Yargıtay uzun yıllar boyunca düğünde takılan altınların kime takılırsa takılsın kadının kişisel malı olduğuna karar vermiştir. Yargıtay’ın bu içtihatları çok eleştirilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.03.2020 tarihli 2017/3-1040E.-2020/240K. sayılı ilamında özgüleme kriteri benimsenmiştir. Buna göre erkeğe takılan her türlü takıdan kadına özgü nitelikte olmayanların erkeğe ait olduğu kabul edilmiştir. Buna göre erkeğe takılan bilezik, kolye gibi takılar erkeğe özgü olmadığından yine kadına ait olacak, ancak erkeğe takılan yarım, çeyrek altın gibi takılar ise kadına özgü olmadığından ve erkeğe takıldığından erkeğe ait olacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bu kararından bir yıl sonra Kurul tekrar içtihat değişikliğine gitmiş ve 13.04.2021 tarihli 2017/1038 E.-2021/458 K. sayılı ilamında düğünde takılan altınların kadının kişisel malı olduğu görüşünü tekrar benimsemiştir.

Düğünde takılan altınların kadının kişisel malı olduğuna dair bir hüküm bulunmamaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 220. maddesinde kişisel mallar sayılmıştır.

TMK Madde 220- Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:

1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,

2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,

3. Manevî tazminat alacakları,

4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.

TMK’nın 220. maddesinin gerekçesinde ise maddenin 1 numaralı bendinde eşlerin sadece kişisel kullanımına yarayan eşyanın kişisel mal sayıldığı, buna örnek olarak ise eşlerin giysileri, saati, çantası, spor alet ve ziynet eşyası verilmiştir.

TMK Madde 222 - Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.

TMK Madde 260- Kişisel mallar, mal rejimi sözleşmesi, üçüncü kişinin karşılıksız kazandırması veya kanunla belirlenir. Eşlerden her birinin sadece kişisel kullanımına ayrılmış olan eşyası ile manevî tazminat alacakları kanundan dolayı kişisel malıdır.

TMK Madde 261- Bir eşin kişisel malı olduğu ispatlanmadıkça tüm malvarlığı değerleri ortaklık malı sayılır.

TMK Madde 1 - Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hâkim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.

Türk Medeni Kanunu’nda düğünde takılan altınların kadının kişisel malı olduğuna dair özel bir hüküm bulunmamakla birlikte, ziynet eşyasının kişisel mal olarak kabul edildiği görülmektedir. Bu durumda kanunun lafzından yola çıkılarak özgüleme kriterinin benimsenmesi gerektiği kanaatindeyim. TMK’nın 260. maddesinde kişisel malların mal rejimi sözleşmesi, üçüncü kişinin karşılıksız kazandırması ve kanunla belirleneceği hüküm altına alınmışken, erkeğe takılan altının da ne olursa olsun kadına bağışlandığının ve kadının kişisel malı olduğunun kabulü, TMK’ye aykırılık teşkil etmektedir. Düğünde erkeğe takılan yani erkeğe bağışlanan altınların, bağışlandığı kişinin kişisel malı olduğu zaten kanunla düzenlenmişken ve kişisel malların kanunla belirlenebileceği hüküm altına alınmışken, Yargıtay’ın ziynet eşyalarına ilişkin olarak kadının kişisel malı olduğu görüşü kanaatimce hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Yargıtay, ziynet eşyalarının kadının kişisel malı olduğuna dair bu görüşünün temelini Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına, yaygın örf ve adet ile ülke gerçeklerine dayandırmaktadır. Ancak tekrarla TMK’nın 260. maddesinde kişisel malların, mal rejimi sözleşmesi, üçüncü kişinin karşılıksız kazandırması veya kanunla belirleneceği zaten hüküm altına alınmıştır. Ayrıca TMK’nın 1. maddesinde örf ve adet hukukunun, kanunda uygulanabilir bir hüküm olmadığı durumda uygulanabileceği, kanunda bir hüküm varsa hükmün değindiği bütün konularda uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla, kanunda kişisel malların belirlenmesine ilişkin hükümler varken, Yargıtay’ın örf ve adet hukukunu, kanundan önce uygulamasının hukuka aykırı olduğu kanaatindeyim.

Ayrıca eşlerden her birinin kişisel kullanımına ayrılmış olan eşyalar da kanunda kişisel mal olarak düzenlendiğinden, düğünde takılan bilezik, kolye gibi kadına özgü ziynet eşyalarının kadına ait olduğu, yine aynı şekilde düğünde erkeğe takılan saatin de erkeğe ait olması gerektiği de zaten kanunun lafzından anlaşılmaktadır.

Dolayısıyla Yargıtay’ın daha önce benimsemiş olduğu özgüleme kriteri uygulamasına devam edilmesi gerektiği kanaatindeyim.

TMK’nın 222. ve 261. maddelerine istinaden düğünde sandığa atılan, kadına veya erkeğe özgülenmemiş (çeyrek, tam altın gibi) ve dolayısıyla kime ait olduğu ispat edilemeyen altınların ise eşlerin paylı mülkiyetinde olması gerektiği kanaatindeyim. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 24.09.2020 tarihli 2020/949E.- 2020/5378K. sayılı ilamı)

Yargıtay’ın son içtihatlarına göre ziynet eşyasının kadının kişisel malı olduğu kabulünün aksi ancak tarafların anlaşması veya yerel adette aksi bir düzenleme olmasıyla mümkündür. Tarafların ziynet eşyasına ilişkin olarak yapmış oldukları bir anlaşma veya yerel adette aksi bir düzenleme yoksa ya da olmasına rağmen ispatlanamıyorsa ziynet eşyası kadının kişisel malı kabul edilmektedir. Son içtihatlar bu yönde olmakla birlikte, ilerleyen süreçte yukarıda belirttiğim sebeplerle tekrar özgüleme kriterinin uygulanacağı kanaatindeyim.

Av. Sıla AKDOĞANLAR