Türk Medeni Kanunu gereğince mirasçılar, miras bırakanın ölümü neticesinde mirası bir bütün olarak, kendiliğinden kazanırlar. Miras, miras bırakanın yalnızca aktif varlığını içermez, aynı zamanda miras bırakanın borçlarını da ihtiva eder. Miras bir bütün halinde kazanıldığından borca batık mirastaki borçların, mirasçıların kendi kişisel varlıklarıyla karşılanması icap eder. Bu olumsuz durumlara maruz kalınmaması için Türk Medeni Kanunu ile mirasın reddi müessesesi kabul edilmiştir.

Reddi miras ya da diğer adıyla mirasın reddi; miras bırakanın ölümü üzerine yasal veya atanmış mirasçıların ölenin her türlü borç ve alacaklarıyla birlikte oluşan mirasın hak ve yükümlülüklerini reddetmesi olarak tanımlanabilir.

Miras hukukunda geçerli olan külli halefiyet ilkesi gereği, yasal ve atanmış mirasçılar miras bırakanın ölümüyle kendiliğinden mirasçılık sıfatını kazanırlar. Mirasçılık sıfatı kazanıldığında artık miras bırakanın borçlarından yalnız tereke ile değil kendi şahsi mal varlıklarıyla da sorumlu hale gelirler.

Reddi miras hükümleri Türk Medeni Kanunu’nda 605 ile 618.maddeler arasında düzenlenmiş olup bu hak nitelik olarak mutlak bir haktır ve buna ek olarak haiz olduğu mirasın reddine ilişkin beyanın yenilik doğurucu bir hak olması dolayısı ile geriye doğru yürüyen bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ölümle birlikte mirasa hak kazanan kanuni ya da atanmış mirasçı, reddi mirası yasal süre içerisinde yapmalıdır. Yasal süre içerisinde bu hakkını kullanan mirasçının mirasçılık sıfatı miras bırakanın ölüm tarihi ile birlikte ortadan kalkmış sayılacaktır. Türk Medeni Kanunu m.605/2 uyarınca ölüm tarihinde ödemeden aczi açık ve tespit edilmiş murisin mirasının reddedildiği kabul edilmektedir. Bu durum uygulamadaki ile paralellik taşır niteliktedir zira reddi miras hali genel olarak terekenin pasifinin aktifinden daha fazla olduğu durumlarda yapılmaktadır. Terekenin borca batık olduğu hallerde mirasçılar yasal süre olan 3 ay içinde mirası reddedebilmektedirler.

Mirasın paylaşılması ve reddi, atanmış veya yasal mirasçıları ilgilendiren önemli bir konudur. Atanmış veya yasal mirasçılar iki şekilde “reddi miras” talebinde bulunabilirler:

- Mirasın Gerçek Reddi

- Mirasın Hükmen Reddi

MİRASIN GERÇEK REDDİ NASIL YAPILIR?

Mirasın gerçek reddinde, mirasçılar tarafından bir başvuruda bulunulması gerekir. Kanuni mirasçılar mirasçı olduklarını sonradan öğrendiklerini kanıtlamadıkça miras bırakanın ölümünü öğrendikleri; atanmış mirasçılar ise miras bırakanın bu tasarrufunun kendilerine resmi olarak bildirildiği tarihten itibaren üç aylık hak düşürücü süre içerisinde miras bırakanın yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesine başvurarak sözlü veya yazılı beyanlarıyla mirası kayıtsız şartsız reddedebilirler. Hak düşürücü süre içinde miras reddedilmezse miras kazanılmış olur. Bunun yanında red süresi bitmeden mirasçı olarak; miras kalan malları saklayan veya kendine mal eden, terekenin işlerine karışan ve terekenin olağan yönetimi dışında işler yapan mirasçı, mirası reddedemez.

Mirasın reddi için mirasçının fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Çünkü ret beyanıyla birlikte tereke borçlarından sorumluluktan kurtulurken aynı zamanda mirasçı olma hakkı da ortadan kalkar.

