1.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakamesi Kanunu’nun istinaf ve temyiz kanun yollarını düzenleyen 272 ila 307. maddeleri bir türlü yürürlüğe koyulamamış idi.

 2007 yılında faaliyete geçmesi beklenen bölge adliye mahkemeleri kurulmadığı için yaşanan bu gecikme, 20.07.2016 tarihinde nihayet son bulacak gözüküyor. Bu tarihten itibaren temyizin yerini istinaf kanun yolunun alması, temyiz mercii olarak Yargıtay’ın zamanla içtihat mahkemesine dönüşmesi ve maddi vakıa incelemesinden uzaklaşması bekleniyor. Aşağıda, bu değişiklikle ilgili kısa açıklama ve tespitler yer almaktadır.  
 
1. “Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma” başlıklı CMK m.280, bölge adliye mahkemelerinin hangi yönde kararlar verebileceğini hüküm altına alırken; “Temyiz” başlıklı CMK m.286, hangi kararların temyize tabi olup olmadığını açıklamaktadır.


CMK m.280’e göre bölge adliye mahkemeleri;
  • Esastan ret,
  • Bozma,
  • Davanın yeniden görülüp duruşma açma,

Yönünde kararlar verebilir.

Davanın yeniden görülmesi yönünde karar verdikten sonra bölge adliye mahkemesi, ya başvuruyu esastan reddedecek ya da yerel mahkeme hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracaktır.

Esastan ret kararı verilebilmesi için; bölge adliye mahkemesinin yerel mahkeme kararında usul ve esasa ilişkin aykırılık bulmaması gerekir. Bununla birlikte CMK m.303/c, e, f, g, h bentlerinde tanımlanan maddi hatalarda, ilgili hukuka aykırılık düzeltilerek esastan ret kararı verilecektir.

Bozma kararı verilebilmesi için; CMK m.289’da tanımlanan hukuka kesin aykırılık hallerinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu durumda bölge adliye mahkemeleri dosyayı doğrudan ilgili yerel mahkemeye gönderir. Hukuka kesin aykırılık hallerinden en önemlilerinden biri şüphesiz “hukuka aykırı deliller” yargılamada kullanılarak hüküm oluşturulmasıdır (CMK m.289/1-i). Yine hükmün CMK m.230 uyarınca gerekçeyi içermemesi, CMK m.289/1-g uyarınca kesin hukuka aykırılık nedenidir. Anayasa m.141/3 ve CMK m.34’de de ifade edildiği üzere, mahkemelerin her türlü kararı hukuki ve fiili nedenleri ortaya koyacak şekilde gerekçelendirilmelidir.

Davanın yeniden görülüp duruşma açılabilmesi için; yukarıda yer verilen hususlar dışında, CMK m.289’da tanımlanan hukuka kesin aykırılık hallerinden sayılmamakla birlikte, delillendirme, suç vasfının tayini ve sair hususlarda yerel mahkemenin hukuka aykırı karar vermesi gerekmektedir. Örneğin olayda, sanığın suçu işlemediğine ilişkin açık savunmalarına ve lehine tanık beyanlarına rağmen, soyut bir kabulden hareketle yerel mahkemenin sanığa ceza vermesi durumunda bölge adliye mahkemeleri, davanın yeniden görülüp duruşma açılmasına karar verecektir. Bununla birlikte yerel mahkemelerin, CMK m.230 uyarınca hükmünde gerekçeyi gereği gibi açıklamadığı durumda, bu husus CMK m.289/1-g’de bir kesin hukuka aykırılık hali olarak sayıldığından, doğrudan bozma kararı verilecek ve dosya yerel mahkemeye gönderilecektir.

Bölge adliye mahkemeleri, davanın yeniden görülmesi gerektiği kanaatine vardığında CMK m.281 uyarınca, CMK m.175 hükmüne uygun olarak duruşma gününü saptayıp gerekli incelemelerde bulunur. Mahkemece gerekli görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenilmesi ve keşfin yapılmasına karar verir. Burada bölge adliye mahkemelerinin bir maddi vakıa mahkemesi olduğunun kabulü gerekir.

Bölge adliye mahkemelerinden önce hukukilik denetimi görevini üstlenen Yargıtay, bazı durumlarda bir maddi vakıa mahkemesi gibi hareket etmekte idi. Ancak bu düzenleme ile bölge adliye mahkemeleri, CMK m.280/1-c uyarınca davanın yeniden görülmesi gerektiği kanaatine vardığında maddi vakıa mahkemesi gibi hareket edecek, Yargıtay da bölge adliye mahkemeleri tarafından verilen kararların hukukilik denetimini yapacaktır.

2. CMK m.286’e göre;

Bölge adliye mahkemelerinin esastan ret kararlarının Yargıtay tarafından incelenebilmesi için;
  • Esastan ret kararlarının 5 yıldan fazla hapis cezası hakkında verilmesi,
  • Yerel mahkeme tarafından verilen 5 yıl veya daha az hapis cezalarının bölge adliye mahkemeleri tarafından artırılması,

Gerekmektedir.
  • Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin yerel mahkeme kararlarını,
  • On yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlardan verilen beraat kararlarını,

Esastan reddeden bölge adliye mahkemesi kararları temyiz edilemez.

