Giriş

Tedip sözcüğü yola getirmek, uslandırmak, terbiye etmek anlamına gelir. Mülga Medeni Kanun’un 267. maddesinde ‘’ana baba, çocuklarını tedip hakkına maliktir.‘’ denilmişti. Yeni kanunda böyle bir düzenleme yer almamaktadır fakat İsviçre Medeni Kanunu’ndan tedip hakkını kaldıran yasanın tasarısında velayetin tedip hakkını zaten içerdiği ve bunun açıkça kanunda yazılmasına gerek olmadığı için bu hükümden vazgeçildiği belirtilmiştir.[1]

Velayetin özünde pekala terbiye hakkı bulunmaktadır. Yürürlükteki kanunun 339. maddesinde ‘’Çocuk, ana ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür.’’ denilmiştir. Doğaldır ki bunun karşılığında bir müeyyide öngörülmemiştir. Çocukları kendilerini dinlemeyen ana baba, çocuklarını dava edemeyeceklerine göre çocuğun bu yükümlülüğünü yerine getirmesini terbiye hakları ve görevleri çerçevesinde sağlayacaklardır.

Bunun en tipik örneği velayette görülse de bir kişiyi büyütme, o kişiyi belirli bir konuda eğitme yahut öğretmenlerde olduğu gibi başarılı bir şekilde kişiyi okuldan mezun etme yükümlülüğü bulunan kimselerin bu yükümlülüğün doğasından kaynaklanan terbiye hakkı bulunur. Tedip hakkının özü bir zorlamayı, yaptırım benzeri fiilleri içermektedir. Denilmiştir ki yaptırım doğal olarak bir takım yoksunluklara tabi kılmayı, utandırmayı yahut küçük düşürmeyi içerir.[2]

Yürürlükteki Türk Ceza Kanunu’nun 232. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir; " İdaresi altında bulunan veya büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek veya bir meslek veya sanat öğretmekle yükümlü olduğu kişi üzerinde, sahibi bulunduğu terbiye hakkından doğan disiplin yetkisini kötüye kullanan kişiye, bir yıla kadar hapis cezası verilir."

Normun gerekçesinde ‘’… kişilerin idareleri altında bulunan veya büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek veya bir meslek veya san’atı öğretmekle yükümlü olduğu kimseler üzerinde terbiye etmek, eğitmek görevi dolayısıyla belirli disiplin yetkilerine sahip bulunmaları gerekir; aksi takdirde görev yerine getirilmez. Disiplin yetkisi eğitim hakkının doğal bir sonucudur ve bu yetki ol­madan söz konusu hak kullanılamaz. ‘’ denilmiştir.

Amacımız tedip hakkının sınırlarını açıklamak olduğundan suçun unsurlarına fazla girmeyeceğiz fakat tedip hakkının sınırları doğrudan suçun oluşumuyla ilgili olduğu için konuyu ceza hukuku öğretisi ve yüksek mahkeme kararlarından yararlanarak açıklamakta fayda görüyoruz.

Denilmiştir ki esası hakkın kötüye kullanılması olan bu suç tipi ile hukuka uygunluk sebepleri bağdaşmaz.[3] Katıldığımız bir görüşe göre ise mağdurun rızası ve meşru savunma halleri bu suçta uygulama alanı bulabilirler.[4] Keza fiil tipik hareketi içermekte ise de normun korumayı amaçladığı hukuksal değerlere aykırı değilse kanımızca suç oluşmayacaktır.

Bir görüşe göre ilgili normun korumayı amaçladığı hukuksal değerler kişinin vücut bütünlüğü ve hayatıdır. [5] Başka bir görüşe göre ise bu normun korumayı amaçladı değer, kişinin korunaklı ve her türlü cebir, tehdit, şiddet ve korkudan arındırılmış bir ortamda yetişmesi noktasındaki kamusal yarardır.[6]

Hakkın Hukuki Dayanağı

Doktrinde tedip hakkından doğan disiplin yetkisinin kaynağı olarak başta kanun olmak üzere diğer hukuk normları, sözleşme ve hatta örf-adet veya fiili durum gösterilmiştir. [7]

Tedip hakkı doğrudan eğitim yükümlülüğünün özünden doğmaktadır. Öğretmenlerin sahip oldukları eğitim-öğretim yükümlülüğü ise doğrudan kanundan kaynaklanır. Bunun ötesinde mevzuatta öğretmenlerin disiplin hakkına dair normlar da mevcuttur. Bu normlar eğitim hukuku normlarıdır ki buna göre öğretmenlerin sahip olduğu tedip hakkı sıradan bir eğiticininkinden farklıdır. Milli eğitim kapsamında verilen eğitimin bir amacı olduğu gibi bu amacı gerçekleştirmek de devlete bir ödev olarak yüklenmiştir. Keza bir çıraktan farklı olarak öğrencilerin uymak zorunda olduğu kurallar ve bu kurallara uymamanın da bir takım yaptırımları bulunmaktadır.

Eğitim Hukuku ve Tedip Hakkı

Türk milli eğitiminin düzenlenmesinde esas olan amaç ve ilkeleri, eğitim sisteminin genel yapısını, öğretmenlik mesleğini, devletin eğitim ve öğretim alanındaki görev ve sorumluluğu ile ilgili hükümleri düzenleyen temel kanun olan Milli Eğitim Temel Kanunu’nun genel amaçlar başlıklı 2. maddesine göre Türk Milli Eğitiminin genel amacı şöyle tanımlanmıştır;

-Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasa’da ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek,

-Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek,

-İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak; Böylece bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır.