Ret beyanın kayıtsız ve şartsız olması gerekir (MK m.609). Aksi taktirde kayda ve şarta bağlanmış ret beyanı geçersiz olacağından mirasçı mirası kazanır. Bunun istisnası MK m.614’de düzenlenen sonradan gelen mirasçı lehine mirasın reddidir. Burada mirası reddeden mirasçılar kendilerinden sonra gelen mirasçıların, mirasın resmi tasfiyesinden önce, mirası kabul veya redde davet edilmelerini talep edebilirler. Bunun üzerine red keyfiyeti o mirasçılara resmen tebliğ edilir. Bu mirasçılar bir ay içinde mirası kabul etmezse miras onlar tarafından da reddedilmiş sayılır ve miras iflas hükümlerine göre tasfiye edilir.(TMK m.614)

Reddi Miras Beyanı İptal Edilebilir Mi?

Kural olarak miras reddedildikten sonra bundan dönmek mümkün değildir. Ancak Borçlar Kanunu m. 23  çerçevesinde yanılma, aldatma, korkutma sonucu mirasçının ret beyanında bulunması halinde yapılan ret işlemi için iptal talebinde bulunulabilir. Mirasçı ret beyanının iptalini dava yolu ile ileri sürecektir.

Mirasın Reddi Hakkı Düşer mi?

Yasal süresi içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız, şartsız kazanmış olur (TMK m. 610) Bu süre dolmadan mirasçı olarak tereke işlerine karışan, olağan yönetim dışındaki tereke işlerini yürüten ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı artık mirası reddedemez. Mirası ret hakkı şu hallerde düşer:

- Üç aylık ret süresinin dolması (TMK m. 606).

- Feragat Sebebiyle Ret Hakkının Düşmesi; Mirası redden feragat etmek isteyen mirasçı yazılı veya sözlü olarak miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Mahkemesine beyanda bulunabileceği gibi bu beyanı ilgililere de (mirasçılar, vasiyet alacaklıları, tereke alacaklıları) yöneltebilir.

- Tereke İşlerine Karışması Nedeni İle Ret Hakkının Düşmesi; Mirasçılardan biri terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan ve miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapmak suretiyle tereke işlerine karışırsa, bu durum mirasçının mirası örtülü olarak kabul ettiğini gösterir ve mirasçının mirası ret hakkı sona erer (TMK m. 610). Yapılan bu işlemlerin olağan olup olmadı işlemin mahiyetine göre belirlenir.

- Mirasçının Terekeye Ait Bir Malı Kendisine Mal Etmesi veya Gizlemesi Nedeni ile Ret Hakkının Düşmesi; Mirasçılardan birinin ret süresi içinde terekeye ait bir malı gizlemesi veya kendisine mal etmesi halinde mirasçının ret hakkı düşer ve mirasçı mirası kabul etmiş sayılır (TMK m. 610). Bu eylemi yapan kişinin mirasçı olduğunu bilmesi ve kasten hareket etmesi gerekir.

MİRASIN HÜKMEN REDDİ NASIL YAPILIR?

Türk Medeni Kanunun 605.maddesindeÖlümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” denilerek herhangi bir başvuru yapılmasına gerek kalmadan, karine olarak mirasın hükmen reddedilmiş sayılacağı kabul edilmiştir. Kanunda ifade edilen borca batık terekenin kabulü ve iktisap edilmesi yalnızca açık veya zımni olarak yapılan kabul beyanıyla mümkündür.

Hükmen Reddedilmiş Miras Kabul Edilebilir Mi?

Medeni Kanunumuz, 605.maddesinin ikinci fıkrasıyla terekenin borca batık olduğu açıkça ve resmen belli ise mirasın reddedildiği yönünde aksi ispat edilebilir bir adi karine kabul etmiştir. Adi karine olduğundan mirasçılar açık veya zımni bir irade beyanıyla bu karineyi çürütebilirler. Yani mirasçılar mirası kabul ettiklerini beyan ederek, iflas hükümlerine göre terekenin resmen tasfiyesinin sonuna kadar her zaman mirası kabul edebilirler. Hükmen reddedilmiş mirasın açık olarak kabulü yanında zımni olarak kabulü de mümkündür. Örneğin mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden ve terekenin olağan yönetimi dışında işler yapan mirasçı, örtülü olarak mirası kabul etmiş sayılır. Bunun sonucunda mirasçı, borca batık terekeden dolayı kişisel malvarlığı ile sınırsız olarak sorumlu tutulabilir. Ayrıca açık veya zımni red iradesinin üç aylık hak düşürücü süre içerisinde beyan edilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.