Bunların yanında;
  • İki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin,
  • Adli para cezasını gerektiren suçlarda yerel mahkeme tarafından kararlara ilişkin,
Bölge adliye mahkemelerinin tüm kararları temyize tabi değildir.

Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına ve güvenlik tedbirine ilişkin yerel mahkeme kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemeleri tarafından verilen bu tür kararlar veya esastan ret kararları da temyize tabi değildir.

3. Yeni temyiz düzenlemesinde bir önemli değişiklik CMK m.294 ve 295 hükümlerinde görülmektedir.

CMK m.294/1’e göre; “Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır”.

CMK m.295/1’in ilk cümlesine göre ise; “Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir”.

Bu hükümlere göre temyiz eden taraf, bozma gerekçelerini yedi gün içerisinde bildirmek zorunda olup, bu nedenler başvuruda belirtilmemiş ise, bu kez temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitiminden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde bu sebepleri göstermek zorundadır. Bu husus, CMK m.294/1’de yer alan “zorundadır” ile CMK m.295/1’de belirtilen “verilir” ifadelerinden anlaşılmaktadır.

Uygulamada “kısa temyiz” ve “gerekçeli temyiz” olarak bilinen bu dilekçelerle ilgili kanuni düzenlemeden anlaşılan, temyiz eden tarafından en azından gerekçeli temyiz dilekçesinde tüm bozma nedenlerini temyiz merciine sunmasıdır. Yedi günlük süre geçtikten sonra yeni bir bozma nedeninden söz edilemez. Bu düzenleme bir anlamda, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun m.47 ve devamı hükümlerine benzemektedir.

CMK m.294/2 uyarınca temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olmakla birlikte, temyiz edenin vasıflandırmada yaptığı hatanın temyiz başvurusuna bir etkisi bulunmamaktadır; zira esas olan, süresinde yapılan temyiz başvurusunda ortaya koyulan temyiz sebebidir. Yargıtay bu temyiz sebeplerini, hukuki nitelendirmede hata yapıldığı gerekçesi ile reddedemez.

1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda (CMUK) da buna benzer hükümlerin bulunduğu bir an için düşünülse bile, CMK m.294 ve 295’in muadili olarak gösterilebilecek CMUK m.313 ve 314’de, yukarıda yer verdiğimiz zorunluluğun bulunmadığı görülmektedir.

Buna göre CMUK m.313’de “zorundadır”, “mecburiyetindedir” ve sair kelimeler bulunmamakta; “Temyiz eden taraf hükmün hangi cihetine itiraz ve neden dolayı bozulmasını talep etmekte olduğunu temyiz istidasında veya beyanında veyahut layihasında gösterir.ifadesi kullanılmaktadır.

CMUK m.314’ün ilk cümlesinde de, CMK m.295’de yer alan “verilir” yerine, “verilebilir” ibaresi yer almaktadır. Maddenin ilk cümlesine göre; “Temyiz dilekçesinde veya beyanında temyiz sebepleri gösterilmemişse temyiz dilekçesi için belirlenen sürenin bitmesinden yahut gerekçeli karar henüz tebliğ edilmemişse tebliğinden itibaren bir hafta içinde hükmü temyiz olunan mahkemeye bu sebepleri ihtiva eden bir layiha da verilebilir”.

Ayrıca CMUK m.314/2’de, “Layihanın verilmemesi veya istida veya beyanda temyiz sebeplerinin gösterilmemesi temyiz tetkikatı yapılmasına mani değildir.” ifadesi kullanmakla kanun koyucu mülga Kanunda, Yargıtay’ın bozma nedenlerini re’sen incelemesi müessesesini öngörmüştür. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, CMUK m.314/2 düzenlemesine benzeri bir hüküm bulunmamaktadır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun temyiz hükümleri 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’ndan farklı olarak, temyize başvuru şekli ve incelemesinde Yargıtay’ın sınırsızlığını kaldırmış, hem temyiz gerekçelerinin bildirildiği süre ve hem de temyiz sebepleri konularında sınırlama öngörmüştür.

Şu an için, istinaf kanun yollarının hangi dava dosyalarını kapsayacağı ve Yargıtay’da bulunan dosyalar ile 20.07.2016 tarihine kadar Yargıtay’a gidecek dosyaların bu değişiklikten ne derece etkileneceği netleşmemiştir. Bizce, bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarhite henüz kesinleşmemiş tüm dosyaların bu değişiklikten etkilenmesi gerekir. Bununla birlikte aksi yönde kanun da çıkarılabilir.

Son söz

Türk Ceza Yargısında; cumhuriyet savcısı, savcıya bağlı kolluk (adli kolluk henüz kurulmadı), sulh ceza (sorgu) hakimliği, asliye veya ağır ceza mahkemeleri, istinaf (bölge adliye) mahkemeleri, temyiz mercii olarak Yargıtay, Anayasa Mahkemesi’ne ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne bireysel başvuru sıralamasının izleneceği görülmektedir ki, bu sistem iyi ve istikrarlı işlediğinde ceza yargısı sorunlarının zamanla çözüleceği savunulabilir. Belirtmeliyiz ki, delil toplama ve değerlendirme konusunda cumhuriyet savcılarına bağlı adli kolluğun kurulmasının zamanı çoktan gelmiştir.



Kaynak: Haber7