I. GENEL OLARAK

Ceza yargılamalarının temelini delillerin değerlendirilmesi oluşturmaktadır. Bir kimsenin cezalandırılabilmesi için, hakkında hiçbir şüpheye yer bırakmayacak mahkûmiyetine yeterli somut delillerin, hukuka uygun şekilde dosyasında bulunması gerekmektedir. Aksi takdirde cezalandırma yönünde bir karar alınması mümkün olmayacaktır.

Ceza yargılamasında her delil kendi başına ayrıca değerlendirilmelidir. Çünkü her suç teşkil eden olay birbirinden çok farklı özellikler taşır. Bunun sonucu olarak, delillerin dosyalardaki görünüş biçimleri de farklı olacaktır. Bir dosyada mahkûmiyete yeterli olabilecek bir delil başka bir dosyada soruşturmanın tamamlanabilmesi için bile yeterli olmayacaktır. Bu aşamada mahkemelerin üzerinde durması gereken en önemli husus, eldeki delillerin hukuki niteliğinin ortaya konulması olacaktır.

Teknolojinin gelişimi ile birlikte delil kavramı da değişmiş ve yeni delil türleri literatüre girmiştir. Özellikle toplu işlenen suçlarda, teknolojinin gelişimi ile paralel olarak, kişiler arasındaki iletişimin tespit edilmesi ile suç unsuru içeren konuşmalar ortaya çıkarılabilmekte ve kişilerin kullandığı hatlar ile nerede oldukları tespit edilebilmektedir. Kişiler arasındaki iletişimin dinlenilmesi her zaman mümkün olmamaktadır. Çünkü suçun işlenmesinden sonra haber alınması durumunda ancak kişiler arasında iletişim olup olmadığı tespit edilebilmektedir. Ayrıca kişilerin sinyalleri takip edilerek yerleri de tespit edilebilmektedir. Bu aşamada önemli olan, literatüre HTS ve Baz İstasyonu kayıtları olarak geçen bu delillerin hukuki niteliğinin ne olduğudur.

1. HTS KAYITLARI

HTS kayıtları, kişinin telefonundaki konuşmalar, mesajlaşmalar gibi verilerin bütünüdür. CMK m.135’de “İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması” başlığı altında belirtilen koruma tedbiri, belirli bir telefon numarasına ait iletişim bilgilerinin tespiti, dinlenmesi ve kayıt altına alınmasını kapsar. Üzerinde durmak istediğimiz konu ise, sadece kişiler arasındaki iletişimin tespiti ve sinyallerin değerlendirilmesi kısmıdır. Uygulamada çoğunlukla suç, işlendikten sonra yetkili merciler tarafından öğrenilmektedir. Bu sebeple iletişimin dinlenilmesi tedbirinin uygulanması sadece sınırlı alanlarda mümkün olmaktadır. Fakat kişiler arasındaki iletişimin tespit edilmesi, suçun işlenmesinden sonra da uygulanabilecek bir yoldur. Bunun sonucu olarak özellikle birden fazla sanıklı ceza yargılamalarında, iletişimin tespiti tedbirine sıklıkla başvurulmaktadır.

HTS kayıtları ile sinyal bilgileri değerlendirilerek, kişiler arasındaki karşılıklı aramaların değerlendirilmesi, tüm farklı iletişimlerin bir bütün olarak incelenmesi, tutulan raporların yorumlanması ve istatistiğe dökülmesi, başarısız aramaların (ulaşılamayan) tespit edilmesi ve GSM hattının sahibi ile kullanıcısının farklı olması ihtimali göz önünde bulundurularak, dosya kapsamındaki çelişkilerin giderilmesi mümkündür. Bu açıdan bakıldığında HTS kayıtlarının doğru değerlendirilmesi, dosya kapsamına aleyhe ve lehe birçok delilin girmesini sağlayacaktır.

2. BAZ İSTASYONU KAYITLARI

Günümüz iletişiminin büyük bir çoğunluğu mobil ağlar ile sağlanmaktadır. Mobil ağların kendileri arasında iletişimini sağlayan en büyük araç ise baz istasyonlarıdır. Baz istasyonları özellikleri gereği hem sinyal alıp hem de sinyal vermektedirler. GSM operatörleri belirli bölgeler oluşturarak, o bölgelere baz istasyonları kurmuştur. Mobil cihazlar ise, aldıkları sinyaller ile kendilerine en yakın baz istasyonuna bağlanırlar. Böylelikle mobil cihazların hangi bölgede oldukları tespit edilebilmektedir. Bu teknik ile kişinin yerinin tespit edilmesi ve çözümlenmesine, Baz İstasyon Lokasyon Çözümü veya kısaca Baz İstasyonu kayıtları denmektedir.[i]

Baz istasyonu kayıtları incelenerek kişilerin o anki yerleri veya önceden bulundukları yerler yaklaşık olarak bulunabilmektedir. Özellikle birkaç kişinin belli bir saatte belirli bir yerde buluşup buluşmadıklarının tespiti açısından da baz istasyonu kayıtları önemli birer delil olabilmektedir. Aynı zamanda baz istasyonları haritalaştırılarak, konum, hız, zaman ve sinyal çakışmaları kolaylıkla ortaya çıkabilmektedir.

