Türk Ceza Kanunu’nda Meşru Müdafaa ve Zorunluluk Hali şu şekilde tanımlanmıştır:

‘Madde 25- (1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.’

‘Madde 27- (2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.’

Meşru müdafaada failin kendisine veya başkasına yöneltilmiş bir “haksız saldırı”, zorunluluk halinde ise failin kendisine veya başkasına yöneltilmiş “ağır ve muhakkak bir tehlike” söz konusudur.

Meşru Müdafaa (TCK 25/1, 27/2)

Türk Ceza Kanunu’nda açıkça ifade edildiği üzere Meşru Müdafaanın birtakım şartları vardır ve bu şartlar dahilinde işlenen eylem cezalandırılamaz:

1- Saldırı meşru müdafaa ile korunabilecek bir hakka yönelmelidir. Örneğin; fiziksel saldırıya uğrayan bir kadını koruyabilmek için, saldıran kişiyi defetmek amacıyla yaralamak. Bu örnekte saldırıya uğrayan kadının ‘kişi dokunulmazlığı hakkı ve hatta yaşam hakkı’ ihlal ediliyor olabilir.

2- Meşru müdafaada saldırı ile savunma eşzamanlı olmalıdır. Örneğin; bir öğretmenin çocuğa tokat atması sonrasında bunu duyan babanın intikam duygusuyla, saldırı çoktan bitmiş olmasına rağmen, öğretmeni yaralaması meşru müdafaa kapsamında değerlendiremez.

3- Meşru müdafaa için savunma zorunlu olmalıdır. Yani saldırı başka türlü defedilemiyor olmalıdır.

4- Meşru müdafaa saldırana karşı yapılmalıdır. Örneğin; saldıranın orada bulunan çocuğuna veya eşine karşı saldırıda bulunmak meşru müdafaa kapsamında değerlendirilemez.

Meşru müdafaa da saldırı ile savunma orantılı olmalıdır. Örneğin saldıranın basit yaralamaya sebep verebilecek bir yumruğuna karşılık ateşli silahla saldıranı üst vücudundan vurmak orantılı bir meşru müdafaa olarak değerlendirilemez.

Meşru müdafaada orantısızlık hali söz konusu olduğunda fail ya haksız tahrik hükümlerinden ya da meşru savunmada sınırın aşılması hükümlerinden yararlanabilir. Failin eylemi meşru müdafaa şartları içinde gerçekleşmişse, fail cezalandırılamaz. Ancak failin eylemi meşru savunma sınırlarını aşmakla birlikte haksız bir tahrikin neden olduğu hiddet ve elemin etkisi altında vuku bulmuşsa, bu durumda haksız tahrik hükümleri gereği failin cezasından ceza indirimi yapılır.

Meşru Müdafaa ve haksız tahrike ilişkin güncel bir Yargıtay kararı:

3. Ceza Dairesi 2019/1577 E. , 2019/9594 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

HÜKÜMLER : Beraat

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle evrak okunarak;

Gereği görüşülüp düşünüldü;

Oluşa, tüm dosya kapsamına, sanıklar ile katılan ...'ın olayın başlangıç ve gelişimini farklı anlatmalarına, görgüye dayalı bilgi sahibi tanık ...'nin anlatımları ile dosya kapsamında yer alan adli rapor içeriklerine göre karşılıklı kavga şeklinde gerçekleştiği anlaşılan olayda; sanıklar yönünden meşru müdafaa şartlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanıkların haksız tahrik altında kasten yaralama suçundan cezalandırılmaları yerine, yasal ve yerinde olmayan gerekçelerle yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi, bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebepten 6723 sayılı Kanun'un 33. maddesi ile değişik 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 06.05.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.

NOT: Haksız Tahrik, işlenen fiili meşru müdafaa gibi hukuka uygun hale getirmez, sadece ceza indirimi hakkı sağlar.

Zorunluluk Hali (TCK 25/2)

Ceza Hukukunda Zorunluluk Hali Türk Ceza Kanunu Md. 25/2 de tanımlanmıştır. Buna göre: ‘Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.’

Meşru müdafaanın şartları ile Zorunluluk halinin şartları benzerlik göstermektedir.

Zorunluluk haline ilişkin şartlar şunlardır;

1- Devam eden ağır ve muhakkak bir tehlike olmalıdır.

2- Tehlike bir hakka yönelik olmalıdır.

3- Tehlikeye bilerek neden olunmamalıdır.

4- Tehlikeden başka türlü kurtulma imkanı bulunmamalıdır.

5- Tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmalıdır.

6- Failin tehlikeye karşı koyma görevi bulunmamalıdır.

5237 sayılı TCK’da zorunluluk hali bir hukuka uygunluk sebebi şeklinde değil, kusurluluğu ortadan kaldıran bir sebep olarak düzenlenmiştir. Yani, zorunluluk hali kapsamından işlenen fiil kasten işlendiğinden suç meydana gelir, ancak fail kusurlu kabul edilmediği için kendisine ceza verilmez. Meşru müdafaa ise bir hukuka uygunluk sebebidir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu 223/3-b maddesine göre, zorunluluk hali altında suç işleyen fail hakkında “beraat” değil, TCK’nın 25/2 maddesi gereğince “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilmelidir.

Meşru müdafaa sebebiyle beraat kararına ilişkin güncel bir Yargıtay kararı;

3. Ceza Dairesi 2018/10826 E. , 2019/6051 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

HÜKÜM : Ceza verilmesine yer olmadığına

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;

Gereği görüşülüp düşünüldü:

1) Müştekinin aşamalarda değişmeyen şekilde “sanıkla aralarında bir sebepten tartışma çıktığını, birbirlerini iteklediklerini, tartışma sırasında sanığın kol saatinin çarpması sonucu burnundan yaralandığını” beyan etmesi, 24.11.2014 tarihli kolluk tutanağına göre olayın hemen ardından olay yerine gelen polis memurlarına müştekinin “sanık ... ile tartıştık, ... bana yumruk attı, diğer güvenlik görevlisi ... de ona yardım etti” şeklinde anlatımda bulunduğunun tespit edilmesi karşısında,

Sanık ... ve mahkemeye bildirdiği tanığı ...’nin mahkeme aşamasında ortaya attıkları “mağdurun sopa ile saldırması nedeniyle sanığın mağduru engellemek istediği sırada kol saatinin çarpması ile söz konusu yaralanmanın meydana geldiğine” dair anlatımlarının dosya ile uyumlu olmadığı,

Sanığın tartışma ve kavga ortamında müştekinin vücut bütünlüğüne yönelen eyleminin burunda hafif (1.) derece kemik kırığına neden olduğu, kasten yaralama suçunun sübut bulduğu gözetilmeden, delillerin takdir ve değerlendirilmesinde hataya düşülerek, yazılı şekilde hüküm tesisi,

2) Kabule göre; sanığın eylemi 5237 sayılı TCK'nin 25/1. maddesi gereğince meşru müdafaa sınırları içinde kaldığından, 5271 sayılı CMK'nin 223/2-d maddesi uyarınca sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden CMK'nin 223/2-c maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile değişik 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 21.03.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Eskişehir | Avukat Pınar SEZER