Aynı kanunun 23, 28 ve 29. maddelerinde ilk ve ortaöğretimin amaç ve görevleri belirtilmektedir. İlköğretimin amaç ve görevleri, milli eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak her Türk çocuğuna iyi bir vatandaş olmak için gerekli temel bilgi, beceri, davranış ve alışkanlıkları kazandırmak, onu milli ahlak anlayışına uygun olarak yetiştirmek, her Türk çocuğunu ilgi, istidat ve kabiliyetleri yönünden yetiştirerek hayata ve üst öğrenime hazırlamaktır. Ortaöğretimin amaç ve görevleri ise milli eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak bütün öğrencilere ortaöğretim seviyesinde asgari ortak bir genel kültür vermek suretiyle onlara kişi ve toplum sorunlarını tanımak, çözüm yolları aramak ve yurdun iktisadi sosyal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunmak bilincini ve gücünü kazandırmak, öğrencileri çeşitli program ve okullarla ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve doğrultusunda yüksek öğretime veya hem mesleğe hem de yüksek öğretime veya hayata ve iş alanlarına hazırlamaktır.

Aynı kanunun 43. maddesi ise şöyledir; ‘’Öğretmenlik, Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir. Öğretmenler bu görevlerini Türk Milli Eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak ifa etmekle yükümlüdürler.’’

Örneğin Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği madde 86’ya göre ; ‘’Öğretmenler görevlerini Türk millî eğitiminin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak ilgili mevzuat hükümleri doğrultusunda yapmakla yükümlüdür. … Sınıf düzeninden ve yönetiminden sorumlu olan öğretmen, eğitim ve öğretimin gerektirdiği fiziksel ve psikolojik ortamı hazırlar. … ‘’

Öyleyse öğretmenler, devletin milli eğitimin amaçlarının gerçekleştirilmesi için sahip olduğu yükümlülükleri yerine getirecek görevliler konumundadırlar ve öğretmenlerin okutma yükümlülüğüne esas normlar bu ve diğer ilgili normlardır.

Keza Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği madde 17 gereği okul yönetimi de ortaöğretim kurumlarında güvenli ortamın sağlanmasına yönelik koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınması, zararlı alışkanlıkların önlenmesi ve öğrencilerin şiddetten korunması amacıyla rehberlik hizmetleri kapsamında okul merkezli, temel önleme çalışmaları yürütecek ve bu konuda gerekli önlemleri alacaklardır.

Öğrencilerin Uyması Gereken Kurallar

Örneğin Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin öğrenci davranışları, ödül ve disipline ilişkin hükümler başlıklı onuncu kısmında ‘’Öğrencilerin uyacakları kurallar ve öğrencilerden beklenen davranışlar‘’ başlıklı 157. madde bulunmaktadır.

Buna göre öğrencilerin;

‘’ -Atatürk inkılâp ve ilkeleriyle, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin millî, ahlâkî, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve yücelten, insan haklarına saygılı, Cumhuriyetin demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti olması ilkelerine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline getiren; beden, zihin, ahlâk, ruh ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı, gelişmiş bir kişiliğe, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip topluma karşı sorumluluk duyan, yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetişmeleri için okul yönetimi, öğretmenler, rehberlik servisi, veli, okul aile birliği ve ilgili diğer paydaşlarla işbirliği yapması istenir ve bu doğrultuda öğrencilerden;

-Atatürk inkılâp ve ilkelerine bağlı kalmaları ve bunları korumaları, hukuka, toplum değerlerine ve okul kurallarına uymaları, doğru sözlü, dürüst, yardımsever, erdemli, saygılı ve çalışkan olmaları; güzel ve nazik tavır sergilemeleri; kaba söz ve davranışlarda bulunmamaları; barış, değerbilirlik, hoşgörü, sabır, özgürlük, eşitlik ve dayanışmadan yana davranış göstermeleri, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, milliyet ayrımı yapmaksızın herkese karşı iyi davranmaları; insan hak ve özgürlüğüyle onurunun korunması için gerekli duyarlılığı göstermeleri, tutumlu olmaları; millet malını, okulunu ve eşyasını kendi öz malı gibi korumaları ve zarar vermemeleri, sağlığı olumsuz etkileyen ve sağlığa zarar veren, alkollü ya da bağımlılık yapan maddeleri kullanmamaları, … yanlış algı oluşturabilecek tutum ve davranışlardan kaçınmaları, genel ahlak ve adaba uygun davranmaları, Okulu benimsemeleri, öğretmenlerine saygı göstermeleri ve okul kurallarına uymaları beklenir. ‘’

İlgili norma göre bu davranışların öğrencilere kazandırılmasına çalışılır ve uyulması gereken kurallar ve bunlara uymamanın yaptırımları hakkında öğrenciler bilgilendirilir.

Bu davranışların öğrencilere kazandırılmaya çalışılması da şüphesiz disiplin yetkisini gerektirebilecek bir uygulamadır.

Tedip Hakkının Sınırları

Tedip hakkının sınırları konusunda öncelikli mesele kanımızca eğitimin amacı ve öğrencilerin uyması gereken kuralların belirlenmesi ile çözülmektedir. Yukarıda açıkladığımız hususlar disiplin yetkisinin kullanılması için zorunlu bir gerekçedir. Öncelikle disiplin yetkisi bu çerçevede kullanılabilecektir. Bu çerçevede kullanılacak disiplin yetkisinin ne şekilde tatbik edileceğine yani hakkın sınırlarının kalan kısmına ise mevzuat, Yargıtay kararları, doktrin ve pedagoji/eğitim bilimi esas alınmalıdır.