II. HTS VE BAZ İSTASYONU KAYITLARININ DELİL DEĞERİ

1. HTS Kayıtlarının Delil Değeri

HTS kayıtları özellikleri gereği, sadece kişiler arasındaki iletişimi tespit eder. İletişimin içeriği hakkında bilgi vermez. İçeriğinde suç unsuru bulunan konuşmaların, diğer şartların sağlanması ile birlikte mahkûmiyet için yeterli olduğu bilinmektedir. Buradaki asıl sorun, içeriği bilinmeyen konuşmaların delil durumunun ne olacağıdır.

HTS kayıtlarının destekleyici delil niteliğinde olduğu kabul edilmektedir. Yüksek mahkeme içtihatlarında, söz konusu delillere dayanılarak mahkûmiyet kararı verilemeyeceği, sadece başkaca delilleri desteklemek amacıyla kullanılabilecekleri belirtilmektedir.

“… Bu kayıtlar, kişiler arasında sadece bir görüşme ve mesajlaşma olduğunu göstermesi, içerik bilgilerini yansıtmaması nedeniyle, içeriği belirlenemediği sürece silahlı terör örgütü üyeliği suçu yönünden özellikle yatay görüşme olarak kabul edilebilecek, haklarında aynı suçtan işlem yapılan diğer kişiler ile yapılan görüşmeler başlı başına anlam ifade edecek, sanığın aleyhine kullanılabilecek bir delil niteliğinde kabul edilmemesi gerekmekle birlikte, birçok durumda dosya kapsamında yer alan iddialarla ilgili destekleyici delil niteliğine sahip olabilir. Örneğin örgüt üyeliği iddiası bulunan sanığın, örgütün ildeki üst yöneticileri ile yaptığı sık görüşme destekleyici delil olabilir. Yine örneğin suç tarihinde üniversitede bir öğretim üyesi olan sanığın, aynı üniversitenin örgüt içerisinde sorumlusu olduğu iddia edilen ve buna yönelik başkaca deliller olan kişi ile yaptığı görüşmelere ilişkin HTS kayıtları delil niteliğini kazanabilir. Bu nedenle, HTS kayıtları her sanığın durumuna özel olarak değerlendirilmelidir…”[ii]

Destekleyici deliller özellikleri gereği tek başlarına sanığın mahkûmiyeti için yeterli olmamaktadır. Sanık aleyhine kullanılabilmeleri için başkaca delillere ihtiyaç vardır. Bu deliller ile birleşerek onları destekler ve hükmü kuvvetlendirirler. Tek başlarına kaldıkları zaman ise mahkûmiyet hükmüne esas alınamazlar. Uygulamada en çok karşılaşılan durum, beyan delilinin desteklenmesi amacıyla HTS kayıtlarının dosyada sanık aleyhine kullanılmasıdır. Özellikle çok sanıklı dosyalarda, sanıklardan bazılarının etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak amacıyla başka sanık veya sanıkları dosyaya dâhil ettiği bilinmektedir. Bu gibi durumlarda beyanları desteklemek amacıyla HTS kayıtları dosyaya eklenmektedir. Yargıtay verdiği içtihatlarda, beyan delili ile birlikte kullanılsa bile HTS kayıtlarına dayanılarak mahkûmiyet kararı verilmesinin yanlış olduğu kanaatindedir.[iii] Yüksek mahkeme içtihatları bu anlamda ceza hukukunun temel prensiplerine uygundur. Çünkü içeriği tespit edilemeyen kayıtlara dayanılarak mahkûmiyet kararı verilmesi, en başta suçsuzluk karinesine aykırı olacaktır.

