Her kendinden olmayanı tehdit olarak algılayıp onu kötüleyen, dışlayan zihniyet farklı formlarda belki farklı yöntemlerle ama hep aynı amaçla varlığını sürdürmüştür. Çünkü insanlık tarih boyunca zıttıyla hep savaşmış ona karşı hep saldırganlaşmış ve zıttını yok etmeye çalışmıştır. Onlar için bir başka kötü hep vardır ve zıttının kötülüğüne karşı yarattığı savaşta bahaneler hep hazırdır. Çünkü, o başka kötü düşünür, düşünürken üretir ve aynı zamanda ürettiği şey onun inandığı değerlerle uyuşmaz. İşin gerçeği, karanlık zihinlerinde gözü kapalı bildikleriyle yetinenler, aydın fikirlere tahammül edemezler. Halbuki, düşünceler öldürülemez, yakılamaz, yok edilemez. Bir insanı öldürebilirsiniz, hapsedebilirsiniz ancak bir düşünceyi öldüremezsiniz. Kişiyi hapsetseniz bile düşünmesini engelleyemezsiniz.

Giordano Bruno, özgür düşünceye ket vurulan 16. yüzyılda, Roma’nın engizisyon mahkemesinde, evrene ilişkin bugün hepimizin ezbere bildiği şeyleri söylediği, düşündüğü için ‘’sapkın’’ olarak ilan edilip diri diri yakılmıştır. İtalyan filozof, evrenin sonsuz olduğunu söylediği ve bu görüş dönemin kilisesine hakim olan görüşe göre kafirlik olarak kabul edildiği için önce yıllarca hapishanede tutularak işkenceye maruz bırakılmıştır. Ancak bu işkence, Bruno’nun düşünme yeteneğinden bir şey alamamıştır. Öyle ki, ona düşüncelerinin din sapkınlığı olduğunu kabul etmesi ve düşüncelerinden vazgeçmesi halinde affedileceği söylenmesine rağmen doğru bildiğinden şaşmamış, görüşlerinden taviz vermemiş ve mahkeme tarafından kanı akıtılmadan eziyet edilerek öldürülmesine karar verilmiştir. Bruno o an bile yargıca ‘’ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz’’ diyebilecek kadar cesurdur.

Bruno, 1600 yılında Roma’da Campo dei Fiori Meydanı’nda ateşle yakılarak öldürülmüştür. Bugün ise, öldürüldüğü yerde heykeli karanlık dönemin aydınlığını simgelemektedir. Bruno, sonunda öleceğini bilmesine rağmen, düşüncelerinden ve inandıklarından taviz vermeyen, karanlık dönemde aydınlığı temsil edebilen bir insandı. Olur da, Roma’da heykelinin olduğu yere giderseniz Bruno’nun şu sözünü hatırlayın: ‘’Bir insanın sırf çoğunluk egemen olduğu için kitlelerle ya da çoğunlukla aynı şekilde düşünmek istemesi aşağılık bir zihniyete sahip olduğunun kanıtıdır. Hakikat, halkın çoğu inansa da değişmez.’’

Çünkü düşüncelerinden ödün vermeyen bu insanın karşısında dik durabilecek cesaretiniz, onun diri diri yakılışının üzerinden 420 sene geçmişken ne kadar özgür düşünebileceğinizden geçer.

Elif TÜTÜNCÜ
Stajyer Avukat, İstanbul Barosu, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Yüksek Lisans Öğrencisi.