Kızının engelli hale gelmesini, yıllar önce geçirdiği trafik kazasından kaynaklandığına kitlenen babanın, büyük tazminat koparacağım diye 20 yıl süren  yargılama boyunca, hem kendinin hem de başkalarının emek ve zamanını heba ederken, medyanın olayı nasıl çarpıtarak duygu sömürüsü yaptığını yazdı:

***

İmkansız bir davanın peşinde 20 yıl

Sadece haberle ilgili başlıkları okumak bile, insanın içinin burkulmasına yetiyordu. Cumhuriyet "Kazada sakat kalıp ölen kızı için mücadele eden Alican Demirpolat'a yargıdan darbe" şeklinde vermişti, Habertürk ise "5 yaşında araba çarpan ve 4 yıl önce yaşamını yitiren Hediye 18 yıl sonra suçlu bulundu!"

Her okuyanda "Böyle adalet olmaz olsun" dedirten bu başlıklara konu olan olay şöyleydi.

2001 yılında Aydın Buharkent’te arkadaşlarıyla evinin önünde oynayan 5 yaşındaki Hediye Demirpolat’a, H.Y.’nin kullandığı otomobil çarpmıştı.

Ağır yaralanan ve sonraki süreçte felç geçiren kız çocuğu yüzde 97 engelli hale gelmişti.

Baba Alican Demirpolat, kızının bedensel ve zihinsel engelli kalmasına yol açtığı iddiasıyla, otomobil sürücüsü H.Y.’ye 200 bin liralık tazminat davası açtı.

20 yıl süren dava süresi içinde, dosya dört kez Adli Tıp Kurumu’na gitti, bu arada 25 yargıç ve dört savcı değişti. Röntgen sonucunun kaybolduğu davalarda baba Demirpolat, engelli kızını 122 duruşmaya sırtında getirip götürdü. Ve Hediye Demirpolat, 2015 yılına gelindiğinde, 20 yaşında vefat etti.

Ve 20 yıl sonra dava sonuçlandı, mahkeme babaya sadece 210 TL maddi, 1000 TL de manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

Habere göre davanın özü böyleydi.

Ancak bir kahır mektubu okurcasına insanı yaralayan bu haber, sonlara doğru geldikçe gerçekliğini yitirip, fantastik bir kurgu olma şüphesini de taşımaya başlamıştı.

Mesela, babanın, zorunlu olmadığı halde, 122 kez kızını adliyeye sırtında taşıma ısrarını da anlamak zordu. Mahkeme heyetini 'kızını sırtında taşıyan cefakar baba' görüntüsü ile etkileme, yol boyunca kendini izleyen insanlara acındırma gayreti içinde olması, tazminat elde etmek için ihtiyacı olan bir yöntem değildi.

Aslında çok basit bir dava olması gerekirdi. Eğer teşhis ve tedavi de bir kusur var ise, bilirkişi raporu ile hemen ortaya çıkması gerekirdi. Davanın 20 yıl sürmesi, mahkemenin takılıp kaldığı ve aşamadığı bir sorunu işaret ediyor olabilirdi. Haberi yazan muhabirler, bu ihtimal üzerinde hiç durmamış, sadece babanın anlattıklarına odaklanmıştı.

Ve baba Alican Demirpolat’ın avukatına ulaştım…

Yazının devamı için:    https://t24.com.tr/yazarlar/adnan-ekinci/ferdi-tayfur-inkar-tazminatini-bilseydi-itiraz-eder-miydi,35045