Giriş

Ceza muhakemesinde soruşturmanın gizli; kovuşturmanın ise halka açık yapılması esastır. Kovuşturmanın halka açık yapılmasının istisnaları vardır ancak soruşturmanın gizli yapılmasının istisnaları bulunmamaktadır. Soruşturmanın gizli yapılmasının amacı hem şüpheliyi korumak hem de delillerin karartılmasını, yok edilmesini önlemektir. Soruşturmanın gizliliği, lekelenmeme hakkı ve masumiyet karinesinden ayrı düşünülemez. Bu nedenle bu çalışmada, soruşturmanın gizliliği başlığı altında önce masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı kavramları, soruşturmanın gizliliğinin ihlallerinin en çok görüldüğü basın alanında soruşturmanın gizliliği  ve soruşturmanın gizliliğinin sınırlarını çizen, müdafiin dosyayı inceleme yetkisine değinilecektir.

Masumiyet Karinesi

Anayasa’nın 38. maddesinin 4. fıkrasındaki, ‘Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.’  ifadesi ile masumiyet karinesi hukukumuzda yerini alır. Yalnızca Anayasamızda değil, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin,  6. maddesinin 2. fıkrasında da ‘Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.’  ifadesi ile masumiyet karinesine yer verilmiştir. Suçlu sayılmama ifadesinin kapsamı ise Prof. Dr. Cumhur Şahin tarafından şu şekilde belirtilmiştir: ‘Suçlu sayılmama, şüphe ile orantılı olmayan tedbirlere başvurulmasını, şüpheli ve sanığın kendisine tanınan hakları kullanmasının veya savunmasında değişiklik yapmasının ya da yapmamasının onun aleyhine olacak şekilde değerlendirilmesini, suçsuzluğunu ispatlamak zorunda bırakılmasını da yasaklamaktadır.[1]’

Lekelenmeme Hakkı

Lekelenmeme hakkı ise suç şüphesi nedeniyle hakkında soruşturma ya da kovuşturma yürütülen kişinin bu işlemlerden dolayı onur, şeref ve haysiyetinin zarar görmemesi, toplum içindeki saygınlığının zedelenmemesi, hakkında henüz kesin hüküm verilmemiş kişinin masumiyetine zarar verecek, kişiyi toplum nezdinde mahkum edecek nitelikte her türlü yayından kaçınma olarak tanımlanabilir.[2]

Bu açıklamalar ışığında soruşturmanın gizliliği ve masumiyet karinesi müesselerinin amacının kişinin lekelenmeme hakkını korumak olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, soruşturmanın gizliliği kapsamında, şüpheli kendisi ile ilgili yapılan işlemleri gizli tutmak zorunda değildir. Yürütülen bir soruşturmada birden fazla şüphelinin bulunması halinde, şüphelilerin diğer şüphelilerle ilgili olarak yapılan soruşturma işlemlerini gizli tutma yükümlülüğü bulunmasına rağmen kendileri ile ilgili soruşturma işlemleri açısından böyle bir yükümlülükleri bulunmamaktadır. Müdafii de müdafiliğini üstlenmiş olduğu şüpheliyle ilgili olan soruşturma işlemleri açısından gizlilik yükümlülüğüne tabi değildir. Buna karşılık, müdafiin soruşturma dosyasını incelemesi sırasında öğrendiği başka şüphelilere ilişkin soruşturma işlemlerini açıklaması soruşturmanın gizliliğini ihlal olarak kabul edilir[3].

Müdafiin Dosyayı İnceleme Yetkisi

Soruşturma işlemleri kural olarak gizli yapılır. İfade alma, sorgu, tanık dinleme vb. işlemler bunlara örnek olarak verilebilir. Bu işlemler mutlaka tutanak altına alınıp dosyaya konur. Kural olarak, müdafi soruşturma evresinde bu belgeleri inceleyebilir. Bu yetki müdafiiye Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153. maddesinin 1. fıkrasında verilmiştir: ‘Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.’

Fakat bu işlemler gerekli hallerde müdafiiden bile gizli tutulabilir. Bu husus da Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiştir: ‘Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabilir.’

Soruşturmanın Gizliliği ve Basın Kanunu

Ülkemizde soruşturmanın gizliliği hususunun en çok tartışıldığı ve en çok ihlal edildiği alan basın alanıdır. Basın özgürlüğünün temelini aldığı ‘Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti’ başlıklı Anayasa’nın 26. maddesinin 2. fıkrası, ‘Yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.’ ifadesi ile yargılamanın da basın özgürlüğünün sınırlarından birisi olduğunu belirtmektedir.

Suç şüphesi sebebiyle hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturma sebebiyle kişinin toplumdaki saygınlığının zedelenmemesi yani kişilik hakkının korunması için basının adli haberleri verirken hukuka uygunluk kriterleri içinde hareket etmesi şarttır. Bu kriterlerin sağlanması suçsuzluk karinesine riayet edilmesinin ve lekelenmeme hakkının korunmasının en temel gereğidir.[4]

Şüphelinin, medyada yer alması kamuoyunda onu lekeleyecek, hakimlerin üzerinde baskı kuracak, hakimlerin objektif kararlar vermelerini engelleyecek ve şüphelinin de görüntülerinin televizyonlara verilmesi, mikrofon tutup konuşmaya zorlanması onu baskı altına alacaktır. Nitekim, soruşturma aşamasında şüphelinin suçu işlediğinin sabit olmadığı da unutulmamalıdır.