Öncelikle eğiticinin tedip hakkına sahip olduğunu açıkça vurgulayan norm TCK 232/2 normudur. Her ne kadar normun gerekçesinde disiplin yetkisinin sınırlarının maddede gösterildiği belirtilmiş ise de madde metninde böyle bir sınır çizilmemiştir. Ayrıca bizce zaten bu yetkinin varlığına ve sınırlarına ilgili ceza normundan yola çıkarak varmak olanaksızdır çünkü ‘’okutma yükümlülüğünün‘’ ne şekilde hukuka uygun olarak kullanılacağının sınırlarını ceza yasaları değil diğer normlar veya hukukun sair kaynakları çizmekte, 232. maddede olduğu gibi ceza yasaları bunların ihlaline/kötüye kullanılmasına müeyyide bağlamaktadır.

Doktrine göre disiplin yetkisi sözlü veya fiili zorlamaları da içerir. [8] Keza denilmiştir ki tek ayakta tutma, belirli bir sürede bir kitabın okunması, belirli yerlere gitmenin yasaklanması yahut sevilen yemeklerin verilmemesi gibi cezalandırıcı fiiller eğitim araçları olup disiplin yetkisi kapsamındadır. [9]

Uygulamada da ağırlıklı görüş bu yöndedir. Örneğin bir kararda[10] velayetten kaynaklanan tedip hakkının ‘’tokatlama‘’ fiilini içermeyeceği belirtilmiştir. Bir başka olayda yüksek mahkeme kavga eden öğrencileri ayırdıktan sonra öğrencilerden birinin eline sopayla vurmanın disiplin yetkisi kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirtmiştir.[11] Başka bir kararda da bu görüş tekrar edilerek demir cetvelle vurmanın, tekme-tokat atmanın tedip sınırlarını aşacağı belirtilmiştir.[12

Aynı doğrultuda çok sayıda Yargıtay içtihadı bulunmaktadır. Yüksek mahkeme değerlendirmesine göre örneğin; ekimoz oluşturacak şekilde tokat atmak velayet hakkından kaynaklanan tedip hakkı sınırını aşar[13], tahrik altında da olsa öğrenciyi yaralamak tedip sınırını aşacaktır[14], altıncı sınıf öğrencilerinin kendi aralarında öğretmen hakkında sinkaflı yazılar yazdıklarını gören öğretmenin öğrencilere vurması kasten yaralama sayılacaktır[15], öğretmenlerin öğrenciler üzerinde eğitim içi disiplin sağlanması yönünden terbiye ve itaat ettirme haklarını kullanmaları kendilerine öğrenciye cetvelle vurma hakkı vermez[16], öğrenciye tokat atmak tedip sınırını aşar[17], öğrenci mağdurun bir derste sergilediği uygunsuz davranışı karşısında onun suratına beş-altı kez yumrukla vuran öğretmen sanığın eylemini tedip sınırını aşmaktadır[18], öğretmenin sınıf duvarını çamurlayan öğrencisine çamuru yalatmasını tedip sınırını aşmaktadır[19]...

Fakat bu noktada diğer kararlardan ayrık içtihatlar da vardır. Örneğin sürekli evden kaçan çocuğa bir kez tokat atmak, velayetten kaynaklanan tedip hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.[20]

TCK 232/2’nin gerekçesi ise failin basit tıbbi müdahaleyi gerektirecek şekilde yaralamanın ötesine geçen bir yaralamada kasten yaralama suçundan, hakarette de hakaret suçundan cezalandırılması gerektiği yönündedir. Ayrıca gerekçede disiplin yetkisinin kişinin bedensel ve ruhsal sağlığının bozul­masına neden olmayacak veya bir tehlikeye maruz kalmasını sonuçlamayacak derecede kullanılabileceğini belirtmektedir.

Doktrinde de disiplin yetkisinin öğrencilere karşı şiddet yahut aşağılama fiillerini içermediği belirtilmektedir.[21]

Zaten bu tür fiillerin öğrencileri disipline etme garantisi de taşımadığını düşünüyoruz. Örneğin sigara içen bir öğrencinin bu davranışını fiziksel şiddet yoluyla önlemek kanımızca sorunu çözmek yerine sorunu daha da alevlendirebilir. Fakat bu öğrenciye düzgün yollarla, bu konuda rehberlik edilerek disiplin kazandırılırsa belki de bu öğrenci ömrü boyunca bir daha sigara içmeyecektir.

Araştırmalarda eğiticilerin çocuklara uyguladıkları fiziksel gücün çocukları dersten iyice soğuttuğu belirtilmektedir. [22]

Normlar hiyerarşisinde kanunların üzerinde bulunan Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 19. maddesine göre; ‘’ Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının … ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suistimale, ihmal ya da ihmalkâr muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar. …’’

Yine aynı sözleşmenin 28. maddesine göre ‘’ … Taraf Devletler, okul disiplininin çocuğun insan olarak taşıdığı saygınlıkla bağdaşır biçimde ve bu Sözleşmeye uygun olarak yürütülmesinin sağlanması amacıyla gerekli olan tüm önlemleri alırlar. … ‘’

Keza Anayasa md. 17’ye göre herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olup tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. Anayasa’nın 41. maddesi de yine çocukların korunması gerektiğini düzenlemektedir.

Campbell-Cosans / Birleşik Krallık davasında AİHM, avuç içine kırbaçla vurmak örf ve adete uygun olsa bile insan onuruna aykırı, aşağılayıcı bir cezadır ve hukuk düzenince korunamaz şeklinde karar vermiştir.[23]

TCK md. 232’nin gerekçesinde de doğru olarak belirtildiği üzere öğrencinin yalnızca fiziksel istismardan korunması yetmez, öğrencinin ruh bütünlüğünün korunması da önemlidir.