Mirasçıların, mirasbırakanın ölümü ile hak kazandıkları emekli, dul, yetim aylığı, destekten yoksun kalma tazminatı, manevi tazminat gibi bir kısım kanundan doğan hakları, tereke dışında kalmaktadır. Bu tereke dışı haklardan istifade etmek mirası kabul anlamı taşımamaktadır.

Görüldüğü gibi bazı durumlarda hükmen reddedilmiş borca batık bir tereke, mirasçıların bazı davranışları nedeniyle kabul edilmiş sayılabilmektedir. Bunun sonucunda miras bırakanın borçlarından mirasçının kendi malvarlığı ile sorumlu olması gündeme gelmektedir.

Mirasın Hükmen Reddinin Şartları Nelerdir?

Mirasın hükmen reddi için mirasbırakanın ölüm anında borçlarını ödemekten aciz olması, bu durumun açıkça ve resmen tespit edilmiş olması ve terekenin benimsenmemiş olması gerekir.

- Miras Bırakanın Ölüm Tarihinde Borçlarını Ödemekten Aciz Olması

- Mirasbırakanın Aczi Açıkça Veya Resmen Tespit Edilmiş Olması

- Terekenin Benimsenmemiş Olması

Mirasın Hükmen Reddine İlişkin Dava Neden Açılır?

Mirasçılar tarafından terekenin borca batık olduğu ve ölüm tarihi itibariyle mirasbırakanın borç ödemekten aciz olduğunun tespiti için her zaman tespit davası açılabilir. Bu davayı açmalarında da hukuki yararları vardır. Çünkü bu tespit davasından alınacak karar tereke alacaklarının mirasçılara karşı yaptığı icra takiplerinde ve açacakları davalarda kesin delil olarak kullanılabilir. Bunun yanında tereke alacaklıları tarafından mirasçılara karşı açılmış bir davada, mirasçılar mirasın hükmen reddedildiğine ilişkin itirazda bulunabilirler. Sonuç olarak mirasçılar mahkemeden alacakları mirasın reddi kararıyla tereke alacaklılarına karşı doğacak yükümlülüklerinden kurtulurlar.

Mirasın Hükmen Reddine İlişkin Davayı Kimler Açabilir?

Kanuni ve atanmış mirasçılar mirasın hükmen reddi davası açabilir ancak mirasçı küçükse kayım atanması gerekir. Bunun yanında mirasçı vesayet altında ise vesayet makamının izninden sonra denetim makamının da izni gerekecektir.

Mirasın Hükmen Reddine İlişkin Dava Kimlere Karşı Açılmalıdır?

Mirasın hükmen reddine ilişkin dava hasımsız olarak incelenmez. Hâkim her iki tarafı da kanuna uygun davet etmedikçe hüküm veremez. Dava tereke alacaklıları hasım gösterilerek açılmalıdır. Hasımsız olarak açılan dava bu sebeple reddedilmemelidir. Hasım göstermek için süre verilmelidir. Alacak temlik edilmişse husumet temlik edilene yöneltilmelidir.

Mirasın Hükmen Reddine İlişkin Davada Yetkili Mahkeme Neresidir?

Mirasın hükmen reddine ilişkin yetkili mahkeme davalının dava tarihindeki yerleşim yeri mahkemesidir. Davalı, tereke alacaklısı olduğu için tereke alacaklısının dava açıldığı tarihteki ikametgâh adresi mahkemesi yetkili mahkeme olacaktır. Ancak buradaki yetki kamu düzenine ilişkin ve kesin yetki değildir. Bu nedenle süresi içinde ilk itiraz olarak ileri sürülürse dikkate alınır yani re’sen dikkate alınmaz. Hükmen ret durumunda yetki konusuna görevli mahkeme karar vermelidir.

Mirasın Hükmen Reddine İlişkin Davada Görevli Mahkeme Neresidir?

Terekenin borca batık olduğunun tespiti davalarında davanın miktarı ne olursa olsun asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Görev kamu düzenine ilişkin olduğu için davanın her aşamasında res’en gözetilir.