Gaziantep BAM kararında da belirtildiği üzere, HTS kayıtları her sanığın durumuna göre özel olarak değerlendirilmelidir. Nitekim ceza hukuku gibi beşeri etkenlerin fazlasıyla etkili olduğu bir alanda, bir delilin her kişiye aynı uygulanması yanlış olacaktır. Bu sebeple, HTS kayıtları değerlendirilirken, kişiler arasındaki sosyal ilişkinin varlığı ve seviyesi de incelenmelidir. Kendi aralarında normalde sık sık telefonla konuşan kişilerin olay anında da yoğun şekilde telefonda görüşmeleri doğaldır. Bu durumda araştırılacak HTS kayıtlarında, yoğun telefon trafiğinin olması, sanıklar arasında suç unsuru konuşmaların geçtiği anlamına gelmeyecektir.[iv] Bazı durumlarda ise, HTS kayıtlarının ortaya çıkması sanık lehine olabilmektedir. Cinsel saldırı konulu bir ceza davasında, mağdur, sanık ile aralarında herhangi bir sosyal ilişkinin olmadığını savunmuş ve olay sonrasında ilişkiyi kestiğini belirtmiştir. Mahkemenin HTS kayıtlarını incelemesi sonucunda, mağdur ile sanık arasında olay sonrasında da karşılıklı telefon görüşmelerinin olması, diğer deliller ile birlikte değerlendirildiğinde sanık lehine yorumlanmıştır.[v]

Kısaca belirtmek gerekirse, her somut olayda HTS kayıtlarının delil değeri değişmektedir. Tek başına mahkûmiyet için yeterli olmasa bile, beşeri etkenlerin böylesine ağır bastığı ceza yargılamalarında, çok farklı şekillerde kullanılabilmektedir. Bu sebeple önemli olan HTS kayıtlarının olup olmadığı değil, ne durumda olduğu ve aleyhe kullanılıp kullanılamayacağıdır. Bu da ancak ayrıntılı bir inceleme ile mümkün olabilecektir.

2. Baz İstasyonu Kayıtlarının Delil Değeri

Baz sinyallerinin araştırılması, telefon görüşmelerinin tespitinden farklı olarak daha somut ve tutarlı sonuçlar verir. Çünkü sinyal araştırmasıyla, sanığın telefonunun hangi şehirde ve bölgede olduğu, tarih aralığı ile tespit edilebilmektedir. Bu sebeple, söz konusu sinyaller, içeriği tespit edilemeyen telefon görüşmeleri gibi kabul edilmeyip, daha somut delil olarak yargılamaya esas alınabilmektedir. Fakat bu halde bile sinyal değerlendirilmesi kesin delil olmayacak ve HTS kayıtlarında olduğu gibi her somut olay için ayrıca değerlendirilecektir.

Yer tespiti açısından baz istasyonu sinyalleri kuvvetli delil niteliğindedir. Yargıtay, yer tespiti açısından sinyallerin kesin sonuç verdiğini belirtmektedir. Teknik sorunların varlığı halinde ayrıca bir rapor alınmalıdır. Fakat ortada teknik bir sorun yok ise, sinyaller üzerinden GSM numarasının nerede olduğu kesin şekilde belirlenecek ve dosyaya delil olarak sunulabilecektir. Dikkat edilmesi gereken husus, burada kesin olarak belirlenen şeyin, GSM numarası olduğudur. Sanığın o GSM numarasını kullanıp kullanmadığının araştırılması ayrı bir konudur. Çünkü sanığın, değerlendirme konusu GSM hattının kendisine ait olmadığını savunması ve buna dayanak delillerin mahkemeye sunulması halinde yapılacak delil değerlendirilmesi farklı olacaktır.[vi] Bu ayrım dışında, GSM hattının nerede olduğunun tespiti açısından, söz konusu kayıtlar Yargıtay tarafından hükme esas alınmaktadır.[vii] Unutulmamalıdır ki, bu durum sadece yer tespiti açısından geçerlidir. Dosya kapsamında sadece baz istasyonu sinyal değerlendirme raporu bulunan hallerde mahkumiyet kararı verilebilmesi için başkaca somut delillerin varlığı aranacaktır.[viii]

Sanıkların olay esnasında veya olaydan önce bir araya gelip gelmedikleri konusunda, baz istasyonu sinyalleri değerlendirilebilir. Söz konusu kişilerin telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesi, kişilerin bir araya geldiği şeklinde yorumlansa bile Yargıtay tarafından, bu şekilde kabul edilmemektedir.

“Baz istasyonlarının kapsama alanında olmayan yerlerde mobil iletişim kurmak mümkün olmadığından, bir cep telefonu ile iletişim kurabilmek için o telefonun mutlaka bir baz istasyonunun kapsama alanında bulunması zorunludur. Cep telefonları ile yapılan görüşmeler, baz istasyonları ile cep telefonları arasında karşılıklı gönderilen elektromanyetik dalgalarla sağlanmaktadır. Özellikleri gereği bir baz istasyonundan aynı anda birçok cep telefonu yararlanmakta ve bu baz istasyonunun vasıtasıyla görüşme yapabilmektedir. Nüfusu kalabalık olan yerleşim bölgelerinde ise bu sayı daha da artmakta, aynı anda pek çok cep telefonu aynı baz istasyonundan sinyal verebilmektedir. Bu nedenle, farklı kişiler tarafından kullanılan cep telefonlarının aynı baz istasyonu kapsama alanında bulunması ve sinyal vermesi tek başına o kişilerin bir araya geldikleri veya buluştukları anlamına gelmeyecektir.