Örneğin eğitim hukuku doktrininde öğrenciyi çöpün yanında bekletmek, kasıtlı olarak söz vermemek, görmezden gelmek, alay etmek gibi eylemler çocukların duygusal yönden istismarı olarak kabul edilmektedir.[24]

Disiplin yetkisi kanımızca salt ceza vermek yönünden değerlendirilmemelidir. Önemli olan öğrencinin eğitimin amacı doğrultusunda yetişebilmesidir ki doktrine göre öğrencilerin disipline edilmesinde ödül ceza dengesi iyi korunmalıdır.[25]

Günümüzdeki çağdaş disiplin anlayışı, önleyici disiplindir. Önleyici/onarıcı disiplin kavramları ile ifade edilen bu çağdaş disiplin anlayışları öğrenci merkezli disiplin anlayışları olarak ortaya çıkmıştır. Buna göre öğretmen, disiplini sağlamada katı disiplin kurallarına başvurmaz. Öğretmen öğrencilere rehberlik ederek öğrencilerin kendi davranışlarını kontrol etmelerine ve sorunlarına çözüm üretebilmelerine yardımcı olmalıdır.[26]

Denilmiştir ki ceza esaslı disiplin anlayışında çocuk, ceza sonucunda korktuğu için olumsuz davranış sergilemeyi bırakacaktır fakat ceza odaklı disiplin anlayışı kapsamında sınıfta veya okulda sağlanan disiplin sonucunda çocukta, nefret, intikam, karşı koyma, suçluluk, kendine acıma, güvensizlik, gibi olumsuz duygular ortaya çıkar.[27]

Mesele geniş çapta değerlendirilse ceza hukuku doktrin ve içtihatlarında basit tıbbi müdahaleyi dahi gerektirmeyecek/bedensel zarara yol açmayacak bir şekilde kulak tutmak, tek ayağı üzerinde durdurmak gibi davranışların tedip hakkı kapsamında kaldığı ve çocuğa asla etkili eylemde bulunarak(örneğin tokat atarak) disiplin yetkisinin kullanılamayacağı görüşünün benimsendiği ortaya çıkmaktadır. Öyleyse tek ayak üzerinde tutmanın eklemlere verdiği acı yahut kulak tutmanın sınırı da önemlidir ki burada doktrinde de belirtildiği üzere ölçülülük ilkesi devreye girecektir.[28] Ölçülülük ilkesine alınacak dayanak ise kanımızca doktrinde de belirtildiği üzere başta pedagoji bilimidir.[29]

Fakat belirtmek gerekir ki görüldüğü üzere gerek eğitim biliminde gerekse de eğitim hukukunda kulak çekme, çöp kenarında tek ayak üzerinde tutma gibi fiillere karşı yaklaşım ceza hukukunun aksine olumlu değildir.[30] Bu tür fiillere örnek olarak tebeşir fırlatmayı, çöp toplatmayı, kaldıramayacağı kadar ödev vermeyi de ekleyebiliriz.

TCK 232/2’deki suçun özü tedip hakkının kötüye kullanılması olduğundan ceza hukuku doktrini ve yüksek mahkeme içtihatları hakkın sınırlarını dolaylı olarak çizmektedir. Fakat konuyla ilgili çalışmalar aynı zamanda eğitim hukuku ve pedagoji biliminin alanına da girdiğinden tedip hakkını tanımlamada ve sınırlarını çizmekte bu alanlardan da faydalanılması gerekir.

Aşağıda açıklayacağımız üzere kurallara uymayan öğrenciye zaten hukuk çerçevesinde disiplin cezaları verilmektedir. Dünyada artık modern bir disiplin anlayışı gelişmektedir. Tedip hakkının esası kanımızca başta öğretmenlerin öğrencilerine uyguladıkları uyarılarda bulunmak, nasihatler vermek, ödevler yüklemek yahut rehberlik birimlerinin çalışmaları veya öğrencilerin katılmalarının sağlandığı seminer vb. uygulamalardır. İnsanı özünde düzeltecek ve iyiye yöneltecek olan yöntemin ne o kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak ne de şiddet uygulamak olmadığını düşünüyoruz.

Bu konuda mevzuatta örnek bir norm bulunmaktadır. Bu norm(Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği md. 157/7) şöyledir ;

‘’ Uyulması gereken kurallara aykırı tutum ve davranış gösteren öğrencilerden; gözlemlenen olumsuz davranışı kınama cezasından daha ağır bir ceza kapsamında olmayanlar hakkında aşağıdaki usule göre işlem yapılır.

a) Sınıf/şube rehber öğretmeni ile rehberlik öğretmeninin birlikte yapacakları değerlendirme ve önerileri ile okul müdürü tarafından davranışlarında kusurlu olduğuna yönelik öğrencinin dikkatinin çekilmesi amacıyla sözlü ve/veya yazılı uyarı yapılır. Sözlü uyarı; okul yönetimi, sınıf şube rehber öğretmeni ve/veya rehberlik öğretmeninin öğrenciyle görüşme sürecini oluşturur. Öğrenciden beklenen olumlu davranışın neler olabileceği anlatılır. Olumsuz davranışlarının devamı hâlinde kendisine uygulanabilecek yaptırımlar konusunda uyarılır. Sözlü uyarı, gerekli görülmesi hâlinde okul müdürü tarafından sınıf/şube rehber öğretmeni ile rehberlik öğretmeninin de görüşleri alınarak yazılı uyarıya çevrilir. Sözlü ve yazılı uyarı okul öğrenci ödül ve disiplin kuruluna gönderilmez.

b) Okul yönetimi, öğrencinin olumsuz davranışları sürdürmesi hâlinde veliyi okula davet eder. Sınıf/şube rehber öğretmeninin ve rehberlik öğretmenin de katılımı ile yapılan görüşmede, öğrencinin olumsuz davranışları ve uygulanabilecek yaptırımlar veliye bildirilir. Velinin toplantıya gelmemesi durumunda tutanak tutulur.

