaşamaktadır.

Yaşanan tüm bu olumsuzluklar gerçek ve tüzel tüm kişilerin, akdedilen sözleşmelerle yüklenen edimlerini gereği gibi ifa edememe sorununu ortaya çıkarmıştır. Bu bağlamda Koronavirüsün ticari hayattaki etkileri nedeniyle sözleşmeden doğan edimlerin yerine getirilememesi noktasında “mücbir sebep” olarak değerlendirmeye alınıp alınamayacağı önem taşımaktadır.

MÜCBİR SEBEP NEDİR ?

Mücbir sebep TDK tarafından şöyle tanımlanmıştır: “Herhangi bir kimse tarafından alınacak önlemlere karşı, önüne geçilmesi olanaksız, borcun yerine getirilmesine engel, borçlunun iradesi dışındaki beklenmedik olaylar.”

Yargıtay 11. HD. 15.12.2014 tarihli 2014/13893 E. 2014/19777 K. Sayılı ilamında mücbir sebebi:

“Mücbir sebep, bir sorumluluğun yerine getirilmesini veya bir hakkın veya hukuksal imkanın veya kanuni bir avantajın kullanılmasını veya talep edilmesini, kısmen veya tamamen, geçici veya daimi surette engelleyen, bu niteliği dolayısıyla sorumluluğu kaldıran veya yerine getirilmesini, süresini ve vadesini geciktiren veya sorumluluğun niteliğini değiştiren, bir hakkın veya hukuksal imkanın veya kanuni bir avantajın kullanılmasına ilişkin sürelerin yeniden tanınmasını, sürelerin uzatılmasını veya eski hale iade edilmesini gerekli ve zorunlu kılan, kişinin önceden beklemediği, öngöremeyeceği ve tahmin edemeyeceği, beklese ve tahmin etse bile, kişilerin alabilecekleri her türlü tedbirlere rağmen meydana gelmesini engelleyemeyeceği, kişilerin tedbir alma ve ihmalde bulunmama yükümlülüklerini aşan nitelikte ve ağırlıkta olan, dıştan gelen, olağan üstü, olağan dışı ve mutad ve devamlı olanın dışında gerçekleşen nitelikte bir olay, olgu veya durumdur. “ şeklinde tanımlamıştır.

Görüldüğü üzere mücbir sebep üç ana unsurdan oluşmaktadır. Bu unsurlar;

-Haricilik

-Öngörülemezlik

-ve kaçınılmazlıktır.

Mücbir sebepte nispilik söz konusu değildir. Herkese göre objektif niteliktedir. Fakat şartları sağlayan her olgu mücbir sebep kabul edilemeyebilir. Zira bu üç unsur ile mücbir sebebe konu olgu arasında bir köprü bulunmalıdır. Bu unsurları taşıyan fakat sözleşme konusu edimle arasında illiyet bağı bulunmayan hususlar mücbir sebep olarak kabul edilmeyecektir.

 Bu tanımlar ve doktrindeki genel görüşlere göre koronavirüs salgınının mücbir sebep kapsamında ele alınacağında şüphe yoktur. Koronavirüsün mücbir sebep olduğu konusunda tereddüt edilmese dahi, söz konusu durumun her sözleşme açısından farklı farklı ele alınması gerekmektedir. Koronavirüs salgınının sözleşmedeki edimlerin ifasını engellemeyecek boyutta olduğu ve aralarında uygun illiyet bağının bulunmadığı durumlarda koronavirüs bu sözleşme açısından mücbir sebep olarak kabul edilmeyecektir.

Bunun haricinde yazılı sözleşmeler dikkatli incelenmeli ve mücbir sebep konusunda özel bir durum içerip içermediğine bakılmalıdır. Günümüzde birçok sözleşme matbu formatta düzenlenip, kopyala -yapıştır yöntemiyle birçok kişilerce kullanılmaktadır. Bu sözleşmelerde çoğunlukla mücbir sebep halleri sınırlı sayma ilkesine (numerus clasus) göre düzenlenmiştir. Bu gibi durumlarda sözleşmede “salgın hastalık” kavramını aramak gerekecektir. Söz konusu halin bulunmadığı durumlarda bu husus unutularak belirtilmemiş olabileceği gibi, salgın hastalığın taraflarca hariç tutulmak istendiği anlamını da taşıması gündeme gelecektir. Bunun dışında sözleşmelerin mücbir sebep esaslarını düzenleyen kısımlarda sınırlı sayı ilkesinin uygulanmadığı; “ve benzeri haller, bunun gibi haller, kaçınılamayacak, öngörülemeyecek haller” şeklinde ifade edildiği durumlarda koronavirüs salgınının mücbir sebep olarak değerlendirilebilmesi mümkün olacaktır.

MÜCBİR SEBEPLERİN SÖZLEŞMELERE ETKİSİ

Koronavirüsün mücbir sebep olarak nitelendirildiği sözleşmelerde borçlu sözleşmeyle kendisine yüklenen yükümlülüklerine aykırılıktan kural olarak sorumlu tutulmayacaktır. Fakat unutulmamalıdır ki, borçlu kendisine yüklenen edimini söz konusu mücbir sebep nedeniyle yerine getirememelidir. Koronavirüs sebebiyle borcun ifası imkânsız hale geliyor ise “ifa imkansızlığı” durumu ortaya çıkacak ve borçlu borcundan kurtulacaktır.

TBK. m. 136 :

 Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.

Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.

Koronavirüsün mücbir sebep olarak değerlendirilmesinin güç olduğu sözleşmeler bakımından ise TBK. m. 138 gündeme gelebilecektir.

TBK. m. 138 :

Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.

SONUÇ

SARS-COV 2 virüsünün sebep olduğu koronavirüs salgını tehlikesi ne yazık ki geçmiş değildir. Söz konusu durumu içeren bir olay henüz bir yargı kararına da konu olmamıştır. Koronavirüsün tüm sözleşmeler açısından mücbir sebep olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusunda kesin bir yorum yapmak mümkün değildir.

Ancak söz konusu salgının pandemi boyutunda oluşu, vaka ve ölüm sayılarının çok fazla oluşu, birçok ticari ve sosyal faaliyetlerin zorunlu olarak durdurulması ve temel hak ve hürriyetlerin dahi kısıtlanması nedeniyle birçok sözleşme açısından COVİD-19 hastalığının mücbir sebep olarak değerlendirebileceği şeklinde bir yorum yapmak yanlış olmayacaktır. Unutulmamalıdır ki, Koronavirüsün mücbir sebep olarak değerlendirilmesi için, söz konusu sözleşme açısından uygun bir illiyet bağı aranmalı, söz konusu durumun sözleşmede ele alınma şekli dikkatle incelenmelidir.

Avukat Anıl Furkan BAŞER