sanık M.. Ç.. ile N.. Ç.. ve İ.. D..’nın cep telefonlarının sinyal bilgilerinin incelenmesi sonucunda, olay tarihinde cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesi nedeniyle sanıkların buluştukları iddia edilmekte ise de; baz istasyonlarının geniş bir kapsama alanının olması, sanık M.. Ç..'in işyeri ile N.. Ç..'ın görev yaptığı adliye ve ikamet ettiği lojmanın birbirine yakın yerlerde bulunması ve İ.. D..'nın avukat olması dikkate alındığında cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin normal olduğu, başka bir anlatımla İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde birbirine yakın yerlerde oturan, çalışan veya tesadüfen oradan geçmekte olan insanların cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin olağan bir durum olması göz önüne alındığında, cep telefonlarının aynı baz istasyonu kapsamında sinyal vermesinin sanık M.. Ç..'in diğer sanıklarla bir araya geldiği ve görüştüğünü kabule imkan vermemektedir.”[ix]

Söz konusu içtihat, çok sanıklı ceza yargılamaları açısından son derece mühimdir. Buna göre, sinyal çakışmaları her zaman kişilerin birlikte hareket ettiği anlamına gelmez. Küçük şehirlerde, baz istasyonlarının azlığı ve sosyal alanların sınırlılığı sebebiyle, kişilerin aynı baz istasyonundan sinyal alması doğaldır. Bu durumda o kişilerin buluştukları şeklinde yorum yapılamayacaktır. Aynı zamanda, birbirlerine yakın oturan, işyerleri yakın olan veya işe gidiş güzergahları aynı olan kişilerin aynı baz istasyonuna bağlanması da hayatın olağan akışına uygun olacak ve aleyhlerine yorumlanamayacaktır. Aynı şehir içerisindeki sinyal çakışması ile farklı şehirlerdeki sinyal çakışmaları, delillerin değerlendirilmesi açısından birbirinden farklıdır. Kişilerin aynı şehirde yaşayıp farklı bir şehre suç işlemek amacıyla gitmeleri durumunda, sinyallerinin suçun işlendiği şehir ve o şehre gidilen yol üzerinde çakışması muhtemeldir. Bu halde sinyallerin delil değerinin kuvvetli olacağını söylemek yanlış olmayacaktır.[x]

Özetle baz istasyonlarının değerlendirilmesi, telefon konuşmalarının tespiti gibi her somut olay açısından farklıdır. Sadece yer tespiti açsından daha güçlü delil durumunda olan sinyaller, tek başlarına mahkûmiyete yeterli olmayacaktır. Sinyal değerlendirilmesi konusunda en sağlıklı yol, elde edilen verilerin bir uzman tarafından ele alınması ve rapora dökülmesi sonrasında mahkemenin olaya özel karar vermesi olacaktır.

III. SONUÇ

Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de öğreti ve uygulamada masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın uzantısı olan şüpheden sanık yaralanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir.

İçeriği belirlenemeyen telefon görüşmelerinin tespiti ve baz sinyallerinin çakışması açısından da bu ilke fazlasıyla önemlidir. Çünkü delil olarak nitelendirilebilmeleri için, eldeki delillerin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde aydınlatılması gerekmektedir. İçeriği belirlenemeyen telefon görüşmelerinin, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde sanık aleyhine yorumlanması imkânsızdır. Bu durum baz sinyal çakışmaları açısından da bu şekilde kabul edilmelidir. Bunun sonucu olarak söz konusu deliller destekleyici delil niteliğini kazanmışlardır. Destekleyici delil olmalarının doğal sonucu olarak ise, mahkûmiyete yeterli olmayacaklardır. Suçun sanık tarafından işlendiğinin tespiti için başkaca deliller ile birleştirilmeleri ve desteklenmeleri gerekmektedir.

(İşbu yazı, Av Sedat OKUDUCU tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır.)

-----------------------------------

[i] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2013/247 E. 2015/60 K.

[ii] Gaziantep BAM, 3. CD E. 2018/2982 K.2019/4 T. 8.1.2019

[iii] Yargıtay 20. Ceza Dairesi, 2019/1853 E. 2020/325 K.

[iv] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2017/380 E. 2019/43 K.

[v] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2019/171 E. 2020/169 K.

[vi] Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 2019/11381 E. 2020/1169 K.

[vii] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2019/223 E. 2020/12 K. , Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2019/13801 E. 2020/348 K.

[viii] Yargıtay 13. Ceza Dairesi, 2019/7470 E. 2020/324 K.

[ix] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2013/247 E. 2015/60 K.

[x] Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 2019/6348 E. 2020/788 K.