c) Bu durumdaki öğrenciler Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği kapsamında belirlenen toplum hizmeti çalışmalarından biriyle de ilişkilendirilebilir. Öğrencinin toplum hizmeti çalışması kapsamında yaptığı etkinlik, Sosyal Etkinlik Modülüne işlenir. … ‘’

Fakat buradaki sorun şudur, dersi veya bulunduğu ortamı ciddi anlamda çekilmez kılan bir öğrenci hem diğer öğrencilerin eğitim hakkını gasp etmekte hem de öğretmenin işini yapmasına engel olmaktadır. Örneğin ders boyunca arkadaşını tartaklayan bir öğrencinin varlığında durum bu doğrultutadır. Böyle bir durumda öğretmenin öğrenciye yapacağı fiziksel müdahalelerin tedip hakkı içinde mi kalacağı yoksa gerek öğrencileri gerekse kendisi lehine meşru savunma olarak mı değerlendirileceği bizce tartışılması gereken bir konudur. Bize göre böyle bir durumda öğretmenin mevzuattan doğan dersin ve sınıfın düzenini sağlamak yükümlülüğü olduğundan bu tür fiilleri tedip hakkı kapsamında değerlendirmek gerekir. Ancak şüphesiz öğrencinin fiilinin ağırlığına göre öğretmenin tepkisinin meşru savunma olarak da değerlendirilmesi mümkündür.

Terbiye Hakkının Sınırları ve Disiplin Cezaları

Disiplin yetkisinin ötesinde bir de mevzuattan doğan disiplin cezaları vardır ki bunlar da öğrencilerin yükümlülüklerine uymamaları durumunda mevzubahis olmaktadır.

Doktrindeki bir görüşe göre disiplin cezalarının tatbiki esasında disiplin yetkisinin kullanılması olup mevzuatta öngörülmüş disiplin cezalarının haricinde bir ceza verilmesi ağır yaralama oluşturmadığı takdirde disiplin yetkisinin kötüye kullanılması suçunu oluşturur. Yine aynı görüşe göre öğrencinin disiplin suçu oluşturmayan eylemlerine karşılık disiplin yetkisinin ne şekilde kullanılması gerektiği pedagojik verilere göre değerlendirilmelidir. [31]

Disiplin cezalarının tedip hakkından doğan disiplin yetkisinden kısmen farklı olduğunu düşünüyoruz. Keza rehberlik birimlerinin uygulamaları da kanımızca disiplin yetkisi çerçevesinde gerçekleştirilen uygulamalardır ve mevzuatın çoğu yerinde bu tür uygulamaların disiplin cezası ile birlikte de tatbik edilebileceği belirtilmiştir.[32]

Fakat kınama cezasının bu noktada tedip hakkının sınırları içine de girdiğini düşünüyoruz. Çünkü örneğin Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği md. 164/1 gereği kınama öğrencinin yazılı ve sözlü olarak uyarılmasıdır. Fakat bizce kınamanın ötesindeki cezalar tamamen kurumsal idari yaptırımlardır.

Yükümlülüklerini yerine getirmeyen ortaöğretim öğrencilerine uygulanan kimi disiplin cezaları yahut sair uygulamalar şunlardır;

Örneğin Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği md. 32 gereğince sınıf başkanlığına ve başkan yardımcılığına aday olacak öğrencilerde disiplin cezası almamış olmak ve örnek davranışlara sahip olmak şartı aranır.

Aynı yönetmeliğin 35, 36 ve 59. maddeleri gereğince belirli sınırı aşan devamsızlık veya başarısızlık halinde sınıf tekrarı öngörüldüğü gibi sınıf tekrarı da belirli sınırı aşınca öğrencinin kaydı silinerek açık öğretime, meslek lisesine veya imam hatip lisesine kaydedilir.

Yönetmeliğin 163. maddesine göre öğrencilere, disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiillerinin niteliklerine göre a) Kınama, b) Okuldan kısa süreli uzaklaştırma, c) Okul değiştirme, ç) Örgün eğitim dışına çıkarma cezalarından biri verilir.

164. madde ise disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiilleri düzenlemektedir. Esasında bunlar öğrencilerin uymakla yükümlü oldukları kurallar ile paraleldir.

Kınama cezasını gerektiren kimi davranış ve fiiller şunlardır;

- Okulu, okul eşyasını ve çevresini kirletmek,

- Yapması gereken görevleri yapmamak,

- Kılık-kıyafete ilişkin mevzuat hükümlerine uymamak, ( Kılık Kıyafet Yönetmeliği’ne göre (md.4) Öğrenciler; öğrenim gördükleri okulun arması ve rozeti dışında nişan, arma, sembol, rozet ve benzeri takılar takamaz, insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen ve mevsim şartlarına uygun olmayan kıyafetler giyemez, yırtık veya delikli kıyafetler ile şeffaf kıyafetler giyemez, vücut hatlarını belli eden şort, tayt gibi kıyafetler ile diz üstü etek, derin yırtmaçlı etek, kısa pantolon, kolsuz tişört ve kolsuz gömlek giyemez, okullarda yüzü açık bulunur; siyasî sembol içeren simge, şekil ve yazıların yer aldığı fular, bere, şapka, çanta ve benzeri materyalleri kullanamaz; saç boyama, vücuda dövme ve makyaj yapamaz, pirsing takamaz, bıyık ve sakal bırakamaz, okul öncesi eğitim kurumlarında ve ilkokullarda okul içinde baş açık bulunur. )