Saydığım nedenlerle soruşturmanın gizliliği hususu Basın Kanunu’nun 19. Maddesi’nde yer almakta ve ihlali cezaya tabi tutulmaktadır:

Yargıyı etkileme

MADDE 19. - Hazırlık soruşturmasının başlamasından takipsizlik kararı verilmesine veya kamu davasının açılmasına kadar geçen süre içerisinde, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme işlemlerinin ve soruşturma ile ilgili diğer belgelerin içeriğini yayımlayan kimse, ikimilyar liradan ellimilyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Bu ceza, bölgesel süreli yayınlarda onmilyar liradan, yaygın süreli yayınlarda yirmimilyar liradan az olamaz.

Görülmekte olan bir dava kesin kararla sonuçlanıncaya kadar, bu dava ile ilgili hâkim veya mahkeme işlemleri hakkında mütalaa yayımlayan kişiler hakkında da birinci fıkrada yer alan cezalar uygulanır.

Soruşturmanın Gizliliğini İhlal Suçu

Soruşturmanın gizliliğini ihlal yalnızca Basın Kanunu’nda cezaya tabii tutulmamış olup, Türk Ceza Kanunu’nun 285. maddesinde de başlı başına bir suç olarak tanımlanmıştır:

Gizliliğin ihlâli

MADDE 285. - (1) Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, soruşturma aşamasında alınan ve kanun hükmü gereğince gizli tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin gizliliğinin ihlâli açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.

(2) Kanuna göre kapalı yapılması gereken veya kapalı yapılmasına karar verilen duruşmadaki açıklama veya görüntülerin gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. Ancak, bu suçun oluşması için tanığın korunmasına ilişkin olarak alınan gizlilik kararına aykırılık açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.

(3) Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.

(4) Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Sonuç

Soruşturmanın gizliliği hem şüpheliyi hem de devleti koruyan çok önemli bir kuraldır. Şüphelinin hem masumiyet karinesinden yararlanmasını sağlar, hem de lekelenmeme hakkını korur. Nitekim lekelenmeme hakkı, masumiyet karinesi ve soruşturmanın gizliliği aslında birbirlerine hizmet eden kavramlardır. Özellikle masumiyet karinesinin ve soruşturmanın gizliliği kuralının amacı kişinin temel haklarından olan lekelenmeme hakkını koruma amacını taşır. Soruşturmanın gizliliği öyle önemli bir kuraldır ki hem müdafiin yetkilerini kısıtlar hem de gizliliğin ihlali Ceza Kanunu’nda bir suç olarak düzenlenmiştir. Ceza Kanunu’nda suç olarak düzenlenmesinin yanı sıra Basın Kanunu’nda da ihlali ayrıca cezaya tabi tutulmuştur. Bu yönüyle soruşturmanın gizliliği yalnızca müdafiin yetkilerinin sınırlarını oluşturmakla kalmaz, basın özgürlüğünün de sınırlarını çizer. Ancak uygulamada da soruşturmanın gizliliğinin en çok ihlal edildiği alan basın alanıdır. Hatta yalnızca Türkiye’de değil, yabancı devletlerde de gizliliğin en çok ihlal edildiği alan basın alanıdır.
 

Stj. Av. Serenay AĞIN

KAYNAKÇA

CEYHAN, Murat; “Soruşturmanın Gizliliği ve Müdafiin Dosyayı İnceleme Yetkisi”, Türkiye Barolara Birliği Dergisi, Sayı 2013/109.

ERGÜN, G . (2010). SORUŞTURMANIN GİZLİLİĞİ. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 59 (2), 243-276. DOI: 10.1501/Hukfak_0000001600

GÜLSÜN, R . (2016). İNSAN ONURU VE LEKELENMEME HAKKI. International Journal of Legal Progress, 1 (2), 17-42. DOI: 10.20978/ijlp.56121

HOROZGİL, D. (2012). İfade ve Basın Özgürlüğü Çerçevesinde Soruşturma Evresinde Yayın Yasakları Üzerine Bazı Tespit ve Değerlendirmeler.

KARA, Eyüp: “Lekelenmeme Hakkı”, Adalet Dergisi, S. 43, 2012, s. 188-197.

ŞAHİN, C. (2018). Ceza Muhakemesi Hukuku. Ankara: Seçkin Yayıncılık.

YÜZER, Dilara:Basın Yoluyla Adli Haberlerin Verilişi ve Suçsuzluk Karinesi

Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 15, Özel S., 2013, s.1653-1694 (Basım Yılı: 2014), Ankara, 2013.

ZAFER, Hamide: “Medya Özgürlüğü ve Adli Haberlerin Verilişi”, (in) Prof. Dr. Selâhattin Sulhi Tekinay’ın Anısına Armağan, İstanbul 1999, ss. 751-774.

----------------------------------

[1]Prof.Dr.Cumhur ŞAHİN,Ceza Muhakemesi Hukuku I, 2018, s.148

[2]Eyüp KARA, “Lekelenmeme Hakkı”, Adalet Dergisi, S. 43, 2012, s. 188.

[3]Ramazan GÜLSÜN . "İNSAN ONURU VE LEKELENMEME HAKKI". International Journal of Legal Progress 1 / 2 (Ekim 2016): 17-42. https://doi.org/10.20978/ijlp.56121

[4]Araş.Gör.Dilara Yüzer, “Basın Yoluyla Adli Haberlerin Verilişi ve Suçsuzluk Karinesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 15, Özel S., 2013, s.1653-1694 (Basım Yılı: 2014)