- Tütün ve tütün mamullerini bulundurmak veya kullanmak,

- Kopya çekmek veya çekilmesine yardımcı olmak,

- Kumar oynamaya yarayan araç-gereç ve doküman bulundurmak,

Okuldan 1-5 gün arasında kısa süreli uzaklaştırma cezasını gerektiren fiil ve davranışlardan bir kısmı ise şöyledir;

- Kişilere, arkadaşlarına, okul yöneticilerine, öğretmenlerine ve diğer çalışanlarına karşı okul içinde ve dışında sözle, davranışla veya sosyal medya üzerinden hakaret etmek, hakareti paylaşmak, yaymak veya başkalarını bu davranışa kışkırtmak,

- Kişileri veya grupları dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi ve dini inançlarına göre ayırmayı, kınamayı, kötülemeyi amaçlayan davranışlarda bulunmak veya ayrımcılığı körükleyici semboller taşımak,

- Her türlü ortamda kumar oynamak veya oynatmak,

Okul değiştirme cezasını gerektiren kimi fiil ve davranışlar şunlardır;

- Türk Bayrağına, ülkeyi, milleti ve devleti temsil eden sembollere saygısızlık etmek,

- Millî ve manevi değerleri söz, yazı, resim veya başka bir şekilde aşağılamak; bu değerlere küfür ve hakaret etmek,

- Hırsızlık yapmak, yaptırmak ve yapılmasına yardımcı olmak,

- Resmî belgelerde değişiklik yapmak; sahte belge düzenlemek ve kullanmak ve başkalarını yararlandırmak,

Örgün eğitim dışına çıkarma cezasını gerektiren bazı davranışlar;

- Türk Bayrağına, ülkeyi, milleti ve devleti temsil eden sembollere hakaret etmek,

- Türkiye Cumhuriyeti'nin devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ilkesine ve Türkiye Cumhuriyetinin insan haklarına ve Anayasanın başlangıcında belirtilen temel ilkelere dayalı millî, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti niteliklerine aykırı miting, forum, direniş, yürüyüş, boykot ve işgal gibi ferdi veya toplu eylemler düzenlemek; düzenlenmesini kışkırtmak ve düzenlenmiş bu gibi eylemlere etkin olarak katılmak veya katılmaya zorlamak,

- Yaralayıcı, öldürücü her türlü alet, silah, patlayıcı maddeleri veya fiziki güç kullanmak suretiyle bir kimseyi yaralamaya teşebbüs etmek, yaralamak, öldürmek, maddi veya manevi zarara yol açmak,

Belirtmek gerekir ki yönetmelikte, sayılanlar dışındaki fiillerin de disiplin cezasını gerektirmesi halinde uygun cezalar verileceği belirtilmiştir. Cezaya neden olan fiilin tekrarında ise daha ağır cezalar öngörülmüştür. Belirtilmiştir ki disiplin cezaları takdir edilirken öğrencilerin çocuk oluşları ve benzeri nitelikleri göz önünde tutulacaktır. Keza bu öğrenciler rehabilite edici uygulamalara da tabi tutulabilirler.

Okullarda yapılan aramalar

Öğretmenlerin ve okul yönetiminin öğrencileri korumak ve eğitim için gerekli ortamı sağlamak görevleridir. Bu uğurda örneğin Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinin ‘’Öğrencilerin korunması’’ başlıklı 158. maddesinde özel bir hüküm bulunmaktadır;

Öğrencilerin sağlığını olumsuz etkileyen ve sağlığına zarar veren, alkollü ya da bağımlılık yapan maddeleri bulundurması, kullanması, bu tür maddelerin üretim ve kaçakçılığına alet olmasına karşı korunması,

- Öğrencilerin pornografi, teşhir, cinsel sömürü, istismar, taciz ve her türlü olumsuz davranışlardan korunması,

- Öğrencilerin; çevre, okul çalışanları ve diğer öğrenciler tarafından fiziksel ve ruhsal yönden zarar görmemeleri için dedikoduya, zorbalığa, tehdide, sataşmaya ve onur kırıcı her türlü lakap takılmasına karşı korunması konularında veli veya aileyle diğer ilgili kurum ve kuruluşlarla da işbirliği yapılarak gerekli tedbirler alınır. Bu tedbirler kapsamında, okul yönetimince; okul öğrenci ödül ve disiplin kurulu kararına bağlı olarak alınan ihbar, şikâyet, duyumla gerekli görülen hallerde, önceden tedbir almak, olumsuz öğrenci davranışlarının fiil ve suça dönüşmesini engellemek, eğitim ortamlarının güvenliğini sağlamak ve öğrencileri her türlü olumsuz ve zararlı davranışlardan korumak amacıyla okul, pansiyon ve eklentileri, sıra, masa, dolap ve gerekli görülen diğer yerler aranır, tedbir amaçlı bu arama ve inceleme işleri öğrencinin kişilik ve onurunu rencide etmeden okul öğrenci ödül ve disiplin kurulu üyeleriyle görevlendirilen öğretmenlerce yapılır.

Görüldüğü üzere ilgili düzenlemede öğrencinin üzerinin ve çantasının ne şekilde aranacağına veya aranıp aranamayacağına dair bir bilgi bulunmamaktadır.

Denilmiştir ki öğrencilerin de özel yaşamın gizliliği hakkı bulunmaktadır ve Anayasa karşısında üst/çanta aramalarının ancak kanuni bir düzenlemenin verdiği yetki ile yapılabilmesi mümkündür.[33]

Doktrindeki başka bir görüşe göre ise disiplin önlemleri gereği yapılacak aramalarda hakim kararına gerek yoktur.[34]

Kanımızca bu tür aramalar tedip hakkı kapsamında değerlendirilebilir. Şüphesiz burada da ölçülülük ilkesi göz önünde tutulmalıdır.

Fakat buradaki asıl mesele bizce bu tür aramalar sonucu elde edilen delillerin disiplin cezasına veya adli cezaya esas alınıp alınamayacağıdır. Eğer bu tür aramalar tedip hakkı kapsamında değerlendirilir veya disiplin önlemleri kapsamında yapılacak aramalarda hakim kararı gerekmiyor denilir ise elde edilen deliller hukuka uygun olacağından yargılamada dışlanması gerekmez ve hükme/cezaya esas alınabilir.

Fakat bu tür aramalar için yetkinin kanun ile ayrıca verilmesi gerekir deniliyor ise kanımızca bu tür aramalara dayanak normlar önleme araması normlarıdır ki burada da devreye öğretmenler değil kolluk girmektedir.

Av. Alp Öztekin

(Bu makale, www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanmak üzere kaleme alınmış olup, ancak hukuka ve etik ilkelere uygun atıf yapılması suretiyle kullanılabilir. )

-------------------------------

[1] Hülya İmamoğlu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (2005), cilt: 54, sayı: 1, s. 176

[2]Hamide Zafer, Kötü Muamele Suçu, Maltepe Üniversitesi (2009/1) ss. 119-175. https://docplayer.biz.tr/5375430-Kotu-muamele-sucu-tck-m-232-ayni-konutta-birlikte-yasayan-birine-kotu-muamele-ve-terbiye-hakkindan-dogan-disiplin-yetkisinin-kotuye-kullanilmasi.html, Et: 13.09.2019, s. 20

[3] Zeki Hafızoğulları&Muharrem Özen, Topluma Karşı Suçlar, (2016)Ankara, USA s. 394

[4] Ayşe Nuhoğlu, Aile Düzenine Karşı Suçlar, (2009)İstanbul, Beta s. 135,136

[5] Nuhoğlu, a.g.e. s. 119

[6]Metin Feyzioğlu, Terbiye ve İnzibat Vasıtalarını Kötüye Kullanma ve Aile Bireylerine Karşı Fena Muamelede Bulunma Suçları, AÜHFD (2001), http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/291/2650.pdf, Et: 13.09.2019, s. 43

[7] Hafızoğulları&Özen, a.g.e. s. 392

[8] İsmail Malkoç, Yeni Türk Ceza Kanunu Cilt III (2013), s. 3733

[9] Zafer, a.g.e. s. 27

[10] Yargıtay 18. Ceza Diresi 2015/4916 e. 2015/6926 k. (lexpera.com)

‘’ … Sanığın oğlu olan mağduru tokatlamak suretiyle basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralaması şeklindeki eyleminin, terbiye ve tedip hakkı sınırlarını aştığı gözetilmeden yasal olmayan ve yetersiz gerekçe ile beraat kararı verilmesi, … ‘’

[11] Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2008/7248 e. 2008/14702(kazanci.com)

‘’ … Nöbetçi öğretmen sanığın kavga eden öğrencileri ayırdıktan sonra, kavgayı çıkaran öğrencilerden birini, sopayla eline basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek biçimde vurarak yaralaması eyleminin, sahip olunan disiplin yetkisi kapsamında değerlendirilemeyeceği, kamu görevlisinin nüfuzunu kötüye kullanarak işlediği ve yakınmaya bağlı olmayan yaralama suçunu oluşturduğu gözetilmelidir. … ‘’

[12] Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2012/21323 e. 2012/28934 k. (kazanci.com)

‘’ … Kabule göre de; mağdur çocukların, öğretmenleri olan sanık M. Z.'in, zaman zaman kendilerine demir cetvelle, tokatla, bazen de tekme ile vurduğunu, kafalarını birbirlerine çarptığını beyan etmeleri ve anlatımlarının da birbirlerini doğrulaması karşısında, bu eylemlerin tedip hakkı sınırlarını aştığı gözetilmeden ve mağdurların anlatımlarına neden itibar edilmediği açıklanıp tartışılmadan, yasal olmayan ve yetersiz gerekçe ile beraat kararı verilmesi, … ‘’

[13] Yargıtay 3. Ceza Daires 2013/7321 e. 2014/3516 k.(kazanci.com)

‘’ … Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanığın, savunmasında oğlu olan katılanın tasvip etmediği arkadaşları ile gezmek istemesi kendisinin de izin vermemesi sebebiyle aralarında çıkan tartışmada yüzüne bir kez tokat attığını belirtmesine karşın, katılan hakkında tanzim olunan adli raporda sağ boyunda laserasyon, sol ensede ekimoz izlerine rastlandığı anlaşılması karşısında sanığın tedip ve terbiye kuralını aşacak şekilde yaralama kastıyla katılanı darp ettiği anlaşılması karşısında mahkumiyeti yerine yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde beraatine karar verilmesi, … ‘’

[14] Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2013/31114 e. 2014/16870 k. (lexpera.com)

‘’… Sanığın öğrencisi olan mağduru aldığı nota itiraz etmesi ve ardından çıkan sözlü tartışmada saygısızca davranışlar içerisine girmesi nedeniyle, tahrik altında tedip sınırlarını aşacak şekildeki eylemi ile yaraladığı, dosya kapsamı, olayın akabinde alınan ve ''sol arka uyluk altında 1X10 cm. kızarıklık, sol kulakta ağrı tarifliyor, sol kulak kepçesi hiperemik ve kulak zarı saat 7 hizasında perfore'' şeklinde bulgular içeren doktor raporu, tanıklar Şerafettin ve İsmail'in dolaylı, tanıklar Rıdvan ve Ömer'in doğrudan anlatımları ve sanığın tevilli ikrarı ile anlaşılmakla sanığın atılı suçtan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi, … ‘’

[15] Bölge Adliye Mahkemesi Kararı - İstanbul BAM, 11. CD., E. 2017/2764 K. 2018/1161 (lexpera.com)

‘’ … İddia makamını temsilen duruşmaya katılan Cumhuriyet savcısı "Dairece yapılan yargılama sonucu toplanan delillere göre; sanık K10’nün olay tarihinde X1 Ortaokulunda ingilizce öğretmenliği yaptığı, sınıfta öğrenci olan mağdur K1’ün kendisi hakkında argo kelimeler yazdığını görmesi üzerine, ona sinirlenerek vurup onu dosyada mevcut raporda belirtildiği üzere basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığı, böylece üzerine atılı suçu işlediği iddia, adli rapor, tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, Gölcük 2.Asliye Ceza Mahkemesinin 07.06.2017 gün ve 2016/818 esas, 2017/294 karar sayılı kararının kaldırılarak, sanığın eylemine uyan TCK’nun 86/2,3,b,d, 29, 53 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi kamu adına talep ve mütala olunur." şeklindeki görüşü ile sanığın cezalandırılmasını talep etmiştir. … anık K9'ın ilk derece mahkemesinde vermiş olduğu"Bu esnada K1'ın saçından arkaya doğru çekti" şeklindeki beyanları ile, K11, K8, K12, K13, K14, K15, K16, K17, K18, K19, K20, K21, K22, K23, K24, K25, K26, K27, K5, K28 ve K29'ın olaydan sonra yapılan disiplin soruşturması sırasında, olayın nasıl gerçekleştiğine ilişkin olarak alınan yazılı anlatımlarında, sanığın mağdurun gözlüğünü çıkarıp, saçını çektiğini ve tokat attığını belirttikleri, mağdurla ilgili adli raporda ise, zigomatik bölgede hassasiyet olduğuna dair tespit, dinlenen tanık anlatımları ile sınıftaki diğer öğrencilerin yazılı anlatımları ile doğrulanan mağdur anlatımları nazara alındığında, öğretmen olan sanığın, mağdur tarafından yazılan kendisi ile ilgi cinsel içerikli yazılar nedeniyle oluşan haksız tahrikin etkisi ile, olay tarihinde 11 yaşında olup, yaşı nedeniyle sanığın fiiline mukavemet edemeyecek durumda olan öğrencisine yönelik olarak, öğretmelik sıfatının sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle, üzerine atılı suçu işlediği sonuç ve kanaatine varılarak mahkumiyetine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. … ‘’

[16] YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2000/4-11 K. 2000/30(kazanci.com)

‘’ … Olay günü bir ilköğretim okulunda nöbetçi öğretmen olan sanığın daha önceden öğretmenler kurulunda alınan karar uyarınca teneffüslerde dışarı çıkmaları için uyardığı ve aralarında mağdurenin de bulunduğu 6. sınıf öğrencilerinden bir kısmının, üçüncü teneffüste de dışarı çıkmamaları üzerine sınıfta bulunan dokuz, on öğrencinin ellerine cetvelle birer kez vurduğu, bu vurma nedeniyle yumuşak doku travması geçiren mağdurenin Adli Tıp Uzmanınca verilen rapora göre üç gün iş ve gücünden kalacağı, sanığın kaçamaklı kabulü, mağdurenin ve tanıkların anlatımı ve tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır. Esasen açıklanan bu oluşta Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Öğretmenlerin öğrenciler üzerinde eğitim içi disiplinin sağlanması yönünden terbiye ve itaat ettirme hakları bulunmaktadır. Ancak, bu hak disiplin cezası vermek ile bedensel zarara yol açmayacak şekilde örneğin kulak tutmak, tek ayağı üzerinde durdurmak gibi davranış biçimleriyle sınırlı olup hiçbir zaman etkili eylemde bulunmayı kapsamaz. … ‘’

[17] Yargıtay 4. Ceza Dairesi E. 1992/5254 K. 1992/5738(kazanci.com)

‘’ … öğretmen sanığın, öğrenci mağdura tokat vurduğu kabul edildiği, yaralama suçunun öğeleri oluştuğu ve tedip yetkisini aştığı halde, eylemi hukuka uygun kılan tedip hakkından söz edilerek beraat hükmü kurulması, ‘’

[18] YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 1997/4-174 K. 1997/179(kazanci.com)

‘’ ... Türkçe dersi öğretmeni olan sanığın, mağdurun bir derste uygunsuz davranışı karşısında beş altı kez yumrukla suratına vurduğu, sanığın kaçamaklı kabulü, tanıklar tarafından da doğrulanan mağdurun aşamalarda değişmeyen samimi ve inandırıcı beyanı ve tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır. Bu durumda, sanığın etkili eylem kastıyla mağdura vurduğu anlaşıldığına, eğitim içi disiplin cezası verme yetkisini ve terbiye hakkı ile itaat ettirmek yetkisini aştığına göre, eylemi etkili eylem suçunu oluşturur. Bu itibarla direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir. … ‘’

[19] Yargıtay 4. Ceza Dairesi E. 1994/3849 K. 1994/6712

‘’ … Yaralama suçundan sanık O.S. hakkında TCY.nın 456/4. 251 ve 647 sayılı Yasanın . maddeleri uyarınca 400.000 lira ağır para cezasıyla hükümlülüğüne ilişkin ÇAYIRLI Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 1993/63 Esas, 1993/107 Karar sayılı ve 25.11.1993 tarihli hükmün temyiz yoluyla incelenmesi Üst ve O yer C. Savcısı tarafından istenilmiş ve temyiz edilmiş olduğundan; Yargıtay C. Başsavcılığının 22.4.1994 tarihli bozma isteyen tebliğnamesiyle 26.4.1994 tarihinde daireye gönderilen dava dosyası, başvurunun nitelik ve kapsamına göre görüşüldü: … Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde